Hadislerin Rivayet Edilmesi By: saniyenur Date: 29 Aralýk 2011, 20:38:09
2. Sünnetin/Hadislerin Rivayet Edilmesi
Rivayet: Sünnetin ve benzeri haberlerin nakli ile, bunlarý haber verenlere isnadýndan ibarettir. Bu tarife göre rivayette üç unsur vardýr: Birincisi rivayete konu teþkil eden sünnet veya benzeri olan haber, ikincisi bu haberi kendisine nakledene isnad ile rivayet eden þahýs, üçüncüsü de haberi kendisine rivayet edenden alan diðer þahýs. Rivayetin gayesi, her þeyden önce, Hz. Peygamber'in söz ve fiillerinden ibaret olan sünnetini, yahut daha umumî manasý ile hadisini asýrlarca sonra gelecek olan nesillere duyurmaktýr.[175] iþte kýsaca konusu ve gayesi bu olan rivayetin keyfiyeti nasýl olmuþtur? Bu konuda özellikle manen rivayet, Ýslâm âlimleri arasýnda ifade ettiði mânâ itibariyle ihtilaf konusu olmuþtur. Bu ihtilafýn keyfiyetine girmeden önce rivayetin kýsýmlarý üzerinde duralým. Rivayet iki türlüdür: Lafýz ile rivayet, mânâ ile rivayet.
a) Lafýz ile rivayet: Hadisleri lafýz yoluyla iþitildigi gibi rivayet etmek yani kelimesi kelimesine rivayet etmek demektir. Hadis âlimleri -bilhassa ilk zamanlar- hadisi rivayet eden kimsenin, onu hiç bir deðiþiklik yapmadan, fazla ve noksan söylemeden, aynen þeyhinden aldýðý lafýzla rivayet etmesini þart koþuyorlardý. Bunu da Hz. Peygamber'in þu sözünden çýkarýyorlardý: "Bir hadis duyup da onu aynen duyduðu gibi rivayet eden kimsenin Allah yüzünü aðartsýn. Kendisine hadis nakledilen nice kimseler vardýr ki, onu duyandan daha iyi muhafaza eder."[176]
Sahabenin ekserisi lafýzla rivayet üzerinde bu yüzden çok durmuþ, Rasûlüllah (s.a.)'in hadislerinde bir ilâve ve noksan yapmaktan sakýnmýþlardýr. Hatta birbirlerine müdâhale ederek "Rasûlüllah öyle deðil de þöyle buyurmuþtu." þeklinde tashih etmiþlerdir.[177] Tâbiun ve etbâu tabiîn devrinde Ýbn Sîrîn, Ýbrahim bin Meysere, Süfyan bin Uyeyne, Abdurrahman bin Mehdî, Reca bin Hayve gibi büyük hadis âlimleri de lafýz ile rivayeti savunmaktadýrlar.
b) Mana ile rivayet: Hadisleri mânâ ile rivayet etmek mânâsýna gelen "er-rivâyetü bi'l-ma'nâ", lafýzla rivayetin karþýtý olarak kullanýlan bir tâbirdir. Hz. Peygamber'in aðzýndan çýkan harf ve kelimeleri aynen nakletmenin aksine, hadisi ya kýsaltarak, ya da hadis metnindeki kelimelerin müteradiflerini kullanarak, fakat her halükarda hadisin asýl mânâsýný bozmadan yapýlan rivayetlerdir.[178]
Sahabe arasýnda lafýz olarak rivayet etmeye karþý gösterilen titizliðin yanýnda bazý sahabelerin ve tabiin tabakasýna mensup pek çok hadisçinin mânâ ile hadis rivayet etmeye cevaz verdikleri bilinmektedir. Ýþte bu þekil rivayetler, mânâ ile hadis rivayet edilmesi konusunda ihtilaf sebebi olmuþtur.
Mânâ ile hadis rivayet edilmesine cevaz veren ve kendilerinin de rivayetleri bulunan sahâbîlerden bazýlarý þunlardýr; Ali bin Ebî Tâlib, Abdullah bin Abbas, Enes bin Mâlik, Ebu'd-Derdâ, Vasile bin Eskâ, Ebû Hüreyre, Hz. Aiþe, Abdullah bin Mesud, Tabiin'den de mânâ ile hadis rivayetine cevaz verenler arasýnda Hasan el-Basrî, eþ-Þa'bî, Amr bin Dinar, Ýbrahim en-Nehâî, Mücâhid gibi isimleri sayabiliriz.[179]
Hadisin mânâ ile rivayetinde bir mahzur görmeyenler bunun için bir takým þartlar ileri sürdüler. Buna göre râvinin sarf, nahv ve lügat ilimlerini bilmesi, lafýzlarýn delâlet ettiði manayý ve maksadý anlamasý, lafýzlar arasýndaki mânâ farkýna vâkýf olmasý ve hadisi lahinsiz olarak rivayet etmesi lazým gelmektedir.[180] Duyduðu bir hadisi, lafzýný terkederek mânâ ile rivayet etmek isteyen kimseye, eðer lafýzlarý ve onlarýn delâletini bilmiyorsa mânâ olarak rivayet etmesine cevaz verilmez, bilakis onun hiçbir deðiþiklik yapmadan duyduðu lafýzlarla nakletmesi gerekir.[181]
Hadis âlimlerinin çoðu manâ ile hadis rivayetine yukarýda zikredilen þartlar çerçevesinde cevaz vermiþlerdir.[182] Onlar þu aklî delilleri ileri sürmüþlerdir:
1. Ýbn Mes'ud ve diðer bazý sahâbîler rivayetlerinde: "Hz. Peygamber þunlarý buyurdular, yahut bunun gibi, veyahutta buna benzer bir söz söylediler" demiþlerdir. Demek oluyor ki böyle diyen sahâbî, Hz. Peygamber'in ne söylediðini hatýrlayamamiþ, sözlerinin yerine manasýný rivayet etmiþtir.
2. Ýmam Þafii'nin belirttiðine göre, tabiîlerden biri, "yetiþtiðim kimi sahâbîler bir hadisin manasýnda birleþtikleri halde sözlerinde ihtilaf etmiþlerdi. Ýçlerinden birine bu hali söyledim, "manasý bozulmadýktan sonra bunun mahzuru yoktur" diye cevap verdi. Sahâbîlerin yukarýdaki sözleriyle tabiîlerin bu görüþleri, hadislerin mânâ ile rivayet edilmelerinin caiz olduðu konusunda icmâ mesabesindedir.
3. Sahâbîler, Hz. Peygamberle birlikte bulunduklarýnda, O'ndan iþittiklerini hemen yazmadýklarý gibi ezberlemek için huzurunda tekrar da etmiyorlardý. Böyleyken belledikleri hadisleri aradan uzun yýllar geçtikten sonra rivayet etmeleri gösterir ki, onlarýn ezberledikleri çok kere Hz. Peygamber'in lafýzlarý deðil, aðzýndan çýkan sözlerin taþýdýðý manadýr.
4. Þer-i Þerifi Arap olmayanlara kendi lisanlarýyla þerhetmek bilittifak caizdir. Arapça lafýzlarý, müteradifleri olan diðer Arapça lafýzlarla deðiþtirmek evleviyyetle caizdir.[183]
Burada þunu hatýrlatmak yerinde olacaktýr: Mânâ ile hadis rivayet edilmesi konusundaki ihtilaflarýn hiç biri yazýlý hadis kaynaklarý için geçerli deðildir. Bu yazýlý kaynaklardaki hadislerin her hangi bir lafzýnýn bir baþkasýyla deðiþtirilmesi, bilittifak caiz deðildir. Zira mânâ ile rivayet etmeye cevaz verenler iþitilen lafýzlarý aynen zaptederek ezberlemedeki güçlük ve meþakkati göz önüne alarak yapmýþlardýr. Kitaplara geçmiþ rivayetleri ise, olduklarý gibi nakil ve rivayet etmekte hiçbir güçlük yoktur. Bir de bir hadisi mânâ ile rivayet eden kimsenin, rivayetini müteakip, "ev kemâ kale", "ev nahvehû", "ev þibhehû ev mâ eþbehe hazâ mine'l-elfâz" demesi gerekir. Nitekim, mânâ ile rivayetteki vebali düþünerek bazý sahâbîlerin -yanýlmýþ olmak korkusuyla- böyle söyledikleri sabit olmuþtur.[184][175] Koçyigit, T., a.g.e., s.371.
[176] Ebü Dâvud, Ýlim, 10; Tirmizî, Ýlim, 7; Ýbn Mâce, Mukaddime, 18; Dârimî, Mukaddime, 24; el-Hatib, el-Kifâye, s.205-206.
[177] Subhi es-Salih, a.g.e., s.80-81 (Trc. M. Yaþar Kandemir, s.64-65).
[178] Koçyiðit, T., a.g.e., 372.
[179] el-Hatib, a.g.e., s.239-246.
[180] Subhi es-Salih, a.g.e., s.83 (Trc. M. Kandemir, s.66)
[181] Ýbn Salah, a.g.e., s.213; Suyûtî, a.g.e., II, 95-96; Ýrâki, Fethu'l-Mugîs, s.260-261.
[182] Ýbn Salah, a.g.e., s.214; Ibn Hacer, Nüzhetü'n-Nazar Þerhu Nuhbetü'l-Fiker, s.48.
[183] Ahmed Naim, Sahîh-i Buhârî Muhtasarý Tecrîd-i Sarih Tercemesi ve Þerhi, I, 459-462 (özetle) ayrýca bkz. Uður, M., Ansiklopedik Hadis Terimleri Sözlüðü, s.325-326.
[184] Ahmed Naim, a.g.e., I, 467. Ali Çelik, Kavram ve Mahiyet Olarak Sünnet ve Bid’at, Beyan Yayýnlarý, Ýstanbul, 1997: 69-72.
Ynt: Hadislerin Rivayet Edilmesi By: ceren Date: 24 Kasým 2015, 00:04:18
Esselamu aleykum.Hadislerin rivayet edilmesi peygamber efendimizin dedikkelrinin hatirlanmamasi durumunda onu ifade edecek seyler soylenmesidir.Rabbim razi olsun paylasimdan kardesim....