Süneni Ebu Davud
Pages: 1
Farz Namazlarda Kunut Yapmak By: reyyan Date: 25 Aralýk 2011, 12:59:40
10. (Farz) Namazlarda Kunut Yapmak

 

1440. ...Ebû Seleme b. Abdirrahman'dan rivayet edildiðine göre:

Ebû Hüreyre (r.a.) "Vallahi size Resulullah (s.a.)'in namazý gibi namaz kýldýracaðým" dedi (ve kýldýrdý).

Ebû Seleme dedi ki:

"Ebu Hüreyre (r.a.) öðle, yatsý ve sabah namazlarýnýn son re-katinde kunut yapar, mü'minler için dua, kâfirlere de lanet ederdi."[84]

 

Açýklama
 

Hadis-i þerifteki cümleciði, Ebû Davud'un baþka bir nüshasýnda ve Müslim'de, Buharî'de harf-i cersiz olarak, Nesaî'de, Tahâvî'de “ = Size göstereceðim" þekillerinde vârid olmuþtur. Bütün bu farklý kayýtlarýn mânâlarý aþaðý-yukarý aynýdýr.

Yine Buharý ve Müslim'deki rivayette Ebu Hüreyre'nin bu dua ve lane­ti rükû'dan doðrulup dedikten sonra yaptýðý bildirilmektedir.

Metinde görüldüðü üzere Ebu Hüreyre (r.a.) etrafýndakilere Hz. Pey­gamberin nasýl namaz kýldýðýný göstereceðini söyleyip dediðini yapmýþtýr. Ebû Hüreyre (r.a.)'nin kaç vakit namaz kýldýrdýðý açýkça beyân edilmemiþtir. Bu­nunla beraber, rivayetten en az üç vakit kýldýrmýþ olduðu anlaþýlmaktadýr. Zira Ebû Seleme, Ebu Hüreyre (r.a.)'irý sabah, Öðle ve yatsý namazlarýnda kunut yaptýðýný bildirmiþtir. Bu, onun en az adý geçen üç namazý kýldýrdýðýný gösterir. Ahmed b. Hanbel'in rivayetinde yatsý namazýnýn yerinde "ikindi namazý" yer almýþtýr. Anýlan namazlardaki kunut konusu ilerideki hadisler­de teferruatýyla incelenecektir.[85]

 

Bazý Hükümler
 

1. Hadis-i þerif sabah, öðle ve yatsý namazlarýnda kunut yapmanýn caiz olduðunu göstermektedir.Bu konu Ýslâm fukahasý arasýnda oldukça ihtilaflýdýr. Bu ihtilâflarý ve ulema­nýn görüþlerini 1443 numaralý hadisin açýklamasýnda ortaya koyacaðýz.

2. Mü'minlere dua, kâfirlere lanet etmek caizdir.[86]

 

1441. ...Bera b. Azib (r.a.)'den rivayet edildiðine göre, Resulüllah (s.a.) sabah namazýnda kunut yapardý.[87]

(Râvi) Ýbn Muaz;    "Ve akþam namazýnda" (sözünü) ilâve etti.[88]

 

Açýklama
 

Bu hadis-i þerif musannif Ebü Davud'a iki ayrý üstâd kanahyla intikal etmiþtir. Bunlardan Ebu'l-Velîd, Müslim b.

Ýbrahim ve Hafs b. Ömer vasýtasýyla gelen de Efendimizin sâdece sabah na­mazýnda kunut yaptýðý bildirildiði halde, Ýbn Muaz'dan gelen rivayette sa­bah namazýna ilâveten "akþam namazýnda" da kunut yaptýðý bildirilmektedir. Hadis-i þerif sabah ve akþam namazlarýnda kunut yapmanýn cevazýna delildir.[89]

 

1442. ...Ebu Hüreyre (r.a.)'den; demiþtir ki:

Resulüllah (s.a.) bir ay yatsý namazýnda kunut yaptý. Bu kunutunda:

"Allahým! Velîd b. el-Velîd'i[90] (kâfirlerden) kurtar. Ey Allahým, Seleme b. Hiþam'ý[91] kurtar. Ey Allahým, zayýf görülen (diðer) mü­minleri kurtar. Mutlar kabilesini daha kuvvetli çiðne (onlara olan aza­býný artýr) Allahým! (içinde bulunduklarý bu yýllarý) onlara Yusuf'un seneleri gibi (þiddetli) senelere benzet" diye dua etti.   

Bir gün Resulüllah (s.a.) onlar için dua etmedi .Sebebini kendisi­ne sordum:

"Onlarýn geldiklerini bilmiyor (musun)?" buyurdu.[92]

 

Açýklama
 

Hadis"i þerîfde Hz- Peygamber (s.a.)'in müþriklerden kaçan ya da onlarýn elinde mahsur kalan müslümanlarm kurtulma­larý için dua, onlara iþkence edenlere de azabý ilâhinin inmesi için beddua ettiði görülmektedir.

Ebû Davud'un rivayetinde Hz. Peygamber'in kurtulmalarý için isimle­rini anarak dua ettiði kiþiler Velîd b. el-Velîd ve Seleme b. Hiþâm'dir. Buhâ-rî ve Müslim'deki rivayetlerde ise, bunlara ilâveten Ayyaþ b. Ebi Rabiâ'nm ismi de bulunmaktadýr.

Ebû Davud'un rivayetinden farklý olarak Buharî'de Ebû Hüreyre (r.a.) Resulüljah (s.a.)'ýn namaz kýlýþýný en ince teferruatýna kadar tarif etmekte, sonra hadiste bahsedilen duayý haber vermektedir. Ayrýca oradaki rivayetin sonunda Efendimizin bu kunutu yaptýðý esnada Mudâr kabilesi müþrikleri­nin Hz. Peygamber (s.a.)'e olan muhalefetlerinin devam etmekte olduðuna iþaret edilmiþ ve Ebû Davud'un rivâyetindeki Resulüllah'ýn kunutu terk etti­ðine dâir ifâdeye ise, temas edilmemiþtir.

Ebû Bekir b. Ziyâd en-Nisabûrî, Resul-i Ziþan'm bu kunutunu Câbir (r.a.)'den naklen þöyle anlatmaktadýr:

"Resûlüllah (s.a.) Ramazanýn on beþinci günü sabahý, sabah namazý­nýn son rükû'undan baþýný kaldýrýp : Ey AHahým! Velîd b. Velîd'i kurtar...” (Câbir (r.a.) duanýn geri kalan kýsmýný söyledikten son­ra sözlerine þöyle devam eder: Hz. Peygamber (s.a.) on beþ gün bu duayý yapýp bayram günü sabahleyin terketti. Hz. Ömer (r.a.) Resûlüllah (s.a.)'a bunun sebebini sorunca;

"Onlarýn, yani Velid b. Ayyaþ ve Seleme'nin geldiklerini bilmiyor mu­sun?" buyurdu.

Onlar bu þekilde konuþurken üçü birden gözüküverdiler. Arkadaþlarý Velid'i sürükleyerek getiriyorlardý. Parmaklarý taþlara basmaktan dolayý pa­ram parça olmuþtu. Yaya olarak üç gün yol yürümüþlerdi; Velîd (r.a.) Resulüllah'ýn huzuruna gelince:

"Ya Resûlüllah! Ben ölünce beni, bedenine deðmiþ fazla elbisenle kefenle" deyip vefat etti. Hz. Peygamber-(s.a.);

"Þehid iþte bu. Ben buna þahidim" buyurup onu gömleðine kefenledi.

Nisâbûrî'nin rivayetinde kunutun sabah namazýnda yapýldýðý söylendi­ði halde, Ebû Dâvûd da kunut vakti olarak yatsý namazý geçmektedir. De­mek ki Hz. Peygamber hem sabah hem de yatsý namazýnda kunut yapmýþtýr. Yine Resûlüllah (s.a.)'a kunutu terk ediþinin sebebini soran Ebu Davud'a göre, Ebu Hüreyre (r.a.) olduðu halde, Nisâbûrî soruyu Hz. Ömer (r.a.)'in sorduðunu bildirmektedir. Bu ayný soruyu her ikisinin de sorduðunu gösterir.

Resul-i Ekrem (s.a.)’in kurtuluþlarý için dua ettiði bir grup da “Mustaz’afin” denilen Mekke’de  kalmýþ zayýf ve aciz görülen müslümanlardýr.Müþrikler  bunlarý hicretten men’ediyorlar ve kendilerine olmadýk iþkenceleri reva görüyorlardý.

Hz.Peygamber’in duasýna mazhar olanlarýn yanýnda bir de bedduasýna uðrayan zümre vardý ki bunlar, Mu’darlardý.Hz.Ýsmail (a.s.)’in soyundan olan arablar, Mudar ve  Rabia  adlarýndaki iki büyük kola ayrýlýrlar.Kureyþ kabilesi  Mudar kolunun en halisidir.Ebu Hureyre (r.a.)’nin Buhari’deki rivayetinden anlaþýldýðýna göre, bu  kola mensup olup da henüz müslüman olmamýþ arap kabilelerinin Hz. Peygamber’e karþý olan muhalefetleri devam ediyor ve bu muhalefet mü’minlere eziyet etmelerine sebep oluyordu.bundan dolayý Hz.Peygamber kendilerine beddua buyurmuþ ve onlarýn Yusuf (a.s.) zamanýnda Mýsýrlýlarýn baþlarýna gelen kýtlýk ve kuraklýk senelerine mübtela olmalarýný niyazetmiþtir.

Buhari’nin Ebu Hureyre’den yaptýðý bir rivayette  de” Resulullah (s.a.) bir kimse için dua veya beddua etmek istediðinde ruku’dan sonra kunut yapardý.” Denilmekte, daha sonra hadis metnindeki dua misal gösterilmektedir.Yinew ayný yerde Hz.Peygamber’in bazý Arap kabileleri hakkýnda “Allah’ýmfalana falana lanet et!”  diye sabah namazlarýnda beddua ettiðive Al-i Ýmran suresinin “(kullarým) i.inden hiçbir þey sana ait deðildir.(Allah) ya onlarýn tevbesini kabul eder,yahutta  onlarý kendileri zalim (kimse)ler  olduklarý için azaplandýrýr” meali ndeki 128.ayetinin nüzulu ile buna son verdiði naklediliyor.

Buahari’deki bu rivayetle üzerinde durduðumuz hadis ayrý ayrý zaman ve hadislerle ilgili olsa gerektir.Üzerinde durduðumuz hadisin delaleti ve yukarýya Nisaburi’den naklen verdiðimiz Cabir hadisinin zahirinden anladýðýmýza göre, Hz.Peygamber (s.a.) zikri geçen kunuta ramazan ayýnýn baþýnda veya on beþinde baþlamýþ ve bayramýn birinci günü son vermiþtir.Bu kunuta son veriþ sebebbini  soran zata (ebu Hureyre veya Ömer –r.anhuma-) Efendimiz, kunuta sebep olan hadisenin son bulduðunu, kurtuluþu istenen sahabilerin Medine’ye döndüðünü söylemiþtir.Bu, bir bela ve musibetten dolayý yapýlan kunuta, o bela ve musibetin ortadan kalkmasý ile son verileceðini gösteririr.Kunut yapýlacak zaman ve vakitler konusundaki görüþler sonraki hadisin açýklamasýnda  gelecektir.[93]

 

Bazý Hükümler
 

1. Ýhtiyaç halinde yatsý namazýnda kunut yapmak caizdir.Ýhtiyacýn son bulmasý ile kunuta son verirlir.

2. Bir grubun adýný anarak dua etmek namazý bozmaz.

3. Kafir ve fasýklar için beddua etmek caizdir.Onlar için yapýlan beddua da namazý bozmaz. Ancak fasýklara bedduanýn caiz olup olmadýðý ule­ma arasýnda hayli ihtilaflýdýr. Bu ihtilâflar akâid kitablannda ele alýnmýþtýr.[94]

 

1443. ...Ýbn Abbâs (r.anhuma)'dan; demiþtir ki: "Resulullah (s.a.) bir ay aralýksýz öðle, ikindi, akþam, yatsý ve sa­bah namazlarýnda, her namazýn sonunda sonuncu rekatte (semiallahu limenhamideh) deyince kunut yaptý. (Bu kunutta) Benû Süleym kabilelerine, Ri'l, Zekvân ve Usayya'ya beddua eder, arkasýndakiler de "âmin" derler(di)."[95]

 

Açýklama
 

Hadis-i þerif metninde iþaret edilen kunuta sebeb tarihde Bi'ru Mâune faciasý denilen vak'adýr. Bu vak'ada kurrâ denilen yetmiþ Kur'an öðreticisi þehid olmuþtur.

Tarih ve Meðazi kitablannda hayli tafsilatlý bir þekilde yer alan bu hâ­disenin özeti þudur:

Hicretin 4. senesi Kilâb kabilesinden Ebû Bera adýnda bir adam Hz. Pey­gamber (s.a.)'le görüþmüþ, kendisine yapýlan müslüman olma teklifini açýk olarak kabul etmemekle beraber, bu teklifi kabule meyilli görünmüþtür. Bir rivayete göre, Hz. Peygamber (s.a.)'e iki deve ile iki kalkan takdim etmek istemiþ fakat bu arzusu, "Ben müþrikten hediye kabul etmem" cevabý ile reddedilmiþti. Bunun üzerine adý geçen þahýs ResulüJlah'tan kabilesi arasýn­da irþadda bulunacak, onlara Ýslâmý öðretecek kimseler göndermesini iste­miþ, fakat Resul-i Ekrem, "Ben Necid havalisinden endiþe ederim, ben ashabýmýn hayatýndan sorumluyum” karþýlýðýný vermiþti. Ancak Ebû Bera, gönderilecek kiþileri himayesine alacaðýný söylemiþ, Resul-i Ekrem de ensârdan 70 kiþiyi oraya göndermiþti. Bunlarýn hepsi Suffe ashabýndandý. Zühd ve takvanýn timsâli olan bu seçkin insanlar, gündüzleri odun toplayýp ak­þamleyin satarlar ve geçimlerini bu þekilde te'min ederlerdi.

Bunlar "Bi'r-i Mâ'une" (Mâ'une kuyusu)'ye kadar ilerliyerek orada ko­naklamýþlar ve Heram b. Milhâný, Amir b. Tufeyl'e göndererek Hz. Pey-gamber'in mektubunu ona ulaþtýrmýþlardý. Fakat Âmir, Heram'ý öldürtmüþtü. Herâm (r.a.) ölmeden önce vücûdundan akan kanlarý avuçlayip baþýna ve yüzüne gözüne sürmüþ Allahü ekber. Ka'be'nin Rabbine yemin ederim ki ben kazandým" demiþ.

Âmir b. Tufeyl iþin büyüyeceðini anlayýnca kendi kabilesini imdada ça­ðýrdý. Fakat onlar "biz Ebu Berâ'nýn týn anýný bozmayýz," diyerek reddetti­ler. Bunun üzerine amir, Benû Süleym'den Ri'1-Zekvân ve Usayya'ya müracaat etti. Onlar bu müracaatý kabul ederek âmir'in yanýna koþtular ve müslümanlara âni bir baskýn vererek onlarý kuþattýlar ve Amr b. Ümeyye ile Ka'b b. Zeyd en-Neccârî dýþýndakileri þehid ettiler. Bunlardan Amr b. Ümeyye'yi Âmir b. Tufeyî esir etti ve "Annem bir köle âzad etmeyi adamýþ­tý, ben de seni âzâd ediyorum" diyerek serbest býraktý. Ka'b b. Zeyd en-Neccârî (r.a.) ise, aðýr yara almýþtý. Kâfirler nasýl olsa bu yaradan ölür diye býrakýp gitmiþler fakat o ölmemiþ ve Medine'ye dönmüþtü. Burada enteresan bir nokta Amr b. Ümeyye kurtulduktan sonra Medine'ye dönerken Âmir b. Tufeyl'in kabilesinden olduklarýný söyleyen iki kiþi ile karþýlaþmýþ onlarla bir gölgelik­te oturmuþ onlarýn uyumasýndan istifâde ederek, þehid edilen arkadaþlarý­nýn intikamýný almak için her ikisini uyurken öldürmüþtü. Durumu Resulüllah'a bildirince, onca acýsýna raðmen fahr-i kâinat bunu hoþ karþýla­nmamýþ "sen iki adam öldürmüþsün, diyetlerini mutlaka ödeyeceksin" bu­yurmuþtur.

Hz. Peygamber (s.a.) tslâmý teblið için gönderdiði seçkin sahâbîlerinin þehid ediliþini duyunca fevkalâde müteessir olmuþ ve bir ay müddetle bu ka­tiller için beddua etmiþti.

Bazý rivayetlerde ifâde edildiðine göre Maûne kuyusu yanýnda kuþatý­lan müslümanlar, kendileri Ýçin kurtuluþ ümidi kalmayýnca Cenab-ý Hakka sýðýnarak "Resul-i Ziþân'a selâmýmýzý iletecek senden baþka kimse bulama­yýz. Ya Rabb! Selâmýmýzý sen teblið et. Ya Rabb! Bizim tarafýmýzdan ona haber ver, biz sana kavuþtuk, senden razý olduk, sen de bizden razý ol" diye­rek dua etmiþler. Enes b. Mâlik (r.a.)'in nakline göre Hz. Peygamber (s.a.) vak'a gününün gecesi Cibrîl-i Emin vasýtasýyla durumdan haberdâr edilmiþ ertesi gün kalkýp Allah'a hamd ve sena ettikten sonra hadiseyi þöyle haber vermiþtir: "Kardeþlerimiz müþriklerle karþýlaþýp þehid oldular. Ya Rab! Bi­zim sana kavuþtuðumuzu ve senden razý olduðumuzu senin nzaný kazandý­ðýmýzý kavmimize teblið et, dediler. Onlarýn Allah'dan razý olduklarýný, Allah (c.c.)'m da onlardan razý olduðunu size haber vermek üzere ben elçiyim."

Bu bâbdaki hadislerin tümü Hz. Peygamber'in vitir namazý hâricinde de kunut yaptýðýna delâlet etmektedir. Bunlardan ilkinde üç, ikincisinde iki, üçüncüsünde ise, sadece bir vakit namazdaki kunuttan bahs edilmesine rað­men, bu son rivayet, Efendimizin günün beþ vaktinde kunut yaptýðýný orta­ya koymaktadýr. Yalnýz bu hadislerin tümünde kunutun meydana gelen musibetler üzerine yapýldýðý görülmektedir.

Ulemanýn çoðunluðu belâ ve musibet anlarýnda farz namazlarda kunut yapýp dua etmenin meþru olduðu görüþündedirler. Böyle bir musibet olma­dýðý zamanlarda ise, öðle, ikindi, akþam ve yatsý namazlarýnda kunutun ya­pýlmayacaðý konusunda yine tüm âlimler hemfikirdirler. Fakat sabah namazýndaki kunutta ihtilâf etmiþlerdir. Yukarýda sayýlan vakitlerde kunut yapýldýðým gösteren hadislerin neshedildiði ulemaca kabul edilmiþtir.

Bir grub ulema diðer namazlardaki kunutlarýn mensûh olduðu fakat sa­bah namazýndakinin devam ettiði görüþündedir. Ashab-ý Kirâm'ýn büyükle­rinden Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Ýbn Abbâs, Berâ b. Âzib (r.anhum)'in daha sonrakilerden Ýbn Ebî Leylâ, Hasen b. Salih, Ýmam Mâlik, Evzâî, ve Þâfiîlerin mezhebi budur.

Bu görüþte olanlar, üzerinde durduðumuz bâbm hadisleri ile Buharý'-nin Enes'ten rivayet ettiði "kunut akþam ile sabah namazlarýnda okunurdu'1 mealindeki mevkuf hadistir. Diðer hadis kitablarýnda da ayný mânâyý ifade eden rivayetler mevcuttur.

Ýbnu'l-Mübârek, Ýbn Abbâs, Ebu'd-Derdâ, Ebû Ýshak ve Süfyan es-Sevrî'nin içinde bulunduðu bir grub ise, önemli bir olay veya musibet olma­dýðý zamanlarda sabah namazýnda da kunutun yapýlmayacaðý fikrindedir­ler. Bunlarýn delillerinden bazýlarý þunlardýr:

Tirmizî, Ýbn Mâce ve Ahmed b. Hanbel, Ebû Mâlik el-Eþcaî'den þöyle rivayette bulunmuþlardýr: Babama;

"Sen Resulüllah (s.a.) Ebu Bekir, Ömer, Osman (r.anhum) arkasýnda ve beþ sene de Kufe'de Hz. Ali (r.a.)'nin arkasýnda namaz kýldýn. Onlar ku­nut yaparlar mýydý? dedim. (O da bana:)

Oðulcuðum, O sonradan ihdas edilmiþtir, dedi. Nesaî'nin rivayetine göre, Ebu Mâlik'in babasý:

Resulüllah (s.a.)'ýn arkasýnda namaz kýldým, kunut yapmadý, Ebu Be­kir (r.a.)ýn arkasýnda namaz kýldým, kunut yapmadý... diyerek diðer râþid halifeleri de saymýþ sonunda da:

Ey oðulcuðum! O'bid'attir demiþtir.

Ýbn Hýbbân'm Ebû Hureyre (r.a.)'den yaptýðý rivayet de þu mânâdadýr: "Resulullah (s.a.) sadece bir kavný için dua veya beddua edeceðinde sa­bah namazýnda kunut yapardý."

Hatîb ve Ýbn Huzeyme'nin Enes (r.a.)'den yaptýklarý bir rivayet de ay­nen Ebu Hureyre'nin rivayetine benzemektedir.

Ayný konuda Taberânî, Beyhakî ve Hâkim'de de rivayetler mevcuttur.

Bu görüþte olanlar Enes (r.a.)'ýn "Resulüllah (s.a.) ömrünün sonuna kadar sabah namazýndaki kunuta devam etti'1 tarzýndaki rivayetinin sene­dindeki Ebû Câ'fer er-Râzi sebebiyle delil olamayacaðýný söylerler.

Hanefi ve Hanbelîler sonraki görüþü, yani musibet olmadýðý zamanlar­da vitir haricindeki hiç bir namazda kunut yapýlmayacaðý görüþünü kabul etmiþlerdir. Ancak musibet anlarýnda yapýlacak kunut konusunda bazý ha-nefi kitablarýnda sabah namazý tahsis edilmiþken bazýlarýnda imamýn bütün cehrî namazlarda kunut okuyarak dua edebileceði bildirilmektedir.

Durru'l-Muhtar'da "Vitrin hâricinde kunut yapýlmaz ancak musîbet hâli bundan müstesnadýr. Çünkü o zaman imam cehrî namazlarda kunut yapar, hepsinde kunut yapacaðý da söylenir" denilirken, Eþbah'da Gâye'den nak­len "sabah namazýnda kunut yapar" ibaresi yer almaktadýr.

Ebu Cafer et-Tahâvî'nin bu konudaki sözleri de þöyledir: "Zikrettikle­rimizin sonunda sabit oldu ki harb hâlinde de baþka bir zamanda da kunut yoktur. Bu, Ebu Hanife, Ebu Yusuf ve Muhammed'in görüþüdür.[96]

Hanefilere göre felâket anlarýnda yapýlmasý meþru olan kunutun sabah namazýna has olduðu anlaþýlmaktadýr. Tahtavî de Dürrü'I-Muhtar Haþiye­sinde Bahr sahibinin ifâdesini naklettikten sonra, "Onun Bahr'de, "Müslü­manlarýn baþýna bir felâket gelirse îmam Cehrî namazlarda kunut yapar", þeklindeki sözü bana öyle geliyor ki, müstensîhlerin hatasýdýr. Doðrusu sa­bah namazý olmalýdýr," demiþtir. Bahr sahibi îbn Nüceym'in el-Esbâh'da bu kunutu sabah namazýna hasretmiþ olmasý Tahtâvî'nin sözüne güç kat­maktadýr.

Özet olarak denilebilir ki Hz. Peygamber (s.a.) bazý felâket ve musibet anlarýnda günün beþ vaktinde de kunut yapmýþ, müslümanlar için dua, kâ­firler için ise, beddua etmiþtir. Bu sahih hadislerle sabittir. Ýçlerinde Þafifle-rin de bulunduðu bir kýsým ulema, felâket anlarýnda yine ayný þeyin yapýlmasýný meþru görürler. Bunlara göre normal zamanlarda bu vakitlerde kunut nesh edilmiþtir. Ancak musîbet olsun olmasýn sabah namazýnda kunut yapýlýr.

Hanefilerle birlikte bazý âlimlere göre ise, musîbet anlarýnda sâdece sabah namazlarýnda kunut yapýlabilir. Normal zamanlarda vitrin haricindeki hiç bir zamanda kunut yapýlmaz. Efendimizin kunutuna delâlet eden hadis­ler mensuhtur.

Ýbnu'l-Kayyim Zâdü'l-Mead'de iki görüþ arasýnda bir yoldan giderek þöyle der:

"Hz. Peygamber (s.a'.)'in yolu sadece felâket anlarýnda kunut yapmak, normal hallerde terk etmekti. Fakat bu sadece sabah namazýna has deðildir. Çokça o namazda kunut yapmasý o namazda uzun þeyler okumanýn meþru, gece namazýna bitiþik seher ve icabet vaktine yakýn oluþundan dolayýdýr. Ay­rýca o namaz Allah'ýn gece ve gündüz meleklerinin þahid olduðu meþhûd na­mazdýr."

Þevkânî'nih tercihitde Ýbnu'l-Kayyim'ýnkinden farklý deðildir. Þevkânî þöyle der: "Doðrusu, kunutun felâket zamanlarýna has olduðunu söyleyen­lerin görüþüdür. Ancak o belirli bir namaza mahsûs deðildir."

Ýbn Abbâs (r.a.)'den rivayet edilen bu üzerinde durduðumuz hadis, ima­mýn kunutta yaptýðý duaya cemaatin âmin demesinin caiz olduðunu göste­rir. Ebû Davud'un ifâdesine göre Ahmed b. Hanbel kunut sorulunca; "Ýmamýn kunut yapýp, cemaatin âmin demesi hoþuma gider," demiþtir.

Bu hadisin delâletinden ve Ahmed b. Hanbel'in ifâdesinden kunutun cehrî olmasý gerektiði ortaya çýkar. Çünkü cemaatin duayý duymadan "âmin" demesi pek tasavvur edilemez. Muhammed b. Nasr'ýn Ebu Osman en-Nehdî'den rivayet ettiði þu haber de yukarýdaki görüþü güçlendirmektedir: "Sabah namazýnda Ömer (r.a.)'ýn sesi mescidin arkasýndan iþitilirdi."

Mâlikîlerle Evzâî, kunutun gizli olacaðýný söylerler.[97]

 

Bazý Hükümler
 

1. Felâket  anlarýnda bütün    namazlarda   kunut yapýlabilir, farklý görüþlere açýklamada iþaret edilmiþtir.

2. Kunut namazlarýn son rekatýnda ve rükudan sonra yapýlýr. Bu konu da daha evvel geçmiþtir.

3. Ýmamýn kunutuna cemaatin "âmin" demesi meþrudur.[98]

 

1444. ...Enes b. Mâlik (r.a.)'den rivayet edildiðine göre, kendisine:

Resulüllah (s.a.) sabah namazýnda kunut yaptý mý? diye sorul­du. O;

Evet, dedi.

Rüku'dan evvel mi, yoksa sonra mý? denildi.

Rüku'dan (Müseddedîn rivayetine göre) -biraz- sonra dedi.[99]

 

Açýklama
 

Ebû Dâvud bu hadisi þerifi Süleyman b. Harb ve Müsedded'den iþitmiþtir Süleyman b. Harb'in rivayetinde sadece "Rü­ku'dan sonra" denildiði halde, Müsedded bunu "Rüku'dan biraz sonra" þek­linde "biraz" kelimesinin ilâvesiyle nakletmiþtir. Buharý ve Müslim'in rivayetleri de Müsedded'in nakline uygundur.

Rivayet bu þekliyle kunutun rüku'dan sonra olduðuna delâlet eder. Hulefâ-i Râþidin'Ýn bu görüþte olduðu nakledilmektedir. Þâfiîlerin mezhebi­nin de bu olduðunu daha önce söylemiþtik. Hz. Peygamber'in kunutu rü­ku'dan sonra yaptýðýna iþaret eden baþka hadisler de vardýr. Ama onlarýn tümünde sözü edilen kunutun, belâ ve musibet esnasýnda yapýlan kunut ol­duðu göze çarpmaktadýr.

Nitekim, Buharî'nin Âsým'dan yaptýðý þu rivayet açýkça bunu bildirmek­tedir: Enes b. Malik'e, kunutu sordum.

Kunut vardý dedi.

Rüku'dan önce mi, yoksa sonra mý? dedim.

Önce dedi.

Falan senin rüku'dan sonra dediðini söyledi, dedim.

Yanlýþ söylemiþ. Resulullah (s.a.)'in kunutu sadece bir ay rüku'dan sonra idi karþýlýyým verdi.

Enes b. Malik'in iþaret ettiði bu kunut Bi'r-i Mâ'ûne faciasýný müteâkib yapmýþ olduðu kunut olsa gerektir.

Ýbn Abbas, Berâ, Ömer b. Abdilaziz, îmam Malik, Ýbn Ebî Leylâ ve Hanefilere göre kunut rüku'dan evvel yapýlýr. Buna da daha evvel kýsaca te­mas etmiþtik. Bu görüþ sahibleri de Peygamber (s.a.)'in veya sahabe-i kira­mýn kunutu rüku'dan evvel yaptýklarýný ifâde eden haberlere dayanýrlar. Bu rivayetlerden bazýlarý çeþitli münâsebetlerle daha evvel geçmiþti. Ýbn Nasr'ýn Esved'den, "Ömer b. el-Hattâb vitirde rüku'dan evvel kunut yaptý" ve îbn Mes'ud'dan "O vitirde rüku'dan önce kunut yaptý" tarzýndaki rivayetlerini burada hatýrlatmakla iktifa ediyoruz.

Bu farklý rivayetler göz önüne alýnýnca Resülullah (s.a.) ve ashabýnýn hem rüku'dan önce hem de sonra kunut yaptýðýnýn sabit olduðu ortaya çýký­yor. Yukarýda naklettiðimiz rivayetlere bakýp da rüku'dan önceki kunut vi­tir namazýna, sonraki de felâket anlarýna mahsustur demek pek uygun düþmüyor. Çünkü herhangi bir ayýrým yapýlmadan ashabýn rükudan önce de sonra da kunut yaptýðýný bildiren rivayetler mevcuttur. Ýbn Mâce ve Ta-havî'nin Humeyd vasýtasýyla Enes b. Malik'ten yaptýklarý rivayetler bu ka­bildendir.

Ýmam Mâlik'in sabah namazmdaki kunut konusunda el-Miidevvenetü'l-Kübrâ'daki þu sözleri de onun kunutu hem rükudan önce hem de sonra caiz gördüðünü ortaya koyar:

"Bütün bunlar kunutu rüku'dan önce ve sonra yapmanýn caiz olduðu­nu gösterir, ama ben þahsen rüku'dan önce yapmayý uygun bulurum."

Ýbnu'l-Kayyým da Zâdü'l-Meâd'de þöyle der: "Enes'in hadislerinin tü­mü þahindir birbirlerini doðrularlar. Bunlar arasýnda bir tenakuz yoktur. Enes'in rükudan önce olduðunu zikrettiði kunutlar sonra olduðunu söyle­diklerinin aynýsý deðildir, vaktini tayin ederek haber verdikleri mutlak ola­rak naklettiklerinden baþkadýr. Rüku'dan önce olduðunu söylediði kunut, kýraat için kýyamý uzatmadýr. Resulullah (s.a.)'ýn "En efdal namaz, kunutu uzun olandýr" hadisinden maksat iþte budur. Rüku'dan sonra yaptýklarý ise, dua maksadýyla kýyamý uzatmaktýr ki, bunu bir ay, kimilerine dua, kimileri­ne de beddua ederek yapmýþtýr."

Hâsýlý, kunutun hem rük'udan önce hem de sonra olduðuna delalet eden haberler mevcuttur. Kimi âlimler rüku'dan önce olduðuna iþaret eden ha­berleri alýp onu tercih etmiþler, kimileri de sonra olduðunu bildiren haberle­ri görüþlerine esas almýþlardýr.[100]

 

1445. ...Enes b. Mâlik (r.a.)'den rivayet edildiðine göre, Resûlullah (s.a.) bir ay kunut yapmýþ, sonra terk etmiþtir.[101]

 

Açýklama
 

Bu haberde iþaret edilen kunut 1443 nolu hadiste zikr ediler Ri'l, Zekvân ve Usayya'ya beddua için yapýlan kunuttur. Müslim ve Ýbn Mâce'nin rivayetleri "Resülullah (s.a.) Arab kabilelerinden bazý­larýna beddua ederek bir ay kunut yaptý. Sonra terk etti” þeklindedir.

Hz. Peygamber'in tüm kunutu terk ettiðinin farz edilmesi hâlinde hadis-i þerif, farz namazlarda kunutun nesh edildiðini söyleyen Hanefilerin görüþü­ne delildir. Karþý görüþte olanlar bu terki, kunutu terke deðil de adý geçen kabilelere bedduayý terke hamletmiþlerdir. Hattâbî, terkedilenin kunut ol­duðunun kabulü halinde, bunu sabah namazý dýþýndaki farzlarda terk edil­diðine iþaret sayar. Ancak bu, mezhebin görüþünü kurtarmak maksadýyla yapýlan bir te'vîl olarak deðerlendirilir. Çünkü ulemânýn çoðunluðu ancak felâket ve musibet anlarýnda sabah namazýndaki kunutu meþru görürler.[102]

 

1446. ...Muhammed b. Sîrîn'in þöyle dediði rivayet edilmiþtir: "Sabah namazým Resulullah (s.a.) ile beraber kýlan birisi bana, (Resülullah a.s.)’ýn ikinci rekatten baþýný kaldýrýnca birazcýk durdu­ðunu haber verdi."[103]

 

Açýklama
 

Burada adýna iþaret edilmeyen sahâbinin Enes b. Mâlik (r.a.) olduðu diðer rivayetlerin yardýmýyla anlaþýlmaktadýr.Bu ilk bakýþta kunutun rüku'dan sonra olduðuna iþaret sayýlabilir.

Ravinin Resulüllah'ýn okuduðu bir þeyden bahsetmemesi bu esnada ya­pýlan dua veya okunan hamdü senanýn gizli olduðuna iþaret sayýlabileceði gibi, duyduðu halde râvinin bunu mevzuu bahs etmemiþ olmasýyla da yo­rumlanabilir.[104]

[84] Buharî, ezan 126; Müslim, mesâcid 296; Nesaî, tatbik 28; Ahmed b. Hanbel, II, 255, 337, 470.

     Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 5/377-378.

[85] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 5/378.

[86] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 5/378.

[87] Müslim, mesâcid 305: Tirmizî, salat 177; Nesâî, tatbik 30; Ýbn Mâce, ikâme 145; Ahmed b. Hanbel, II, 280.

[88] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 5/379.

[89] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 5/379.

[90] Velîd b. el-Velîd: Hâlid b. Velid (r.a.)'in kardeþidir. Bedr savaþma müþrikler safýnda iþtirak edip müslümanlarýn eline esir düþtü. Kardeþleri Hâlid b. Velid ve Hiþam b. Ve­lid tarafýndan dört bin dirhem fidye verilerek kurtarýlmýþtýr. Kurtulduktan sonra müs-lumanlýðým ilan etmiþtir. Kendisine "Madem müsluman olacaktýn, fidyen verilmeden evvel olsaydýn ya!" diyenlere, "esarete dayanamadýðýný için iman ettiðimi zannederler diye korktum" cevabýný vermiþtir. Müslüman olduktan sonra en yakýn akrabalarý da dahil müþriklerin eziyet ve hapislerine mâruz kalmýþ, Hudeybiye'den bir sene sonra ka­za edilen umre dönüþünde Ayyaþ ve Seleme ile birlikte Mekke'den kaçmaya karar ver­miþ ve Müslümanlara kavuþmuþtur. Fakat yorgunluðun ve Resulüllaha kavuþmanýn verdiði heyecanla derhal vefat etmiþ. H. 7. (Bilgi için bk. lbnu'1-Esîr, Üsdii'l-ðâbe, V, 454-455; tbn Hacer, el-Ýsâbe, III, 636-637).

[91] Seleme b. Hiþâm: tslâmý ilk kabul edenlerdendir. Ebu Cehil'in ana-baba bir kardeþidir. Ebu Cehil bu öz kardeþini de göç etmesin diye diðer zayýf müslümanlarla birlikte hap­setmiþtir. Hafýz Zehebî'nin bildirdiðine göre Seleme, Habeþistan'a göç etmiþ, Mekke'­ye dönüþünde müþrikler tarafýndan Medine'ye göçden menedilmiþtir.

Kureyþten kurtulduktan sonra Mûte muharebesinde bulunmuþ, H. 25 senesinde Þam tarafýndaki MercuVSafferde þehid düþmüþtür. Ecnâdin savaþýnda þehid olduðunu söy­leyenler de vardýr.

Mü'minlerin annesi ve Seleme'nin kýzý Ümmü Seleme (r.anha)'nm rivayet ettiðine göre bu zât Mute savaþýnýn kesin sonucu alýnmadan önce Medine'ye dönenlerdendir. Bunlara "ferrânýn: kaçaklar" diyenler bulunduðu için arlanmýþ ve mescide çýkamaz ol­muþ. Bunun üzerine Resulüllah:

"- O ferrâr deðil kerrardýr" buyurmuþtur. Mute'den döndükten sonra Resulüllah'ýn vefatýna kadar Medine'den ayrýlmamýþtýr. (Bilgi için bk. lbnü'1-Esir, Üsdüi-gâbe, II, 435-436; Ýbn Hacer, el-Ýsâbe, II, 68-69).

[92] Buhârî, ezan   128; istiska 2; cihad 98; enbiya 19, tefsirü sure (3), 9, 4, 21; edeb 11; Müslim, mesâcid 294, 295; Nesaî, tatbik 27; tbn Mâce, ikâme, 145.

    Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 5/379-380.

[93] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 5/381-382.

[94] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 5/382-383.

[95] Ahmed b. Hanbel, I, 301.

     Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 5/383.

[96] Þerhu meânil-âsâr. I, 254.

[97] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 5/383-387.

[98] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 5/387.

[99] Buhâri, vitir 7; Müslim, mesâcid 298; Nesaî, tatbik 26; tbn Mâce, ikame 120; Dârimî, salat 216.

     Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 5/387-388.

[100] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 5/388-389.

[101] Müslim, mesacid 304; Nesâî, tatbik 3î, 33; Ýbn Mâce, ikame 145; Ahmed b. Hanbel, III, 109, 115, 162, 217, 255, 261, 282.

      Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 5/389.

[102] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 5/390.

[103] Nesâî, iftitah 117.

     Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 5/390.

[104] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 5/390.



radyobeyan