Siyaset hilafet ve imamet meselesi By: sumeyye Date: 16 Aralýk 2011, 16:32:51
SÝYASET, HÝLAFET VE ÝMAMET MESELESÝ
212 Kur'an-ý Kerim'de: "Ey iman edenler, Allah'a itaat edin. Peygambere ve sizden olan emir sahiplerine de itaat edin. Eðer birþey hakkýnda çekiþirseniz onu Allah'a ve Peygambere döndürün. Eðer Allah'a ve ahiret gününe inanýyorsanýz, bu hem hayýrlý, hem netice itibariyle daha güzeldir" (En Nisâ Sûresi: 59) hükmü beyan buyurulmuþtur. Ýmam-ý Þafii (rha) bu Ayet-i Kerime'yi zikrettikten sonra: "Araplar imamet diye bir müesseseden habersizdiler. O dönemlerde Araplar indinde, bazý kimselerin, diðer bazý kimselere itaat etmesi sevimli bulunan birþey deðildi. Kat'iyyen beðenilmezdi. Allahû Teâla (cc) ulû'l-emr'e itaati de emretmektedir. Ancak bu mutlak manada itaat deðil, istisnai bir itaattir. Yani hak ve vecibelerde itaat!.. "Eðer birþeyde ihtilafa düþerseniz, çekiþirseniz" Ayet-i Kerimesi, eðer siz ve itaat etmekle emrolunduðunuz emir ile bir konuda anlaþamazsanýz, o konuyu Allahû Teâla (cc)'ya ve Resûlüne býrakýn demektir. Þunu biliyoruz ki bu farza riayet edilince, ihtilaf ortadan kalkar"(169) buyurmaktadýr. Ýbn-i Kesir: "Allahû Teâla (cc)'ya itaatten murad, Kur'an-ý Kerim'in hükümlerine uymaktýr. Peygambere itaattan murad, sünnet'e riayet etmektir. "Ulû'lemri minküm"den murad da, ümmet üzerinde velâyet hakký bulunan alimlere itaat etmektir"(170) hükmünü zikreder. Konunun devamýnda da: "Allahû Teâla (cc)'ya isyan hususunda mahlûka itaat yoktur" hadis-i þerifini zikrederek, emir sahiplerine ancak þer'i þerifle sýnýrlý bir itaatin sözkonusu olduðunu kaydetmektedir.
213 Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Her kim imama (Ulû'lemr'e) itaatten bir el kadar ayrýlýrsa, kýyamet gününde Allahû Teâla (cc)'ya ameli hususunda, lehinde hiçbir hücceti olmayarak kavuþacaktýr. Her kim de boynunda bey'at olmadýðý halde ölürse, cahiliye ölümü ile ölür"(171) buyurduðu bilinmektedir. Ümmetin velâyetine haiz bir halife var iken o'na bey'at etmemek büyük bir tehlikedir.
214 Sahabe-i Kiram, Resûl-i Ekrem (sav)'in vefatýndan sonra en önemli iþ olarak imam (Ulû'lemr) tayin etme iþini görmüþlerdi. Hatta Ulû'lemr seçme iþini, Resûl-i Ekrem (sav)'i defin etmekten daha önemli bulduklarý bilinmektedir. Ýbn-i Abidin: "Mucizeler sahibinden murad bittabi Peygamberimiz (sav)'dir. Pazartesi günü vefat etmiþ, salý günü yahud çarþamba akþamý veya çarþamba günü defin edilmiþtir. Bu arada Ashab-ý kiram herþeyden evvel müslümanlarýn baþýna bir halife seçmekle meþgul olmuþlardýr. Bu sünnet bugüne kadar devam edegelmiþtir. Bir halife vefat etti mi, yerine baþkasý seçilmedikçe defin edilmez"(172) hükmünü zikreder.
215 Ýmam Ebû Muin En Nesefi: "Üzerimizde Ýslâm devlet baþkaný olan imamý görmeden bir günün geçmesi caiz deðildir. Ýmametin hak olduðunu kabul etmeyen kimse kâfir olur. Çünkü dini hükümlerden bir kýsmýnýn caiz olmasý, imamýn varlýðýna baðlýdýr. Cum'a namazý, bayram namazlarý ve yetimleri evlendirmek vb. gibi. Ýmamý inkâr eden kimse farzlarý inkâr etmiþ olur. Farzlarý inkâr eden de kâfir olur"(173) buyurmaktadýr.
216 Kitap, sünnet ve sahabe-i kiram'ýn icmaý ile sabit olan; mü'minlerin, kendi içlerinden bir ulû'lemr seçmelerinin farz olduðudur. Zira kâfirlerin mü'minler üzerinde velâyet haklarý yoktur.(174) Ayrýca Allahû Teâla (cc)'nýn indirdiði hükümlerin dýþýnda (ve o hükümlerin yerine kâim olmak üzere) hüküm icad eden ve yeryüzünü fesada veren güçlerle cihad etmek farzdýr.
217 Sadrüddin Teftazani: "Þer'i vazife ve vecibelerin pek çoðunun yerine getirilmesi halifeye baðlý olduðu için, müellif Ömer Nesefî buna iþaret ederek dedi ki: "Müslümanlar için bir imama mutlak sûrette ihtiyaç vardýr. Müslüman halkla ilgili dini hükümlerin infazý, cezalarýn tatbiki, düþmanlara karþý ülke sýnýrlarýnýn korunmasý, müslümanlardan ordu teþkil edilmesi, sadakalarýn, yani vergilerin toplanmasý, zorbalarýn, soyguncularýn ve eþkiyalarýn zabt-u rabt altýna alýnarak kahredilmesi, Cum'a ve bayram namazlarýnýn ifa (edâ) edilmesi, insanlar arasýnda ortaya çýkan ihtilâflarýn ortadan kaldýrýlmasý, hukuk üzerine kaim olan þahidliklerin kabulü; velileri bulunmayan küçük yaþtaki oðlan ve kýzlarýn evlendirilmeleri ve ganimet mallarýnýn taksim edilmesi gibi önemli hususlar imam sayesinde icra edilir."(175)
218 Hilâfet veya Ýmamet ile birlikte ele alýnmasý gereken konulardan birisi de siyasettir. Emir, nehiy ve terbiye gibi manalara gelen siyaset kelimesi, sase fiilinden masdardýr. Ýbn-i Abidin "Siyaset"i þu þekilde tarif ediyor: "Siyaset, halký dünya ve ahirette kurtulacaklarý yola irþad etmekle, onlarýn salah ve menfaatlerine çalýþmaktýr."(176)
219 Akil-balið olan mü'min her erkek ve kadýnýn siyasi haklarý mevcuttur. Resûl-i Ekrem (sav)'in erkek ve kadýn herhangi bir ayýrým yapmadan hepsinden bey'at aldýðý mütevatir haberlerle sabittir. Siyaset ile istiþareyi birbirinden ayýrmak mümkün deðildir. Kur'an-ý Kerim'de Resûl-i Ekrem (sav)'e hitaben: "(O vakit) Sen Allah'tan bir esirgeme sayesindedir ki, onlara yumuþak davrandýn. Eðer kaba ve katý yürekli olsaydýn onlar etrafýndan herhalde daðýlýp gitmiþlerdi bile!.. Artýk onlarý baðýþla (Allah'tan da) günahlarýnýn affolunmasýný iste. Ýþ hususunda onlarla istiþare et!.."(177) hükmü beyan buyurulmuþtur. Bu Ayet-i Kerime'de istiþare emir sýgasýyla belirtilmiþtir.Resûl-i Ekrem'in (sav) hakikati tesbit için; diðer insanlarla kýyaslandýðý zaman, istiþareye ihtiyacýnýn olmadýðý söyleyebilir. Ancak ashabýna ve daha sonra gelecek olan mü'minlere istiþare usûlünü ve edebini öðretmesi zarurudir. Hakkýnda nass bulunmayan meselelerde, ilim ve rey sahibi olan insanlarla istiþare etmek vaciptir. Ýmam-ý Kurtubi; "istiþareyi terkederek, zorbalýða sapan imam'ýn azlinin gerektiðini" beyan etmektedir.(178) Kur'an-ý Kerim'de sûrelerden birisinin ismi de: "Þûrâ Sûresi'dir" Bu sûrede mü'minlerin vasýflarý beyan buyurulurken: "Onlar (Mü'minler) meselelerini aralarýnda istiþare yolu ile hallederler"(179) denilerek, bu vasýf övülmektedir. Resûl-i Ekrem (sav)'in sahabesiyle önemli olan her konuda istiþare ettiði bütün muteber hadis mecmualarýnda kayýtlýdýr.
220 Günümüzde bazý müellifler Ýslâm dininin istiþareye verdiði önemi dikkate alarak: "- Gerçek demokrasi Ýslâm dininde mevcuddur" tezini ileri sürmektedirler. Demokrasi; aralarýnda hiçbir ayýrým gözetmeksizin bütün vatandaþlarýn katýldýðý bir yönetim biçimidir. Demokrasi Allahü Teâlâ'nýn (cc) indirdiði hükümlere deðil, insanlarýn siyasi tercihlerine dayanan bir siyasi rejimdir. Çoðunluða iktidar yetkisini kullanma, azýnlýða da haklarýnýn korunmasý þartý ile iktidara rýza gösterme prensibini tavsiye eder. Bu bir anlamda insanýn kendi kendisini "Hüküm koyucu" ilan etmesini beraberinde getirir. Mesela "Mekke Döneminde" demokratik manada bir seçim yapýlsaydý, Ebû Cehil ve taifesinin iktidara gelmesi kaçýnýlmaz olurdu. Sonuç olarak þunu söyleyebiliriz: istiþare ile demokrasi arasýnda bir münasebet yoktur. Ýslâm fýkhýnda istiþare; hakkýnda kat'i nass bulunmayan konularda , ilim ve rey sahiplerinin görüþlerinden istifade ederek en doðru kararý verme usûlüdür. Günümüzde demokrasi; hem bir siyasi rejim, hem "hakimiyeti kayýtsýz ve þartsýz insana tahsis eden" insanlarýn savunduðu bir ideoloji haline gelmiþtir. Diðer ideolojiler gibi, kuvvet ve kudret sahiplerinin hevâlarýna göre keyfiyet deðiþtirebilmektedir. Hakký ve hukuku deðil, toplumu yönlendirebilen çevrelerin tercihini ön plâna çýkaran ideolojik demokrasi ile Ýslâm'ýn temel hedefleri arasýnda önemli farklar vardýr. Ýslâm'ýn temel hedefi; insanlarýn can, mal, nesil, akýl ve din emniyetlerini muhafaza etmek, hakký ve hukuku korumaktýr. Ýktidarýn teþekkülünde, denetlenmesinde ve devredilmesinde insanlarýn rýzasýný esas alan hilâfet rejimi de (bazý benzerlikler bulunsa bile) demokrasiden farklýdýr.
221 Bilindiði gibi imamet; din ve dünya iþleri hususunda Peygamber (sav)'e halife olarak umumi bir riyasettir. Dolayýsýyle mü'minlerin imamýnýn muktedir; yani hükümleri infaz ve ceza hukukunu icra edebilir olmasý þarttýr. Gerek ilim, gerek takva noktasýndan zamanýn en üstünü olmasý gerekmez. Ayrýca masum (günahlardan korunmuþ) olmasý da þart deðildir.
222 Ýmamýn kâmil ve kesin bir velâyete sahip olmasý þarttýr.(180) Bunun mahiyeti þudur: Ýmamette aranan vasýflarýn bir þahýsta toplanmasý zaruridir. Ýmam-ý Merginânî: "Kâfirlerin, müslümanlar üzerinde velâyet haklarý yoktur"(181) diyerek, bir inceliðe iþaret etmiþtir. Ýbn-i Abidin imamda aranan þartlarý þu þekilde izah etmiþtir: "Halifenin, müslüman ve hür olmasý þarttýr. Zira kâfir, müslüman üzerine veli olamaz. Köleden de halife olmaz. Çünkü onun (kölenin) kendisine veli olmaya hakký yoktur. Baþkasýna nasýl veli olabilir. Sabi ile deli de, köle gibidir. Kadýndan da halife olmaz. Çünkü kadýnlar evlerinde oturmakla memurdurlar. Onlarýn hali tesettüre mebnidir. Peygamber (sav) buna iþaretle, hükümdarlarý kadýn olan bir kavim nasýl felâh bulur?" buyurmuþtur.(182)
223 Ýmamýn zâhir ve açýkta olmasý gerekir.(183) Zalimlerin galebe çalmasý ve düþman korkusu sebebiyle, halkýn gözünden gizli olmasý mümkün deðildir. Ýmamiyye Mezhebi; 12. imamýn gizli oluðunu ve gelecekte zuhur ederek yeryüzünü adaletle dolduracaðýný iddia etmektedir.(184) Bir Ýslâm topraðý istilâya uðrarsa, orada bulunan müslümanlarýn kendi aralarýndan birisini emir tayin etmeleri vaciptir..(185) Zira müslümanlar küfür ahkâmýna razý olamýyacaklarý gibi, kâfirlerin velâyetini de kabul edemezler. Dünyanýn en ücra köþesinde bile olsa, üç müslümanýn kendi içlerinden bir emir seçmeden yaþamalarý helâl olmaz.(186)
(169) Ýmam-ý Þafii-Er Risale-Kahire: 1979 ( 2 bsm) Sh: 80.
(170) Ýbn-i Kesir-Tefsirû'l Kur'an'il Azim-Beyrut: 1969, C: 1, Sh: 518.
(171) Sahih-i Müslim-Ýst: 1401, Çaðrý Yay. C: 2, Sh: 1478, Had. No: 1851.
(172) Ýbn-i Abidin-Reddü'l Muhtar Ale'd Dürrü'l Muhtar-Ýst: 1982, Þamil Yay. C: 2, Sh: 384.
(173) Ýmam Ebû Muin En Nesefi-Bahrû'l Kelam fi Akaidi'l Ehli'l Ýslâm-Konya: 1977, Rabýta Yay. Sh: 179.
(174) Ýmam-ý Merginani-El Hidaye þerhû bidayetü'l Mübtedi-Kahire: 1965, C: 1, Sh: 199.
(175) Sadrüddin Taftazani-Þerhû'l Akaid- Ýst: 1980 Sh: 326-327.
(176) Ýbn-i Abidin-Reddü'l Muhtar Ale'd Dürrü'l Muhtar-Ýst: 1983, C: 8, Sh: 186.
(177) Al-i Ýmran Sûresi: 159.
(178) Ýmam-ý Kurtubi-El Camiû Li Ahkamû'l Kur'an-Kahire: 1967, C: 4, Sh: 249. vd.
(179) Eþ Þûrâ Sûresi: 38.
(180) Sadrüddin Taftazani-Þerhû'l Akaid-Ýst: 1980, Sh: 333.
(181) Ýmam-ý Merginani-El Hidaye Þerhû Bidayetü'l Mübtedi-Kahire: 1965, C: 1, Sh: 199.
(182) Ýbn-i Abidin-Reddü'l Muhtar Ale'd Dürrü'l Muhtar- Ýst: 1982, C: 2, Sh: 384.
(183) Sadrüddin Taftazani-A.g.e. Sh: 328.
(184) Ýmamiyye Mezhebinin iddiasý þudur: 12. imam kaim müntezar Mehdi Hicri: 260 (Miladi: 873) yýlýnda Samarra'da bir maðaraya gizlenmiþtir. O tarihten baþlýyarak, zuhur edinceye kadar gizli olarak yaþýyacaktýr. Bu "Gaybubet-i Kübra" döneminde iþlerini onun adýna takip eden naibleri vardýr.
(185) Ýbn-i Nüceym-El Bahrû'r Raik-Kahire: 1311, C: 6, Sh: 298, ayrýca Ýbn-i Hümam-Fethû'l Kadir-Beyrut: 1317, C: 6, Sh: 365, Ýbn-i Abidin-A.g.e. C: 3, Sh: 296
(186) Ýmam Ahmed b. Hanbel- El Müsned- Ýst: 1401 C:2 Sh:177.