Emanet ve Ehliyet
Pages: 1
Azimet ve ruhsat By: sumeyye Date: 15 Aralýk 2011, 15:15:01
AZÝMET VE RUHSAT



273 Önce kelimeler üzerinde duralým. Azimet; azim masdarýndan olup, kat'i olarak verilmiþ bir karar ile bir hususun icrasýna baþlamaktýr. Ýslâmi ýstýlâhta: "Allahû Teâla (cc) tarafýndan vaki olan teklifi, hiçbir özür ileri sürmeksizin, usûl ve kaidesine göre, tam ve mükemmel þekilde eda etmektir.(38) Ruhsat ise, kullarýn þer'i özürleri neticesinde, tam ve mükemmel olarak eda edemediði teklifleri, Allahû Teâla (cc)'nýn nazarý müsamaha ile görmesi dolayýsýyla insanlarýn fiillerine tatbik edilmesi gereken hükümlere verilen isimdir.(39) Tariflerden de anlaþýlacaðý üzere; Allahû Teâla (cc)'nýn tekliflerini, usûl ve kaidesine göre edâ etmek azimettir. Ancak semavi veya mükteseb bir ehliyet arýzasý sebebiyle "Azimet'le" amel edilmezse, ruhsat ile amel gündeme girer.

 
274 Ýmam-ý Þafii (rha): "Allahû Teâla (cc)'nýn nass'la belirlediði bir hüküm, Resûl-i Ekrem (sav)'in hafifletici bir sünneti ile tahsis olunursa "Ruhsat" var demektir. Resûl-i Ekrem (sav)'in hak verdiði yerlerde "Ruhsat" ile amel edilir. Ancak Resûl-i Ekrem (sav)'in tayin etmediði yerlerde ise ruhsat olamaz. Ayrýca bu ruhsatlar, baþka þeylere "Ýllet" de teþkil etmezler."(40) hükmünü zikrediyor. Bahsin devamýnda da: "Resûl-i Ekrem (sav) sadece mestlerin üzerine mesh etmiþtir. Binaenaleyh buna kýyasla biz kalkýp da; sarýðýn, baþ örtüsünün veya eldivenlerin üstüne mesh edemeyiz. Üzerimize farz olan bu organlarýn tamamýný yýkamaktýr. Resûl-i Ekrem (sav)'in izniyle hareket ederek mestler üzerine mesh etmemiz ise ruhsatýmýzdýr(41) diyerek; ruhsat'ýn ictihad'la tesbit edilemiyeceðini beyan etmektedir. Ýbn-i Abidin "Babû'l Mesh'in" giriþinde: "Ruhsat kullarýn özürlerine binaen meþru olan þeydir. Mukabili azimettir" tarifini yaptýktan sonra: "Ruhsat ikiye ayrýlýr: Birincisi "Ruhsat-ý Ýskat", Ýkincisi "Ruhsat-ý Terfih"tir"(42) buyurmaktadýr.


 275 Genel olarak "Ruhsat-ý Ýskat'ý" azimetin meþruiyetini düþüren özür olarak tarif etmek mümkündür. Meselâ: Domuz etini yemek ve þarab içmek haramdýr. Ancak açlýk tehlikesi, telef olma noktasýna varýrsa veya insan susuzluktan baygýn hale yaklaþýrsa Ruhsat-ý Ýskat gündeme girer.(43) Kur'an-ý Kerim'de: "Allah size ölüyü (murdar hayvaný), kaný, domuz etini, bir de Allah'tan baþkasý için (Taðut'lar ve putlar adýna) kesileni kat'iyyen haram kýldý. Fakat kim bunlardan yemeye muzdar kalýrsa (Izdýrar haline düþerse) saldýrmamak ve haddi aþmamak þartýyla, onun üzerine bir günah yoktur"(44) hükmü beyan buyurulmuþtur. Müfessirler; ýzdýrar halinde iken haram li aynihi olan domuz etinden yemeðe, bu ayet-i kerime ile izin verildiði hususunda müttefiktirler.(45) Ancak "Zaruretler, kendi miktarlarýnca takdir olunurlar"(46) kaidesini dikkate almak þarttýr. Izdýrar halinde iken, o hali giderecek nisbette yemek "Ruhsat-ý Ýskat'týr." Eðer yemez ve ölürse azimetle amel etmiþ olmaz.


 276 "Ruhsat-ý Terfih'te" ise durum daha deðiþiktir. Ruhsatýn sebebi mevcut olmakla birlikte, azimeti yapmak meþrudur. Yani Ruhsat-ý Terfih, azimeti oradan kaldýrmaz. Meselâ: Mest giymiþ bir kimse, her abdest alýþýnda meslerini çýkarýp ayaklarýný yýkayabilir!.. Bu durumda mestler üzerine mesh etmesi "Ruhsat", mestlerini çýkarýp ayaklarýný yýkamasý "Azimet'tir." Yine küffar'a esir düþen bir mü'min; ikrah-ý mülci anýnda kelime-i küfrü söyleyip ölümden kurtulmasý "Ruhsat'týr". Nitekim Ýbn-i Abidin de: "Yani öldürülmesi yahut bir uzvunun kesilmesi yahut þiddetli dövülmesi gibi tahammülü aþan bir þeyle mürted olmasý için zorlanan kimsenin kalbi iman üzere sabit ve bununla mutmain olduðu halde lisanýyla emredilen þeyi söylemesiyle mürted olmaz. Çünkü böyle zorlama halinde kalbinde iman olduðu halde lisaniyle küfür sözlerini söylemesine þer'an ruhsat verilmiþtir"(47) hükmünü zikreder. Ýmam-ý Serahsi bu husustaki bütün kavilleri zikrettikten sonra; ikrah-ý mülci anýnda dahi kelime-i küfrü söylememek hususunda direnen ve öldürülen kimsenin þehid olacaðýný beyan etmektedir.(48) Zira o halde dahi kelime-i küfrü söylemek mübah deðildir, sadece günahý kaldýrýlmýþtýr.


 277 Sonuç olarak; ruhsat-ý iskat ve ruhsat-ý terfih ancak kat'i bir nass'la sabit olur. Ayrýca herhangi bir ruhsattaki "Ýllet" esas alýnarak, baþka bir ruhsatý tesbit etme imkâný yoktur.




 (38) Sava Paþa - Ýslâm Hukuku Nazariyatý Hakkýnda Bir Etüd - Ank: 1956, C: 2, Sh: 251.

 (39) Abdülaziz El Buhari - Keþfû'l Esrar - Ýst: 1308, C: 2, Sh: 636. Ayrýca, Sava Paþa - A.g.e. C:2, Sh: 249.

 (40) Ýmam-ý Þafii - Er Risale: 1979 (2. Bsm), A. M. Þarik Neþri Sh: 545, Madde: 1608.

 (41) Ýmam-ý Þafii - A.g.e. Sh: 546, Madde: 1612.

 (42) Ýbn-i Abidin - Reddü'l Muhtar Ale'd Dürri'l Muhtar - Ýst: 1982, C: 1, Sh: 419 vd.

 (43) Ýmam-ý Kasani - El Bedaiû's Senai - Beyrut: 1974, C: 1, Sh: 61.

 (44) El Bakara Sûresi: 173.

 (45) Mecmuat'u't-Tefasir - ÝSt: 1979, Çaðrý Yay, C: 1, Sh: 244.

 (46) Ömer Nasihi Bilmen - Hukuki Ýslâmiyye ve Istýlâhat-ý Fýkhiyye Kamusu - Ýs: 1976, Bilmen Yay. C: 1, Sh: 262, Madde: 21.

 (47) Ýbn-i Abidin - Reddü'l Muhtar Ale'd Dürri'l Muhtar - Ýst: 1983, Þamil Yay, C: 9,  Sh: 11.

 (48) Ýmam-ý Serahsi - El Mebsut - Beyrut: ty, C: 24, Sh: 47-49



radyobeyan