Sahurun Vakti By: reyyan Date: 14 Aralýk 2011, 14:10:55
17. Sahurun Vakti
2346. ...Semûre b. Cündüb (r.a.) cemaate hitâb ederken, "Rasûlullah (s.a.) þöyle buyurdu" demiþtir:
"Bîlâlin ezam da, etrafa geniþlemesine yayýlmadýkça ufkun þu þekildeki beyazlýðýda sizi sahur yemeði yemekten alýkoymasýn."[130]
Açýklama
Hadîs-i þeriften anladýðýmýza göre; Hz. Peygamber müslümanlara, Bilâl ezan okudu diye veya fechr-i kâzib denilen, yukarýdan aþaðýya doðru inen aydýnlýk ufukta görüldü diye yemeyi içmeyi kesmemelerini, sahur vaktinin fecir yayýlýncaya kadar devam ettiðini bildirmiþtir. Çünkü Hz. Bilâl geceyi ibâdetle geçirenlerin istirahate çekilmelerini, uyumakta olanlarýn da ibâdete kalkmalarýný te'mîn için erkence ezan okurdu.
Rasûlullah (s.a.)'ýn "ufkun þöyle olan beyazlýðý" sözü, fecr-i kâzibî tarif etmektedir. "Ufuk yayýlýncaya kadar" sözünden maksad da fecr-i sâdýktýr. Nitekim, Müslim'in ve Nesâî'nin çeþitli rivayetlerinde ve Ebû Davud'un bundan sonra gelecek olan rivayetinde râviler bu durumu elleri ile tarif etmiþlerdir. Dârekutnî'nin ashâb-x kiramdan Abdurrahman b. Âi-þe'den yaptýðý rivayette, fecr-i sâdýk ve fecr-i kâzýb þu þekilde tarif edilmiþtir:
"Fecir ikidir. (Birincisi) Gökyüzünde uzunlamasýna (dikeye olandýr ki O,) sabura mâni deðildir. O fecirde, sabah namazý da kýlýnmaz. Fecir geniþlemesine yayýldýðý zaman ise, (ikincisidir ve bunda) yemek haramdýr. Artýk sabah namazý da kýl."[131]
Dârekutnî bir baþka rivayetinde de yukarýdaki manâyý bizzat Hz. Peygamber'den nakletmiþtir. Bu rivayete göre; Rasûlullah (s.a.) þöyle buyurmuþtur:
"Onlar iki fecirdir. Kurt kuyruðu gibi (yukarýdan aþaðýya) olaný yar ya iþte o hiçbir þeyi helâl da etmez, haram da. Ama, ufkun geniþliðine uzananýnda sabah namazý helâl olur, yemek de haram olur."[132]
Bu rivayetlerden de açýkça anlaþýldýðý üzere, gece yarýsýndan sonra güneþin doðduðu istikâmette iki defa beyazlýk belirir. Bunlardan ilki, kurt kuyruðu gibi yukarýdan aþaðýya doðru uzanýr. Buna fecr-i kâzib (yalancý fecir) denilir. Sabah namazýnýn girmesinde ve imsak vaktinin sona ermesinde bu fecrin hiçbir fonksiyonu yoktur. Ýkinci beyazlýk ise, ufku baþtan baþa geniþlemesine kaplayan beyazlýktýr. Buna da; fecr-i sâdýk (sahici fecir) denilir. Bu fecrin doðmasý ile yemek içmek sona ermiþ, sabah namazýnýn vakti girmiþ demektir.[133]
Bazý Hükümler
Orucun baþlama vakti, ikinci fecrin doðmasý iledir.Ufuk tarafýnda görünen ve yukarýdan aþaðýya uzanan yalancý fecrin ise, ne orucun baþlamasýnda ne de sabah namazýnýn giriþinde bir rolü yoktur.[134]
2347. ...Abdullah b.Mesûd (r.a.)'dan demiþtir ki; Rasûlullah (s.a.) þöyle buyurdu:
"Bilâl'ýn ezaný sizden birini sahur yemeði yemekten alýkoymasýn. Çünkü o; ibâdette olanýnýzýn ( istirahate) dönmesi, uyuyanýnýzýn da uyanmasý için ezan okur. (Râvi), yahud da "nida eder" dedi. Müsedded derki; Yahya iki elini[135] birleþtirerek; "fecir þöyle görünen deðil," dedi ve (devamla); "tâ þöyle görünene kadardýr" diyerek iþaret parmaklarýný uzattý.[136]
Açýklama
Bu hadis de önceki hadis gibi Bilâl'in ezanýnýn imsakin bitiþine delâlet etmediðini beyân etmektedir. Bu hadiste fazla olarak birinci ve ikinci fecirlerin el iþaretleriyle tarifi de vardýr. Tercemeye esâs aldýðýmýz nüshaya göre; Ebû Davud'un hadîsi aldýðý iki üstadýn biri olan Müsedded'in ifâdesinde hadîsi kendisine nakleden Yahya; Rasûlullah'ýn "fecir þöyle deðildir." sözünü naklederken, iki elini birleþtirmiþ, "fecîr þöyle oluncaya kadardýr" sözünü naklederken de iþaret parmaklarýný uzatmýþtýr.
Müslim'in rivayetinde, Râvi Hz. Peygamber'in birinci fecri tarif ederken, elini doðrultarak kaldýrdýðýný, ikinci fecri tarif ederken de iki parmaðýný araladýðým haber vermiþtir.
Ebû Davud'un rivâyetindeki Yahya'nýn tarifi de þüphesiz Hz. Peygamber'den menkûldür. Çünkü bir ibâdetin baþlamasýna taallûk eden bir meselede, akýlla hüküm vermek mümkün deðildir.
Hadîs-i þeriften anlaþýlacaðý üzere; Bilâl-i Habeþî (r.a.) sabah namazý vakti girmeden bir defa ezan okurdu. Bilâl'in bu ezaný sabahýn vaktinin girdiðini bildirmek için deðil, o ana kadar ibâdet etmekte olanlarýn istirahate çekilip, sabah namazýna daha dinç olarak kalkmalarýný, uyumakta olanlarýn da, kalkýp teheccüd kýlmalarýný, yýkanmasý gerekenlerin yýkanýp sabah namazýna hazýrlanmalarýný te'mîn idi. Baþka bâzý rivayetler de Ýbn Ümmü Mektûm'un, Bilâl1 den sonra bir ezan daha okuduðu, iþte bu ezanýn sabahýn vaktinin girdiðine delâlet ettiði beyân edilir.
Þunu da belirtelim ki, buradakinin tam tersine, "Ýbn Ümmü Mek-tûm'un gözü görmez. Onun ezaný sizi aldatmasýn, fakat Bilâl ezan okudðu zaman kimse yemek yemesin" tarzýndaki hadîsler de rivayet edilmiþtir.
Buna göre hadîsler arasýnda bir zýddiyet söz konusu olmaktadýr.
Buhârî þârihi Aynî, bu tezâtýn, Hz. Bilâl ve tbn Ümmü Mektûm'un, ezaný nöbetleþe okumalarýndan kaynaklandýðýný söyler. Buna göre, Hz. Peygamber bâzý gecelerde ezaný önce Bilâl'e sonra îbn Ümmü Mektûm'a, bâzý gecelerde ise, önce Ýbn Ümmü Mektûm'a, sonra Bilâl'e okutmuþtur. îþte bu hal yukarýda iþaret edilen ihtilâfa sebep olmuþtur. Hadîslerin hepsi göz önüne alýndýðýnda; oruca baþlama ve sabah namazýna durma konusunda; kim okursa okusun birinci ezanýn deðeri yoktur. Ý'tibâr ikirici ezanadýr.
Vakti girmeden önce sabah namazý için ezan okumanýn caiz olduðunu söyleyenlerin bu hadîse dayandýklarý söylenmiþtir.
Sabah ezanýnýn ne zaman okunabileceði konusunda mevcut ihtilâflar þöyle özetlenebilir:
Þâfiîlere göre, fecr-i kâzib ile, fecr-i sâdýk arasýnda okunur, daha önde okunmasý mekruhtur. Þâfiîlerden bir kýsým âlimlere göre, gece yarýsý, bâzýlarýna göre ise, gecenin üçte birinde okumak caizdir.
Ýmâm Ebû Yusuf, imâm Ahmed b. Hanbel ve Ýmâm Mâlik'e göre, gece yarýsý okunur. Þafiî ulemâsýnýn sahîh görüþünün bu olduðu da söylenmektedir. Ayrýca, fecir doðarken, kýþýn gecenin son yedide birinde, yazýn ise, son yedide birinin yarýsýnda okunur. Gecenin herhangi bir vaktinde okunabilir þeklinde görüþler de vardýr.[137]
Bazý Hükümler
1. Ýkinci fecir doðmadýkça, oruç tutacak olan kiþi yeyip içebilir.
2. Bir þeyi öðretmek için iþaretle îzâh caizdir.
3. Bir kâzib (yalancý), bir de sâdýk olmak üzere iki fecîr vardýr.[138]
2348. ...Talk (b. Ali r.â.)*den; demiþtir ki; Rasûlullah (s.a.) þöyle buyurdu;
"Yeyiniz, içiniz, yukanya doðru yükselerek parlayan (yalancý fecir) sizi rahatsýz etmesin (yemenize engel olmasýn) kýrmýzýlýk doðuncaya (fecr-i sâdýk) kadar yeyiniz, içiniz."[139]
Ebû Dâvud dedi ki: "Bu hadîs, sâdece Yemâmelilerin rivayet ettiði hadîslerdendir."[140]
Açýklama
Tirmizî, Adiyy b. Hatim, Ebû Zer ve Semûre b. Cündûb'un da bu konuda hadîs rivayet ettiklerini kaydettikten sonra þunlarý söyler:
"Talk b. Ali'nin hadîsi bu senedle hasen-garibdir. Âlimler bu hadîse göre amel ederler. Buna göre, fecr-i sâdýk doðuncaya kadar oruçlu için yemek içmek haram deðildir.”
Dârekutnî'de hadîsi þu þekilde rivayet etmiþtir:
"Abdullah b. Nu'man es-Sühaymî þöyle der:
Kays b .Talk ramazanda, gecenin nihâyetinde bana geldi. Ben sabahýn olmuþ olmasýndan korktuðum için sofradan çekilmiþtim. Kays benden biraz katýk istedi, kendisine;
Amca eðer sana göre daha vakit varsa evde olan yiyecek içeceklerden getireyim, dedim.
Yanýnda ne var? diye sordu ve içeri girdi. Ona tirit, et ve nebiz (hurma suyu) getirdim. Yedi, içti (hattâ) beni de zorladý. Ben de sabahýn olmasýndan korka korka yedim, içtim. Talk bana þöyle dedi:
Talk b. Ali bana Rasûlullah (s.a.)'ýn þöyle buyurduðunu rivayet etti: "Yeyiniz, içiniz, yukan doðru yükselen (yalancý fecir) sizi aldatmasýn. Kýrmýzýlýk doðuncaya kadar yeyiniz, içiniz."
Dârekutnî, Kays b. Talk'ýn kuvvetli olmadýðýný söyler.
Bu hadîste, fecr-i sâdýkýn yemeye içmeye mâni olmadýðý, kýrmýzý þafaðýn doðumuna kadar yenilip, içilebileceði izlenimi çýkmaktadýr.
Âlimler, bu kýrmýzýlýk (kýrmýzý þafak)tan maksadýn fecr-i sâdýk olduðunu söylemiþlerdir. Hz. Peygamber'in hadîs inde ki "kýrmýzýlýk doðuncaya kadar'* ifâdesini de þöyle izah etmiþlerdir: Fecr-i sâdýkýn doðmasý tamamlanýp, aydýnlýðý yayýlýnca, kýrmýzýlýðýn ilk görüntüleri ortaya çýkar.. Ýþte Rasûlullah buna iþaret etmiþtir.
Hattâbî bu hadîsi þerhederken þunlarý söyler:
"Kýrmýzýnýn manâsý; kýrmýzýlýðýn ilk görüntülerinin, yayýlan beyazlýk arasýna girmesidir. Çünkü ikinci fecrin doðuþu tamamlanýnca, ilk kýrmýzýlýklar görünmeye baþlar. Araplar, sabahýn, alttaki alacalýðýna benzetirler. Buna sebep, sabahta hem beyazlýðýn hem de kýrmýzýlýðýn bulunmasýdýr."
Yukarýdaki izaha göre, bu hadîsin, "gecenin karanlýðý gündüzün aydýnlýðýndan ayrýlýncaya kadar..." yemeye içmeye müsaade eden âyete muârýzhðý söz konusu olamaz.
Yukarýdaki izah göz önüne alýnmadan, hadîsteki kýrmýzýlýktan maksadýn güneþin doðacaðýna yakýn ufukta görünen kýrmýzýlýk olduðu kabul edilirse, o zaman bu hadîsin yukarýda iþaret edilen âyetin nüzulünden evvel vârid olduðu ve bu âyetle neshedildiði sonucuna varýlacaktýr. Çünkü hadîsin âyete aykýrý olduðu düþünülemez.[141]
Bazý Hükümler
1. Sahur yemeði yemek meþrudur.
2. Sahur vakti, fecrin doðumuna kadar devam eder.
3. Fecr-i kâzib denilen ve ufukta görünen yukarýya doðru olan aydýnlýk sâhûr yemeðini yemeye engel deðildir.[142]
2349. ...Adiyy b. Hâtim'den; demiþtir ki: "Beyaz iplik siyah iplikten aynlýnacaya kadar yeyiniz, içiniz"[143] âyet-i kerîmesi inince;bir beyaz, bir de siyah ip aldým. Onlarý yastýðýmýn altýna koydum, (ama) aralarýný ayýramadým. Bunu Rasûlullah (s.a.)'a arzettim. Efendimiz güldü ve:
"Öyleyse senin yastýðýn enli ve uzunmuþ, ondan kastedilen sâdece gece ve gündüzdür" buyurdu.
(Râvi) Osman, "o ancak gecenin karanlýðý ile gündüzün aydýnlýðýdýr" þeklinde rivayet etti.[144]
Açýklama
Âyet-i kerîmedeki "beyaz iplik ve siyah iplik"ten maksat; Hz. Peygamber (s.a.)'in de belirttiði gibi gecenin karanlýðý ve gündüzün aydýnlýðýdýr. Aydýnlýk ve karanlýðýn, beyaz ve siyah ipliðe benzetilmelerine sebep, sabaha doðru bunlarýn ikisinin de iplik gibi uzamalarýdýr.
Bu âyet-i kerîmenin nüzulüne sebep olan hadîse, 2314 numaralý hadîsin izahýnda belirtilmiþtir.
Bu hadîsin zahirinden, Adiyy b. Hatîm'in, söz konusu âyet indiði zaman müslüman olduðu anlaþýlmaktadýr. Çünkü kendisi; “...âyeti inince" tabirini kullanmýþtýr. Bu âyet hicretin ilk yýllarýnda nazil olmuþtur. Halbuki, meðâzi âlimlerinin büyük çoðunluðu Adiyy'in hicretin 9. veya 10. yýlýnda müslüman olduðunu söylemektedirler.
Buna göre Adiyy'in "...âyeti inince" sözünün, te'vîl edilmesi gerekir. Nitekim âlimler, Adiyy'in bu sözünü birkaç þekilde te'vîl etmiþlerdir. Bunlar içinde en çok beðenileni þudur:
Adiyy sanki þöyle demek istemiþtir:
"Bu âyet indikten sonra ben Medîne'ye gelip, müslüman olunca ve þeriatýn ahkâmýný öðrenince ve bana bu âyet okununca..."
Ahmed b. Hanbel'in, Mücâhid vasýtasýyla, Adiyy'den yaptýðý þu rivayet yukarýdaki te'vîli takviye etmektedir.
"Rasûlullah {s.a.) bana, namazý ve orucu öðretip; "þöyle namaz kýl, þöyle oruç tut. Güneþ battýðý zaman, beyaz iplik siyah iplikten ayrýlýncaya kadar ye'* buyurdu. Ben de iki iplik aldým..."
Hadîsin metninden ve yukarýya aktarýlan îzahlardan anlaþýldýðý üzere; Adiyyb b. Hatim "Fecirden beyaz iplik siyah iplikten ayrýlýncaya kadar yeyiniz, içiniz." mealindeki âyeti duyunca, bir siyah bir de beyaz ip alýp, yastýðýnýn altýna koymuþ ve yemeye içmeye son vermek için iplerin birbirinden ayrýlabileceði vakti beklemiþtir. Ancak, sabah yaklaþtýðý halde, ipleri ayýrdedememiþ ve durumu Hz. Peygamber'e arzetmiþtir. Burada þöyle bir soru akla gelebilir: Âyette, hakîki manânýn kastedümediðine delâlet eden açýk bir karine var, o da ifâdenin sonundaki, "fecirden" kelimesidir. Bu karîne açýkça, beyaz iplik ve siyah iplikten maksadýn gündüzün aydýnlýðý ile gecenin karanlýðý olduðunu ortaya koyuyor. O halde, Adiyy b. Hatim niçin böyle bir hataya düþmüþtür?
Bu soruya birkaç yönden cevâp verilebilir. Þöyle ki:
1. Adiyy b. Hatim âyeti kerimedeki "Fecirden" ifâdesini, sebep manâsýna almýþ olabilir. Yâni, manayý; "fecir sebebiyle beyaz iplik siyah iplikten ayrýlýncaya kadar..." diye anlamýþtýr.
2. Adiyy, bu iþaret edilen bölümü unutmuþtur.
Nitekim Ýbn Cerîr'in Adiyy'den rivayet ettiði þu haber buna delâlet etmektedir.
"Rasûlullah (s.a.)'e geldim. Bana Ýslâm'ý öðretti. Her namaz vakti içinde nasýl kýlacaðýmý tarîf etti. Sonra da; "Ramazan geldiði zaman, fecirden beyaz iplik siyah iplikten ayýrt edilinceye kadar ye-iç. Sonra geceye kadar orucu tamamla." buyurdu. Ben bunun ne olduðunu anlamadým. Siyahtan ve beyazdan iki iplik büktüm. Fecir vaktinde onlara baktým fakat ikisini de ayný gördüm. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.)'e gittim ve;
Yâ Rasûlallah, bana tavsiye ettiðin herþeyi yaptým. Ancak, siyah iplik beyaz iplik meselesini beceremedim, dedim.
"Buna sebep ne? Yâ ebâ Hatim?" buyurdu ve sanki yaptýðýmý anlamýþ gibi gülümsedi. Ben;
Beyaz ve siyah iplikten iki iplik büktüm ve geceden (itibaren) Onlara baktým. Ancak hep onlarý ayný buldum, dedim.
Bunu duyunca Rasûlullah (s.a.) azý diþleri görülünceye kadar güldü ve;
"Ben sana "fecirden" demedim mi? O ancak, gündüzün aydýnlýðý ve gecenin karanlýðýdýr, buyurdu."
Ýbn Cerîr'in rivayet ettiði bu hadîs, âyet-i kerîmedeki kelimelerinin de, geri kalanýyla birlikte indiðini gösterir. Halbuki Buhârî'-nin Sehl b. Sa'd'dan rivayet ettiði þu hadîs, kýsmýnýn sonradan indiðine iþaret etmektedir:
Sehl þöyle demiþtir:
Âyeti indi, kýsmý inmedi. Ýnsanlar oruç tutmak istedikleri zaman birisi ayaðýna beyaz ve siyah iplik baðladý. Onlarý birbirinden ayýrýncaya kadar yemeye devam ediyordu. Bunun üzerine Allahr bölümünü indirdi de, halk, bundan gecenin ve gündüzün kastedildiðini öðrendi.
Buna göre, Buhârî'deki Sehl hadîsi ile, lbn Cerîr'deki Adiyy hadîsi arasýnda bir tezat ortaya çýkmaktadýr.
Ýbn Hacer el-Askalânî bu tezâtý þöyle ortadan kaldýrýyor;
Adiyy b. Hâtim'in hadîsi, Sehl b. Sa'd'ýn hadîsinden daha sonradýr. Sanki, Adiyy'e Sehl hadîsinde bahsedilen þey ulaþmamýþtýr. Mücerred olarak âyeti iþitmiþ ve yukarýda geçtiði þekilde anlamýþtýr. Bunun üzerine, Rasûlullah (s.a.) âyetteki den muradýn, karanlýðý aydýnlýktan ayýrmak olduðunu beyân etmiþtir.
Hadîs-i þerifin devamýnda, Adiyy b. Hatim Hz.Peygamber (s.a.)'eva-rýp da durumu arzedince, Rasûlullah (s.a.)'ýn, gülerek "þüphesiz öyleyse yastýðýn geniþ ve uzundur" buyurduðu görülmektedir. Rasûlullah'm bu sözden maksadýný alimler farklý yorumlamýþlardýr.
Kurtûbî ve Kadý lyâz gibi büyük âlimler, Rasûlullah (s.a.)'m bu sözü, karþýsýndakinin gaflet ve hamakatine kinaye olarak söylemediði görüþünde iken; bâzý âlimler bu sözün, Adiyy'in gafletine iþaret olarak söylendiði fikrindedirler. Bunlar, "senin yastýðýn geniþ ve uzundur.” sözünü, Arapça'da "kalýn kafalý" manasýna kullanýlan ( uüý jhj- ) terkibine benzetmiþlerdir. Ancak hadise Rasûlullah'ýn bir sahâbiye hakaretâmiz ifâdeler kullanmasýný gerektirecek derecede büyük deðildir. O bakýmdan, Kurtûbî ve Kadý Iyâz'ýn anlayýþlarý daha uygun görünmektedir. Hattâbî, her iki anlayýþý da uygun görenlerdendir.
Hattâbî þöyle der:
"Þüphesiz öyleyse senin yastýðýn uzun ve geniþtir," sözünde iki kavil vardýr:
1. Rasûlullah burada "þüphesiz öyleyse senin uykun fazla imiþ" demek istemiþtir. Yastýk sözü uykudan kinayedir. Çünkü uyuyan onun üzerine baþýný kor. Yahut da "öyleyse senin gecen uzunmuþ" demeyi murâd etmiþtir...
2. Rasûlullah yastýk ile, baþýný ve boynunu koyduðu yeri kinaye etmiþtir. Buna göre; yastýk büyük olunca, kafa da büyük olur. Bu da gaflet ve gabâvetten kinayedir."
Kurtûbî, Efendimizin bu ifâdesinin Adiyy'i gaflete nisbet etmek anlamýnda olmadýðýný ifâde ile þöyle der:
"Allahü âlem, Rasûlullah. bununla; "eðer senin yastýðýn Allah'ýn murâd ettiði iki ipliði kaplayabilmiþse geniþ ve uzun demektir. Bunun için, Rasûlullah hemen peþinden; "Bu ancak gecenin karanlýðý ve gündüzün aydýnlýðýdýr" buyurmuþtur.
Ýbn Hýbbân bu Adiyy hadîsini; "Araplarýn lügatlarýnýn birbirinden farklý olduðunun beyâný" baþlýðý altýnda vermiþtir. Bu hareketiyle Ýbn Hýbbân, Adiyy b. Hâtim'in, siyah ve beyaz iplikle gecenin karanlýðý ve gündüzün aydýnlýðýnýn kastedildiðini bilmediðine iþaret etmek istemiþtir. Bu da, Kurtûbî'nin görüþüne kuvvet kazandýrmaktadýr.
Kadý Iyâz'ýn bu konuda söyledikleri de þöyledir:
"Adiyy b. Hatim âyet-i kerîmeyi anlayýþ tarzýndan dolayý iki iplik alýp yastýðýnýn altýna koymuþtur. Ayný þekilde davranan baþka sahâbîler de olmuþtur." Daha sonra Kadý Iyâz bu cümleyi aynen Kurtûbî'nin anladýðý biçimde izah eder:
"Hadîsin manâsý þudur: Eðer sen Allah'ýn murâd ettiði iki ipliði (gece ile gündüzü) yastýðýnýn altýna koyabildinse, senin yastýðýn çok uzun ve geniþ demektir."
Ebû Avâne'nin, Mutarrýf tan yaptýðý rivayette Hz. Peygamberin güldüðü ve "hayýr ey koca kafalý" buyurduðu belirtilmektedir. Kadý Iyâz bu ifâdeyi de yukarýdaki mânâya hamletmiþtir.
Bu bâbda geçen hadîsler ve bu hadîslerde iþaret edilen âyet-i kerime[145], oruç tutulan günlerin gecelerinde, fecir doðuncaya kadar yeme içme, cinsî temas gibi oruca aykýrý davranýþlarýn caiz olduðuna delildir. Ancak fecrin doðuþundan muradýn ne olduðunda ihtilâf edilmiþtir. Ýbn Rüþd'ün Bidâyetü'I-müctehîd ve nibâyetü'l-muktesid adýndaki eserinde belirtildiðine göre; ulemânýn cumhuru, fecir sözüyle kastedilenin, fecr-i sâdýk olduðu görüþündedirler. Bu görüþe kaynak olacak hadîsler yukarýda geçmiþtir.
Fecrin belirmesinden muradýn, fecrin doðmasý mý yoksa, mükellef tarafýndan görülmesi mi olduðu da ihtilâfa konu olmuþtur. Çünkü âyet-i kerîmedeki ifâdesi, her iki anlayýþa da imkân vermektedir. Cumhurun görüþüne göre, fecrin belirmesinde mükellefin görüþü esâstýr. Dolayýsýyla bir kimse fecrin doðup doðmadýðýnda þüphe ederse, kendisine yemek içmek helâl olur. Ancak, fecirden sonra, yediði kesinlikle belli olursa, o günü kaza etmesi gerekir.
Oruca baþlama vaktinin fecrin doðuþu ile mi yoksa aydýnlýðýn yayýlýþý ile mi olduðunda da farklý görüþler vardýr. Ulemânýn ekseriyetine göre, fecir yayýlýncaya kadar yemek içmek caizdir. Dört mezhep imamýnýn görüþü de bu merkezdedir. Îbnü'l-Münzîr'in bildiðine göre; Hz. Ömer, Hz. Ali ve Ýbn Abbas da bu fikirdedirler.
Reddü'l-muhtar'da, orucun baþlama zamanýnýn, fecrin ilk doðmaya baþladýðý an mý yoksa aydýnlýðýn yayýlmasý esnasý mý olduðundaki ihtilâf, sabah namazýnýn vaktindeki ihtilâfa benzetilerek; "fecrin ilk doðmaya baþlamasý zamanýný kabul etmek daha ihtiyatlý, aydýnlýðýn yayýlmasýný kabul etmekse, ruhsattýr" denilmektedir.
Zayýf kabul edilen bir görüþe göre ise, oruca baþlama vakti, fecr-i sâdýktan sonra görünen kýzýllýktýr. Buna kýrmýzý fecir denilir. Buna göre güneþin doðmasýna yakýn bir zamana kadar yemek içmek caizdir. Bu görüþ, ashâb-ý kiramdan, Huzeyfe ve îbn Mesûd'dan da rivayet edilmiþtir. Ayrýca Süleyman b. A'meþ, el-Hakem b. Uteybe, Ebû Miclez, Ebû Bekir b. Ayyaþ da bu görüþtedirler.. Bunlar, bu konuda âyetteki, "fecir" kelimesini, kýrmýzý fecir olarak anlamýþlardýr. Ayrýca þu haberler de bu görüþün delilleri arasýndadýr:
Huzeyfe þöyle demiþtir:
"Rasûlullah (s.a.)'le birlikte sahur yemeði yedim (yediðimiz zaman) sanki gündüzdü diyebilirim, ancak henüz güneþ doðmamýþtý."
Zer b. Hubeyþ (r.a.) þöyle der:
"Sahur yemeðini yeyip mescide gittim. Giderken, Huzeyfe'nin evine uðrayýp yanýna girdim. Bir deve saðmamý emretti, saðdým. Bir tencere emretti, sütü piþirdim, sonra; "ye" dedi. Ben oruç. tutmak istiyorum" dedim. "Ben de istiyorum." dedi. Yedik, içtik sonra mescide geldik, hemen namaza baþlandý.
Huzeyfe "Rasûlullah bana böyle yaptý" veya "ben Rasûlullah'la böyle yaptým" dedi. "Sabahtan sonra mý?" dedim. "Evet, sabahtan sonra, ancak güneþ doðmamýþtý" dedi.[146]
Ebû Davud'un bir evvelki hadîsi de bu görüþün delilleri arasýnda sayýlýr.
Ýbnü'l-Münzîr'in rivayetine göre; Hz. Ali sabah namazýný kýlmýþ sonra; "Þu an beyaz ipliðin siyah iplikten ayrýldýðý andýr" demiþtir.
Tahavî, Huzeyfe'nin rivayetinin bu konudaki âyetin[147] inmesinden önce olmasýnýn muhtemel olduðunu söyler. Böyle olmasa bile, yeme içmenin ikinci fecrin doðmasý ile sona ereceðini belirten sahîh hadîsler o kadar çoktur ki, orucun baþlama vaktinin güneþin doðumuna yakýn bir zamana kadar uzayacaðýný bildiren haberler onlara muarýz olamazlar." Zaten bu görüþ çok zayýf görülmüþ ve mezheb imamlarýndan hiçbirisi tarafýndan i'tibâr edilmemiþtir. Sâdece bu birkaç haberi alýp, ikinci fecirle birlikte yemenin içmenin haram olduðunu belirten Kütüb-ü Sitte'deki sahîh hadîsleri hesaba katmamak uygun bir davranýþ deðildir. Zihinleri karýþtýrmaktan baþka bir iþe yaramaz.[148]
Bazý Hükümler
1. Temsiller getirerek dini hükümlerin izahý caizdir.
2. Oruç tutmak isteyen kimse fecr-i sadýk demlen ikinci fecre kadar yiyip içebilir.
3. Bakara Sûresinin 187. âyetinde zikredilen, "siyah iplik ve beyaz iplik "ten maksat, gecenin karanlýðý ve gündüzün aydýnlýðýdýr.[149]
[130] Buhârî, ezan 13, savm Ý7; Müslim, sýyâm 39, 41, 43; tbn Mâce, sýyâm 23; Tirmizî, savm 15; Ahmed b. Hanbel, I, 386, 392, 435; Darekûtnî, Sünen, II, 166.
Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 9/180.
[131] Dârekutnî, Sünen, II, 165.
[132] Dârekutnî, Sünen, II, 165.
[133] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 9/180-181.
[134] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 9/181.
[135] Ebû Dâvud nüshalarýnýn çoðunda, "iki el" deðil sâdece "el" kelimesi kullanýlmýþ ve bu cümlenin Müsedded'den olduðuna dâir bîr kayýt yer almamýþtýr.
[136] Buhârî, ezan 13; âhad 1, Müslim, savm 39, 40; Nesâî, ezan 11, sýyâm 30; Ahmed b. Hanbel, I, 392, 435.
Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 9/181-182.
[137] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 9/182-183.
[138] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 9/183.
[139] Tirmizî, savm 15.
[140] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 9/183-184.
[141] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 9/184-185.
[142] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 9/185.
[143] el-Bakara (2), 187.
[144] Ebû Dâvud, hadîsi, hem Müsedded, hem de Osman b. Ebî Þeybe'den duymuþtur. "Ondan kastedilen gece ve gündüzdür." sözü Müsedded'in, sonraki de Osman'ýn rivayetleridir. Ayrýntýlý bilgi için bk. Buhârî, savm 16; Müslim, sýyâm 33.
Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 9/185-186.
[145] el-Bakara (2), 187.
[146] Tahâvî, Þerhu meâni'1-âsâr, II, 52.
[147] el-Bakara (2), 187.
[148] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 9/186-190.
[149] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 9/191.
Ynt: Sahurun Vakti By: RAMAZAN 7/D Date: 18 Mayýs 2017, 00:07:48
Es Selamun Aleykum . Fecrin dogmasina kadardir sahrun vakti. Sabah ezaniyla birlikte sahur vakti bitmis olur .
Allh cc razi olsunw
Ynt: Sahurun Vakti By: Sevgi. Date: 18 Mayýs 2017, 00:18:16
Ve Aleyküm Selam. Mevlam bizleri hakkýyla oruç tutanlardan eylesin inþâAllah
Ynt: Sahurun Vakti By: ceren Date: 18 Mayýs 2017, 13:01:16
Aleykümselam.Rabbim bizleri vaktiyle orucunu tutan ve orucunu açan kullardan eylesin inþallah...