Zihar By: reyyan Date: 06 Aralýk 2011, 22:46:18
16-17. Zihar
2213. ...Ýbnü'1-AIa el-Beyazî dedi ki: Ben kadýnlarla kimsenin gücünün yetmeyeceði kadar (çok) temasta bulunabilen (þehvetli) bir adamdým. Ramazan ayý girince bana zarar gelecek bir þekilde karýma yaklaþmaktan ve nihayet (o þekilde) sabahlamaktan korktum da Ramazan ayý çýkýncaya kadar karýmdan ziharda bulundum. Bir gece bana hizmet edip dururken birdenbire,vücudunun bir kýsmý açýlýverdi. (Bunun üzerine) ona yaklaþmaktan kendimi alýkoyamadým. Sabah olunca çýktým kavmime (uðradým) ve olayý onlara anlattým ve;
Haydi Rasûlullah (s.a.)'a gidelim, dedim;
Hayýr vallahi olmaz, dediler. Bunun üzerine Peygamber (s.a.)'a varýp durumu anlattým;
"Sen mi bu iþi yaptýn ey Seleme?" buyurdu. Ben de iki defa;
Bunu ben yaptým ya Rasûlallah, dedim (ve þunlarý ilâve ettim), ve ben Allah'ýn emrine sabrederim benim hakkýmda Allah'ýn sana bildirdiði þekilde hüküm ver. diyerek sözlerimi bitirdim. (Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de);
"Bir köle flzflt et" buyurdu. Ben de;
Seni hak ile gönderen zata yemin ederim ki (þu nefsimden ) baþka bir köleyi azat etmeye gücüm yetmez, dedim ve boynumun üzerine vurdum. (Bunun üzerine);
"Ýki ay üst üste oruç tut" buyurdu (ben de) dedi(m ki);
Benim þu baþýma gelen ancak oruç yüzünden geldi. (Bunun üzerine)
"(Öyleyse) altmýþ fakire bir vesk hurma yedir" buyurdu. Ben de;
Seni hak ile gönderen için (elimizde) hiç yiyecek yoktur, dedim. Bunun üzerine;
"Sen Züreyk oðullarýnýn sadakasýný toplayan memura git o da sadakayý sana versin sen de yoksullara 60 vesk hurma ver ve kalanýný da ailenle birlikte ye" buyurdu. Bunun üzerine kavmime döndüm ve onlara;
Sizin yanýnýzda darlýk ve kötü düþünce(ler)le karþýlaþmýþken Peygamber (s.a.)'in yanýnda geniþlik ve güzel düþünce(ler) buldum. Sizin sadakalarýnýzýn bana verilmesini emretti" dedim.
(Bu hadîse) Ýbn el-AIa (þu sözleri) ilave etti;
"Ýbn Ýdris, Beyade'nin Züreyk oðullarýndan bîr kol olduðunu söyledi."[229]
Açýklama
Zihar bir kimsenin kendi zevcesini veya onun boynunu veya yarý, üçte bir gibi vücudundan bir kýsmý kendisine nikâhý ebediyyen haram olan bir kadýna veya onun bakýlmasý caiz olmayan bir organýna benzetmek demektir. Böyle bir benzetme yapan þahsa "müzahir", kendisine benzetilen kadýna da "müzaherun bina" denilir. "Sen bana veya bence anamýn arkasý gibisin", "ben sana müzahirim", "ben sana zihar ettim" "senin baþýn" veya "yarým tarafýn validemin arkasý gibidir" sözlerini sarf etmek gibi. "Senin elin veya ayaðýn annemin sýrtý gibidir" sözleriyle ise, zihar vücuda gelmez.[230]
Bu þekilde yeminin hükmü, erkek keffâret vermedikçe karýsýnýn kendisine haram olmasýdýr. Keffâret vermedikçe karýsýný öpemez, okþayamaz ve onunla münâsebette bulunamaz. Zihar halinde nikah devam eder.
Ziharýn keffâreti ise, bir köle azad etmek, gücü yetmiyorsa aralýksýz altmýþ gün oruç tutmak, ona da gücü yetmiyorsa, sabahlý akþamlý altmýþ fakiri doyurmaktýr.[231]
Bazý Hükümler
1. Muvakkat ziharlar da mutlak ziharlar gibi ebedýdýr. Erkek keffaretýný ödemedikçe karýsýna yaklaþamaz. Çünkü bu hadisin zahirinden anlaþýlan budur.
Ýmam Þafiî'ye göre geçici bir süre için yapýlan zihar, zihar hükmünde deðildir. Hanefi ulemasýyla, cumhur-u ulemaya göre ise, muvakkat zihar yapan bir kimse, o süre içerisinde karýsýna yaklaþýrsa keffaretini ödemesi gerekir. Sürenin bitiminden sonra yaklaþmasýndan dolayý hiçbir þey ödemesi gerekmez, tbn Ebi Leylâ'ya göre süre bittikten sonra o kimsenin kesinlikle keffâret ödemesi gerekir. Yeminine riayet etmiþ olmasý onu bu keffaretten kurtaramaz.
2. Zekatýn tamamýný zekat verilmesi gereken sekiz sýnýftan herhangi birine vermek caizdir.
3. Tamamen iþe yaramaz bir hale gelmiþ olmamak þartýyla körlük, topallýk yaþça küçük olmak bir eliyle bir ayaðýn çaprazlama kesikliði, baðýrýnca duymaya engel olmayan saðýrlýk gibi kusurlarý olan köleleri.azat etmek zihar keffâreti için yeterlidir. Bunda bütün ulema ittifak etmiþlerdir. Hanefi ulemasýna göre katil keffâretinin dýþýndaki keffâretler için kâfir köleleri azat etmek de caizdir. Diðer üç mezhebin imamlarý ile cumhura göre ise, zihar için azat edilecek kölenin mü'min olmasý gerekir. Hanefi ulemasý bu mevzuda hüküm verirken bu mevzudaki delillerin mutlak oluþundan hareket etmiþ, diðer ulema ise, katil keffâreti ile ilgili âyetteki kaydýn zihar keffâretiyle ilgili âyeti de kayýtlamasý gerektiði noktasýndan hareket etmiþtir.[232]
4. Zihar yapan kimse köle azâd etmeye ve oruç tutmaya gücü yetmezse o zaman altmýþ fakirin herbirine bir sa' (3300 küsur gr.) hurma, arpa, kuru üzüm verebileceði gibi yarým sa' buðday da verebilir. Bunlarýn kýymetini vermesi de caizdir. Hanefi ulemasýna göre sabahlý akþamlý altmýþ fakiri doyurmak da zihar keffâreti için yeterlidir. Fakat altmýþ günde bir fakire verilmesi gereken ikiþer öðünlük yemekleri veya bunlarýn deðerini bir günde bir fakire verivermek keffâreti ödemez. Çünkü bu þekilde ödenen keffâret, bir günlük keffâret yerine geçer. Zihar keffâreti için bir fakiri ibaha veya temlik suretiyle 60 gün doyurmak icab eder. Çünkü burada önemli olan bir fakirin ihtiyacýný karþýlamaktýr, fakirin ihtiyacý ise her-gün deðiþebilir.
Ýmam Malik ile Þafiî'ye göre ise bir memlekette yetiþen gýda maddelerinden en çok hangisi yetiþirse o maddeden bir müdd (yaklaþýk 1100 gr.) verilir. Delilleri ise, þu hadis-i þeriftir: "Altmýþ yoksulun yedirilmesi için þu arak (onbeþ veya onaltý sa'lýk zenbil)i ona ver"[233] Ýmam Ahmed'e göre zihar yapan bir kimsenin keffâret olarak altmýþ fakirden her birine bir müd buðday veya yarým sa' hurma ya da arpa verilmesi gerekir. Delili ise þu hadis-i þeriftir: "Beyâze oðullarýndan bir kadýn yarým vesk arpa getirdi de Peygamber (s.a.) zihar yapan kimseye iþte bunu (fakire) yedir. Çünkü iki müdlük arpa bir müdlük buðdayýn yerini tutar buyurdu.[234]
5. Zihar keffâreti âciz durumda olan kimseden tamamen düþmez. Onu köle azad ederek ödeyemeyen kimse iki ay oruç tutarak, ona da gücü yetmezse altmýþ fakiri geceli gündüzlü doyurarak öder. Mezheb imamlarýnýn görüþü bu olduðu gibi ulemanýn büyük çoðunluðu da bu görüþtedirler.[235]
2214. ...Huveyle bint Mâlik b. Sa'lebe'den; demiþtir ki: Kocam Evs b. es-Sâmit bana zihar uygulamýþtý. Ben de Rasûlullah (s.a.)'a varýp (ondan) yakýndým. Rasûlullah (s.a.);
"Allah'tan kork, o senin amcanýn oðludur" diyerek onun hakkýnda benimle tartýþýyordu. (Bu tartýþmaya) devam ettim, nihayet benim hakkýmda Kur'an(dan) “Allah kocasý hakkýnda seninle tartýþan ve Allah'a þikâyette bulunan kadýnýn sözünü iþitti"[236] (ayeti kerimesinden itibaren zihar için) farz (kýlman keffâreti açýklayan ký-sým)a kadar (olan âyetler) nazil oldu. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.);
"(O halde kocan) bir köle azad eder" buyurdu. (Huveyle de);
O, (köle azl edecek gücü kendisinde) bulamaz, dedi. (Rasûl-i Ekrem de);
"(Öyleyse) Peþi peþine iki ay oruç tutar," buyurdu (Huveyle);
-Ya Rasûlallah o yaþlý bir kimsedir. Onda oruç (tutacak bir güç) yoktur diye cevap verdi. (Rasûl-i Ekrem de);
"Öyleyse altmýþ yoksulu doyursun" buyurdu. (Huveyle de);
Onun yanýnda (zihar keffâretine yetecek kadar) daðýtabileceði (bir mal) yoktur. (Daha sonra Huveyle þunlarý) rivayet etti; Hemen o anda (Rasûlü Ekremin emriyle) bir arak hurma getirildi. Bende;
Bir arakla ona ben de yardým edebilirim, dedim.
Aferin sana git o iki arak (hurmay)ý onun adýna altmýþ yoksula yedir ve amcanýn oðluna dön," buyurdu.
(Bu hadisi nakleden râvilerden Yahya b. Âdem); Arak altmýþ sa'dýr, dedi.
Ebû Dâvûd dedi ki: "bu meselede benim görüþüm (þudur) Huveyle (kocasýnýn) iznini almadan onun keffâretini ödemiþtir. (Huveyle'nin kocasý olan) bu (kimse) Ubâde b. es-Sâmit'in erkek kardeþidir.”[237]
Açýklama
Hz. Huveyle kocasýný þikâyet etmek üzere Rasûl-i Ekrem in yanýna gittiði zaman orada inen ayet-i kerimelerin mealleri þöyledir: "Allah kocasý hakkýnda seninle tartýþan ve Allah'a þikayette bulunan kadýnýn sözünü iþitti. Allah sîzin konuþmanýzý iþitir. Çünkü Allah iþitendir, görendir. Sizden kadýnlarýna zihar edenler, bilmelidirler ki o kadýnlar, onlarýn analarý deðillerdir. Onlann analan, ancak kendilerini doðuran kadýnlardýr. Onlar çirkin ve yalan olan bir söz söylüyorlar.
(Geçmiþte böyle birþey yapmýþ olanlarý ve tevbe edenleri Allah affeder) þüphesiz Allah affedici, baðýþlayýcýdýr. Kadýnlarýna zihar edip sonra söylediklerinden dönenler kanlarýyla temas etmeden önce bir köleyi hürriyete kavuþtursunlar. Size öðütlenen (hüküm) budur. Allah yaptýklarýnýzý haber almaktadýr. Buna imkân bulamayan temaslarýndan önce aralýksýz olarak iki ay oruç tutsun buna da gücü yetmeyen altmýþ fakiri doyursun. Bu (açýklama) Allah'a ve Rasulüne inanmanýz içindir. Bunlar Allah'ýn sýnýrlarýdýr, (bunlarý kabul etmeyen) kâfirler için acý bir azab vardýr."[238]
Bu hadis-i þerifte karýsýna ziharda bulunup da azat edecek bir köle bulamayan bir kimsenin keffâret olarak aralýksýz olarak iki ay oruç tutmasý gerektiði ifade bu vurulmak tadýr. Binaenaleyh bu durumda olan bir kimsenin aralýksýz olarak tuttuðu bu oruçlar iki ayý bulmadan Ramazan ayý girecek olursa, Ramazan ayýndan sonra yeniden aralýksýz olarak altmýþ gün oruç tutmasý gerekir. Çünkü sýhhati yerinde ve mukim olan bir kimsenin Ramazan ayýnda tuttuðu oruç hangi niyyetle tutulursa tutulsun Ramazan orucundan sayýlýr. Fakat hasta ya da yolcu.olan bir kimsenin imam Ebu Hanife'ye göre baþka bir farz veya vâcib oruç tutmasý caizdir. Ýmam Malik ile Ýmam Ebû Yusuf ve Muhammed'e göre ise, Ramazan ayýnda yolcularla hastalarýn tuttuðu oruçlar da hangi niyyetle tutulursa tutulsun yine de Ramazan orucundan sayýlýrlar. Binaenaleyh Ramazan'da keffâret orucu tutulamaz. Araya oruç tutmak yasak olan bir günün girmesi de aralýksýz olma þartýný ihlâl edeceðinden keffâret orucunun edasýna engel teþkil eder zihar yapan bir kimse eðer iki aylýk orucu devam ederken unutarak veya kasden zihar yaptýðý hanýmýyla cinsi münâsebette bulunursa, imam Ebu Hanife ile Ýmam Muhammed'e göre orucuna yeniden baþlar. Ýmam Ebu Yusuf'a göre ise, geceleyin hanýmýyla münasebette bulunmasý keffâret orucunun edasýna engel teþkil etmediði gibi gündüzün unutarak münâsebette bulunmasý da bir engel teþkil etmez. Zihar yapan kimsenin orucuna ara vermesi halinde altmýþ gün oruç tutmak üzere yeniden oruca baþlamasý gerektiði görüþünde üçü de ittifak etmiþlerdir. "Bir arak hurma 2216 numaralý hadiste ifade edildiði gibi Ebu Seleme'ye göre 15'sa'dýr. Mevzumuzu teþkil eden hadis-i þerîfte beyan edildiði üzere Yahya b. Adem'e göre "bir arak" altmýþ sa'dýr. Fakat Yahya'nýn bu rivayeti münkerdir. Ebu Seleme'den gelen münker bir rivayete göre de bir arak 30 sa'dýr.[239] Bunlar içerisinde en sahih rivayet bir arakm 15 sa olduðunu ifade eden rivayettir. Bilindiði gibi kesirlere bakýlmazsa bir ýrak.sa'ý 1040 örfî dirhem o da 3,333 kg. ve 1040 þer'î dirhem 2,917 kg. eder.
Her ne kadar musannif Ebû Dâvud Hz. Huveyle'nin kocasýnýn zihar keffâretini ondan habersiz olarak ödediðini ifâde ediyorsa da diðer rivayetlerden anlaþýldýðý üzere Hz. Huveyle'nin bu keffârete yardýmcý olmak istediðini söylediði sýrada kocasýnýn da orada bulunmasý Hz. Huveyle'nin bu keffâreti kocasýnýn izniyle ödediðini ortaya koymaktadýr.[240]
2215. ...(Önceki hadisin) bir benzeri de Ýbn Ýshak'dan ayný senedle rivayet olunmuþtur. Ancak Muhammed b. Seleme (bu hadisi îbn Ýshak'tan rivayet ederken) "Bir arak otuz sa'a denk bir zenbildir" dedi.[241]
Ebû Dâvûd dedi ki: Bu hadis (önceki) Yahya b. Âdem hadisinden daha sahihtir.[242]
Açýklama
Bu hadisin önceki hadisten daha sahih olmasý "arak" kelimesinin tefsiri yönündendir. Çünkü eðer bir önceki hadiste Yahya b. Adem'in dediði gibi bir arak altmýþ sa' olsaydý o zaman Hz. Evs'e keffâreti ödemesi için karýsý yardým etme lüzumunu hissetmezdi. Bu bakýmdan Musannif Ebû Dâvud, bu hadisteki arak hakkýndaki tefsirin bir önceki tefsirden daha makul olduðunu söylemiþtir. Ancak Ebû Davud'un bu sözü, en doðru tefsirin bu tefsir olduðu manasýna gelmez. Sadece "iki zayýf tefsirden en makul olaný" mânâsýna gelir. Bir önceki hadis-i þerifin þerhinde de açýkladýðýmýz gibi aslýnda bu mevzudaki tefsirler içerisinde en doðru olaný bir arakýn onbeþ sa' olduðunu ifâde eden tefsirdir. Nitekim 2216 numaralý hadis bunu ifade ettiði gibi Tirmizî'nin rivayet ettiði bir hadis-i þerifte de bir arak 15 sa' olarak tefsir edilmektedir.[243]
2216. ...Ebu Seleme b. Abdirrahman'dan; demiþtir ki; "Bir arak' onbeþ sa'ý (içine) alan bir zenbildir."[244]
Açýklama
Bu eseri musannif Ebû Davud'un senediyle Beyhakî de rivayet etmiþtir. Tirmizî ise bu hadisi þu manaya gelen lâfýzlarla rivayet etmiþtir. "Ebu Seleme ve Muhammed b. Abdurrahman (r.a.)'dan rivayet edilmiþtir; Beyâdâ oðullarýndan Selmân b. Sahr-el-Ensarî Ramazan ayý çýkýncaya kadar karýsýný kendisine annesinin sýrtý gibi kýlmýþ (karýsýna zihar yapmýþ) idi ve Ramazanýn yarýsý geçince de geceleyin ona yaklaþtý. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.)'e gelerek durumu anlattý. Rasul-i Ekrem; "bir köle azâd et" buyurdu, Selmân; "Elim ona ermez" dedi. "O halde aralýksýz olarak iki ay oruç tut", buyurdu. "Gücüm yetmez" dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.) Ferve b. Amr'a (hitaben) "altmýþ yoksulun yedirilmesi için þu arak (onbeþ veya on altý sa'lýk zenbil)i ona ver" buyurdu.[245] Tirmizî bu hadisin hasen olduðunu söylemiþ ve bir ara-kýn onbeþ sa' ettiðini ifâde eden açýklamayý da Ebu Seleme b. Abdurrahman'dan rivayet etmiþtir.
Aslýnda zihar yapan bir kimsenin keffâret olarak bir arak hurma tasadduk etmesi gerektiðinde ihtilâf yoktur. Ýhtilâf mevzuu olan zihar keffâreti için tasadduk edilecek hurmanýn hangi hacimdeki arak ile verileceðin-dendir. Çünkü büyük, orta ve küçük çapta olmak üzere üç ayrý çap ve hacimde arak vardýr. Bu mevzudaki hadislerin her birini diðerine tercih etmek mümkün olmadýðýndan muzdaribdirler. Tirmizî'nin beyânýna göre zihar keffâreti mevzuunda ilim adamlarýnýn ameli bu hadis üzeredir.[246]
2217. ...Þu (bir önceki) hadis Süleyman b. Yesâr'dan da rivayet olunmuþtur. (Süleyman b. Yesar'ýn bu hadisi kendisinden rivayet ettiði Seleme b. Sahrin) dedi(ðine göre); Rasûlullah (s.a.)'e onbeþ sa'a yakýn bir hurma getirilmiþ (Rasul-i Ekrem de) o hurmayý
"Bunu daðýt" diye ona vermiþ. (Seleme b. Sahr da);
Ya Rasulallah, benden ve ailemden daha fakýr birine mi? (vereyim) cevabýný vermiþ. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.)'de;
"Onu ailenle beraber ye!" buyurmuþtur.[247]
Açýklama
2213 numaralý hadis-i þerifte Rasûl-i Ekrem'in Seleme b. Sahr'a keffâret için gerekli hurmayý te'min etmek üzere Züreyk oðullarýnýn zekâtýný toplayan me'mura gidip topladýðý zekâtlarý ondan almasýný ve o zekâtlarla keffâretini ödeyip kalaný da ailesiyle birlikte yemesini tavsiye ettiði ifâde edilirken mevzumuzu teþkil eden bu hadis-i þerifte Rasûl-i Ekrem'e onbeþ sa' kadar bir hurma getirildiðinden ve Seleme b. Sahr'a bunu fakirlere daðýtmasýný emredince Seleme'nin Medine'de kendisinden ve ailesinden daha fakir bir kimsenin bulunmadýðýný söylemesi üzerine "öyleyse bunu ailenle birlikte ye" buyurmasýndan bahsedilmesi iki hadis arasýnda bir çeliþki olduðu manasýna gelmez. Çünkü önce sözü geçen hurma Rasûl-i Ekrem'e gelmiþ, Rasûl-i Ekrem de Hz. Seleme'ye bunu daðýtmasýný emredince onun cevabýndan Hz. Seleme'nin Medine'nin en fakiri olduðunu anlamýþ, bunun üzerine de onu Züreyk oðullarýndan toplanan zekâtlarý alýp daðýtmak ve kalaným da ailesiyle birlikte yemek üzere Züreyk oðullarýnýn zekât memuruna göndermiþtir.[248]
2218. ...Ubâde b. Sâmit'in kardeþi Evs'den rivayet edildiðine göre, Peygamber (s.a.), kendisine altmýþ fakire yedirmek (üzere) on beþ sa' arpa vermiþtir.[249]
Ebû Dâvud dedi ki: (Bu hadisi Evs'den aldýðýný söyleyen) Ata (aslýnda) Evs(in devrin) 'e yetiþmemiþtir. (Çünkü) Evs Bedr halkýn-dandýr, ölümü (Ata'nm dünyaya gelmesinden) öncedir. (Dolayýsýyla) bu hadis mürseVdir. (Muttasýl bir senedle rivayet edildiði bilinmemektedir) Onü ancak Evzâî- Ata- Evs yoluyla (mürsel olarak) rivayet etmiþlerdir.[250]
Açýklama
2214 numaralý hadis-i þerifte Rasüi-Ý Ekrem'in Hz. Evs'e 60 sa', 2215 numaralý hadiste ise, 30 sa' hurma verdiði ifade edilirken bu hadis-i þerifte onbeþ sa' arpa verdiðinden bahsetmesi bu rivayetler arasýnda bir çeliþki bulunduðunu göstermez. Çünkü sözü geçen hadis-i þeriflerde anlatýlan hadiselerin ayrý ayrý zamanlarda meydana gelmiþ, ayrý ayrý olaylar olmasý mümkündür. Bu ihtimâle yer olmadýðý düþünülse bile mevzumuzu teþkil eden hadis mürsel denilen zayýf hadislerden olduðu için Rasûl-i Ekrem'in Hz. Evs'e hurma verdiðini ifade eden hadis-i þerifler buna tercih edilirler. Böylece çeliþki meselesi ortadan kalkmýþ olur.[251]
2219. ...Hiþam b. Urve'den rivayet edildiðine göre, Cemile (ismiyle de anýlan Huveyle bint Mâlik) Evs b. es-Sâmit'in nikahý altýnda idi. (Evs) kendisinde cinnet bulunan bir adamdý. Cinneti arttýðý zaman karýsýna zihar yapardý. Bunun üzerine noksan sýfatlardan münezzeh olan yüce Allah onun hakkýnda zihar keffâreti (âyet-i kerimesini) indirdi.[252]
Açýklama
Hattâbi'nin beyânýna göre Hz. Evs b. es-Sâmit'in cinnetinden maksat, delilik manasýna gelen bir cinnet deðil, kadýnlara karþý taþýdýðý cinnet derecesindeki þehvetidir. Çünkü o delilik alâmetleri gösteren bir mecnun olsaydý hakkýnda keffâret âyeti nazil olmazdý. Bazýlarý Ýbn Sa'd'ýn Tabakat'ýnda geçen "Onun bazan ayýk hâlinde iken karýsýna kýzarak gerçek manada delilik alemetleri gösteren bir mecnun olduðunu söylemiþlerdir. Fakat birinci görüþ daha kuvvetlidir. Nitekim 2213 numaralý hadis-i þernifde birinci görüþü desteklemektedir. Hz. Evs hakkýnda nazil olan zihar keffâretiyle ilgili âyet-i kerimeler þu mealdedirler: "Kadýnlarýna zihar edip, sonra söylediklerinden dönenler, kanlarýyla temas etmeden önce bir köleyi hürriyetine kavuþtursunlar. Size öðütlenen hüküm budur. Allah yaptýklarýnýzý haber almaktadýr. Buna imkân bulamayan(lar) temaslarýndan önce aralýksýz olarak iki ay oruç tutsunlar), buna da gücü yermeyen altmýþ fakiri doyursun.”[253]
2220. ...(Bir önceki hadisin) bir benzeri de Aiþe (r.anha)dan rivayet olunmuþtur.[254]
Açýklama
Hz. Âiþe'den rivayet edilen bu hadisin metni þu meâldedir: "Cemile, Evs b. es-Samit'in hanýmý idi. Evs ise kendisinde cinnet bulunan bir adamdý. Cinneti þiddetlendiði zaman karýsýna zihar yapardý. Bunun üzerine Allah teâla Evs hakkýnda zihar keffâreti âyetini indirdi. Hâkim bu hadisin Müslim'in þartýna göre sahih olduðunu söylemiþtir.[255]
2221. ...îkrime'den rivayet olunduðuna göre bir adam karýsýna zihar yapmýþ, Keffâret(ini) vermeden onunla cinsi münâsebette bulunmuþ. Peþinden Nebî (s.a.)'e gelip bunu anlatmýþ. (Hz. Peygamber de);
"Seni (bu) yaptýðýn iþe iten (sebeb) nedir?" diye sormuþ, (o sahâbî de):
Ay (ýþýðýn)da inciklerini görmemdir, diye cevap vermiþ. (Rasûl-i Ekrem de):
"Öyleyse keffâretini ödeyinceye kadar ondan uzaklaþ." buyurmuþtur.[256]
Açýklama
Zihar bir yemin çeþididir. Kocanýn karýsýný, annesi, kayýnvalidesi, kýz kardeþi gibi kendisiyle evlenmesi ebeddiy-yen haram olan bir kadýnýn bakýlmasý caiz olmayan yerine benzeterek ona yaklaþmamaya yemin etmesidir. Kelime "sýrt" manasýna gelen "zahr"dan türemiþtir. Câhiliyye araplarý, zihar yapan kimsenin karýsýnýn kendi annesi durumuna geleceðine inandýklarý için artýk o kadýnýn boþanmýþ olduðuna hükmederlerdi. Ýslam dini araplar arasýnda yaygýn olan bu eski geleneðin yanlýþ bir zandan ibaret olduðunu, bir sözle icadýnýn, kocasýnýn anasý olamayacaðýný bildirdi. Ancak bu sözü söyleyen kimse bir günah iþlemiþ olacaðýndan fakirlerin lehine olmak üzere bir keffâret cezasý koydu. Bu hadis-i þerif, muttasýl hadislerle desteklenen mürsel bir hadistir.[257]
Bazý Hükümler
1. Zihar yapan bir kimsenin keffâretini ödemeden karýsýyla cinsi münasebette bulunmasý haramdýr. Bunda bütün ulema ittifak etmiþtir.
2. Zihar yapan bir kimsenin keffâretini ödemesi üzerine farzdýr. Keffâreti ödemeden önce zihar yaptýðý kadýnla cinsi münâsebette bulunmasý o kimseden keffâreti düþürmez.
3. Zihar yapan bir kimse zihar keffâretini yapmadan önce karýsýna yaklaþýrsa, ona ikinci bir keffâret lâzým gelmez. Sadece zihardan dolayý üzerine borç olan keffâreti ödemekle yetinir. Dört mezhep imamý da dahil olmak üzere cumhurun görüþü budur.
Nitekim Tirmizî'nin rivayet ettiði þu hadis-i þerif de, bu görüþü te'yid etmektedir: "Keffâretini ödemeden cinsi münasebette bulunan müzahir (zihar yapan kimse) hakkýnda Rasûlullah; "bir keffâret" buyurdu.”[258]
Tirmizî rivayet etmiþ olduðu bu hadis-i þerif hakkýnda þunlarý söylüyor; "Bu hadis garibdir. Ýlim adamlarýnýn çocuðunun ameli bu hadis üzeredir. Süfyân es-Sevrî, Mâlik, Þafiî, Ahmed ve Ýshak'ýn görüþü budur. Bazý ilim adamlarý da, "keffâretini vermeden önce karýsýna yaklaþan müzahir üzerine iki keffâret lâzým gelir" diyorlar. Abdurrahman b. Mehdi'-nin kavli de budur."[259]
Zihar yapan kimsenin, keffâretini ödemeden önce öpüp okþamak þehvetle fercine bakmak gibi cinsî münasebete davet eden hareketlerde bulunmasýnýn caiz olup olmamasý meselesinde ulema ihtilaflýdýr. Hanefî ulemasý ile cumhura göre bu gibi fiiller de aynen cinsi münâsebet hükmündedir. Delilleri ise, "kadýnlarýna zihar yapýp da sonra söylediklerinden dönenler, hanýmlarýyla temas etmeden önce bir köleyi hürriyete kavuþtursunlar. Size öðütlenen (hüküm) budur. Allah yaptýklarýnýzý haber almaktadýr"[260] âyet-i kerimesidir. Çünkü âyet-i kerimede geçen "temas etme" kelimesinin kapsamý içerisine öpmek okþamak gibi cinsi münâsebete teþvik eden hareketler de girmektedir. Âyette geçen temas! kelimesini mecazî olarak cinsî münâsebet manasýna hamletmeye gerek olmadýðý gibi þehvetsiz dokunmanýn, âyetin þümûlu dýþýnda kaldýðýna dair icma da, temas kelimesinin mecazî olarak cinsî münâsebet mânâsýna hamlini gerektirmez.
îmam Sevrî'ye ve imam Þafiî'nin bir kavline göre ise, müzahire keffâretten önce haram olan sadece cinsi münâsebette bulunmaktýr. Cinsî münâsebete davet eden öpmek ve okþamak gibi fiiller haram deðildir.[261]
2222. ...Ýkrime'den rivayet olunduðuna göre bir adam karýsýna zihar yapmýþ kýsa bir süre sonra da ay(ýþýðýn)da onun inciðinin pýrýltýsýný görünce (dayanamayýp) onunla cinsi münâsebette bulunmuþ. Bunun üzerine Peygamber (s.a.)'e gelmiþ (Hz. Peygamber de) ona keffâret ödemesini emretmiþtir.[262]
2223. ...(Önceki hadisin) bir benzeri de Ýbn Abbas'dan (naklen) Peygamber (s.a.)'den rivayet olunmuþtur (ancak îsmail b. Uleyye bu hadisi naklederken) "incik"den ^bahsetmemiþtir.[263]
2224. ...Daha önce geçen (2222 numaralý) Süfyan hadisinin bir benzerini de Ýkrime Peygamber (s.a.)'den naklen rivayet etmiþtir.[264]
2225. ...Ebû Dâvud dedi ki, Muhammed b. Ýsa'yý bu hadisi rivayet ederken iþittim. Diyordu ki: el-Mu'temir; "ben el-Hakem b. Eban'ý þu (bir önceki) hadisi naklederken iþittim (fakat Eban bu hadisi naklederken) îbn Abbas'ý anmadý. (Sadece Ýkrime'den demekle yetindi,)"[265] dedi.
Ebû Dâvud dedi ki: "Bana Huseyn b. Hur ey s yazarak {þunlarý) söyledi: "Fazl b. Musa bana Ma'mer -el-Hakem b. Eban- Ýkrime-îbn Abbas senediyle Peygamber (s. a.)'den (naklen bir önceki hadisin) mânâsýný nakletti"[266]
Açýklama
Bu hadisi Nesaî þu mânâya gelen sözlerle rivayet etmiþtir: "Bir adam Rasûlullah (s.a.)'a gelerek:
Ey Allahýn Peygamberi, o karýsýna zihar yaptý. Sonra da üzerine düþeni yapmadan (keffâretini ödemeden) onunla münâsebette bulundu, durumu ne olacak? diye sordu. Rasûlullah (s.a.):
"Zihar yapmana sebeb neydi?" diye sordu o adam:
Ey Allah'ýn Nebisi, ay ýþýðýnda onun bacaðýnýn beyazlýðýný gördüm, dedi. O zaman Rasûlullah (s.a.):
"Üzerine düþeni yapmadýkça karýndan uzak dur!" buyurdu.
Görüldüðü üzere musannif Ebû Dâvud burada 2221 numaralý hadisin rivayet edildiði yollarýn tümünü göstermiþtir. Bütün bunlardan anlaþýlýyor ki 2222-2225 numaralý hadisler mürsel 2225 numaralý hadisin sonuna ilâve edilen talik de muttasýl senetle rivayet edilmiþtir. Musannifin bütün bu senetlerden maksadý 2221 numaralý hadisin mürsel olduðunu ispatlamaktýr. Nitekim Nesaî de sözü geçen hadisin mürsel olduðu görüþünü tercih etmektedir.[267]
Bazý Hükümler
1. Karýsýna "sen bana annemin sýrtý gibisin" diyen bir kimse, karýsýna zihar yapmýþ olur. Bunda icma' vardýr.
Ayný þekilde eþinin baþý, teni ve eli gibi organlarýný kendi annesinin bu organlarýna benzeten kimse de karýsýna zihar yapmýþ olur. Ýmam Mâlik ile Þafiî de bu görüþtedirler. Bu görüþ imam Ahmed'den de rivayet edilmiþtir. Hanefi ulemâsý da bu görüþte olmakla beraber ziharýn vaki olmasý için benzetilen organlarýn bakýlmasý haram; kýlýnan organlar olmasýný þart koþarak bu görüþten ayrýlmaktadýr. Binaenaleyh bir kimse karýsýnýn bakýlmasý haram olmayan organlarýný kendi annesinin haram olmayan organlarýna benzetmesiyle zihar yapmýþ olmaz. Ayrýca zevcesinin birinin herhangi bir organým diðer hanýmýnýn herhangi bir organýna benzetmekle de zihar yapmýþ sayýlamayacaðý gibi karýsýnýn saçýný annesinin saçýna, týrnaðýný týrnaðýna, diþini diþine benzeten kimse de zihar yapmýþ sayýlmaz. Çünkü bunlar anneden hiç ayrýlmayan sabit bir organ deðildir ki bunlara izafe edilen talak ve zihar geçerli olsun. Tükrük, kan ve ter de bu hükümdedir. Ulemanýn ekserisine göre bir kimsenin karýsýný annesine benzetmesiyle büyük annesine, halasýna ve teyzesine benzetmesi arasýnda bir fark yoktur, el-Hasen ile Ata, en-Nehaî, ez-Zuhrî el-Evzaî, Mâlik, Ýshak, Hanefi ulemasý ve yeni mezhebinde imam Þafiî de bu görüþtedirler. Ýmam Þafiî'nin eski mezhebine göre ise, zihar ancak bir kimsenin karýsýný annesine ya da büyük annesine benzetmesiyle olur. Çünkü Kur'an-ý Kerim'de zihar zevcenin anneye benzetilmesine tahsis edilmiþtir. Büyük anne de anne gibidir.
Aksi görüþte olan cumhuru ulema ise, imam Þafiî'nin bu görüþüne þöyle cevap vermiþlerdir:
"Kur'an-ý Kerimde nikahý haram kýlýnan akrabalar anne gibi haram sayýldýðýna göre, müsahere ve süt yoluyla ebediyyen haram olan kadýnlarýn da anne hükmünde olmasý gerekir. Binaenaleyh hanýmýn annesi kýzý, süt anne, süt kýzkardeþ, üvey anneler ve gelinler de zihar mevzusunda anne gibidirler."
Hanbeli ulemasýndan Ýbn Kudâme'de bu mevzuda þunlarý söylüyor: Eðer bir kimse "sen bana annem gibisin", ya da "anneme benzersin" diyerek bu sözüyle zihara niyyet etse, bu kimse bu sözüyle ulemanýn ekseriyetine göre zihar yapmýþ sayýlýr. Hanefî ulemasýyla, imam Þafiî ve Ýshak bu görüþtedirler. Fakat o kimse bu sözü hanýmýna duyduðu saygýyý ifade etmek için söylemiþse veya bu sözüyle hanýmýný yaþ ya da sýfat bakýmýndan annesine benzetmek istemiþse o kimse bu sözüyle hanýmýna zihar yapmýþ olmaz. Ancak söz konusu kimsenin bu sözüyle neyi kastettiði meselesinde adamýn kendi açýklamasý muteberdir. Baþkasýnýn yapacaðý yoruma itibar edilmez. Fakat bu sözü hiçbir þeye niyet etmeden mutlak olarak söyleyecek olursa, o zaman bu kimse imam Malik ile Muhammed'e göre zihar yapmýþ olur. Bu sözü baþka mânâda kullandýðýný iddia edemez, ederse de iddiasýna itibar edilmez. îbn Ebî Musa'nýn beyanýna göre bu mevzuda iki görüþ vardýr; bu iki görüþten kuvvetli olaný, "Sen bana annem gibisin" sözünün zihar niyyetiyle söylenmediði takdirde bu sözle zihar vaki olmayacaðý görüþüdür. Bu söz niyyetsiz olarak söylendiði takdirde de zihar vâki olacaðý görüþü ise zayýftýr. Ýmam Ebu Hanife ile Ýmam Þafiî'de kuvvetli olan birinci görüþü savunmuþlardýr. Çünkü "sen bana annem gibisin" sözü, zihardan ve talaktan daha ziyâde saygý ve hürmet ifade eder. Bu bakýmdan kinayeli sözlerde olduðu gibi bu sözü söyleyen kimse de bu sözle zihara niyyet etmedikçe zihar vaki olmaz. Bazýlarýna göre ise, bu sözle zihar vaki olur. Çünkü bu adam karýsýný her bakýmdan kendi annesine benzetmiþtir. Bu genel bir benzetme olduðu için ayný zamanda hanýmýnýn sýrtýný annesinin sýrtýna benzetmek mânâsýný da içine almaktadýr. Dolayýsýyla bu sözü söyleyen bir kimse karýsýnýn sýrtýný annesinin sýrtýna benzeterek zihar yapan bir kimse gibidir.
îbn Ebu Musa sözlerine þöyle devam ediyor: Bence mezhebin' kýyas usulüne göre bu sözün zihar yapmak için söylendiðine dair bir karine bulunmadýkça zihar sayýlmamasý gerekir. Ancak münakaþa ya da talak müzakeresi halinde iken bu söz söylenmiþse, münakaþa ve müzakere hali bu sözün zihar maksadýyla söylendiðine dair bir karine teþkil edeceðinden bu sözle zihar vâki olur. Böyle bir karinenin bulunmamasý halinde bu sözün zihar için söylendiðine hükmedilemez. Çünkü bu söz zihar için söylenmiþ olabileceði gibi saygý için de söylenmiþ olabilir. Zihar niyyetiyle karýsýna "sen bana haramsýn," diyen bir kimse ise, karýsýna zihar yapmýþ olur.
Genellikle ulema bu görüþte olduðu gibi imam Ebû Hanife ile Þafiî de bu görüþtedirler.
Hiç bir niyyeti olmadan karýsýna "sen bana haramsýn" diyen bir kimsenin durumu hakkýnda ise, iki rivayet vardýr; Birinci rivayete göre bu sözle zihar vâki olur. Ýmam Ahmed'in görüþü de budur. Diðer bir rivayete göre de bu sözle zihar vâki olmaz. Ahmed'den bir rivayete göre ise, bir kimsenin karýsýný kendisine haram kümasýyla zihar deðil, yemin vaki olur. Hz. Ýbn Abbas'a göre þu âyet-i kerimeler bir kimsenin mutlak olarak karýsýný kendisine haram kýlmasýnýn yemin manasýna geldiðini ifâde etmektedirler:
"Ey Peygamber, eþlerinin rýzasýný arayarak Allah'ýn sana helal kýldýðý þeyi niçin sen kendine haram ediyorsun? Allah çok baðýþlayan, çok esirgeyendir. Allah size yeminlerinizi (keffâretle) çözmeyi meþru kýlmýþtýr. Allah sizin sahibinizdir O (size uygun olaný bilendir (herþeyi) hikmetle yönetendir."[268] Ulemanýn ekserisine göre zihara niyyet edilmeden söylenen "sen bana haramsýn" gibi tahrirn ifâde eden sözlerle zihar vaki olmaz. Ýmam Mâlik ile Ebu Hanife ve Þafiî'nin görüþü budur.
Eðer bir adaný karýsýna "sen bana annemin sýrtý gibi haramsýn" dese bu söz zihar için kullanýlan sarih bir söz olduðundan zihar vaki olur. Baþka bir mânâya çekilemez. Bu sözle talaka bile niyyet etse yine zihar vaki olur. Eðer "sen bana haramhkta annemin sýrtý gibisin" diyecek olursa, yine ayný þekilde zihar vaki olur. Ýmam Ebu Hanife bu görüþte oiduðü gibi Ýmam Þafiî'nin bu mevzudaki iki kavlinden biri de budur. Ýmam Þafiî'nin diðer kavline göre ise, eðer kiþi bu sözüyle zihara deðil de talaka niyyet ederse talak vâki olur. Ýmam Muhammed'le imam Ebu Yûsuf da bu görüþtedirler.[269]
2. Karýsýna zihar yapan bir kimsenin kefaretini ödemeden karýsýna yaklaþmasý haramdýr. Zihar keffâretini köle azad ederek ya da oruç tutarak ödeyecek olan kimsenin keffâretini ödemeden önce hanýmýyla cinsî münasebette bulunmasýnýn haram olduðunda ulema ittifak etmiþtir. Delilleri ise "...kanlarýyla temasdan önce bir köleyi hürriyete kavuþtursunlar... Buna imkâný bulamayanlar, temaslarýndan önce aralýksýz olarak ikiay oruç tutsunlar..."[270] âyet-i kerimeleridir. Fakat zihar keffâretini fidye vererek ödeyecek olanlarýn fidye vermeden önce hanýmýyla cinsi münâsebette bulunmasýnýn caiz olup olmadýðý mevzuunda ise ulema arasýnda ihtilâf vardýr. Ulemanýn büyük çoðunluðuna göre keffâretini fidye yoluyla ödemek durumunda olan kimselerin de keffâretini ödemeden hanýmýyla cinsi münâsebette bulunmasý haramdýr. Hanefi ulemasýyla Ata, ez-Zuhrî ve Þafiî bu görüþtedirler. Ebu Sevr'e göre ise keffâretini bu þekilde ödemek durumunda olan bir kimsenin onu ödemeden önce karýsýyla cinsi münasebette bulunmasý caizdir. Ýmam Ahmed'in de bu görüþte olduðu rivayet olunmuþtur. Fakat keffâreti hangi yolla ödeyecek olursa olsun zihar yapan bir kimsenin keffâretini ödemeden hanýmýna yaklaþmasýnýn caiz olmadýðý görüþünün daha isabetli olduðu anlaþýlmaktadýr. Nitekim, "Allah'ýn sana emrettiði (zihar keffâreti)ni ödemedikçe kadýna yaklaþma!"[271] hadisi de bu görüþü te'yid etmektedir. Keffâreti ödemeden önce onu öpüp okþamanýn ya da cimaya davet eden benzeri fiillerde bulunmanýn caiz olup olmamasý meselesi 2221 numaralý hadis-i þerifin. þerhinde geçmiþtir.
Hanefi ulemasýyla imam Þafiî, Ahmed ve cumhura göre bir kimsenin câriyesiyle, ümmü veledine (kendisinden çocuk dünyaya getiren cariyesine) yapmýþ olduðu zihar sahih deðildir. Delilleri ise "sizden kadýnlarýna zihar edenler..."[272] âyet-i kerimesidir. Çünkü bu âyet-i kerimede zihar sadece nikahlý hanýmlara tahsis edilmekle nikahlý olmayan câriye ve üi»jnü veledler ziharýn sýnýrý dýþýnda býrakýlmak istenmiþtir. Ýmam Sevri ile Ma-lik'e göre ise, câriyesiyle ümmü veledine zihar yapan kimsenin zihan da sahihdir ve keffâretini ödemesi icabeder. Delilleri ise, "Ey Peygamber, eþlerinin rýzasýný arayarak Allah'ýn sana helal kýldýðý þeyi niçin sen kendine haram ediyorsun? Allah çok baðýþlayan, çok esirgeyendir. Allah size yeminlerinizi (keffâretle) çözmeyi meþru kýlmýþtýr..."[273] âyetidir. Bu görüþte olan ulemaya göre bu âyet-i kerimeler Rasûl-i Ekrem'in cariyelere de zihar yapmanýn sahih olacaðýný ifâde eder.
3. Zihar keffâreti için gücü yeten kimselerin önce köle azat etmesi gerekir. Buna gücü yetmeyenlerin iki ay aralýksýz oruç tutmalarý, ona da gücü yetmeyenlerin ise fidye ödemeleri gerekir. Bu sýrada deðiþtirilemez.
Hanefi ulemasýna göre mü'min kölenin azad edilmesi yeterli olduðu gibi kâfir bir kölenin azâd edilmesi de yeterlidir. Kölenin imanlý olmasý zihar keffâreti için þart deðildir, eðer kölenin mü'min olmasý bir þart olarak aransaydý o zaman Cenab-ý Hak bunu Peygamberlerine açýklardý. Nitekim kati keffâretinde azadedilecek kölenin mü'min olmasý þart olduðundan bu þartý Peygamberine bildirmiþtir. Ancak mürted ile dârülharbde bulunan bir zimmînin hürriyetine kavuþturulmasý zihar keffâreti için yeterli olamaz.
Ýmam Mâlik ile Þafiî, Ýshak ve Hasen el-Basrî'ye göre ise, zihar keffâreti için azâdedilmesi gereken kölenin mü'min olmasý þarttýr. Ýmam Ahmed'in zahir olan kavli de budur.[274]
[229] Ýbn Mâce, talak 25; Tirmizî, talak 20; Ahmed b. Hanbel, VI, 411; Darimî, talak 9.
Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 8/431-433.
[230] Ö.N.Bilmen, Hukuk-i Islamiyye ve Istýlahat-i Fýkhýyye Kamusu, II, 310, 312.
[231] el-Mücâdele (58), 3,4.
Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 8/433.
[232] en-Nisâ (4), 92.
[233] Tirmizî, talak 20.
[234] Ýbn Kudame, Mugnl, III, 58.
[235] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 8/433-435.
[236] el-Mücadele (58), 1.
[237] Ahmed b. Hanbel, VI, 410; Beyhaki es-Sünenü'1-kübrâ, VII, 391.
Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 8/435-436.
[238] el-Mücadele (58), 1,4.
[239] bk. 2215 numaralý hadis.
[240] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 8/436-438.
[241] Ahmed b. Hanbei, VI, 410; Beyhaki, es-Sünenü'1-kübrâ, VII, 392.
[242] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 8/438.
[243] Tirmizî, talak 20.
Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 8/438.
[244] Tirmizî, talak 20.
Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 8/439.
[245] Tirmizî, talak 20.
[246] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 8/439.
[247] Beyhaki, es-Sünenü'1-kübrâ, VII, 391.
Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 8/439-440.
[248] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 8/440.
[249] Beyhakî, es-Sünenü'1-kübrâ, VII, 392.
[250] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 8/440-441.
[251] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 8/441.
[252] Beyhakî, es-Sünenii'1-kübrâ, VII, 382; Hakîm, el-Müstedrek, II, 481.
Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 8/441-442.
[253] el-Mücâdele (58), 3-4.
Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 8/442.
[254] Hakim, el-Müstedrek, II, 481; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, VII, 382.
Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 8/442.
[255] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 8/443.
[256] Nesâî, talak 33.
Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 8/443.
[257] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 8/443-444.
[258] Tirmizî, talak 19.
[259] Tirmizî, talak 19.
[260] el-Mücâdele (58), 3.
[261] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 8/444.
[262] Sadece Ebû Dâvud rivayet etmiþtir.
Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 8/445.
[263] Sadece Ebû Dâvud rivayet etmiþtir.
Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 8/445.
[264] Sadece Ebû Dâvud rivayet etmiþtir.
Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 8/445.
[265] Sadece Ebû Dâvud rivayet etmiþtir.
[266] Nesaî, talak 33; Tirmizî, talak 19; Îbn Mâce, talak 26, Hâkim el-Müstedrek, II, 204.
Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 8/446.
[267] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 8/446-447.
[268] et-Tahrim (66) 1-2.
[269] Ýbn Kudame, Muðnî, VII, 342, 344.
[270] el-Mücâdele (58), 3-4.
[271] Tirmizî, talak 19; Nesaî, talak 33; Ýbn Mâce, talak 26.
[272] el-Mücâdele (58), 2.
[273] et-Tahrim (66), 1-2.
[274] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 8/447-450.