Emanet ve Ehliyet
Pages: 1
Cihad sonucu elde edilen topraklar By: sumeyye Date: 06 Aralýk 2011, 16:02:58
CÝHAD SONUCU ELDE EDÝLEN TOPRAKLAR



 1508 Hz. Ömer (ra)'in hilafeti dönemine kadar; cihad sonucu elde edilen topraklar mücahidler arasýnda taksim ediliyordu. Hz. Saad b. Ebi Vakkas (ra)'ýn komutasýndaki Ýslâm ordusu Irak'ý fethedince, elde edilen ganimetlerin taksimi gündeme girdi. Þimdi bu husustaki geliþmeyi Ýmam-ý Yusuf (rha)'un "Kitabû'l Haraç'ýn"dan özetleyerek izaha gayret edelim: "Medineli alimlerden pek çoðu bana þöyle anlattýlar: "... Sonra Hz. Ömer (ra) Irak ve Þam taraflarýndan Allahû Teâla (cc)'nýn müslümanlara ihsan ettiði arazilerin taksimi hususunda Resûlullah'ýn ashabý ile istiþarede bulundu. Bazýlarý; ganimetlerin ve fethedilen arazilerin taksim edilmesini istediler. Hz. Ömer (ra): "- Sizden sonra gelen müslümanlar ne olacak? Onlar, arazilerin ahalisiyle beraber taksim edilmiþ olduklarýný, babalardan oðullara miras olarak intikal ettiðini, böylece kendilerinin herþeyden mahrum edilmiþ olduklarýný görecekler. Bu istek, doðru bir görüþe dayanmýyor" buyurdu. Bunun üzerine Hz. Abdurrahman b. Avf (ra): "- O halde doðru görüþ nedir? arazi ve sahipleri; Allah'ýn fatih müslümanlara ihsan ettiði fey' ve ganimetten baþka birþey midir?" dedi. Hz. Ömer (ra) bu suale þöyle cevap verdi: "- Onlar ancak senin dediðin gibidir. Lakin ben meseleyi öyle görmüyorum. Allah'a yemin ederim ki, benden sonra müslümanlara çok þeyler saðlayacak bir memleket fetholunmaz. Aksine fethedilen ülkelerin müslümanlara maddi bakýmdan bir yük ve külfet olmasý muhtemeldir. Irak ve Þam arazileri iþleyicileri ile birlikte taksim olunursa, o zaman kaleler ne ile korunur? Geriden gelen nesillere, yetimlere ve dullara Irak ve Þam arazisinden ve diðer memleketlerden ne kalýr?

 

 1509 Mecliste bulunanlar bu defa: "- Allahû Teâla (cc)'nýn bize kýlýnçlarýmýzla ihsan ettiði ganimetleri, harbe iþtirak etmeyen, taksimine bile yetiþmeyen kimselere, onlarýn çocuklarýna ve orada hiç mevcut olmayan çocuklarýna mý vakfedeceksin?" diyerek Hz. Ömer (ra)'e daha fazla yüklendiler.

 

 1510 Hz. Ömer (ra): "- Bu bir görüþtür" diyor. Baþka bir þey ilave etmiyordu. Meclistekiler: "- O halde istiþare et" dediler.

 

 1511 Ravi der ki; Hz. Ömer (ra) ilk muhacirlerle istiþare etti. Bir görüþ birliðine varamadýlar, ihtilafa düþtüler. Hz. Abdurrahman b. Avf'ýn görüþü haklarýnýn kendilerine taksim edilmesi yolundaydý. Hz. Osman, Hz. Ali, Hz. Talha ve Hz. Abdullah b. Ömer, halifenin (Hz. Ömer'in) görüþünü benimsediler.

 

 1512 Bunun üzerine Hz. Ömer (ra) beþi Evs kabilesinden, beþi de Hazreç kabilesinden olmak üzere Ensar'dan on kiþi çaðýrdý. Onlar toplantýya gelince, Allahû Teâla (cc)'ya hamd ve senadan sonra þöyle hitap etti: "- Sizi, size ait iþlerden olup sizin namýnýza taþýmakta olduðum emanetin sorumluluðunu benimle birlikte paylaþmanýz için rahatsýz ettim. Ben de sizlerden herhangi biri gibiyim.(250) Siz ise bugün hak ve doðru olaný ikrar edersiniz. Bana muhalefet eden etti, muvafýk düþünen de muvafakat etti. Ben, sizin, benim nefsi arzurlarýma tabi olmanýzý istemiyorum. Sizin elinizde hakký söyleyen bir kitap var. Allahû Teâla (cc)'ya yemin ederim ki, arzu ettiðim bir þeyi eðer söylersem, ben onunla ancak hakký murad ederim."

 

 1513 Bunun üzerine Ensar'dan müteþekkil istiþare heyeti: "- Ey mü'minlerin emiri; buyur konuþ, meseleleri duyup anlayalým" dediler.

 

 1514 Hz. Ömer (ra) sözlerine devamla dedi ki: "- Benim, haklarýnda kendilerine zulmettiðimi iddia eden bu insanlarýn sözlerini iþittiniz. Ben zulûm irtikap etmekten Allahû Teâla (cc)'ya sýðýnýrým. Eðer ben onlara ait bir hakký onlardan zulmen alýp, baþkalarýna vermiþ olsaydým, gerçekten kötülük etmiþ olurdum. Fakat ben gördüm ki, Kisra'nýn ülkesinden sonra fetholunacak birþey kalmadý. Allahû Teâla (cc) onlarýn mallarýný, arazilerini ve canlý-cansýz bütün zenginliklerini bize ganimet olarak ihsan etti. Bu ganimetlerden menkul mallarý hak sahiplerine teslim ettim. Beþte birini (Humus'u) ayýrdým ve yerine yerleþtirdim. Þimdi onun idaresiyle (Hak sahiplerine verilmesiyle) uðraþýyordum. Arazilere gelince: Ben arazileri, onlarý iþlemek için gerekli demirbaþ menkûllerle birlikte daðýtým dýþý tutmayý ve araziye arazi vergisi (haraç) koymayý, sahiplerine de bu vergiye ilaveten "cizye" vergisi koymayý, araziyi iþleyenlerin ödeyecekleri bu haraç ve cizye gelirlerini, gerek muharib gerek çoluk-çocuk müslümanlar ile gelecek nesiller için bir fey' olmasýný düþünüyorum. Þu kaleleri görüyorsunuz!.. Onlarý devamlý þekilde bekleyecek askerlere þiddetle ihtiyaç var. Þam, Cezire, Basra, Kûfe, Mýsýr gibi büyük yerleþim merkezlerini de düþününüz. Bu yerlerin askerlerle korunmasý, o askerlerin ihtiyaçlarýnýn da karþýlanmasý lazým. Arazi, demirbaþlarýyla beraber taksim edildiði takdirde, bu masraflar nereden karþýlanýr?"

 

 1515 Dinleyenler hep birden þöyle dediler: "- Görüþ senin görüþündür. Düþündüklerin ve söylediklerin ne kadar güzel!.. Eðer bu kaleler ve bu þehirler askerlerle korunmak, o askere kafi derecede masraf yapýlmazsa ehl-i küfür, kaybettikleri ülkelerine geri gelir otururlar".

 

 1516 Hz. Ömer (ra) bunun üzerine: "- Durum bence aydýnlandý. O halde araziyi yerli yerince düzenleyecek, iþleyenlere tahammülleri nisbetinde vergiler koyacak, akýllý ve muktedir bir adam olarak kim var?" dedi. Ýstiþare heyeti Osman b. Huneyf üzerinde ittifak etti.

 

 1517 Ebû Yusuf dedi: Muhammed b. Ýshak, Zühri'den rivayetle bana dedi ki: Hz. Ömer, fethedilen Irak arazisi hakkýnda halkla istiþarede bulundu. Ekseriyeti taksim edilmesi görüþünü savundu. Bu hususta en fazla ileri giden Bilal b. Rabbah idi. Hz. Ömer'in görüþü ise, araziyi olduðu gibi býrakmak, taksim etmemek idi. Bunun üzerine: "- Ey Allah'ým!.. Bilal ve arkadaþlarýna seni kefil ediyorum" dedi. Bu münakaþalar üç gün kadar devam etti. Sonra Hz. Ömer: "- Ben bir huccet buldum" dedi ve þu ayeti okudu: "Allah'ýn onlarýn mallarýndan peygamberine verdiði fey'e gelince; siz o hususta ne ata, ne deveye binip koþmadýnýz. Fakat Allah peygamberlerini dileyeceði kimselere musallat eder. Allah herþeye hakký ile kaadirdir"(251) Bu ayette mevzûu edilen Nadýyr oðullarýnýn durumuyla ilgili hususlarý izah etti. Bu hüküm umumi olup, bütün beldelere þamildir. Hz. Ömer (ra) daha sonra þu ayeti okudu: "Allah'ýn, (fethedilen diðer) memleketleri ahalisinden alýp, peygamberine verdiði feyi, Allah'a, peygamberine, hýsýmlarýna, yetimlere, yoksullara, yolda kalanlara aittir. Ta ki bu mallar, içinizden yalnýz zenginler arasýnda dolaþan bir devlet olmasýn. Peygamber size ne verdiyse alýn, ne yasak ettiyse ondan sakýnýn. Allah'dan korkun, çünkü Allah'ýn azabý þiddetlidir."(252) Sonra (Hz. Ömer) þu ayeti okudu: "(Bilhassa o fey'i) hicret eden fakirlere aiddir ki onlar Allah'dan bir fazl (u inayet) ve hoþnudluk ararlar ve Allah'a ve peygamberine (mallarýyla, canlarýyla) yardým ederlerken yurdlarýndan ve mallarýndan (mahrum edilerek) çýkarýlmýþlardýr. Ýþte bunlar saadýklarýn ta kendileridir."(253) Hz. Ömer (ra) Allahû Teâla (cc) buna da razý olmadý, onlara baþkalarýný da kattý diyerek" þu ayeti de okudu: "Onlardan evvel (Medine'yi) yurd ve iman (evi) edinmiþ olan kimseler kendilerine hicret edenlere sevgi beslerler. Onlara verilen þeylerden dolayý göðüslerinde bir ihtiyaç (meyil) bulmazlar. Kendilerinde fakr-û ihtiyaç olsa bile (onlarý) öz canlarýndan daha üstün tutarlar. Kim nefsinin (mala olan) hýrsýndan ve cimriliðinden korunursa, iþte muradlarýna erenlerin ta kendileridir"(254) Allah bilir amma, bize gelen malûmata göre, bu ayet ensar hakkýndadýr. Allahû Teâla (cc) bununla da iktifa etmeyerek þöyle buyurmuþtur: "Bunlarýn arkasýndan gelenler (þöyle) derler: "Ey Rabbimiz, bizi ve iman ile daha önden bizi geçmiþ olan (din) kardeþlerimizi yarlýða. Ýman etmiþ olanlar için kalblerimizde bir kin býrakma. Ey Rabbimiz þüphesiz ki sen çok esirgeyicisin, çok merhametlisin"(255) Bu ayet, onlardan sonra gelenler hakkýnda umumi bir hükümdür. Bu fey, okuduðum ayetlerde geçenlerin hepsi için umumi ve müþterek bir haktýr. Hal böyle olunca, nasýl olur da bunlara taksim ederiz ve onlardan sonra gelecek kimseleri nasipsiz býrakýrýz. Bu konuþmadan sonra Hz. Ömer (ra) araziyi olduðu gibi býraktý ve vergisini topladý. Ebû Yusuf der ki: "Hz. Ömer (ra)'in, fetheden kimselere, fethedilen arazileri taksim etmemek hususundaki görüþü ve Kur'an'dan Allah'ýn kendisine tanýttýðý ayetlerle istidlâl etmesi, onun bu tutumunda Allah'ýn kendisine ihsan ettiði bir baþarýdýr. Bu davranýþtan doðan hayýr bütün müslümanlara aittir. Yine onun (Hz. Ömer'in) bu arazilerden vergi almasý ve toplanan vergileri müslümanlar arasýnda taksim etmesi cemiyete ait umumi bir faydadýr. Zira bu arazilerin gelirleri, eðer atiyyeler ve masraflarda kullanýlmak üzere halka vakfedilmiþ olmasaydý, kaleler korunamaz, ordular cihad için yola çýkamazdý"(256).

 

 1518 Resûl-i Ekrem (sav), Bahreyn mecusilerinden cizye kabul buyurmuþtur. Onlardan kim Ýslâm'ý kabul ettiyse, onun müslümanlýðý kabul görmüþtür. Müslüman olmasý nefsinin ve (topraklarý hariç; çünkü henüz güçlü iken Ýslâm'ý kabul etmediði için, böyle bir kimsenin arazisi, bütün müslümanlara ait bir fey'dir) malýnýn korunmasýna vesile oldu.(257) Dikkat edilirse Hz. Ömer (ra)'in tatbikatý, daha önce "Bahreyn'de" uygulanmýþtýr. Hz. Ali (ra)'nin hilâfeti döneminde bir zimmi müslüman olmuþtur. Durumu ile ilgili olarak Hz. Ali (ra): "- Sana artýk cizye yok!... Fakat üzerinde bulunduðun arazi bizimdir, ümmetindir"(258) hükmünü beyan eder.

 

 1519 Sonuç olarak; cihad sonucu fethedilen topraklarýn mülkiyeti bütün müslümanlara aittir. Ulû'lemr; müslümanlarýn hayrýný ve menfaatlerini gözetmek þartýyla muhayyerdir. Þöyle ki; bütün müslümanlar namýna vakfedebilir, ihtiyaç sözkonusu deðilse fethe katýlan mü'minlere taksim edebilir veya bir kýsmýný vakýf, bir kýsmýný taksime tabi tutabilir. Resûl-i Ekrem (sav) Kurayza ve Benû Nadir arazilerini fetihten sonra taksim etmiþ. Mekke arazisini daðýtmamýþ, hayber arazisini ise kýsmen daðýtmýþtýr. Ýmam-ý Malik (ra) fethedilen topraklarýn prensip olarak daðýtýlamayacaðýný, bütün müslümanlar lehine vakfedebileceðini esas almýþtýr. Müslümanlarýn maslahatý; Ulû'lemr'e bazý istisnai uygulamalar saðlayabilir.(259) Dikkat edilirse; fethedilen arazilerin fýkhý, ganimetlerden bazý noktalarda ayrýlmaktadýr. Miri topraklar; hüküm olarak bütün mü'minlere aittir.



 (250) Hz. Ömer (ra)'in, bu giriþ hitabesi iyi tefekkür edilmelidir. Ulû'lemr; mü'minlerin bey'atý sonucu "Emaneti" yüklenen bir görevlidir. Esasen "velayetin" mahiyeti de budur. Melik-i Adûd'larýn; mü'minlerin siyasi haklarýna kýlýçla el koyup "Söyletmeyin, vurun" sloganýna sarýlmalarý Yezid'le birlikte baþlamýþtýr. Bu bid'at, mü'minlerin velâyetine büyük bir darbe indirmiþtir.

 

 (251) El Haþr Sûresi: 6.

 

 (252) El Haþr Sûresi: 7.

 (253) El Haþr Sûresi: 8.

 (254) El Haþr Sûresi: 9.

 (255) El Haþr Sûresi: 10.

 

 (256) Ýmam Ebû Yusuf-Kitabû'l Haraç-Ýst: 1973 Sh: 57-62 (özet)

 (257) Ebû Ubeyd-Kitabû'l Emval-Ýst: 1980 Sh: 52 Madde: 85.

 (258) Ýbn-i Hümam-Fethû'l Kadir-Beyrut: 1316 C: 4, Sh: 40-41.

 

 (259) Ýmam-ý Serahsi-El Mebsut-Beyrut: ty C: 10, Sh: 15-16. Ayrýca Ýmam-ý Kasani-El Bedaiû's Senai-Beyrut: 1974 C: 7, Sh: 118-119. Ýmam-ý Malik-el Muvatta-C: 2, Sh: 470. Ýbn-i Hümam-A.g.e. C: 4, Sh: 32 (Not: Osmanlý döneminde, bir belde silahla fethedildiði zaman; arazi sayýmý yaptýrýlýr, nüfus ve gelir tesbit edilirdi. Daha sonra "Týmar, zeamet veya has" kýsýmlarýna karar verilirdi. (Bkz. Mustafa Necati efendi-Netaiç-ül vukûat-Ýst: 1327 C: 1, Sh: 119 vd) Bu topraklar "Miri Arazi" olarak isimlendirilir ve haraca tabidir. Mülkiyeti devlete ait olup, iþletme hakký fertlere verilir. Ebû's-Suud Efendi, Anadolu ve Rumeli arazisinin "Mir'i" olduðunu beyan etmiþtir. Ömer Nasuhi Bilmen de "Büyük Ýslâm Ýlmihali'nde" (Sh: 352, Madde: 4 - Arazili Memleket) Türkiye arazisinin "Öþür'e" deðil, haraca tabii olduðunu kaydetmektedir. Esasen müslümanlar, Türkiye'nin sýnýrlarý içerisinde bulunan topraklarý, Bizans'a karþý cihad ederek elde etmiþlerdir. Dolayýsýyle mülkiyeti bütün müslümanlara aittir.



radyobeyan