Diðer Yazýlar
Pages: 1
Hz. Mariye (r.a) By: hafiza aise Date: 04 Aralýk 2011, 12:54:24
Efendimiz’in Oðlu Ýbrahim’in Annesi; Hz. Mariye (r.a)

Nisan 2008 31.SAYI

Mariye’nin peygamber evladýna anne olacaðý haberi Allah’ýn mükafatý olarak deðerlendiriliyordu. Nitekim Hz. Aiþe bu durumu þu sözlerle dile getiriyordu: “Allah Mariye’ye çocuk bahþederek onu mükafatlandýrdý. Biz ise bundan mahrum kalmýþtýk…”

Allah Rasulü (s.a.v) Mekke devrinin sýkýntýlý günlerinin ardýndan Medine’ye hicret etmiþti. Medine devri Ýslam’ýn ýþýðýnýn daha da aydýnlanmaya baþladýðý bir dönem olmuþ, hicretin 7. yýlýnda Mekkeli müþriklerle imzalanan Hudeybiye Antlaþmasý ile birlikte bu ýþýk adeta güneþe dönüþmüþ, gönüllerde iyice yer etmeye baþlamýþtý. Hudeybiye ile gelen barýþ devrinde Peygamberimiz (s.a.v) Ýslam’ý Medine çevresindeki beldelere de teblið etmeye baþlamýþ ve bu amaçla oralara elçiler aracýlýðýyla Ýslam’a davet mektuplarý yollamýþtý. Bu mektuplarý alanlardan biri de Mýsýr hükümdarý Mukavkýs idi.

Mukavkýs Allah Rasulü’nün gönderdiði cevap mektubuyla birçok deðerli hediyenin yanýn da iki tane de cariye göndermiþti. Mariye ve Þirin isimli iki kýz kardeþ Mýsýr’dan Medine’ye Hatýb b. Ebi Beltaþ (r.a) eþliðinde geldiler. Rasulullah’ýn (s.a.v) Mýsýr’a elçi olarak yolladýðý Hatýb (r.a) dönüþ yolunda bu iki cariyeye Ýslam’ý anlatmaya baþladý. Babasý Kýpti, annesi Romalý bir Hýristiyan olan Mariye ve Þirin’in gönlü Ýslamiyet ile henüz yolda iken aydýnlandý. Çünkü Ýslam güneþ gibi bir din idi. Eðer pencereler açýlýrsa tüm odalarý aydýnlatmaya muktedirdi. Mariye ve Þirin de yolda iken gönül pencerelerini açmýþ; sineleri Ýslam’la aydýnlanmýþ olarak Medine’ye varmýþlardý.

Mukavkýs’ýn yolladýðý hediyeler Rasulullah’a (s.a.v) ulaþtýðýnda cariyelerden Þirin’i, þair Hasan b. Sabit’e (r.a)  verdi. Mariye’yi de (r.anha) kendi yanýna aldý. Çok güzel bir haným olan Mariye Allah Rasulü’nün razý olmayacaðý iþlerden daima uzak dururdu. Mýsýr hükümdarýnýn sarayýndan gelmiþ, saltanatý ve rahatlýðý görmüþ biri olan Mariye, Allah Rasulü’nün (s.a.v) yanýnda iken sýkýntýyý da tatmýþ, bazý zamanlar aç kalmýþ; ama asla bu durumdan þikayetçi olmamýþtý. Çünkü o, yüreðine huzur veren, dünyasýný aydýnlýk eden bir dinin tebliðcisinin eþiydi. Ýþte bu saadet tüm çileleri onun gözünde Rab’be ulaþmaya bir vesile kýlýyordu.

O artýk Allah Rasulü’nün evladýný taþýyordu

Rabbü’l Alemin ki, merhametlilerin merhametlisi idi. Kuluna dünya ve ahirette mutluluk vaad ediyordu. Ýþte Mariye annemiz belki de bu sabýr ve teslimiyetine karþýlýk bir ödülü daha dünyada iken almýþ, hamile kalmýþtý. O artýk Allah Rasulü’nün (s.a.v) evladýný taþýyordu. Rasulullah’ýn Hz. Hatice’den (r.anha) sonra hiçbir eþinden evladý olmamýþtý. Bu nedenle Mariye’nin peygamber evladýna anne olacaðý haberi Allah’ýn mükafatý olarak deðerlendiriliyordu. Nitekim Hz. Aiþe (r.anha)  bu durumu þu sözlerle dile getiriyordu: “Allah Mariye’ye çocuk bahþederek onu mükafatlandýrdý. Biz ise bundan mahrum kalmýþtýk…”

Hz. Mariye annemiz hamile olduðunu anladýðýnda adeta sevinçten yerinde duramýyordu. Hemen durumu Rasulullah’a bildirdi ve Allah Rasulü de (s.a.v) Mariye’nin bu sevincine ortak oldu. Hicretin 8. yýlýnda Zilhicce ayýnda (m. 630 Nisan) Efendimiz’in (s.a.v) Hz. Mariye’den Ýbrahim adýnda bir oðlu dünyaya geldi. Doðum müjdesini alan Allah Rasulü (s.a.v) yanýnda bulunanlara; “Bu gece bir oðlum oldu. Ona atam Ýbrahim’in adýný koydum” buyurdu. Bu esnada Cebrail (a.s) gelerek; “Esselamu aleyke ya Eba Ýbrahim (Selam olsun ey Ýbrahim’in babasý)” diyerek Efendimiz’i selamladý. Ýbrahim’in doðumunun üçüncü günü akika kurbaný kesildi, saçlarý Ebu Hind tarafýndan kesildikten sonra tartýlarak aðýrlýðý kadar gümüþ sadaka daðýtýldý. Tüm bunlarýn ardýndan da Ýbrahim bebek bir sütanneye verildi.

“Vallahi Ýbrahim biz senin firakýndan çok üzgünüz”

Hz. Peygamber sevgili oðlunu sütannesinin evinde sýk sýk ziyaret ederdi. Lakin Ýbrahim daha 2 yaþýna basmadan rahatsýzlanmýþ ve kýsacýk ömrünün son demlerine çok yaklaþmýþtý. Bu haberi alan Rasulullah hemen sütannenin evine gitti ve oðlunu kucaðýna aldý. Hastalýðýn bitap düþürdüðü bebek Ýbrahim babasýnýn mübarek kollarýnda can verdi. Evladýný kaybettikten sonra, acýnýn her þeklini tatmýþ olan Efendimiz’in gözlerinden inciler dökülmeye baþladý. Ve dudaklarýndan da inci misali þu sözler: “Vallahi Ýbrahim biz senin firakýndan çok üzgünüz. Ýbrahim benim oðlumdur, bir süt kuzusudur. Cennette onun süt emme süresini tamamlamak üzere iki sütanne tayin olunmuþtur.”

Oðlunun vefatýnýn ardýndan Mariye annemiz evine çekildi. Büyük bir sabýr ve teslimiyet örneði gösterdi. Oðlunun özlemi arttýkça Baki Kabristaný’na gider, kabri baþýnda ona olan özlemini gidermeye gayret ederdi. Mariye annemiz bu kaybýn ardýndan Allah Rasulü’ne (s.a.v) karþý çok daha özenli davranmaya çalýþtý. Onun kalbindeki evlat acýsýný kanatmamaya dikkat etti. Rasul-i Ekrem’in (s.a.v) övgüsüne mazhar oldu. Efendimiz’in vefatý ardýndan da sessiz ve sakin bir hayat sürdürdü. Hicretin 16. yýlýnda dünyasýný deðiþtiren annemiz Baki Kabristaný’na defnedildi. Rabbim rahmet eylesin…

Rümeysa OÐUZ


radyobeyan