Selahaddin'in II. Ordusu By: ehlidunya Date: 02 Aralýk 2011, 19:53:58
Selahaddin'in II. Ordusu
Hutbe-i Þamiye… Þam! Neden Þam? diye düþündüm. Neden onca yoldan sonra buraya Þam'a varmýþtý? Ýsmiyle müsemma Nurs'dan gelip; Nur'a giderken bir ara neden Þam'da durmuþtu?
Tüm o kabirlerin arasýnda dolaþýrken aklýmda hep bu soru vardý. Ehli beytin, þianýn, Araplarýn, Kürtlerin ve Türklerin mezarlarý, türbeleri... Þam Ýslam'ýn tüm renklerinden müteþekkil bir palet gibi…
Bu düþüncelerle kapadým gözlerimi. Bir rüyamýydý yoksa O'nun dediði gibi; bir vakýa-i hayalimiydi bilmiyorum! Ýki insanýn birbirlerine doðru yaklaþtýklarýný gördüm. Zaman durmuþ, zamanýn içinde ayrý bir zaman açýlmýþtý sanki. Vakarlýydý adýmlarý."Onlar yeryüzünde vakarla yürürler" tebessümle selamlaþtýlar. "Hoþ geldin" dedi elinde kýlýç olan, "hoþ bulduk kardeþim" dedi kalem ve kaðýt taþýyan. Tanýdým miðferli kýlýçlý adamý; evet bu Selahaddin’di... Sultan Selahaddin Eyyubi! ve tam karþýsýnda duran O, Said, Said Nursi!
O an anladým yolun neden Þam'a vardýðýný. Büyük Fatih'in türbesi de burada Þam'daydý.. Sanki çok uzun zamandýr tanýþýyor gibiydiler... Þaþýrmadým buna. Öyledir çünkü. Allah'a söz vermiþ ve bu sözden dönmemiþ ruhlarýn sadakatiyle, onlar o akitten, o ortak armaðandan tanýþtýrlar.
Bediiüzzaman, Selahaddin'in elindeki kýlýca baktý uzun uzun. Demek bu kýlýçtý Kudüs’ü fetheden. Yüz binlerce masum Müslüman’ýn kanýný dökenleri durduran. Kýlýç ne kadar soðuktur deðil mi? Ben de ürperdim bir an.. Ama bu kýlýç farklýydý diðerlerinden. Barbarlýk, zulüm için deðil, zalimi kovmak için çýkmýþtý kýnýndan. Yok ederken bile adaleti var etmiþ masuma dokunmamýþtý. Yok etmek için gelenlerin düzenini, Hakký var ederek yok etmiþti. Ýnsanlýk onuru, hak ve adalet ve iþte birde bu kýlýç ne de yakýþýyordu büyük fethin büyük komutanýna...
Selahaddin... Bugün düþmanlarýnýn torunlarý, kitaplara adil ve cesur diye yazýyorlar onu. Kuvvetle muhtemel Kürt'tür Selahaddin. Ama kader-i ilahi zarif bir þerh düþürmüþtür akýllara. Ona Türk'ler de sahip çýkar. Bugünün kandan ve kanatmaktan zevk duyan dimaðlarýna bir pýhtýdýr Selahaddin. Ýki millette sevip benzettiðine göre, iki millet ne kadar benzemektedir birbirine! Bu yanýyla da bir derstir sanki.
said_nursi_selahaddin_eyyub.jpgDaldýðým bu düþüncelerden çýkýp, tekrar onlara baktým. Bu kez Selahaddin, Said'in elindeki kâðýtlara bakýyordu. Karþýsýnda duran bu dimdik adam bir âlimdi. Peygamberin "benim varislerimdir" dediklerinden biri.
Baþka bir zamandan geliyordu Said. O zamanýn harikasý olarak. Farklý bir komutandý. Ne miðferi ne kýlýcý vardý. Ordularýn ordular üzerine yürüdüðü çað kapanmýþtý çünkü.
Selahaddin'in askerleri tetikte bekliyordu imanla bekliyordu, toplarý,kýlýçlarý,oklarý.. Ama Said'in askerleri önce kendilerini yenmeliydi. Kaðýtla, kalemle, baskýyla içlerine ekilmiþ dikenleri kesip atmalarýydý ilk savaþlarý ve bu ilk savaþta konuþamadýklarý, konuþsalar da anlaþamadýklarý o çatlak sesler çýkardýklarý zorlu zamanlarýn alfabeyi yeniden öðreten muallimiydi Bediiüzzaman. Zulüm dolu bir hayattý onunkisi. Tecrit ve haksýzlýklar ve tabii hapis! Tüm bunlar onu görevine hapseden nimetlerdi adeta. Sanki ilahi senaryo, tüm bu nasipsiz figüranlarý, Esas Adam'ýn tekamülüne birer hizmetli kýlmýþtý.
Yalnýz yapayalnýz kalmasý gerekliydi. Öylede oldu. Her þeyini aldýlar, her þeyden mahrum ettiler. Baþka türlü olamazdý, çünkü o yalnýzca tek þeye vazifeliydi. Demek savaþlar, silahlar deðiþmiþti. Ýman için savaþlar deðil, iman hakký için savaþlar baþlamýþtý. Demek artýk krallar, hükümdarlar yoktu. Titanlar, diktatörler vardý.
Ýnsanlar artýk bir gün gelmesi olasý olan bir düþmandan korkmuyorlardý. Çünkü düþman her yerdeydi.
Selahaddin'in adil ve akil kýlýcý görevini tamamlamýþ kýnýna girmiþti. Þimdi sýra Bediüzzaman’ýn kalemindeydi.
Yazdý, yazdý, yazdý... Dýþarý çýktýðýmýzda gördüðümüz, içeri girdiðimizde bulduðumuz, her ne yöne dönsek yüzleþtiðimiz içimizde ve dýþýmýzda olan düþmaný yazdý. Teþhis etti, yanýnda reçeteleriyle. Yeniden anlattý, yeniden öðretti ve yeniden yorumladý.
Akýllara bilimsel ispat, ruhlara þefkat, karanlýkta en karanlýkta bile dümdüz yürüyebilenlere Nur'u gösterdi.
Karanlýk zamanlarda dimdik yürüdü. ve yazdý, yazdý, yazdý...
Selahaddin'in ikinci ordusunu, yeni fethin 100 yýlda yetiþecek akýl, iman ve þefkat dolu ordusunu hazýrlamak için yazdý.
Neden Þam? Anladým bu bir buluþmaydý. Bir görev devir töreniydi. Artýk zaman deðiþmiþti. Komutanlar, düþmanlar farklýydý. Ama zulüm yine vardý ve kahramanlarý çýkaran zalimler deðil yine mazlumlardý. Bu hiç deðiþmemiþti. Zaman deðiþmiþti… Bambaþka bir zamandý. Ve bu ‘Zaman’ bir ‘Harika’ çýkarmýþtý.
Ne mutlu Selahaddin'e,
Ne mutlu Bediiüzzaman'a,
Ve ne mutlu Selahaddin'in ikinci ordusuna...
Sizlerde bir yerlerde karþýlaþabilirsiniz onlarla… Eðer gözünüzü para hýrsý bürümüþse, bu uðurda her þeyi göze alýyorsanýz, eðer siz zevk-ü sefa içindeyken birileri açlýktan ölüyorsa, eðer inananlara baský ve zulümü reva görüyorsanýz, insanlýk onurunu çiðneyip yerine vahþi kurallar koyuyorsanýz, eðer en temel hak ve özgürlükleri önemsemeyip masumu aðlatýyorsanýz evet bu ordunun askerleriyle karþýlaþmanýz kaçýnýlmaz demektir…
Korkmayýn onlar sizin yaptýðýnýz gibi, zulüm ve zorbalýkla savaþmayacaklar sizlerle. Onlar müslüman gibi direnecekler. Selahaddin’in cesareti ve Bediüzzaman’ýn basiretiyle...
Ve Kudüs aðladýðý sürece, ve masum ezildiði sürece, onur çiðnendiði sürece ve Hakikatin tertemiz yeri olan kalplere putlar diktiðiniz sürece savaþacaklar sizlerle.
Kaybedeceksiniz! Ama dedim ya korkmayýn! Çünkü kazanan Hakk olacak...
radyobeyan