Sizden Gelenler (Tasavvuf)
Pages: 1
Aldanan Sufiler By: SevD@_GüLü Date: 29 Kasým 2011, 19:23:30
                   Aldanan Sufiler

Aldanan Sufiler

Allah’ýn koruduklarý hariç, gurur bu zamanýn tasavvuf erbabýna ne kadar galiptir!

1- Þekle Aldananlar:

Bir kýsým sûfîler sözlerle, kýlýk kýyafetle ve dýþ þekille gurura kapýlmýþlardýr. Giyim kuþam biçimleriyle, konuþmalarý, edepleri, âdetleri, ýstýlahlarý; semâ ve raksta ortaya çýkan halleri, taharet, namaz, baþlarýný öne eðerek seccade üzerinde oturmalarý, derinden nefes alarak düþünceli gibi baþlarýný göðüslerine yaklaþtýrmalarý, alçak sesle konuþmalarý ile baðýrýþlarýyla vs. sâdýk sûfîlere benzerler. Böyle davranmanýn kendilerini kurtaracaðýný zannediyor, nefislerini mücâhede, riyazet, kalb murakabesi ve dýþ ve içlerini görünen-görünmeyen günahlardan arýndýrmaya tâbi tutmuyorlar; halbuki bütün bunlar tasavvufun kâidelerindendir.

Sonra onlar harama, þüpheli þeylere ve yöneticilerin mallarýna hücum ediyorlar. Ekmek, para, meyve… için yarýþýyorlar; zerre kadar deðeri olmayan þeyler için birbirlerine hased ediyorlar; arzuladýklarý bir þeye karþý çýkýlýnca birbirlerinin þeref ve haysiyetlerine saldýrýyorlar.

Bunlarýn aldanmalarý açýktýr; kahramanlarýn, savaþçýlarýn ve cesaret sahiplerinin isimlerinin kitaplara geçtiðini duyunca, savaþçý kýyafetine bürünüp sultana vararak kendisini takdim eden yaþlý bir kadýn gibidirler: Durumu anlaþýlýnca ona: ‘Sultanla alay etmekten utanmýyor musun? Onu filin yanýna atýn!’ denilerek filin yanýna atýlýr ve fil de onu öldürünceye dek ayaðýnýn altýnda çiðner.


2- Refah ve Süslere Aldanlarlar:

Baþka bir grup da, bunlardan daha çok gurura saplanmýþtýr. Yiyecek, mesken ve evlilikte aza kanâat ve fedâkârlýk onlara zor gelir. Tasavvuf yolunda bulunduðunu açýða vurmak ister fakat sûfîlerin kýyafetlerine bürünmeye gerek görmez. Ýpek kullanmaz; yamalý fakat deðerli, ipekten daha kýymetli elbiseler, kaliteli önlük ve mendiller ve süslü seccadeler edinirler.

Bunlar görünen bir günahtan kaçýnmazken, görünmeyen günahlarda durum nasýl olur! Onlarýn tek amacý müreffeh yaþamak, idarecilerin mallarýný yemektir. Bununla birlikte kendilerinde hayýr olduðunu zannediyorlar.

Bunlarýn müslümanlara zararý hýrsýzlarýnkin-den daha beterdir. Çünkü bunlar kýyafetle kalpleri çalýyorlar; böylece kendilerine uyan baþka insanlarýn helak sebebi oluyorlar. Bunlarýn rezilliklerini birisi görünce, tasavvuf ehli hep böyledir zannederek bütün sûfîleri genel bir þekilde karalama yoluna gider.


3- Lafýzlara Aldananlar:

Diðer bir kýsmý ise, mükâþefe ilmine sahip olup, Hak’ký müþahede ettiklerini, makamlarý geçtiklerini, þühûdun özüne ulaþýp, baðlandýklarýný ve kurbiyet makamýnda olduklarýný iddia ederler. Oysa ne kurbiyet ne de ona ulaþma hakkýnda lafýz ve isimden baþka bilgisi olmadýðý halde bir kaç kelime bellemiþ, onlarý tekrar eder durur. Bunun gelmiþ geçmiþ bütün insanlarýn ilimlerindeki en üstün mertebelerden olduðunu zanneder.

Bunun için de býrakýn avamý, fakihlere, Kur’ân okuyanlara, hadis âlimlerine ve diðer âlimlere küçümseyici gözle bakar. Hatta çiftçi zirâatini, dokumacý iþini gücünü býrakarak günlerce onlarýn peþine takýlýr ve bu asýlsýz sözlere kulak verir. Onlarý öyle tekrarlar durur ki, sanki vahiy gelmiþ de konuþuyor zannedersin. Bir takým sýrlardan haber verir, bununla bütün âbid ve âlimleri hakir sayar. Âbidler hakkýnda, “Kendilerini yoran ücretli iþçileri”; âlimler için, “Onlar hadisle, haberle iþtigal etmekle hakikatten uzak kalmýþtýr.” derler.

Kendisinin Hakka vâsýl ve yakýnlardan olduðunu iddia eder. Halbuki Allah katýnda o, günahkâr münafýklardan, kalp erbabý nezdinde ise ahmak câhillerdendir. Doðru dürüst hiç bir bilgisi yoktur, hiç bir huyunu düzeltmemiþ, nevasýnýn peþine takýlmayý ve hezeyan ardýna düþmeyi býrakýp, kalbini kontrol adýna hiç bir þey yapmamýþtýr. Þayet kendisine fayda verecek iþlerle meþgul olsaydý onun için daha faydalý olurdu.


4- Gizli Tehlikelerle Aldananlar:

Bir kýsým sûfîler ise, onlarý bile geçmiþtir. Evet güzel amel yapmýþ, helâl rýzýk için çalýþmýþ, kalplerinin durumunu araþtýrmýþlardýr. Fakat onlardan kimisi hakîkatlerine, þartlarýna, alâmetlerine ve âfetlerine vâkýf olmadan zühd, tevekkül, rýza ve muhabbet makamlarýnda olduklarýný iddia ederler.

Kimisi de Allah aþký ve sevgisine sahip olduðunu, Allah aþkýyla çýlgýna döndüðünü, O’na vurulduðunu iddia eder: Belki de Allah hakkýnda bid’at ve küfür sayýlabilecek hayaller görür. Daha marifetullahý elde etmeden muhabbetul-laha ulaþtýðýný iddia eder ki bu, kesinlikle olmayacak þeydir.

Sonra Allah’ýn hoþlanmadýðý þeyleri yapmaktan, nefsinin arzularýný Allah’ýn emirlerine tercih etmekten geri durmaz. Bazý iþleri de insanlardan çekindiði için terk eder, ama yalnýz baþýna olsa, Allah’tan haya edip de onu terk etmez. Bilmez ki bütün bunlar Allah sevgisine zýt þeylerdir.

Bazýlarý da kanâate ve tevekküle meyi eder. Tevekkülü tam olarak gerçekleþtirmek için de azýk almadan kýrlarý, çölleri dolaþýr fakat bunun ne sahabeden ne de bu ümmetin selefinden nakledilmemiþ bir bid’at olduðunu bilmez. Muhakkak ki onlar tevekkülü kendisinden daha iyi biliyorlardý ve tevekkülden, azýk almayarak canýný tehlikeye atmayý anlamýyorlardý. Bilâkis azýk alýyorlar, fakat aþýða deðil Allah’a tevekkül ediyorlardý. O ise azýðý terkeder belki ama güvendiði baþka bir vesileye tevekkül eder.

Kurtarýcý sýfat ve makamlardan hiç birisi yoktur ki bir takým insanlarýn onda kendilerini aldattýklarý bir taraf olmasýn. Biz bunu Ýhya kitabýndaki el-Münciyât bölümünde anlattýk.


5- Bütün Amellerde Titizlik Göstermeyenler:

Diðer bir grup da, azýk iþinde nefislerine karþý o kadar sýký bir yol tutmuþlardýr ki, saf helâlden baþka bir þey talep etmezler. Diðer taraftan bu tek haslet dýþýnda kalp ve azalarýnýn durumunu araþtýrýp düzeltmeyi ihmal etmiþlerdir.

Kimisi helâli, yiyeceðinde, giyeceðinde ve kazancýnda o kadar tatbik eder ki, bu iþin içinde kaybolur. Bilmez ki Allah, kullarýndan bütün taatlerde kemâle eriþmelerini ister. Bu sebeple kim bir kýsmýna uyup, diðerlerini terk ederse aldanmýþ olur.


6- Tevazu ve Hizmet Yolunda Aldananlar:

Tasavvuf yolundakilerin baþka bir kýsmý ise; güzel ahlak, tevazu, cömertlik ve müsamaha sahibi olduklarýný iddia ederler. Sûfîlere hizmete yönelmiþlerdir. Bir grup toplayarak onlarýn hizmetlerini üstlenmiþlerdir. Bunu dünyalýklar ve mal toplamak için bir tuzak edinmiþlerdir. Hedefleri sadece artýrmak ve büyütmektir.

Tevazu ve hizmeti ön plana çýkarýrlar fakat amaçlarý yükselmektir, insanlarýn kendilerine tâbi olmasýdýr. Amaçlarýnýn hizmet olduðunu açýklarlar ama peþlerinden gidenler çoðalsýn ve bu hizmetle isimleri duyulsun, þöhretleri yayýlsýn diye haram ve þüpheli þeyler toplayýp onlar için harcarlar.

Bazýlarý da devlet idarecilerinin mallarýndan elde ederek onlara intakta bulunur. Bir kýsmý da yine sultanlarýn ve zâlimlerin mallarýndan sûfîlere hac yolunda harcamak için alýr; amacýnýn da iyilik ve infak olduðunu savunur. Onlarý bütün bunlara sevk eden yegâne âmil riya ve itibar kazanma arzusudur. Allah’ýn bütün emirlerini, rýzasýný ihmal ederek, haram toplayýp infak etmeleri de bunu gösteriyor. Hac yolu için haram mal harcayan; bir cami inþa edip, sývasýný necis þeylerden yapan ama kasdýnýn îmar olduðunu sanan kimseye benzer.


7- Engellere Aldanýp Yol Alamayanlar:

Baþka bir fýrka ise, mücâhede, ahlâk terbiyesi, nefsi kusurlarýndan arýndýrma ile iþtigal etmiþ, bunda derinleþmiþlerdir. Nefsin kusurlarýný araþtýrma, hilelerini öðrenme yolunu tutmuþ, bunu meslek haline getirmiþlerdir. Her hallerinde âfetleriyle ilgili ince sözler bularak nefsin kusurlarýndan korunmakla uðraþýrlar.

Derler ki: ‘… bu, nefiste bir ayýptýr, eksikliktir; bunun eksiklik olmasýndan gafil olmak da bir eksikliktir.’ Bu konuda zincirleme sözlerle af dilerler. Vakitlerini bunda heba ederler. Çünkü hep nefisleriyle içli dýþlý olmuþ, Yaratýcflarýyla münasebeti kurmamýþlardýr. Bunlar, haccýn vakit ve engelleri ile meþgul olup, hac yoluna çýkmayanlara benzerler, bu ise onu hac mükellefiyetinden kurtarmaz. Onun için aldanmýþlardýr.


8- Ýlahi Lütuflara Aldananlar:

Bu grup, o mertebeyi geçerek bu yolda sü-lûke baþlamýþ ve kendileri için marifet kapýlarý da açýlmýþtýr. Marifetin baþlangýç noktalarýndan bir koku alýnca, þaþkýnlýða düþer, bununla sevinir, garipliklerine hayran olurlar. Böylece kalpleri onlara yönelip, onlarý düþünür, baðlanýr kalýr. Nasýl olup da kendilerine bunlarýn kapýsýnýn açýldýðý halde, baþkalarýna neden kapalý kaldýðýný düþünürler.

Oysa bu bir aldanmadýr. Çünkü Allah’ýn yolunun acâipliklerinin nihayeti yoktur; kim bir acaiplikle karþýlaþýp orada kalýrsa, adýmlarý kýsalýr ve maksada ulaþmaktan mahrum olur. Bu kiþi týpký bir sultanýn yanýna gitmek için yola çýkýp, saray meydanýnýn kapýsýndan daha önce buradakini ve benzerini görmediði çiçek ve ýþýklarýn olduðu bir bahçe görerek ona bakmaktan sultanla görüþme zamanýný geçiren ve ziyan etmiþ bir þekilde geri dönen kimseye benzer.


9- Vusul Buldum Diye Aldananlar:

Baþka bir grup, onlarý da geçerek; ne tasavvuf yolunda kendilerine gelen nurlara, ne kendilerine müyesser olan bol lütuflara iltifat eder ne de o yollardan giderler. Bilâkis ciddi bir biçimde seyr u sülük yolunu tutarlar. Vusule yaklaþýnca vâsýl olduklarýný zannederler; orada kalýr ve bunu geçmezler, bu yüzden hata etmiþ olurlar.

Çünkü Allah Teâlâ’nýn, nur ve zulmetten olmak üzere yetmiþ perdesi vardýr; sâlik bunlardan birine ulaþýnca vâsýl olduðunu zanneder.

Hz. Ýbrahim (a.s.)’den bahseden þu âyette buna iþaret edilmiþtir:

“Gece, üstünü örtüp bürüyünce bir yýldýz gördü ve dedi ki: “Bu benim rabbimdir.” Fakat (yýldýz) batýnca: “Ben gelip geçici olanlarý sevmem” dedi.”(En’âm 6/76.)

Bu makamda perde çoktur. Kul ile Rabbi arasýndaki ilk perde, kulun ‘nefs’idir. Bu, büyük bir ilâhî hakîkattir ve Allah’ýn nurlarýndan bir nurdur. Burada kasdettiðim, bütün Hakkýn gerçekliðinin olduðu gibi kendisinde belirdiði kalbin özüdür. Hatta o bütün alemi içine almak ve her þeyin suretini kuþatmak arzusuyla yanýp tutuþur; nuru muhteþem bir bir þekilde parýldar. Çünkü onda bütün varlýklar, olduklarý gibi kendilerini gösterirler. O, iþin baþlangýcýnda kendisi için örtü olan bir kandille kuþatýlmýþ durumdadýr.

Allah’ýn nurunun, üzerine doðarak aydýnlatmasýndan sonra nuru yansýyýp, kalbin güzelliði inkiþaf edince, kalbin sahibi kalbe yönelebilir. Onun üstün güzelliðini kendisini hayrete düþürecek þekilde görünce de, belki bunu, “Ben Hakkým (Ene’l-hakk)!” diyerek açýða vurur. Ve eðer bunun ötesinde olanlar kendisi için açýklýk kazanmaz, onlardan habersiz olur ve burada çakýlýlýp kalýrsa helak olur.

Ayný anlamda; hrýstiyanlar Hz. Ýsâ (a.s.)’a bakýp, onun üzerinde Allah’ýn nurunun parladý-ðýný görmüþler, bu yüzden yanýlgýya düþmüþlerdir. Bunlar týpký bir ayna veya suda bir yýldýz görüp, yýldýzýn aynada yahut suyun içinde olduðunu sanarak almak için elini uzatan birine benzerler. Böyle bir kiþinin aldandýðý açýktýr.

Allah’a giden yolda aldanmanýn çeþitleri ciltlerce kitapta sayýlýp ortaya dökülemeyecek ve ‘mükâþefe ilimleri’nin tamamý açýklanmadýkça bir sonuca baðlanamayacak bir enginliðe sahiptir. Bu ise anlatýlmasýna izin olmayan konulardandýr. Belki, sadece bu yolda gidenlerin aldan ip içerisine düþmemesi için açýklanmasý caiz olabilir.

Baþarýya ulaþtýran sadece Allah’týr. O bana yeter ve ne güzel vekildir. Azamet sahibi yüce Allah’tan baþkasýnda hiç bir güç ve kudret yoktur. Allah’ýn selâmý, rahmet ve bereketi, Efendimiz Hz. Muhemmed’e, bütün âline ve ashabýna olsun!



Ýmam-ý Gazali Hz. (rh.a)
Aldananlar


radyobeyan