Sizden Gelenler
Pages: 1
Sizden Gelenler By: hafiza aise Date: 20 Kasým 2011, 16:54:03
Sizden Gelenler

Mayýs 2008 32.SAYI

Minik yeðenlerimi eðitmeye çalýþýyorum

“Seninle Yeni Hayatlara Yelken Açtýk Efendim” ve “Manevi Eðitime Bir Çocukla Baþlamak” yazýlarýnýzý çok beðendim. Ben de elimden geldiði kadar minik yeðenlerimi bu yönde eðitmeye çalýþýyorum. Onlarla maneviyata dalmak, yeniden baþlamak… Minik avuçlarýyla abdest alýþlarý, “amin” deyiþleri insaný bir hoþ ediyor. “Allah sizi salihlerden yazsýn” diye dua etmeden duramýyorum. Kim bilir belki Salih olduklarý için, belki merak ettikleri için þimdiden Rablerine secde ediyorlar.

Rukiye Mengüþ / Adana

Çocuklar iþlenmemiþ birer inci tanesi

Semerkand Aile çýktýðý günden beri aboneyim. Geldiði gün her yerini gözden geçiriyorum. Ama nedense okumaya en son sayfadan geriye doðru baþlýyorum. Derginin bütün konularý çok hoþuma gidiyor. Nisan sayýsýnda “Manevi Eðitime Bir Çocukla Baþlamak” baþlýðý dikkatimi çekti. Çocuklar iþlenmemiþ birer inci tanesi. 4 yaþýnda bir kýzým var (Feyza Nur). O eðitilsin diye çocuk okutulan bir kursa hoca olarak baþladým. Yarý dönemden sonra gitmiþtim. Orada çocuklarýn Kur’an okuyuþlarý o kadar hoþuma gitti ki bütün çocuklarýn öyle yerlere 5-6 yaþýnda temel dini eðitim görmeleri çok saðlam temellere oturmasý gelecek nesillerin daha sevgi dolu merhametli olmalarýna vesile olacak.

Emine Tire / Denizli

Dergiyi misafirler de okuyor

Merhaba ben Firdevs 4 kardeþiz ve dergiyi merakla takip ediyoruz. Bu mektubu size kardeþlerim adýna ben yazýyorum. Dergi o kadar güzel ki bize gelen misafirler de okuyor. Abone olmayanlar da evlerine götürüp okuyor. Önerilerimizi dikkate almanýz, mektuplarýmýzý deðerlendirmeniz biz okuyucularýnýza önem verdiðinizi gösteriyor. Bu da bizi sevindiriyor. Ve birçok insanýn ciddi konularda bu dergiyle bilinçlenmesi sizin adýnýza onur verici bir þey.

Firdevs, Kübra, Sümeyra, Ahmet Bülbül

Hatýrlatmak isterim

Eþim ve ben derginizi çok yakýndan takip ediyoruz. Benim bu maili atmamdaki sebep, sizden peþinen hakkýnýzý helal etmenizi isteyerek, bu ayki sayýda çýkan bir yazýdaki hatadan dolayýdýr. Tamamýyla teknik bir baský hatasý olduðunu düþünüyorum. Ancak bahsi geçen konu imanýn þartlarý ile alakalý olduðundan bunu sizinle paylaþmak istedim. Efser Berin’in bu ayki köþesinde, iman ve kelime-i þehadet baþlýklý yazýsýnda imanýn þartlarý bir hadisle açýklanýyor, ancak burada peygamberlere iman maddesi yazmýyor. Ýslami konularda yeni yeni bilgi sahibi olan insanlar olabileceðini düþünerek bu maili yolluyorum.

Erhan Mumcular

Birbirimizin gözüyüz

Zor olan düþünceye þekil deðiþtirtebilmek. Düþünme biçimimiz en rahat koltuklarda, en yumuþak minderlerde yaþlanmak ister! Dergimizin deðerli yazarlarý öðretti bize yumuþak koltuklar zafer meydanlarý deðil… ve hiçbir zaman olmayacak. “Sizlere karþý sorumluluðumuz var” diyorsunuz ya bizim size karþý sorumluluðumuz var. Biz birbirimizin gözüyüz. Öyle de olmalýyýz. Çünkü bizim gözlerimiz sadece kendimizi göremiyor, ama sizi görebiliyoruz. Sizin de bizi gördüðünüz gibi. Aynalar yokken siz varsýnýz. Ayda bir kez bakmýyoruz aynalara. Sizinle içimize dönebiliyor, kendimizi görebiliyoruz. Her ay göz gözeysek aynalara da ihtiyaç olmalý. Sorumluluk bu. Rahatým. Çünkü yanýnýzdayým, yanýmýzdasýnýz. Gerek yok aynalara.

Emine Gürdamur / Samsun

Ben yeni bir okuyucunuzum

Derginizi bir arkadaþýmýn aracýlýðýyla okudum. Ýlk baþta maksadým önce resimlere bir göz atmaktý. Fakat derginizde konular çok güzel ve önemliydi. Ýnsanlara özlediði aile ortamýnýn sýcaklýðýný, yuvanýn önemini, saygý, sevgi, huzur ve mutlu bir hayat sürmenin formüllerini anlatýyordu. Arkadaþým derginize abone olmuþ. Her ay alýr, okur ve sonra da bana verirdi. Benim de çok hoþuma gitti bu dergi. Herkesin okumasýný bilhassa gençlerin okumalarýný tavsiye ederim. Derginizde en çok beðendiðim ve sevdiðim bölüm, gençlerin sorunlarýyla yakýndan ilgilenerek yakýndan ayýrmýþ olduðunuz köþe. Mart ayý derginizdeki “Kadýn Haklarý” yazýsý da bir harika. Son zamanlarda baþörtüsü kargaþasýyla açýk ve kapalýlarý birbirine düþürüp ayrýmcýlýk yapmak isteyenler ve sonuçta güya kadýn haklarýný savunup ülkemizi kaosa sürüklemek isteyenler var. Siz bunlara en güzel cevabý, sayfalarýnýzda yer vermiþ olduðunuz örtülü ve örtüsüz bayanlarýn röportajlarýyla vermiþsiniz. Sizlerden çok þey öðrendik ve daha da öðreneceklerimiz var. Bizlere bu güzel bilgileri aktararak eksiklerimizi ve bilmediklerimizi öðrettiðiniz için, bizlere okuma sevgisi kazandýrdýðýnýz için sþzlere çok teþekkür ederiz.

Ýlknur Cinal / Trabzon

    Amatör Kalemler

    iþ, imaj, zikir

    Üniversite yýllarý geride kaldý, mühendis arkadaþlarýmýn evinde misafir kalýyorum.  ÝÞte yeni bir serüven baþlýyor. Çizgili gömleðimi giyiyorum, dikkat çekici bir kravat, lacivert ceketim. Saat 10’da iþ görüþmem var. Acele etmeliyim. Çok bilinmeyenli denklem gibi: Ýlk defa gideceðim bir adres + malum Ýstanbul trafiði ve en kötüsü “Nerde bu lacivert pantolon?” Of anne ya, sana unutma demiþtim. Takým elbiseyi ödünç almýþtým zaten. Neyse, panik yok. Mühendis çözüm üreten kimsedir. Yan odadaki gardýroptan pantolon seçiyorum, Hüsrev ile bedenlerimiz ayný. Lacivertlerde ton farký var ama mühim deðil.

    Kiþisel geliþim kitaplarý der ki: “Tanýþmanýn ilk kýrk saniyesi önemlidir. Nasýl bir intiba býrakýrsanýz %60 öyle akýlda kalýrsýnýz. Ayakkabýlar, teferruata ve bütünlüðe ne derece önem verdiðinizi gösterir.” Parlattýðýmýz köselelerimizi giyelim (yoksa buz pateni mi deseydim, o kadar kayýyor ki!). Tamaam, yirmibeþ estaðfirullah, niyet edelim: “Ya Rabbi, sen Rezzak-ý Mutlaksýn. Rýzkýmý garanti etmiþsin ama çalýþmayý da vacip kýlmýþsýn. Ancak ve sadece Senin rýzan için çýkýyorum.” Hadi Bismillah!

    Soðukmuþ be ya... Kar yaðýnca hava yumuþar derlerdi. Eee tabi Ýstanbul. Alýþacaðýz artýk.

    Dolmuþa biniyorum. Bozuðumuz varmýþ (zaten bütünümüz yok, babam bir haftadýr para yatýracak. Mecburen Yusuf’tan 10 ytl borç aldýk). “Bir kiþi lütfen” (artýk talebe deðil).

    Tekrar indik, yeni dolmuþ dolunca kalkarmýþ. Zamaný kýymetlendirelim. Bekar hayatý iþte, evde kahvaltý yapmýyoruz bari cigara-altý yapalým (Azaltýyoruz bi rgün býrakacaðýz. Üstüme gelmeyin caným aaa).

    Dolmuþçu amcamlarýn kantinine giriyoruz. Ortalýk duman altý. (Hýmm, Ýzmir’de kumru derdik ama burada adý nedir ki?) En son yaptýðýnýzdan bir de ben alabilir miyim? Ne kadardý? 2,5 ytl mi? (Sultaným, sorun deðil ben ýsmarlarým. Taþ gibi 10 ytl var… var mý? Varsa iyi olur!! Hadii, dizüstünün arkasýnda kaldý yaa. Kurban, düþündüm de siz ýsmarlasanýz memnun olurum. ) Taþ kesildiðimi gören kantinci amcam, “Sorun deðil evlat” diyor, “insanlýk ölmedi anadýn mý!” Amcamdan bir beþlik de borç alýyorum. Seni çook seviyorum, görüp gözeten Allahým. Bu amcayý da imanlý öldür. Eyvah dolmuþ kalkýyor. Koþuyorum. Bir korna sesi... Taksi solumdan geliyor. (Yavaþlatýlmýþ çekimde) yere düþüyorum. Hayat duruyor. Hiçbir þey düþünemiyorum. Ýþ, imaj vs manasýz... Meðer ayaðým kaymýþ. Güç bela kalkýyorum. Sayýyorum: bir baþ, iki kol, iki ayak. Sonuç: olumlu. Taksi de temas etmemiþ ya þoför amcam sýrýtarak: “yaHu bizi bu kadar sevdiðini bilmiyorduk. Kendini arabanýn altýna niye atýyorsun?” diyor. Esprinin kalitesinden olacak, kalbim halen gümbür gümbür atýyor.

    Soru þu: “O an ölsem, imanlý ölebilir miydim?” Ýzmir’deki alim bir zatýn anlattýðý menkýbeyi düþünüyorum: “Firavun asi olmadan evvel, kapýsýna ALLAH ismini nakþettirdi. O isim orda durduðu müddetçe Allah Firavun’a azab etmekten hayâ etti. Peki, düþünün: kiþi kalbine ism-i celali nakþetse, hiç imansýz ölür mü?”

    Ahmet Ziyad Tarýk / Ýstanbul


radyobeyan