Tarihten Baþlýklar
Pages: 1
Ramazan Bereketi By: ehlidunya Date: 10 Kasým 2011, 21:18:58
Ramazan Bereketi "Huzur Dersleri"

Osmanlý sultanlarý, devletin kuruluþ yýllarýndan itibaren bir yandan ülkeler fethederken diðer yandan da ilmî ve kültürel faaliyetlere ehemmiyet verdiler. Bu maksatla medreseler açýlmýþ, devrin büyük âlimleri Ýstanbul'a getirilmiþ, kütüphaneler inþa edilmiþ, ilim adamlarýnýn rahatça çalýþabileceði ve ilim üreteceði bir ortam hazýrlanmýþtýr.

Osmanlý sultanlarý bunlarýn yaný sýra hem ilim dünyasýný tanýmak hem de ilim adamlarýna hürmetlerini göstermek maksadýyla huzurlarýnda ilmî toplantýlar düzenlemiþlerdir. Bu sayede ilim adamlarý ile sultanlar arasýnda güzel bir diyalog zemini oluþmuþtur. Bu zeminde ülke adýna birçok olumlu proje ortaya çýkmýþtýr. Meselâ, Fatih döneminde açýlan Sahn-ý Seman Medreselerinin kuruluþunda devrin ünlü âlimleri Molla Hüsrev ve Ali Kuþçu'nun fikirlerinden faydalanýlmýþ, medresenin ders müfredatý da Ali Kuþçu tarafýndan hazýrlanmýþtýr. Bu kurum, hem kendi asrýnda hem de sonraki asýrlarda Osmanlý eðitiminin en gözde merkezlerinden biri olmuþtur.

Derslerin tarihi geliþimi
Osmanlý'da Ramazan ayýnýn feyiz ve bereketinden istifadeyi arttýrmak maksadýyla birçok faaliyet düzenlenmekteydi. Sultanlar da bu günleri fýrsat bilerek âlimlere has programlar tertiplemiþlerdir. Osmanlý sultanlarý ile âlimler arasýndaki en ilgi çekici buluþma, Ramazan ayýnda düzenlenen 'huzur dersleri'ydi. Tarih kitaplarýmýzda yeteri kadar yer bulamasa da bu dersler, gerek muhtevasý gerekse taþýdýðý mânâ itibariyle Osmanlý kültür hayatýnýn çok önemli bir parçasýydý.

Huzur dersleri aslî hüviyetini kazandýðý 18. yüzyýlýn ikinci yarýsýna kadar, birçok merhaleden geçmiþtir. Fatih döneminden itibaren bizzat padiþahýn da katýldýðý bazý ilmî sohbetler, Sultan 4. Mehmed'in akþam ve yatsý namazlarý arasýnda Þeyhülislâm Yahya Efendi ve hocasý Vanî Mehmet Efendi'den dinlediði dersler bilinmekteyse de bunlarýn süreklilik arz ettiði söylenemez.

Huzur derslerine örnek olabilecek ilk sistemli uygulamanýn 3. Ahmed döneminde, Sadrazam Nevþehirli Damat Ýbrahim Paþa tarafýndan (1724) yapýldýðý bilinmektedir. Ýbrahim Paþa, devrin tanýnmýþ âlimlerini bazý Ramazanlarda kendi sarayýnda toplayarak onlara Kur'ân'dan bazý âyetlerin müzakereli tefsirini yaptýrýrdý. 1728 Ramazan'ýnda düzenlenen derslerden birine Sultan 3. Ahmet ile birlikte Þehzade 3. Mustafa da katýlmýþtýr. 3. Mustafa'nýn, babasý 3. Ahmed'in yanýnda bu derslere katýlmasý ve bundan etkilenerek huzur derslerini ihdas etmesi kuvvetle muhtemeldir.

Ýbrahim Paþa tarafýndan düzenlenen bu derslerin Lâle Devri'ne rast gelmesi çok mânidardýr. Tarih kitaplarýmýza göre, Lâle Devri lüks ve eðlence dönemi olup, padiþah ve devlet adamlarýnýn eski mânevî dinamizmini kaybettiði bir devir olarak bilinir. Huzur dersleri, Sultan 3. Mustafa döneminin (1757–1774) ikinci Ramazan'ýndan (28 Nisan 1759) itibaren devletin resmî programýna dâhil edilmiþ ve kendisinden sonraki sultanlar tarafýndan da devam ettirilmiþtir. Zühd ve takvasýyla tanýnan Sultan 3. Mustafa, dinî meseleler konusunda son derece hassastý. Dinî esaslara uygun olmayan bir karar verdiðini anlarsa, bundan hemen geri döner ve doðrusunu hayata geçirmek için elinden gelen gayreti sarf ederdi. Sultan 3. Mustafa'nýn sýr kâtibi tarafýndan tutulan zabýtlardan, sultanýn vakit namazýný cemaatle kýlmaya gayret ettiði ve sabah namazýný müteakiben sarayda verilen tefsir derslerine katýldýðý anlaþýlmaktadýr.

Katýlýmcýlarý
Huzur derslerinde dersi takrir eden (veren) âlime 'mukarrir', müzakereci durumunda olup dinleyen ve soru soran âlimlere de 'muhatap' denmiþtir. Bir mukarrir ve beþ muhatapla baþlayan bu derslerde, muhataplarýn sayýsý zaman içerisinde deðiþerek on beþe kadar yükselmiþtir. Sultan 3. Mustafa döneminde 1759 Ramazan'ýnda icra edilen ilk huzur dersinde; Fetva Emini Ebu Bekir Efendi mukarrir; Nebil Muhammed Efendi, Saray Hocasý Hamidî Muhammed Efendi, Þeyhülislâm Müfettiþi Ýdris Efendi, Müzellef Muhammed Efendi ve Konevî Ýsmail Efendi ise muhatap olarak yer almýþtý.

Ders heyetlerinin seçimi
Ramazan öncesinde, derslere katýlacak âlimlerin sayýlarý belirlenerek gruplandýrmalar yapýlýrdý. Her ders için ayrý bir heyet oluþturulurdu. 1775 senesi Ramazan'ý için yetmiþ âlim belirlenirken, 1767 senesi için 126 isim belirlenmiþti. Huzur derslerine katýlacak heyetin seçimini þeyhülislâmlar yapmaktaydý. Gerek mukarrir gerekse muhataplarýn seçimine son derece itina gösterilirdi. Seçilecek kimselerde liyakate, ilmî mertebe ve þahsî özelliklere dikkat edilmesi sultanlar tarafýndan gönderilen emir ve tezkirelerde önemle belirtilmiþtir. Gerek þeyhülislâm ve gerekse padiþah bu vasýflara sahip olmayan birisini mukarrir veya muhatap tayin edemez, baþkalarýnýn tavsiyesi ile de kimse tayin olunmazdý. Þeyhülislâm tarafýndan belirlenen heyet, son olarak padiþahýn tasdikine sunulurdu.

Derslerin yeri ve zamaný
Huzur derslerinin yapýlacaðý yeri padiþah tayin ederdi. Dersler uzun bir süre, Topkapý Sarayý'nda (Sepetçiler Kasrý, Sofa Köþkü, Revan Köþkü, Ýncili Köþk, Yalý Kasrý veya Sünnet Odasý gibi bölümlerde); Abdülaziz, Mehmed Reþad ve Halife Abdülmecid dönemlerinde Dolmabahçe Sarayý'nda, Sultan 2. Abdülhamid döneminde Yýldýz Sarayý'nda düzenlenmiþti.

Ramazan ayý içerisinde düzenlenen derslerin günü ve saati sultanlara göre deðiþiklik göstermiþtir. Bazen öðle–ikindi arasýnda bazen de ikindi–akþam arasýnda düzenlenen dersler genellikle iki saatte bitiriliyordu. Ramazan'ýn ilk on gününde tertiplenen derslere yalnýzca cuma günleri ara veriliyordu.

Derslerin muhtevasý
Dersler için seçilen heyet, önde mukarrir, arkada kýdem sýrasý ile muhataplar olmak üzere huzura girerdi. Heyet, padiþah ve maiyetince ayakta karþýlanýrdý. Bu davranýþ, ilmîye sýnýfý mensuplarýnýn, Osmanlý'da, baþka hiçbir ülkede görülemeyecek bir saygý ve itibara sahip olduðunu gösterir. Karþýlama töreninin ardýndan, baþta sultan olmak üzere herkes önceden belirlendiði þekliyle yerini alýrdý. Derse katýlanlar, mukarrir ve muhataplar gibi önceden özenle hazýrlanan minderlere otururlardý. Sultanlar da ders esnasýnda tahtlarýnda oturmayýp diðer dinleyiciler gibi dersleri, diz çöküp iki elini dizleri üstüne koyarak dinlerdi.

Huzur dersleri, bir saray geleneði olmasý hasebiyle son derece özenle tertip edilirdi. Özel kumaþlardan dikilmiþ minderlerin desenlerinden, rahlelerin oymalarýna, katýlýmcýlarýn bu dersler için hazýrlanmýþ elbiselerine kadar her türlü detay üzerinde titizlikle durulur ve Osmanlý medeniyetinin bütün incelikleri sergilenirdi.

Huzur dersleri tefsir edilecek âyetin mukarrir tarafýndan okunmasý ile baþlardý. Okunan âyetler önce mukarrir tarafýndan tefsir edilir, sonra muhataplar mevzuyla alâkalý fikirlerini ifade ederlerdi. Ýlmî bir sohbet ortamýnda cereyan eden derslerde, sultanýn huzurunda düzenlenmesi sebebiyle gereksiz uzatmalardan ve tartýþmalardan kaçýnýlýrdý. Derslerde katýlýmcýlarýn fikirlerini rahat bir þekilde ifade etmelerine özen gösterilirdi. 3. Selim (1789–1807) derslere iþtirak eden hocalara fikirlerini rahatça ifade etmelerini dersten önce bizzat kendisi söylemiþti. Dersler sultanýn 'kâfi' anlamýndaki iþaretinin ardýndan mukarririn duasýyla sonlandýrýlýrdý. Ders bitiminde mukarrire ve muhataplara bir miktar atiye (hediye, bahþiþ) vermek âdettendi.

Huzur dersleri genellikle Kadý Beyzavî ( ö.1285) tarafýndan yazýlan Envârü't-Tenzîl ve Esrâru't-Te'vil adlý tefsir kitabýndan yapýlýrdý. Orta hacimli, özlü bir tefsir olan Envâru't-Tenzil'in Osmanlý medreselerinde yýllarca ders kitabý olarak okutulmuþ olmasý eserin deðerini göstermektedir.

3. Mustafa döneminde icra edilen ilk derste Nisa Sûresi'nin "Ey iman edenler! Hakk'tan yana olup var gücünüzle ve bütün iþlerinizde adaleti gerçekleþtirin. Allah için þahitlik eden insanlar olun. Bu hükmünüz ve þahitliðiniz isterse bizzat kendiniz, ana ve babanýz ve yakýn akrabalarýnýz aleyhinde olsun. Ýsterse onlar zengin veya fakir bulunsun; çünkü Allah her ikisine de sizden daha yakýndýr. (...) Ýyi bilin ki Allah bütün yaptýklarýnýzdan haberdardýr." mealindeki 135. ayetinin tefsiri yapýlmýþtý.

Huzur derslerinde, 1784 yýlýna kadar Kur'ân-ý Kerîm'den belirli bir sýra takip edilmemiþti. Ancak 1785 Ramazan'ýndan itibaren Fatiha Sûresi'nden baþlamak suretiyle Kur'ân-ý Kerîm'deki sýra takip edilmiþti. Âyetlerin tefsirinin son derece geniþ yapýldýðý bilinmektedir. Meselâ; 111 âyetten oluþan Ýsrâ Sûresi'nin tefsiri 1755 Ramazan'ýnda baþlamýþ, 1778 Ramazan'ýna kadar sürmüþ; 29 ayetten oluþan Fetih Sûresi'nin tefsiri ise 1779–1784 yýllarý arasýnda tamamlanabilmiþti. Fatiha Sûresi'nin tefsiri 1785 ve 1786 Ramazan'ýnda bitirilmiþti. 1787 Ramazan'ýnda Bakara Sûresi'nin tefsirine baþlanmýþ, 1791 Ramazan'ýna kadar beþ yýl boyunca ancak otuzuncu âyete kadar müzakere edilebilmiþti. 1923 Ramazan'ýna kadar 14. cüzde yer alan Nahl Sûresi'nin 31. âyet-i kerîmesine kadar gelinebilmiþ ve bu âyetin tefsiri ile dersler nihayete ermiþtir.

Osmanlý toplumunun ileri gelenleri de, padiþahlarýn saraylarda düzenledikleri huzur derslerinden ilham alarak imkânlarý ölçüsünde bu türden dersler düzenlemiþlerdir. Konaklarda, köþklerde, evlerde hattâ kahvehanelerde benzer meclisler oluþturulmuþ ve hocalar tarafýndan fýkýh dersleri yapýlmýþtýr.

Huzur derslerinin sonuncusu, Halife Abdülmecid Efendi zamanýnda 1923 Ramazan'ýnda Dolmabahçe Sarayý'nda düzenlenlenmiþtir. Hilâfetin kaldýrýlmasý (3 Mart 1924) ile birlikte Huzur dersleri de tarihe karýþmýþtýr.

sýzýntý


radyobeyan