Peygamber (s.a.v.)in Mucizeleri By: saniyenur Date: 10 Kasým 2011, 17:21:25
3- Peygamber (s.a.v.)in Mucizeleri
2082- Enes b. Mâlik (r.a)'tan rivayet edilmiþtir:
“Peygamber (s.a.v.) su istemiþti. Bunun üzerine ona geniþ bir kap içerisinde su getirildi. Derken cemaat o kabýn içerisinden abdest almaya baþladý.
Enes der ki:
“Kalabalýðý altmýþ ile seksen kiþi kadar tahmin ettim. Suya bakýyordum. Parmaklarýnýn arasýndan su kaynýyordu.” [398]
Açýklama:
Mucize kelimesi, sözlükte; “Acz” kökünden türetilmiþ bir kelime olup aciz býrakan, güçsüz kýlan, karþý konulmaz harika olay anlamlarýna gelmektedir. Terim olarak ise; peygamberin elinde, peygamberlik davasýnda doðruluðunu ispat için Allah tarafýndan tabiat kanunlarýna aykýrý olarak yaratýlan harikulade olay olup baþkalarý tarafýndan bir benzeri getirilemez.
Mucize; bütün yaratýklarýn, melek, cin ve insanlarýn güçlerini aþmakta olup peygamberliði tasdik ve doðrulama mahiyetindedir.
Mucizenin meydana gelmesi, aklen imkansýz deðildir. Aslýnda her an insanýn çevresinde meydana gelen olaylar ve hayatýn kendisi, mucizeler kümesidir.
iki þey arasýnda sabit, deðiþmez bir nispet olarak kabul edilen tabiat kanunu bir tecrübe sonucu keþfedilir ve hüküm olarak ifade edilir. Bu hüküm, mutlak zaruri deðüdir. Çünkü ayný sebepler, daima ayný sonuçlan vermez.
Mucizenin temelinde üç temel unsur vardýr:
1- Kafirlerin yada müþriklerin istekte bulunmasý.
2- Bu kimselere karþý meydan okumanýn olmasý
3- Müminlerin imanýnýn artmasý
Bazen kafirler, peygamberden mucize getirmesini isterler. Peygamber de, onlara karþý meydan okuma mahiyetinde Allah'ýn izniyle mucize getirir. Örneðin, Semud kavmi, Hz. Salih (a.s)'dan; kayanýn içinden diþi bir deve getirmesini istemiþlerdi. Hz. Salih (a.s)'da, peygamberliðinin bir kanýtý olma mahiyetinde, onlarýn bu isteðini yerine getirmiþti. Yine Mekkeli müþrikler de, Mekkî surelerin tam 25 yerinde açýkça Hz. Peygamber (s.a.v.)'den mucize getirmesini istemiþlerdi. Kur'an'ýn, bu tür karþý çýkýþlara karþý cevabý, susturcu ve geçersizleþtirici idi.
Bazen de kafirler, peygamberden mucize istemeseler bile, peygamber, peygamberliðinin bir kanýtý olarak onlara mucize yada mucizeler göstermiþti. Örneðin, Hz. Musa (a.s)'in, elini koynuna koymasýyla elinin beyazlaþmasý, asanýn büyük bir yýlana dönüþmesi ve diðer 9 mucizesi gibi.
Bazen de Rabbani yardým ve desteklemeyle müminlerin imanýnýn artmasý ve Hz. Peygamber (s.a.v.)'in, peygamberliðini kanýtlama mahiyetinde bir çok mucize meydana getirmiþtir. Bu tür mucizeler, hadislerde geçmektedir. Bu tür rivayetler, lafzi mütevatir olmayýp manevi mütevatirdir. Inakrý küfrü gerektirmez. Zaten bu tür mucizeler, inanç esaslarý içerisinde yer almamaktadýr.
Kurtubî (ö. 671/1273)'de konu ile ilgili olarak þöyle der:
“Hz. Peygamber (s.a.v.)'in, parmaklarýndan su akýtmasý kýssa, birkaç yerde büyük topluluklarýn huzurunda meydana gelmiþ ve bu nedenle de pek çok yollardan gelmiþtir. Bu kýssayý anlatan rivayetlerin toplamý, kesin bilgiyi ve manevi tevatürü ifade etmektedir.”
Kadý Ýyâz (ö. 544/1149) ise “Þifâ”da der ki:
“Hz. Peygamber (s.a.v.)'in, parmaklarýndan su akýtmasý ve yemeði çoðaltmasý ile ilgili kýssayý; sika ve çok sayýdaki kimselerin, yine çok sayýdaki kimselerden, bunlarda çok sayýdaki kimselerden, bunlarda sahabilerden rivayet etmiþtir. Bunlar, bu kýssanýn; Hendek savaþý, Buvât gazvesi, Hudeybiye umresi, Tebük gazvesi gibi bir çok yerlerde ve müslümanlar çevreler ile askerlerin operasyonlarý sýrasýnda gerçekleþtiðini haber vemiþlerdir.”
Sahabeden hiçbiri, bu kýssayý anlatan raviye ters bir harekette bulunmamýþ ve bu kýssa kendilerine anlatýldýðýnda inkar yoluna gitmemiþlerdir. Aksine bu kýssayý görenin söylediði gibi anlatmýþlardýr. Daha öncede belirttiðimiz üzere, bu çeþit olaylarýn hepsi, Hz. Peygamber (s.a.v.)'in mucizelerinden olduðu kesinlik kazanmaktadýr.” [399]
2083- Câbir (r.a)'tan rivayet edilmiþtir:
“Ümmü Mâlik, kendisine ait kýrbadan küçük bir yað tulumunun içinde Peygamber (s.a.v.)'e yað hediye ederdi. Daha sonra bu kadýnýn oðullarý gelip ondan katýk isterlerdi, fakat evlerinde yiyecek hiçbir þey olmazdý. Ümmü Mâlik, içerisinde Peygamber (s.a.v.)'e hediye ettiði yað tulumunun yanýna gittiðinde onun içinde daima bir miktar yað bulurdu. Böylece o kabýn içindeki yað, evinin katýðýný idare edip dururdu. Nihayet Ümmü Mâlik, bir gün o yað tulumunu sýktý. Sonra da Peygamler (s.a.v.)'in yanýna geldi. Peygamber (s.a.v.), ona:
“Sen o yað tulumunu sýktýn mý?” diye sordu. Ümmü Mâlik:
“Evet, sýktým!” diye cevap verdi. Peygamber (s.a.v.):
“Eðer sen o yað tulumunu sýkmadan býraksaydýn onda daima yað mevcut olacaktý” buyurdu.[400]
2084- Câbir (r.a)'tan rivayet edilmiþtir:
“Bîr adam yiyecek istemek için Peygamber (s.a.v.)'e gelmiþti. Peygamber (s.a.v.)'de, ona yarým deve yükü arpa verdi. Bu adam, bu arpayý ölçeðe vuruncaya kadar; kendisi, hanýmý ve misafirleri bu arpadan yemeye devam ettiler. Nihayet adam, bu arpayý ölçeðe vurunca arpa tükendi ve tekrar Peygamber (s.a.v.)'e geldi. Peygamber (s.a.v.), ona:
“Eðer o arpayý ölçmemiþ olsaydýn, muhakkak ondan yemeye devam edecektiniz ve o sîzin rýzkýnýz olmaya devam edecekti” buyurdu.”
Açýklama:
Hz. Peygamber (s.a.v.)'in bereketiyle az þeyin çoðalmasý ile ilgili olaylar, çeþitli zamanlarda ve deðiþik yerlerde meydana gelmiþtir.
Bu olayý gören sahabiler, rivayet etmek suretiyle olaya tanýklýk ettiklerini göstermektedir.
Hz. Peygamber (s.a.v.), bazen az miktardaki bir suya dokunmak suretiyle suyun çoðalmasýný saðlamýþ, sahabiler de bu sudan, hem içmiþler ve hem de abdest almýþlar, bazen de az miktardaki yemeðe dokunmak yada dua etmek suretiyle yemek çoðalmýþ ve herkes karný doyuncaya kadar o yemekten yemiþler. Örneðin, Hendek savaþý sýrasýnda 1000 kiþiyi, bir küçük Ölçek arpa ve bir keçi yavrusuyla doyurmuþ, bir sefer sýrasýnda aç kalan müslümanlar yanlarýndan bir avuç dolusu kadar hurmayý getirip bir serginin üzerine koymuþlar, herkes kaplarýný getirip doldurmasýna raðmen sergi üzerindeki hurmadan hiç azalma olmamýþtýr. Bu tür olaylarýn meydana geldiði sýrada Hz. Peygamber (s.a.v.)'in yanýnda pek çok sahabi olup bu olaylarý bizzat görmüþlerdir.
2085- Muâz Ýbn Cebel (r.a)'tan rivayet edilmiþtir:
“Tebük gazasý yýlýnda Resulullah (s.a.v.)'le birlikte yola çýktýk. Resulullah (s.a.v.) sefer sýrasýnda namazlarý cem1 ederdi/birleþtirerek kýlardý.
Þöyle ki: “Öðle ile ikindiyi beraberce ve akþam ile yatsýyý beraberce kýldý. Nihayet bir gün namazý geciktirdi. Sonra çýkarak öðle ile ikindiyi birleþtirerek kýldý. Sonra çadýrýna girdi. Biraz sonra çýkarak akþam ile yatsýyý beraberce kýldý”. Sonra da:
“Sîz yarýn inþaallah Tebük pýnarýna varacaksýnýz. Siz oraya kuþluk zamaný olmadan varmayacaksýnýz. Sizden herkim o pýnarýn yanýna varýrsa ben gelinceye kadar sakýn onun suyundan hiç bir þeye dokunmasýn” buyurdu.
Derken o pýnarýn yanýna vardýk. iki kiþi pýnarýn baþýna bizden önce varmýþtý. Pýnarýn suyu, ayakkabý tasmasý gibi azar azar su akýyordu. Resulullah (s.a.v.) o iki adama:
“Bunun suyundan bir þeye dokundunuz mu?” diye sordu. Onlar:
“Evet!” diye cevâp verdiler.
Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) onlara sitem etti. Onlara Allah'ýn dilediði kadar söz söyledi. Sonra cemâat elleriyle pýnardan azar azar su aldýlar. Hattâ bir þeyin içinde su toplandý. Resulullah (s.a.v.) onun içinde ellerini ve yüzünü yýkadý. Sonra suyu pýnara iade etti. Hemen pýnar þarýl þanl su akýttý yada bol su akýttý.
Hadisin râvisi Ebû Alî, Enes b. Mâlik'in bu iki kelimeden hangisini söylediðinde þüphe etmiþtir. Nihayet insanlar sularýný aldýlar. Sonra da:
“Ey Muâz! Uzun bir hayata mazhar olman ve burasýnýn bahçelerle dolup taþdýðýný görmen yakýndýr” buyurdu. [401]
2086- Ebu Humeyd (r.a)'tan rivayet edilmiþtir:
“Biz, Resulullah (s.a.v.)'le birlikte Tebük gazasýna çýktýk. Nihayet Vâdi'l-Kurra'da bir kadýnýn bahçesine geldik. Resulullah (s.a.v.):
“Bu bahçenin hurma mahsulünü tahmin edin!” buyurdu. Biz de bahçenin hurma mahsulünü tahmin ettik. Resulullah (s.a.v.)'de bahçenin mahsulünü on vesk olarak tahmin etti. Bahçenin sahibi kadýna:
“Biz inþaallah sana geri dönünceye kadar bu bahçenin mahsulünü kaç ölçek geldiðini say!” buyurdu. Bunun üzerine biz yolumuza, devam ettik. Nihayet Tebük'e geldik. Resulullah (s.a.v.):
“Bu akþam sizin üzerinize þiddetli bir rüzgâr esecek. Sizden hiç kimse bu rüzgârýn estiði býrada ayaða kalkmasýn. Kimin devesi varsa ipini saðlam baðlasýn!” buyurdu.
Daha sonra þiddetli bir rüzgâr esti. Derken bir adam ayaða kalktý ve rüzgâr onu götürerek Tayy'ýn daðlarýna attý.
Bunun üzerine Eyle hükümdarý Ýbnü'I-Almâ'nýn elçisi Resulullah (s.a.v.)'e bir mektup getirdi. Ona bir de beyaz kaür hediye etti. Resulullah (s.a.v.)'de ona bir emanname yazdý ve bir de kaftan hediye etti. Sonra yola devam ettik. Nihayet Vadi'l-Kurra'ya geldik. Resulullah (s.a.v.) kadýna bahçesinin kaç ölçek mahsulü olduðunu sorup:
“Bahçenin mahsulü kaç vesk geldi?” diye sordu. Kadýn:
“On vesk!” diye cevâp verdi. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.):
“Ben acele ediyorum. Sizden kim dilerse benimle beraber acele gelsin. Ýsteyen kalsýn!” buyurdu. Biz de yola çýktýk. Medine'ye yaklaþtýðýmýzda: iþte Tâbe! Ýþte Uhud! Uhud öyle bir daðdýr ki, o bizi sever ve biz de onu severiz' buyurdu. Daha sonra da:.
“Doðrusu Ensar hanelerinin en lýsý, Neccar oðullarý hânesidir. Sonra Abdu'l-Eþhel oðullarý hanesi, sonra Abdui-Haris b. Hazrec oðullarý hanesi, sonra Sâide oðullarý hânesidir. Ensârýn her hanesinde hayýr vardýr” buyurdu.
Derken Sa'd b. Ubade, bize yetiþti. Ebû Useyd, ona:
“Görmedin mi, Resulullah (s.a.v.) (sýrayla) Ensâr hanelerinin hayýrlýlarýný söyledi, bizi de en sona býraktý' dedi. Bunun üzerine Sa'd b. Ubâde, Resulullah (s.a.v.)'e yetiþip ona:
“Ey Allah'ýn resulü! Ensar hanelerinin hayýrlýlarýný (sýrayla) söylemiþsin, bizi de en sona býrakmýþsýn!” dedi. Resulullah (s.a.v.):
“Hayýrlýlardan olmanýz size yetmiyor mu?” buyurdu.”
Tebük:
Hicaz bölgesinin kuzeyinde Medine ile Þam arasýnda bir yerin adýdýr. Tebük seferinde savaþ olmadý. Hicretin dokuzuncu yýlýnda yapýlmýþtýr. Bu sefer, Taif kuþatmasýndan ve Veda haccýndan önce yapýlmýþtýr. Bu gaza, Resulullah (s.a.v.)'in bizzat bulunduðu gazalarýn sonuncusudur. Tebük seferi, Bizanslýlar ile müslümanlar arasýndaki siyasî münasebetlerin üçüncü safhasýný oluþturur.[398] Buhari, Vudû' 32; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3/139, 147, 169, 175, 248.
[399] B.k.z: Kettânî, Mütevatir Hadisler, Tere. Hanifi AKIN, Karýnca Yay., Ýstanbul 2003, s. 501-502.
[400] Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3/340.
[401] Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5/229; Ýbn Huzeyme, Sahih, 966; Ýbn Hibbân, Sahih, 1591.