Diðer Yazýlar
Pages: 1
Emet r.a By: hafiza aise Date: 10 Kasým 2011, 15:33:23
Emet (r.a)

Aðustos 2008 35.SAYI

Emet (r.anha) çocuk gözleriyle görüyor Peygamber’i, çocuk kalbiyle seviyor. Oturuyor kucaðýna, peygamberlik mührüyle oynuyor. Yakýn çünkü Peygamber, gönle yakýn, yakýnlaþtýrýyor hemen.

Uzaklarda doðmak,
Ne kadar uzak olduðunu bilmediðin uzaklarda…
Hiç ayrýlamam derken ayrý kalmak,
Neden ayrýsýn bilirsin ama anlamadan…

“O hükümdarýn yanýnda kimse zulme uðramaz. Orasý doðruluk yurdudur. Umulur ki Allah sizi orada felaha ulaþtýrýr.” Müslümanlar Habeþistan yolculuðuna böyle çýkmýþlardý.
Emet (r.anha) Peygamber’in (s.a.v) övgüsüne mazhar olan Necaþi Eshame’nin ülkesinde doðmuþtu. Künyesi Ümmü Halid’di. Vatan deyince vatanýndan uzak bu topraklarý bilmiþti.
Annesinden dinlerdi Mekke’yi, ikindi rüzgârýnda salýnan hurma aðaçlarýný ve Kâbe’yi…

Nasýl bir yerdi Kâbe? En çok orayý merak ediyordu. Allah’ýn eviydi. Çok büyük olmalýydý. Allah en büyüktü çünkü. Allah’ýn evinin etrafýnda Allah’a ibadet edememiþler, buralara gelmiþlerdi. Evinden uzak olsak ne olur ki, biz O’na inanýyoruz ya O bizim kalbimizde. Her nereye gitsek bizimle gelir, dua edince bizimle konuþur, yardým istesek yardým eder. Hem yardým etmese bu uzaklarda ne yapardýk? Hem Allah’a sýðýnarak, O’na korkmadan ibadet etmek için geldik buralara. Ama Kâbe nasýl bir yer?

Artýk Medine’ye gideceklerdi. Anne ve babasýnýn dillerinden düþürmedikleri Peygamber (s.a.v) kendileriyle birlikte Habeþistan’a gelmiþ olan Ümmü Habibe (r.anha) ile evlenmiþti. Ve Ümmü Habibe (r.anha) Emet’in (r.anha) babasýný nikâh için vekil seçmiþti. Adil hükümdar Eshame muhacileri Medine’ye götürmek için iki gemi hazýrlattý, onlarý yolcu etmek için iskeleye kadar geldi. El salladý arkalarýndan. “Hepiniz benden Allah Rasulü’ne selam götürün.”

Ýþte gemideydiler. Medine’de “gemi yâraný” diyeceklerdi bu yolculara. Emet (r.anha) için ne hayret verici bir yolculuktu. Bu gemi dedikleri þey nasýl duruyordu suyun üstünde? Sularý yararak nasýl gidiyordu? Deniz ne kadar büyüktü.

Beni sever mi peygamber?

Biter mi bu deniz? Bitmez, git git bitmez. Ama bitsin, Medine’ye varalým. Kâbe’yi görecek miyim acaba? Peygamber nasýl birisi? Boyu çok uzun olmalý, göklere kadar. Beni sever mi?

“Hoþ geldiniz ey gemi yâraný, hoþ geldiniz.” Medine karþýlýyordu muhacirleri. Ýþte bitmiþti deniz, bitmiþti yol. Bitmiþti ayrýlýk. O nerede, Allah Rasulü nerede? Mekke’den ayrýlmýþ, Medine’ye kavuþmuþlardý. Sanki kendi evleriydi burasý, doðup büyüdükleri topraklar Medine topraklarýydý. Onlarý, kollarýný açmýþ bekleyen Medine topraklarýydý. Mekke ise dönecekleri günü beklerdi baðrýnda büyüttüðü çocuklarýnýn. Topraðý, havasý, suyu, hurma aðaçlarý içine gömülmüþ, kollarý düþmüþ beklerdi. Kâbe küskün beklerdi.

Birazdan Hz. Peygamber’e (s.a.v) gidecekler. Annesi en güzel elbisesini giydirmiþ Emet’e (r.anha), sarý elbisesini.

Beni sever mi peygamber? Annemle babam “Bizleri sever” demiþlerdi. Memleketimizde üzülüyoruz diye bizi uzaklara yolcu etmiþ. Bizi severmiþ de biz üzülünce bizden çok üzülürmüþ. Beni hiç görmedi ama beni de sever mi?

Ýþte onunlaydýlar. Boyu göklere kadar uzun deðil, ama ne güzel bakýyor, ne güzel gülüyor. Emet (r.a) çocuk gözleriyle görüyor Peygamber’i, çocuk kalbiyle seviyor. Oturuyor kucaðýna, peygamberlik mührüyle oynuyor. Yakýn çünkü Peygamber, gönle yakýn, yakýnlaþtýrýyor hemen.

Babasý Halid bin Said (r.a) sýkýlýyor durumdan ve kýzýný almak istiyor. “Býrak, onu engelleme, oynasýn” diyor Allah Rasulü (s.a.v). Sarý elbisesini gösteriyor, “seneh seneh” diyor. Ne güzel. Habeþ lisanýyla “güzel” diyor çocuða. Gülüyor Emet, Peygamber’e (s.a.v); biraz mahcup, biraz muzip, çocukça bir güzellikle gülüyor. Kim bilir belki büyümese hiç çýkarmayacaktý o elbiseyi üzerinden.

Medine günleri böylece baþlamýþtý. Halid bin Said (r.a) Allah Rasulü’nün (s.a.v) katibi olmuþtu. Arkadaþlarý vardý Emet’in. Ona hurma verirlerdi. Bu hurma ne kadar güzeldi, ne kadar tatlýydý. O da onlara denizi anlatýrdý. Ne kadar büyüktü, ne kadar maviydi. Yarým yamalak Arapçasýyla anlatýrdý. Hiç bitmeyecek sanmýþtý, ama bir ara uyumuþ uyanýnca deniz bitmiþti.

“Emet, seneh seneh, bu sana yakýþtý”

Bir gün Allah Rasulü’ne hediye olarak kumaþ ve elbiseler geldi. Onlarýn içinde nakýþlý küçük bir elbise vardý. Bunu kime verelim diye sordu arkadaþlarýna. Herkes susuyordu.      “Bana Emet’i getirin.” Getirdiler. Peygamber (s.a.v) kendi elleriyle Emet’in üstüne örttü elbiseyi. Sarý yeþil nakýþlarý göstererek “Emet, seneh seneh, bu sana yakýþtý” dedi. Sonra üç kere “onu sýrtýnda eskit” diye duada bulundu.
Koþarak annesine geldi, elbiseyi gösterdi. Onun hediyesiydi ve ne kadar güzeldi.
Ne kadar çok seviyor beni, herkesten çok. Bana hediye verdi, dua etti.
Beni çok seviyor.
Ben de O’nu çok seviyorum…

O günler nasýldýr Emet’in (r.a) anýlarýnda? Habeþistan nasýldýr gözlerinde? Medine nasýl? Mekke nasýl görünür o çocuk gözlere uzaklardan, Peygamber nasýl görünür bilinmez. Bilinmez yolculuðu nasýl geçmiþtir? Görmediði, bilmediði Mekke’yi özler mi? Bilinmeyene deðil midir zaten özlem; bilmeye dair deðil mi, yakîn olarak bilmeye? Bir bilinen vardýr ki o günlere dair Emet (r.anha) çocukluk anýlarýnda güzel bir peygamber yaþatýr. Güzel gören, güzel gülen bir peygamber. Çocuðu çocuk kalbiyle seven, çocuða çocuksu gözlerle bakan bir peygamber…

Elvida ÜNLÜ


radyobeyan