Seyyidet Nefise By: armi Date: 15 Temmuz 2009, 13:31:08
Dünyâya düþkün olmamasý, haramlardan çok sakýnmasý, kerem ve cömertliði ile meþhûr haným velîlerden. Ýsmi, Nefîse binti Hasan olup, hazret-i Ali'nin dördüncü göbekte torunudur. Tâhire ve Kerîmet-üt-dâreyn lakablarý vardýr. 762 (H.145) senesinde Mekke-i mükerremede doðdu. Annesi, Lübâne binti Abdullah bin Abbâs bin Abdülmuttalib'dir. 823 (H.208)de Kâhire'de vefât etti. ÖnceMedîne-i münevverede yerleþti. Seyyidet Nefîse, Ýmâm-ý Ca'fer-i Sâdýk'ýn oðlu Ýshâk-ý Mu'temen ile evlendi. Bu evlilikten Kâsým ve Ümmü Gülsüm isminde iki çocuklarý oldu.
Tefsîr, hadîs ve baþka ilimlerde âlim idi. Halk onun büyüklüðünü kabûl ederdi. Seyyidet Nefîse ümmî olmasýna raðmen çok hadîs-i þerîf öðrenmiþti. Kur'ân-ý kerîmi ezbere bilirdi. Çok kerâmetleri görüldü. Kabr-i þerîfi, zamanýmýza kadar ziyâret olunmakta ve istifâde edilmektedir.
Seyyidet Nefîse, otuz defa hacca gitti. Gündüzleri oruç tutar, geceleri ibâdetle geçirirdi ve üç günde bir yemek yerdi. Efendisinden ayrý hiçbir þey yemezdi.
Seyyidet Nefîse'nin, zamânýndan günümüze kadar Mýsýr'da bulunanlar ve bütün müminler için bereket olduðunu, Ýslâm âlimleri buyurmuþlardýr. Kendini, günahý çok ve duâ etmeðe yüzü yok bilerek, "Hastam iyi olursa veya þu iþim hâsýl olursa, sevâbý Seyyidet Nefîse hazretlerine olmak üzere, Allah rýzâsý için üç Yâsîn okumak veya bir koyun kesmek nezrim, adaðým olsun." deyince, bu dileðin kabûl olduðu çok tecrübe edilmiþtir. Burada, Allahü teâlânýn rýzâsý için Kur'ân-ý kerîm okunup veya koyun kesip, sevâbý hazret-i Seyyidet Nefîse'ye baðýþlanmakta, onun þefâati ile, Allahü teâlâ hastaya þifâ vermekte, kazâyý, belâyý gidermekte, duâyý kabûl etmektedir.
Zevci ve evlâdý ile berâber, Mýsýr'a yerleþmek için Medîne-i münevvereden ayrýldýlar. Gelmekte olduðunu haber alan halk yollara dökülüp, kendilerine çok hürmet gösterdi. Herkes onlarý, kendi evlerinde misâfir etmek istiyordu. Abdullah-ý Cessâs adýnda velî bir zâtýn kullanýlmayan boþ bir evi vardý. Oraya yerleþtiler. Herkes, bereketlenmek ve kýymetli sözlerinden istifâde etmek için Mýsýr'ýn her tarafýndan ziyâretine gelirlerdi. Ziyâretine gelenlerin sayýsý haddi aþýnca, onlarla meþgûl olmanýn, her an Allahü teâlâya ibâdet etmesine mâni olabileceðini düþündü. Tekrar memleketi olan Hicaz'a dönmeye karar verdi. Herkes çok üzülüp yalvardýlar ise de kabûl etmedi. Nihâyet bu durumu, Mýsýr emîri Sýrrý bin Hakem'e arzettiler. Mýsýr emîri bu haber üzerine, doðruca Seyyidet Nefîse'nin yanýna gelip, Mýsýr'dan ayrýlmak istemesinin hikmetini sordu. Seyyidet Nefîse cevâbýnda "Mýsýr'da ikâmet etmek istiyorum. Lâkin ziyâretçilerim çok fazladýr. Ben zaîf bir kimseyim. Evimiz de dardýr. Ayrýca gelen ziyâretçilerle meþgûl olmak mecbûriyetinde kalmam, her an Allahü teâlâya ibâdet yapmama mâni oluyor." diye cevap verdi. Bunlarý dinleyen Mýsýr emîri;"Falan yerde, þahsýma âit geniþ bir evim vardýr. Onu size hediye ettim. Lütfen kabûl ediniz." dedi. Seyyidet Nefîse bunu kabûl edince, Mýsýr emîri çok sevindi. Seyyidet Nefîse; "Haftada sâdece Çarþamba ve Cumartesi günleri ziyâretime gelsinler. O iki gün onlarla meþgûl olurum. Diðer günlerde hep ibâdet yapmak istiyorum." buyurdu.
Rivâyet edilir ki, Seyyidet Nefîse zamanýnda Mýsýr'da, dört tâne kýz çocuðundan baþka kimsesi bulunmayan ihtiyar bir kadýn vardý. Bunlar iplik eðirirler, her Cumâ günü ihtiyar kadýn ipliði pazara götürüp, yirmi dirheme satardý. On dirheme, iplik yapmak için pamuk, kalan on dirhem ile de yiyecek bir þeyler satýn alýr, gelecek Cumâya kadar bunlarla idâre ederlerdi. Yine bir Cumâ günü, ihtiyar kadýn bir hafta müddetince eðirdikleri ipliði, kýrmýzý bir beze sarýp, çarþýda satmak için yola çýktý. Bohçayý baþýnda taþýyordu. Yolda giderken büyük bir kartal gelip, ipliklerin bulunduðu bohçayý kaparak kaçtý. Kadýncaðýz düþüp bayýldý. Kendine geldiðinde olanlarý hatýrlayýp aðlamaya baþladý. Baþýna toplananlara hâlini anlatýp; "Bir hafta boyunca çocuklarým nafakasýz ne yaparlar?" diye sýzlandý. Oradakiler kendisine; "Falan yerde Seyyidet Nefîse isminde velî bir haným vardýr. Hâlini ona arzet, bakalým ne diyecek?" dediler. Kadýn gelip Seyyidet Nefîse'ye durumu anlattý, o da ellerini açýp duâ etti. Kadýna da; "Sen þimdi evine git. Allahü teâlâ her þeye kâdirdir." buyurdu. Kadýncaðýz evine gitti. Bir müddet sonra Seyyidet Nefîse'ye bâzý kimseler gelerek; "Biz deniz yolculuðunda idik. Gemimiz bir ara su almaya baþladý. Ne yaptýysak su giren yeri kapatamadýk. Sizi vesile ederek Allahü teâlâya duâ edip bizleri o sýkýntýdan kurtarmasýný istedik. O sýrada büyük bir kartal göründü. Pençesinde kýrmýzý bir bohça vardý. Gemimizin üzerine gelince, bohçayý býrakýp gitti. Bohçayý açtýk. Ýçinde çok miktarda iplik vardý. Bunlarla gemimize su sýzan yeri iyice kapadýk. Bundan sonra selâmetle memleketimize geldik. Bu hâlimize þükür için, size hediye olarak beþ yüz dirhem getirdik, lütfen kabûl ediniz." deyip gittiler. Seyyidet Nefîse, Allahü teâlâya þükredip aðladý. Sonra o ihtiyar kadýný yanýna istedi. Kadýn gelince ona; "Kartalýn kaptýðý iplikleri kaça satacaktýn?" dedi. Kadýn; "Yirmi dirheme." deyince, Seyyidet Nefîse ona beþ yüz dirhemi verip hâdiseyi anlattý ve; "Allahü teâlâ senin her dirhemine 25 kat ihsân etti." buyurdu.
: Seyyidet Nefise By: armi Date: 15 Temmuz 2009, 13:32:00
Hýristiyan bir kadýnýn, genç bir oðlu vardý. Bu genç, bir sefere çýktý ve yolda, esir düþtü. Annesi kiliselere gidip çok araþtýrdý ise de, oðlundan bir haber alamadý. Bir gün kocasýna, "Bu þehirde Seyyidet Nefîse isminde, duâsý makbûl bir haným varmýþ, ona git. Belki çocuðumuzun bulunmasý için duâ eder. Eðer onun duâsý hürmetine oðlumuz bulunursa, ben de o hanýmýn dînini, Ýslâmiyeti kabûl edeceðim." dedi. Kocasý gelip, Seyyidet Nefîse'yi buldu ve durumlarýný anlattý. O da duâ etti. Adam eve gelip hanýmýna; "Oðlumuzun bulunmasý için duâ etti." dedi. Gece olunca evlerinin kapýsý çalýndý. Kadýn kalkýp kapýyý açýnca, oðluyla yüz yüze geldi. Kadýn hem hayret etti, hem de çok sevinip, nasýl geldiðini sordu. Genç; "Nasýl geldiðimi ben de bilmiyorum. Ancak, beni baðladýklarý zincirin üzerinde bir el gördüm ve; "Bunu salýn. Buna Seyyidet Nefîse þefâat etmiþtir" diye bir ses duydum. Zincirlerim çözüldü ve birden kendimi burada buldum." diye anlattý. Gencin anlattýklarýný dinliyen annesi hemen müslüman oldu.
Zâlim bir kimse, eziyet etmek için bir adamý çaðýrttý. O adam Seyyidet Nefîse'ye gidip, yardým istedi. Kurtulmasý için duâ ettikten sonra; "Gidiniz. Allahü teâlâ seni zâlimlerin gözünden saklar." buyurdu. Adamcaðýz, zâlim kimsenin adamlarý ile berâber, onun huzûruna vardýlar. Zâlim, "O kimse nerededir?" diye sordu. "Huzûrunuzda duruyor." dediler. "Benimle alay mý ediyorsunuz? Ben onu göremiyorum" dedi. Adamlarý; "Bu adam buraya gelmeden önce Seyyidet Nefîse'nin yanýna gidip duâ istedi ve duâ aldý. "Gidiniz Allahü teâlâ seni zâlimlerin gözlerinden saklar" buyurdu." dediler. Zâlim kimse bunlarý duyunca, demek ben zâlimim, dedi. Yaptýðý iþlere çok piþman oldu. Baþýný eðip tövbe ve istigfâr etti. Sonra baþýný kaldýrdýðýnda, o kimseyi karþýsýnda gördü. Yanýna çaðýrýp ona sarýldý. Kendisine kýymetli elbiseler ile baþka hediyeler verip yolcu etti. Sonradan da Seyyidet Nefîse'ye yüz bin dirhem gönderip; "Bu, Allahü teâlâya tövbe etmesine vesîle olduðunuz kulun þükrân borcudur." dedi. O da bu paranýn hepsini fakirlere daðýttý.
Ýmâm-ý Þâfiî ve baþka âlimler, kendisini perde arkasýndan ziyâret eder ve sohbetlerinden istifâde ederlerdi.
Seyyidet Nefîse hazretlerinin kardeþi Yahya'nýn, Zeyneb isminde bir kýzý vardý. Bu kýz dâimâ, halasý Seyyidet Nefîse'nin hizmetinde bulunurdu. Þöyle anlatýyor: "Kýrk sene hizmetinde bulundum. Lâkin bir defa uyuduðunu ve bir defa yemek yediðini görmedim. Bir gün kendisine; "Halacýðým! Nefsine çok zorluk veriyorsun." dedim. Bana; "Ben nefsime çok zorluk vermiyorum. Nefs çok zorluk çeker, beden çok ibâdet ederse, kurtulmak ümidi çoðalýr." buyurdu.
Evinin önünde, kendisi için bir kabir kazmýþtý.Kabre iner, orada namaz kýlardý. Bu yerde altý bin hatim okumuþtu. Vefâtý yaklaþtýðý sýrada oruçlu idi. Hastalýðý aðýrlaþýnca kendisine, orucunu bozabileceklerini söylediklerinde, onlara; "Siz ne diyorsunuz? Ben otuz senedir oruçlu olarak vefât etmem için duâ ediyorum." buyurdu. En'âm sûresini okumaya baþladý. "Düþünen ve hakký kabûl edenlere, Rableri katýnda Cennet vardýr." (En'âm sûresi:127) meâlindeki âyet-i kerîmeye gelince vefât etti. Cenâzesi çok kalabalýk oldu. Þehirli-köylü, büyük-küçük toplanýp aðladýlar ve kendi eliyle kazdýðý kabrine defnettiler. Derb-üs-Sibâ denilen yerde medfundur. Kabri üzerinde bir nûr ve heybet vardýr. Her taraftan ziyâretine gelinir. Ýmâm-ý Þa'rânî hazretleri, "Ehl-i beyt içinde tasarrufu en fazla olaný, Seyyidet Nefîse'dir" buyurdu.
Zevci, cenâzesini Medîne'ye götürmek istedi ise de, halk çok ýsrâr edip vazgeçmesini istediler. Nitekim rüyâda Peygamber efendimizi görüp, kendisine; "Mýsýrlýlarý kýrma. Nefîse'nin bereketi ile ora halkýna rahmet iner." buyurunca, cenâzeyi nakletmekten vazgeçti.
VALLAHÝ ONUN DÎNÝ HAKTIR
Seyyidet Nefîse'nin, yahudî bir kadýn komþusunun, bir kötürüm kýzý vardý. Annesi hamama gitmek istedi. Kýzý da onunla gitmek arzu edince annesi; "Olmaz, sen evde yalnýz otur." dedi. Çocuk; "Bâri sen gelinceye kadar komþumuzun yanýnda kalayým." dedi. Kadýn, Seyyidet Nefîse'ye gelip çocuðunun arzusunu bildirince o da izin verdi. Kadýn çocuðunu getirip gösterilen bir odaya býraktý ve kendisi de hamama gitti. Kötürüm kýz otururken Seyyidet Nefîse diðer tarafta abdest alýyordu ve abdest suyu kötürüm kýzýn yanýndan akýyordu. Allahü teâlânýn hikmeti, o kýzýn aklýna, yanýndan akýp giden abdest suyundan biraz alýp ayaklarýna sürmek geldi ve düþündüðünü yaptý.
Hemen sýhhate kavuþtu. Sanki hiç hasta deðilmiþ gibi ayaða kalkýp yürümeye baþladý. Seyyidet Nefîse olanlardan habersiz, öbür tarafta namaz kýlýyordu. Kýz, dýþardan gelen seslerden, annesinin hamamdan geldiðini anlayýnca, hemen evlerinin kapýsýna gidip kapýyý çaldý. Annesi kapýya gelip kim olduðunu sorunca; "Senin kýzýným." dedi. Hemen kapýyý açýp, kýzýný sapa-saðlam karþýsýnda görünce; "Nasýl oldu da iyileþtin? Anlat!" dedi. Kýz olanlarý anlatýnca, kadýn hüngür hüngür aðlayýp; "Vallahi bizim dînimiz bâtýldýr. Onun dîni haktýr." dedi. Hemen gidip, Seyyidet Nefîse'nin elini öptü. Ayaklarýna kapandý. Kelime-i þehâdet getirip müslüman oldu. Seyyidet Nefîse de bu hâle sevinip, bu ihsânýndan dolayý Allahü teâlâya hamd ve þükretti. Sonra kadýn evine gitti. Kýzýn babasýnýn ismi Eyyûb olup, kavminin ileri gelenlerinden idi. Akþam eve gelip kýzýnýn saðlam hâlini görünce, sevincinden aklý gidecek gibi oldu. Hanýmý hâdiseyi ve müslüman olduðunu anlatýnca, kendisinden geçer gibi oldu ve; "Yâ Rabbî! Sen dilediðine hidâyet verirsin. Vallahi, Ýslâm dîni haktýr. Bizim þimdiye kadar bulunduðumuz din bâtýldýr." dedi. Sonra Seyyidet Nefîse'nin hânesine gelip, yüzünü gözünü kapýnýn eþiðine sürdü ve Kelime-i þehâdet getirip müslüman oldu. Kýzýn iyileþmesi ve annesinin, babasýnýn müslüman olmalarý hâdisesi, kýsa zamanda her tarafa yayýldý ve komþu yahudilerden birçoðu îmân etti.
KARTAL VE BOHÇA
Seyyidet Nefîse ki, bir evliyâ hâtundur,
Aliyyül Mürtezâ’nýn, dördüncü torunudur.
Hak teâlâ indinde, çok makbûldü duâsý,
Meþhûrdu zühdü ile, ibâdeti, takvâsý.
Ümmî idi ve lâkin, Ýslâm ilimlerinde,
Âlim olup, bilgisi, pek çoktu her birinde.
O devirde bir kadýn, vardý fakir, ihtiyar,
Dört kýzýyla, bir evde, otururlardý bunlar.
Bu kýzlar hafta boyu, iplik eðirirlerdi,
Anneleri pazarda, satýp geçinirlerdi.
Yine bir gün bu hâtun, ipleri aldý evden,
Satmak için çarþýya, giderken sabah erken,
Bohçasý da baþýnda, gidiyorken pazara,
Bir kartal onu kapýp, kaçýrdý uzaklara.
Bütün sermâyeleri, o bohçadaydý zâten.
Bayýlýp düþtü yere, kadýn üzüntüsünden.
Kendine geldiðinde, gördü ki çok insanlar,
Etrafýna toplanmýþ, soruyor: “N’oldu, ne var?”
Anlattý hâdiseyi, dediler ki: “Ey hâtun,
Ne için üzülürsün, ne kýymeti var bunun?”
Dedi: “Onu satarak, geçinirdik hepimiz,
Onu da kuþ kaçýrdý, ne yaparýz þimdi biz?”
Dediler ki: “Ey hâtun, bak Seyyidet Nefîse,
Vardýr ki, git derdini, ona söyle ne ise.
Ricâ et, duâ etsin, o sana bu iþ için,
Onun duâsý ile, hâllolur elbet iþin.”
O hâtun geldi hemen, Seyyidet Nefîse’ye,
Yalvarýp ricâ etti: “Bana duâ et” diye.
Buyurdu ki: “Ey hâtun, edeyim pekâlâ,
Elbette ki her þeye, kâdirdir Hak teâlâ
Her mahlûkun rýzkýna, kefildir cenâb-ý Hak,
Sen rýzký hiç düþünme, O gönderir muhakkak.
Sen þimdi müsterih ol, râhatça evine git,
O, rezzâk-ý âlemdir, O’ndan hiç kesme ümit.”
Az sonra birileri, gelerek Seyyide’ye,
Dediler: “Üç gün önce, binmiþtik bir gemiye.
Ve lâkin su almaða, baþlayýnca gemimiz,
Batma tehlikesiyle, karþýlaþtýk hepimiz.
Sizi vesîle edip, duâ ettik Allah'a,
Çok þükür bu duâmýz, bitmemiþti ki daha,
Bir kartal, hýzla indi, geminin üzerine,
Aðzýndaki bohçayý býrakýp gitti yine.
Onu açýp gördük ki, iplik dolu hep içi,
O iplerle baðlayýp, hâllettik hemen iþi.
Duânýzla kurtulduk, hamd olsun Rabbimize,
Þu beþ yüz dirhem dahî, hîbedir bizden size.
Gerçi Hak teâlâdýr, bunlarý yaptýran hep,
Ve lâkin bu iþ için, O sizi kýldý sebep.”
Gözleri yaþararak, aldý onu eline,
O ihtiyar hâtunu, dâvet etti evine.
Gelince kendisine, buyurdu ki: “Ey hâtun,
O ipleri pazarda, sen kaça satýyordun?”
Yirmi dirhem deyince, buyurdu ki: “Pekâlâ,
Bak sana daha fazla, gönderdi Hak teâlâ.
O Allah ki kefildir, rýzkýna mahlûkatýn,
Rýzýk için boþ yere, kendini üzme sakýn.”
ALLAHÜ TEÂLÂ ONA RAHMET EYLESÝN
Bir zaman Ýmâm-ý Þâfiî hazretleri hastalandý. Talebelerinden birisini Seyyidet Nefîse'ye gönderip, hasta olduðunu, þifâ bulmasý için Allahü teâlâya duâ etmesini istedi. O talebe gelip Seyyidet Nefîse'ye durumu arzetti. O da duâ etti. Talebe henüz hocasýnýn yanýna dönmeden Ýmâm-ý Þâfiî iyileþti. Baþka bir zaman Ýmâm-ý Þâfiî yine hastalandý. Yine bir talebesini, duâ için Seyyidet Nefîse'ye gönderdi. Seyyidet Nefîse; "Allahü teâlâ ona çok rahmet eylesin." buyurdu. Talebe gelip bunu hocasýna arzedince Ýmâm-ý Þâfiî, hastalýðýnýn vefât hastalýðý olduðunu anladý, vasiyetini yaptý. Cenâzesinde Seyyidet Nefîse'nin bulunmasýný da vasiyet etti. Ýmâm-ý Þâfiî vefât ettiðinde, Seyyidet Nefîse çok tâkatsýz olduðu için gelemedi. Cenâzeyi Seyyidet Nefîse'nin bulunduðu yere getirdiler. Cemâatin en gerisinde durup, cenâze namazýnda imâma uydu. Namazdan sonra; "Allahü teâlâ, Ýmâm-ý Þâfiî'nin ve onun namazýnda bulunan Seyyidet Nefîse'nin hatýrý için, cenâze namazýnda bulunan bütün kimseleri affetti." diyen bir ses duyuldu.
1) Meþâhir-ün-Nisâ; c.2, s.267
2) Nûr-ul-Ebsâr; s.188
3) Tabakât-ül-Kübrâ; c.1, s.256
4) Tam Ýlmihâl Seâdet-i Ebediyye; (49. Baský) s.1143
5) Þezerât-üz-Zeheb; c.2, s.21
6) El-A'lâm; c.8, s.44
7) Vefeyât-ül-A'yân; c.5, s.423
8- Ýslâm ÂlimleriAnsiklopedisi; c.3, s.297
Ynt: Seyyidet Nefise By: saniyenur Date: 10 Aðustos 2011, 00:31:18
Ne kadar mübarek insanlar var.Bu derece kolay elde edilmiyor tabi. oruçsuz bir gün geçirmemiþ, uyku nedir bilmemiþ, gerçekten nefse çok aðýr gelen þeyler bunlar.
Paylaþým çok güzel, Rabbim razý olsun.
radyobeyan