Diðer Yazýlar
Pages: 1
Arnavutluk By: reyyan Date: 05 Kasým 2011, 21:00:14
Arnavutluk


Temmuz 2005 - 79.sayý

Ahmet MÝROÐLU
kaleme aldý, DÝÐER YAZILAR bölümünde yayýnlandý.


Bunu benden duyunuz, ben ki evet, Arnavud'um ...
Baþka bir þey diyemem... iþte periþan yurdum.

Mehmet Akif Ersoy


Yüzde 80'i müslüman Batý ülkesi


Arnavutluk, Balkan ülkelerinin en küçüðüdür. Küçük, fakat stratejik açýdan önemli bir ülkedir. Ayný zamanda müslümanlarýn nüfusun neredeyse tamamýna yakýnýný oluþturduklarý tek Balkan ülkesidir. Müslüman nüfusun da yüzde 75-80'i Sünnî, kalaný Alevî-Bektaþî'dir. Arnavutluk Bektaþîleri ne yazýk ki Ýslâm'dan uzak bir yaþantý içindedirler.

Ülke yüzeyinin üçte biri ormanlarla kaplýdýr. Bu yüzden olsa gerek, topraklarýnýn ancak yüzde 17'sinde ziraat yapýlabilmekte; buðday, mýsýr, tütün, patates, þeker pancarý, zeytin, turunçgiller, incir, elma, kiraz, þeftali, armut, kestane yetiþtirilmektedir. Hayvancýlýk da ekonominin mühim kalemlerindendir. Linyitin yaný sýra, kendi ihtiyacýna yeten ve biraz da satabildiði petrol ve dünya ticaretinde söz sahibi olduðu krom ile nikel, bakýr, demir, kükürt, çinko, kurþun, boksit ve doðalgaz yeraltý zenginlikleri arasýndadýr. Enerji üretimi ihracat yapacak kadar geliþmiþtir. Metalurji , demir-çelik, kimya, ayakkabýcýlýk, gýda, kereste, dokuma ve deri sanayi kollarý faaliyettedir.

Yüzyýllardýr Adriyatik kýyýsýnda dýþ saldýrýlara karþý koyarak millet olma niteliðini günümüze kadar sürdüren Arnavutlarýn kökeni, M.Ö. 627-600 yýllarýnda Tuna ve Sova nehirleriyle Venedik arasýnda yaþayan Hint-Avrupa asýllý Ýlliryalýlar'a dayandýrýlmaktadýr. Arnavutlar, Yunanlýlar ile birlikte en eski Balkan milleti kabul edilmektedirler. Yedinci yüzyýldan itibaren Yunan kültürüyle tanýþan Ýlliryalýlar , dillerini ve etnik kimliklerini korumayý baþarmýþlardýr.

M.Ö. 167'de Balkan Yarýmadasý'ný ele geçiren Romalýlar burayý Ýllirya eyaleti olarak imparatorluða baðladýlar. Sonraki dönemlerde Arnavutluk çeþitli devletlerin iþgali altýnda kalmýþ, yedinci yüzyýlda Slavlarca, dokuzuncu-onuncu yüzyýllarda Bulgar imparatorluðunca, ondördüncü yüzyýlýn ortalarýna doðru tekrar Slavlarca iþgal ve etki altýna alýnmýþtýr.

Arnavutluk 732'de Ýstanbul Fener Rum Patrikhanesi'ne baðlanmýþtý. 1054'te Roma ile Bizans arasýnda paylaþýldý. Bu bölüþme neticesinde kuzeyinde Katoliklik, geri kalan kesimlerinde ise Ortodoksluk hakimiyet kurmuþ oldu.

Ýslâm'la maceralý tanýþma

Arnavutlarýn müslümanlarla ilk karþýlaþmalarý (1337) tarihin garip tecellilerinden birisidir. O tarihte Aydýn beyi olan Umur Bey, Arnavut daðlýlarýn isyanýný bastýrmak için destek isteyen Bizanslýlara yardým etmiþti. Daha sonra iç çekiþmeler sýrasýnda kendisinden yardým talep eden bazý Arnavutlara, Osmanlý Sultaný Birinci Murad destek verdi. Venedikliler Osmanlý yardýmýnýn iki ülke ve millet arasýnda dostane münasebetlere dönüþmesinden çekinerek, daha etkili siyasi roller üstlenmek istediler. Arnavutluk üzerinde hakimiyet tesisine yönelik bu Osmanlý-Venedik rekabeti uzun yýllar devam etti. Fakat geliþmeler, Yýldýrým Bayezid Han zamanýnda ve timar sistemi sayesinde Arnavutluk beylerinin neredeyse tamamýnýn Osmanlý saflarýna geçmesiyle sonuçlandý. Arnavutlar, Yýldýrým ile Timur arasýndaki Ankara Savaþý'na (1402) Osmanlý ordusu saflarýnda katýldýlar. Osmanlýlarýn yenilgisi üzerine birçok Arnavut beyi Venedik hakimiyetini tanýmayý tercih etti.

Birtakým olaylardan sonra Osmanlýlar Venediklileri yenerek Arnavutluk'un tamamýný ele geçirmiþ ve Arvanid-ili (Arnavut-ili) adýyla tanýnacak sancaðý kurmuþlardýr ( 1415-1417 ). Osmanlý yönetimi hýristiyan Arnavut ailelere timar vermiþti. Arnavutlardan Ýslâmiyeti ilk kabul edenler de bu timar sahibi beylerdi. Timar uygulamasý halk kesiminin de memnuniyetine sebep olmuþtur. Zira derebeylerin (toprak aðalarýnýn) zulmünden kurtulmuþlardý. Bu dönemde Türk nüfus sadece askeri ve dinî personelden meydana geliyordu.

Arnavutluk'ta Ýkinci Murad döneminde Osmanlý idaresi güçlenmesine raðmen zaman zaman isyan hareketleri de meydana geldi. Bu isyanlar neticesinde Arnavutluk'un kuzey kesimi bir süre Osmanlý idaresi dýþýnda kalmý þtýr. Ýsyanlar Fatih Sultan Mehmed zamanýna kadar sürmüþtür.

Fatih zamanýnda Konya yöresinden ve Kocacýk Yörükleri'nden getirilen nüfusun fethedilen Arnavutluk topraklarýna yerleþtirilmesi, buna karþýlýk Arnavutluk'tan getirilen bazý ailelerin de Trabzon'da iskân edilmesi kayda deðer geliþmelerden birisidir. Uygulama kýsa sürede meyvesini vermiþ, bu sayede Arnavutluk ahalisi Ýslâm'a ýsýnmýþ, ihtidalar artmý þ, Fatih tarafýndan kurulan þehirler kýsa sürede müslümanlarýn merkezi haline gelmiþti. Ýslâmiyet genelde yüksek tabakadan ailelerce benimseniyordu. Bu dönemde sadece birkaç hýristiyan timar sahibi kalmýþtý.

Arnavutluk'un tamamýyla fethi ancak 1571'de gerçekleþtirilebilmiþtir. Onaltýncý yüzyýlýn sonuna kadar süren bu tam Osmanlý hakimiyeti altýndaki dönemde Arnavutluk barýþ ve refah içinde bulunmuþtur.

Arnavutlar'ýn Rumeli'deki ikinci önemli iskânlarý onyedi ve onsekizinci yüzyýllarda vuku buldu. Sýrplarýn Ýpek, Kalkandelen ve Kosova vadilerini terk etmeleri üzerine Arnavutlar buralara yerleþtirildiler (1690).

Ve yine Arnavutlar devletin çeþitli kademelerinde yüzyýllarca hizmet vermiþlerdir. Mesela Gedik Ahmed , Koca Davud , Dukakinzade Ahmed , Lütfi, Kara Ahmed , Koca Sinan, Nasuh, Kara Murad , Tarhuncu Ahmed paþalarýn da bulunduðu en az 32 sadrazamýn Arnavut asýllý olduðu bilinmektedir. Kapýkulu askerlerinin çoðunluðu da Arnavut'tu.

Arnavutlar Osmanlý yönetimi sýrasýnda genelde Ýslâm'ý kabullenmeye zorlanmamýþlardýr. Ne var ki, onyedinci yüzyýlda bu noktada aksi bir takým geliþmeler meydana gelmi þtir. Bu dönemde Katolik Arnavutlarla Sýrplarýn Venediklilerle ve Avusturyalýlarla iþbirliði yapmalarý Osmanlý devletini harekete geçirmiþtir. Devletin aldýðý tedbirler bazý bölgelerde Katolik halký, ya göç etmeye veya Ýslâm'a girmeye zorlamýþtýr. Maalesef bu insanlar Ýslâm'ý gönül rýzasýyla benimsemedikleri için Laramanë (alaca inançlý) olarak anýlmalarýna sebep olmuþtur. Ýkinci zorlama hareket Buþetliler ve Tepedelenli Ali Paþa tarafýndan yönlendirilmi þtir. Özellikle Bektaþî olan Tepedelenli'nin birçok köye zorla Ýslâm'ý benimsettiði ve onun zamanýnda bu tarikatýn Arnavutluk'ta büyük geliþme gösterdiði iddia edilmektedir.

Ýslâm medeniyetinin Batý'daki temsilcisi


Yaklaþýk altý yüzyýl boyunca Osmanlý idaresinde kalan Arnavutluk, hiç þüphesiz müslüman Osmanlý kültür ve medeniyetinin Balkanlar'daki temsilcilerinden birisidir. Anadolu'dan Rumeli'ye kavimlerin ve inançlarýn kaynaþtýðý geniþ coðrafya hakkýnda bize birinci derecede kaynaklýk eden Evliya Çelebi Seyahatnamesi, Arnavutluk'un onyedinci yüzyýldaki siyasî, sosyal, iktisadî yapýsýyla ilgili önemli bilgiler taþýmaktadýr. Seyahatname'nin Arnavutluk'la ilgili bölümleri dikkatle okunduðunda, onyedinci yüzyýlda Arnavutluk ile Anadolu arasýnda sosyo -kültürel açýdan bir farklýlýk olmadýðý görülecektir. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Arnavutluk'u anlatýrken buradaki bir çok Osmanlý eserine yer verir. Bu durum iki millet arasýndaki tarihi ve kültürel baðlarýn gücünü açýkça ortaya koymaktadýr.

Osmanlý'da merkezi idarenin zayýflamasý, týmar ve maliye sisteminin bozulmasý Arnavutluk'u da olumsuz yönde etkiledi. Yeni konulan vergiler ve cizyenin arttýrýlmasý hýristiyan ahalinin hoþnutsuzluðuna sebep oldu. Katolik daðlýlar düþmanla iþbirliði yapmaya baþladýlar. Týmar sisteminin bozulmasý sonucu ortaya çýkan âyân sýnýfý da yarý baðýmsýz toprak aðalýðý uygulamasýný baþlatýnca, mesele içinden çýkýlmaz bir hal aldý. Büyük toprak parçalarýný mukataa usulüyle ele geçiren Buþetli Mehmed ve Tepedelenli Ali Paþalarýn baþýna buyruk hareketleri, devletin bunlarla baþ edemeyi þi, olaylarý týrmandýrdý. Bu iki paþa geliþen olaylar neticesinde neredeyse birer hükümdar gibi hareket etmeye baþladýlar. Fakat devlet bu tehlikeyi uzun mücadeleler sonucu bertaraf etti.

Berlin Kongresi'nde (1878) Arnavutluk'un bazý bölgelerinin Karadað'a verilmesine iliþkin madde Arnavutlarca kabul edilmedi. Osmanlý devleti bu dönemde Arnavutlarýn haklarýnýn korunmasý noktasýnda büyük mücadele verdi.

Osmanlýlarla Arnavutlarýn arasý, Batýlý devletlerin Arnavutlarda özerklik fikrini yayýp geliþtirmesiyle açýlmaya ba þ ladý . Ýkinci Abdülhamid'in muhafýzlarýnýn tamamýný Arnavutlardan seçmesi dahil , bu vatan parçasýný Devlet-i Aliyye'den koparmama giriþimleri yeterli olmadý. 1908'de baþ kaldýrdýlar. 1912'de Osmanlý hükümeti özerklik taleplerini kabul etmek zorunda kaldý. Fakat bu da sonuç vermedi. Balkan Savaþý dengeleri bozdu. Özerkliðin kabulünden yaklaþýk üç ay sonra Arnavutlar baðýmsýzlýklarýný ilan ettiler. Ama bu tam bir baðýmsýzlýk deðildi. Bunu çeþitli mücadelelerden sonra 1920 yýlýnda yeni bir baðýmsýzlýk ilaný izledi. Lakin Arnavutlar uzunca bir süre ülkelerini bizzat kendileri yönetemediler. Bir yandan Ýtalya öte yandan Almanya Arnavutluk'u bir türlü kendi haline býrakmýyordu. Nihayet 29 Kasým 1944'te iþgalden kurtulmayý baþaran Arnavutluk bu defa kendini sosyalizmin kucaðýnda buldu. Önce Sovyetler'e ardýndan Çin'e yaslandý.

Arnavutluk'ta dinî hayat


Osmanlý'dan ayrýldýktan sonraki dönemde Arnavutluk'ta müslümanlarýn durumu siyasi geliþmelerle paralel bir seyir izlemiþtir. 1921 öncesinde müslümanlar “Milli Ýslâm Ýttifaký” adý altýnda teþkilatlanmýþlardý. Teþkilat Ýstanbul Meþihat makamýna baðlý idi ve hutbeler halife adýna okunuyordu. Bu baðlýlýk 1921'de sona erdi.

1923'te Tiran'da Birinci Ýslâm Cemaati Kongresi toplandý ve Ýslâm dünyasýndan baðýmsýz örgütlenme kararý alýndý. Ayrýca peçe ve çarþafýn kaldýrýlmasý, çok eþliliðin yasaklanmasý gibi daha baþka kararlar da alýndý ve Ýslâm dünyasýndan yoðun tepkiyle karþýlandý. 560 bin müslümaný içine alan Arnavutluk Ýslâm Cemaati, Tiran'daki baþ müftüye baðlanmýþtý.

1929'da tekrar yeni bir yapýlanmaya gidildi. Tiran'daki Berat Medresesi dýþýndaki bütün medreseler kapatýldý. Berat da iki yýl sonra Tiran Ýslâm Enstitüsü'ne dönüþtürüldü. Yedi yýl eðitim gören baþarýlý öðrenciler Kahire ve Lahor'a gönderiliyordu. 1934'lerde ülke genelinde 560 kadar cami vardý. Zamanla Ýslâmiyet'in etki alaný daralmaya baþladý.

Ülke 1939'da Ýtalya tarafýndan iþgal edildiðinde, dinî bakýmdan farklý bir uygulamaya gidilmedi. Ýtalyanlar iþgal esnasýnda Ýslâm'dan yararlanma yolunda giriþimlerde bulundular. 1943'de bu kez Almanlar tarafýndan iþgal edilen Arnavutluk'ta önemli bir deðiþiklik olmadý.

Müslümanlar 1944'te Enver Hoca'nýn iktidara geliþine kadar kýsmen rahat bir yaþantý içinde idiler ve toplumda etkin roller üstleniyorlardý. Enver Hoca'nýn þiddet politikasýndan en çok zarar görenler müslümanlar oldu. 1945'te müslümanlarýn bütün vakýflarýna el konuldu, yayýn organlarý kapatýldý, hacca gidiþ yasaklandý, Cuma namazý kýlmak ve oruç tutmak zorlaþtý. Enver Hoca Çin'e yöneldikten sonra dine savaþ açtýðý gibi, halký da bu mücadeleye katýlmaya çaðýrdý.

Camilerinin kapýsýna kilit vuran ülke

Arnavutluk, 1967'de dünyanýn kendisini “ateist” ilan eden ilk ülkesi oldu. Ýlanýn ardýndan ülkede mevcut 530 cami kapatýldý. Sadece bir kýsmýnýn müze, jimnastik salonu veya sanat evi olarak açýk kalmasýna müsaade edildi. Hýristiyanlar ülke nüfusunun sadece beþte birini teþkil etmesine raðmen parlamentodaki sandalyelerin yarýsýndan fazlasýna oturmuþlardý.

Ne yazýk ki Enver Hoca döneminde Arnavutluk'ta yaþananlar ve müslümanlara reva görülen muameleler, ülkenin kapalý siyasi sisteme teslim olmasý yüzünden tam tespit edilememektedir. 1967'de müslüman nüfusun 1 milyon üç yüz veya dört yüz civarýnda olduðu sanýlmaktadýr.

1991'de ve 1992'de seçimler yapýldý. 1997'deki halk ayaklanmasý üzerine yeni bir yapýlanmaya gidildi. Ülke iç meselelerle ve iktisadi düzenlemelerle uðraþýrken, 1999'da bir de Kosova'dan çýkmak zorunda kalan 400 bin mülteciye kucak açtý. Bunlarýn yarýsý Arnavut asýllýlardan oluþuyordu.

1967'deki o meþ'um karardan tam 23 yýl sonra, Arnavutluk'ta ilk Cuma namazý 1990 yýlýnda baþkent Tiran'da kýlýndý. O tarihi günde görülmeye deðer muhteþem bir cemaat, büyük bir huzur ve vakar içinde cumalarýný eda ettiler.

Fakat Arnavutluk hâlâ kapalý bir kutudur. Bir zamanlar yüzlerce camisiyle, medresesiyle ve milyonlarca müslümaný ile Ýslâm'ý kucaklamýþ bu diyar ilgi beklemektedir.

    Safahat'tan


    Ey unsûr-ý isyan, bu ne elim izmihlâl?

    Seni tahrik eden üç beþ alýðýn marifeti.

    Ya neden bekliyordun bu rezil akibeti .

    Hani milliyetin Ýslâm idi... kavmiyet ne!

    Sýmsýký sarýlýp dursaydýn a milliyetine.

    “Arnavutluk” ne demek, var mý þeriatta yeri?

    Küfr olur baþka deðil, kavmini sürmek ileri.

    Arab'ýn Türk'e, Laz'ýn Çerkes'e yahut Kürd'e;

    Acem'in Çinli'ye rüçhaný mý varmýþ? Nerde...

    Müslümanlýkta “anasýr” mý olurmuþ? Ne gezer!

    Fikr-i Kavmiyeti tel'in ediyor Peygamber.

    En büyük düþmanýdýr ruh-ý nebi tefrikanýn

    Adý batsýn onu Ýslâma sokan kaltabanýn.

    Ne Araplýk ne de Türklük kalacak aç gözünü

    Dinle Peygamber-i Ziþan'ýn ilâhi sözünü

    Türk, Arap'sýz yaþamaz; kim ki “yaþar” der delidir.

    Türk ise Arab'ýn hem sað gözü, hem sað elidir.

    Veriniz baþ ba þa, zira sonu hüsran-ý mübin

    Ortada ne devlet kalýyor billâhi ne din.

    “Medeniyet” size çoktan beridir diþ biliyor;

    Evvela parçalamak, sonra da yutmak diliyor.

    Bunu benden duyunuz, ben ki evet, Arnavud'um...

    Baþka bir þey diyemem... iþte periþan yurdum.

    Mehmet Akif Ersoy





radyobeyan