Bilim ve Teknolojileri
Pages: 1
Evrim Denen Yalan By: ehlidunya Date: 02 Kasým 2011, 19:53:43
Evrim Denen Yalan

Ýnsanýn evrimini açýklamada oldukça zorlanan evrimciler, en fazla da insan beyninin evrimi konusunda açmaza girerler. Ýnsanlar ile diðer hayvanlarýn (bilhassa maymunlarýn) davranýþ ve kabiliyetlerindeki farklýlýðýn açýklanmasý için, evrimleþme yolundaki bir maymunsu insan (hominid) beyninin tesadüfî bir organizasyonla veya bir mutasyonla daha büyük ve daha kompleks bir organizasyona sahip olduðunu, bunun da önemli bir dönüm noktasý teþkil ettiðini savunurlar. Bilhassa, zihnî kapasiteler ile beynin büyüklüðü arasýnda çok kuvvetli bir münasebet olduðunu söylerler.

Evrimcilerin, insan beyninin evrimleþirken þu ân sahip olduðu büyüklük ve kompleksliðe nasýl ulaþtýðýna dâir iki açýklamasý vardýr: Birincisi, tabiî seleksiyon yoluyla beynimiz evrimleþmiþtir; çünkü daha büyük bir beyne sahip olmak hominid'leri daha zeki, hayatta kalma ve üreme açýsýndan daha avantajlý hâle getirmiþtir. Ýkincisi; Stephen Jay Gould'un savunduðu, daha büyük hominid beyni baþlangýçta tesadüfî evrim süreçlerinin kaza neticesi ürettiði bir yan üründür, bu daha büyük beyinler, bir müddet var olduktan sonra hominid'ler daha zeki olmaya baþlamýþtýr. Ýlk görüþ daha büyük beyinleri bir adaptasyon- hemen fayda sunan bir þey- olarak görür. Ýkinci görüþ ise, daha büyük beyinleri bir ön adaptasyon – o an için hemen bir faydasý olmayan, ancak daha sonra avantaja dönüþen bir þey- olarak görür.

Ýnsan beyninin olaðanüstü kabiliyetleri hakkýnda hiç kimsenin bir þüphesi yoktur. Buna raðmen, evrimcilerin insan beyninin nasýl evrimleþtiðine dâir hususi ve detaylý bir açýklamasý yoktur. Michael Hopkin tarafýndan Nature da yayýmlanan "Ýnsan Evrimi için Çene Düþüklüðü Teorisi: Ýnsanoðlu Çiðneme Gücünü Daha Büyük Bir Beyinle Deðiþtirmiþ midir?" baþlýklý yeni raporu ele alalým.1 Hopkin'e göre, "Araþtýrmacýlar insan beyninin neden bu kadar büyük olduðuna dâir can sýkýcý soruya bir cevap teklif etmiþlerdir.2 Bu teklife göre, süper zekâmýzý, belki de zayýf çene kaslarýmýza borçlu olabiliriz. 2,4 milyon yýl önce meydana gelen bir mutasyon, primatlarýn (maymunlarýn) çene kaslarýnda üretilen bir proteinin üretilmesini engellemiþ olabilir... Bu sebepten iri yapýlý çiðneme cihazýnýn (çenelerin) kasýlmasýnýn zayýflamasýyla, belki de insan kafatasý büyümekte hür ve engelsiz kalmýþtýr."

Daha büyük beyin daha büyük zekâ mýdýr?
Evrimciler yukarýdaki ifadeleriyle çene kaslarýna tesir eden oldukça sýradan tesadüfî bir mutasyonun beynin büyümesi için bir yer saðladýðýný iddia etmektedirler. Bu düþüncenin geri plânýnda beynin zaten büyüdüðü, gittikçe daha büyük olduðu, tabii bunun için de yer açýlmasý gerektiði düþüncesi yatmaktadýr. Sonunda da beynin belli bir büyüklüðe ulaþtýðýnda zekâ, dil, kültür ve medeniyet gibi bütün birikimleri ve süper dahi insanlarý ortaya çýkardýðý kabul edilir. Peki, beyin niçin bu büyüme sürecine girmiþtir? Beyin büyüklüðü ile zekâ arasýnda bir münasebet var mýdýr? Bu bir iddiadan çok, gerçek olmasý hayal edilen bir spekülasyondur. Peki, bu iddianýn doðru olup olmadýðýný nasýl bilebiliriz?

Evrimcilerin bir kýsmý, insanýn zihnî kapasitelerini beyninin büyüklüðü ile doðru orantýlý kabul etmekteydi. Çoðunlukla insanýn zihnî kabiliyetlerine has olduðu iddia edilecek müþahhas bir biyolojik özellik bile tanýmlanamazken, "büyük beyinler için çene düþüklüðü teorisi" evrimci bilim adamlarý arasýnda oldukça heyecan verici þekilde karþýlanmýþtýr. Her ne kadar hangi mutasyonun böyle akýllý bir iþ yaparak, tam isabetli ve dengeli bir þekilde ortaya çýktýðýný ve beyin büyüklüðü ile çene kaslarý arasýndaki münasebeti keþfettiðini izah edemeseler de, en azýndan bir genetik mutasyonun büyük bir beyinle ve insanýn zihnî kabiliyetiyle alâkasýný kurduklarýný düþünüp sevinmiþlerdir.

Hâlbuki beynin geliþmesi ve akýllarý durduran mükemmel nöron organizasyonu üzerine yapýlacak kýsa bir araþtýrma, insan zekâsýnýn açýklanmasý için, beyin büyüklüðünden daha fazla unsurlara ihtiyaç olduðunu gösterecektir. Beyin hücreleri olan nöronlar; hamilelikten itibaren ilk on sekiz ay boyunca, bölünerek çoðalýr, gerektiði þekilde beyin dokusunu teþkil etmek üzere hareket ederek daðýlýr ve dakikada 250.000 adete çýkacak þekilde giderek hýzlanan bir aktivite ile 50 milyar nöron güçlü ve organize olmuþ bir zemin meydana getirinceye kadar birbiriyle baðlantýlar kurarak yaratýlmaya devam eder. Her bir nöron, on binlerce parmak ucu benzeri yapýya veya dendritlere sahiptir ki, bunlar sinirlerin diðer sinirlerle veya dendritlerle, güçlü kompleks bir devre þeklinde baðlantýlar kurmasýný saðlar. Hiçbir nöron, her birinin içerisinde bulunduðu baðlantýlardan dolayý birbirinin aynýsý deðildir, bu da her beynin kendine has bir mahiyete sahip olarak yaratýldýðýný ortaya koyar. Bu devreler dünya üzerindeki bütün telefon devrelerinden çok daha komplekstir.

Kýrk sene önce, bilim yazarý Isaac Asimov, insan beyninin böyle yoðun þekilde organize olmuþ kompleks yapýsýndaki ihtiþamýn tesiriyle þöyle yazmýþtýr: "Ýnsanda bulunan yaklaþýk 1,5 kg. aðýrlýðýndaki beyin, þimdiye kadar öðrendiklerimize göre kâinattaki en kompleks ve en mükemmel þekilde organize olmuþ nesnedir."3 Ýlerleyen yýllarda Asimov'un beynin kompleks yapýsýna dâir bu kavrayýþý, yapýlan diðer ilmî araþtýrmalarla daha da artmýþ ve insan beyninin muhteþem yapýsýnýn daha çok tesirinde kalarak þunlarý da ilâve etmiþtir: "Ýnsan beyninin icat, keþif, önsezi ve zekâ kabiliyetlerinden daha sihirli bir þey yoktur." Ancak, Asimov, insan beynini tamamen materyalistik evrim süreçlerinin bir ürünü olarak gördüðünden ve bir Yaratýcý'yý kabul etmek istemediðinden þöyle devam etmiþtir: "Bu kompleks beyin sýnýrlý sayýda hücrenin, sýnýrlý þekilde organize olmasýndan meydana gelmiþtir, insandaki kompleks hücrelerle eþit sayýda ve onlara eþ kompleks yapýda bir bilgisayar yapýldýðýnda, insanýn son derecedeki zekâsýyla yapabileceklerini gerçekleþtirebilecek bir þeye sahip olmuþ oluruz."4 Fakat henüz böyle bir bilgisayar þimdiye kadar inþa edilememiþtir ve ufukta da görülmemektedir.

Asimov, yeterince güçlü bir bilgisayar ve uygun programlar çalýþtýrýrsa, insana ait þuur ve düþünebilme kabiliyetinin materyalist âlemde bir yer bulacaðýný düþünmüþtür. Ancak insan beyni bir bilgisayara benzemez. Þuurluluðun ve zekânýn bilgisayarýn hesaplarýna ve kompleksliðine indirgenebileceðine dâir hiçbir delil yoktur. Sinir bilimcilerinin gözlemledikleri tek þey, sinir hücrelerindeki devrelerin kompleksliði ile zekâ kabiliyeti arasýnda bir uygunluk olduðudur. Ancak hücreler ve uzantýlarýndan ibaret görünen maddî yapýdaki nöral devrelerin nasýl olup da zekâyý meydana getirdiðine dâir hiçbir teori ileri sürülememiþtir.

Evrimciler basitçe, evrimin daha büyük beyinleri ürettiðini varsaymaktadýr. Beynin henüz çok az bilinen yapýsýnda, kompleks nörolojik organizasyonlar basit bir þekilde þansa baðlý hâdiseler ve tabiattaki sýnýrsýz güçler (fizikî ve kimyevî faktörler) sayesinde kendi kendine nasýl meydana gelir? Maalesef, evrimcilerin bu soruya ait bir cevaplarý yoktur. Bu cevap eksikliði ve belirsizlik diðer bir soruyu doðurur: Aklî ve zihnî melekelerimiz için hangi büyüklükte beyinler gereklidir?

Daha küçük beyin geri zekâ mýdýr?
"Daha büyük beyin daha çok zekâ demektir." diye düþünmek normal gelebilir; ancak bu yanýltýcý bir basitleþtirmedir. Beynin büyüklüðünün zihnî melekelerle olan baðlantýsýna dâir tartýþmalarda, beyin büyüklüðünün sadece mutlak bir tabir (aðýrlýk veya hacim bakýmýndan) olarak deðil, vücut büyüklüðüne nispetiyle düþünülmesi önemlidir. Meselâ, filler insanlardan daha büyük bir beyne sahiptir. Zekâ ile alâkalý diðer önemli bir faktör de beynin kendisinde var olan organizasyonun muhteþem kompleksliðidir. Meselâ, farelerle karþýlaþtýrýldýðýnda, insan beynindeki nöronlar birbirleriyle 10–100 kere daha fazla sinaptik baðlantýya sahiptir.

Tabloda bazý hayvanlarýn çýplak beyin aðýrlýklarý ile nispî beyin aðýrlýklarý verilmiþtir. Üç farklý tablo bir araya getirildiði için bazý türlere ait rakamlar eksiktir:5

Tabloda da görüleceði gibi insan beyni, bütün hayvanlarýn beyinlerinden aðýrlýk, nispî büyüklük ve yüzeyinin toplam sahasý bakýmýndan çok büyük farklýlýkla ayrýlmaktadýr. Bu farklar, akýlsýz ve tesadüfî mutasyonlarla ve ne kadar uzun olursa olsun zamanla aþýlamayacak kadar büyüktür. Balina ve fil gibi dev hayvanlarýn beyni insan beyninden aðýr olsa da, vücutlarýna nispet edildiðinde çok geride kalmaktadýr. Ýnsanýn bu bakýmýndan yegâne olduðu inkâr edilemez ve insan beyninin mükemmelliði; evrimin tesadüfî, þuursuz, akýlsýz mekanizmalarýyla da izah edilemez.

Maymunlar takýmýnýn geniþ bir þekilde anatomisinin ele alýndýðý önemli bir kaynaktaki tablolar incelendiðinde de 47 maymun türünün tamamýnda nisbî kafatasý kapasitesi 3–11 arasýnda deðiþirken, insan için bu deðer 23'ü göstermektedir.6

Bütün bunlara raðmen evrimci literatürde, insanýn bütün harika, zihnî melekeleri – matematik zekâsý, musikî zekâsý, edebî zekâsý gibi- doðrudan yahut dolaylý olarak büyük kompleks bir beyin ile baðlantýlý görülür. Büyük kompleks beyinlerin artan zekâyla olan paralel uyumu büyük çoðunlukla doðru olmakla beraber, bu husus bütün bilim adamlarýnýn kabul edeceði gibi, bir sebep-netice münasebeti içinde deðildir. Ayrýca beyin büyüklüðü ile zekâ münasebetine ait rakamlar mükemmellikten de çok uzaktýr. Küçük yahut zarar görmüþ beyinlere sahip insanlar sýk sýk normal veya normalüstü aklî kabiliyetler sergilemektedir. Bu durum, insanýn aklî gücünün basit bir þekilde, sadece beyin büyüklüðüyle eþlenemeyeceðini düþündürür.

Meselâ, "kuþ beyinli" ifadesi, beynin küçüklüðü sebebiyle daha az zekâya sahip olmayý tedaî ettirir. Bu, hatalý bir düþüncedir. Bazý kuþlar, beyin ölçülerine nispet edildiðinde bekleyeceðimizin çok ötesinde dikkat çekici zihnî kabiliyetler sergiler.

Dört Afrikalý gri papaðanla yapýlan bir araþtýrmada, papaðanlardan birisi eðitilmiþtir. Eðitilen bu papaðanýn sayý sayabildiði, nesneleri, þekilleri ve renkleri tanýyabildiði, "ayný" ve "farklý" kavramlarýný algýlayabildiði görülmüþtür. Papaðanlarýn bir gün okuyabileceðini düþündüren deliller de vardýr.7

Yukarýdaki papaðan misâlindeki anormallikler nazar-ý dikkate alýndýðýnda, daha yüksek zihnî kabiliyetler için niçin büyük beyinlere ihtiyaç duyulmasý gerektiðini düþünelim ki? Aslýnda, çok azalmýþ beyin dokusu ile dikkat çekici þekilde zihnî kabiliyetler sergileyen insanlara dâir saðlam raporlar vardýr. Meselâ, antropolog Roger Lewin, Sheffield Üniversitesi'nde profesör olan Ýngiliz nörolog John Lorber ile yaptýðý bir çalýþmasýný rapor etmiþtir. Buna göre IQ'su 126 olan, sosyal olarak tamamen normal ve birinci sýnýfta matematikte derece kazanmýþ genç bir üniversite öðrencisinin doðru düzgün bir beyni yoktur. Bu gencin normalden daha büyük bir kafasý vardýr. Gencin öldükten sonra üzerinde yapýlan beyin taramasýnda, ventriküller ile kortical yüzey arasýndaki beyin dokusunun normalde 4,5 cm. kalýnlýðý olmasý gerekirken, çok daha ince -milimetreler seviyesinde ölçülebilecek derecede ince bir tabakadan ibaret- olduðu görülmüþtür. Gencin kafatasý büyük çoðunlukla cerebrospinal sývý ile doludur."8

Ayný þekilde meþhur mikrobiyologlardan Louis Pasteur'ün durumu da çok enteresandýr. Bilim tarihçisi Stanley Jaki bu dikkat çekici tespiti þöyle yapýyor: "Bir beynin durumu büyük oranda kötüleþmiþ olmasýna raðmen, yine de üstün bir þekilde çalýþýyor olabilir... Bunun meþhur bir örneði Pasteur'e aittir. Pasteur kariyerinin en tepesindeyken, beyninden bir kaza geçirmiþtir. Bu aðýr kazaya raðmen, daha sonralarý yüksek seviyede mücerret düþünme kabiliyeti geliþmiþ ve hayatýnýn ilk kýrk yýlýnda öðrendiði bütün bilgileri tam randýmanlý olarak kullanmasýný gerektiren araþtýrmalarda çok verimli þekilde kullanmýþtýr. Ancak ölümünün ardýndan yapýlan otopsi göstermiþtir ki, Pasteur yýllarca asýl itibariyle beyninin yarýsý ile yaþamýþ ve bu araþtýrmalarý yapmýþtýr, beyninin diðer yarýsý tamamen bozulmuþ durumdaydý."9

Evrimciler bu tarz anormalliklere karþýlaþtýklarýnda genellikle "Böbrek ve karaciðerde olduðu gibi beyinde de inanýlmaz miktarda gereksiz fazlalýk veya yedek kapasite olmalýdýr."10 þeklinde bir ifadeyle, beynin çok fazla miktarda iþe yaramayan fazlalýk bölgeler taþýdýðýný söylerler. Fakat o zaman da þöyle bir soru ortaya çýkar: Eðer beynin bu kadar çok kýsmý gereksiz ve fazlalýksa, o zaman biz neden daha büyük bir beyin geliþtirmeden, ayný zihnî kabiliyetlere sahip olarak evrimleþmedik? Çünkü bu fazlalýkla birlikte birçok gizli problem de gelir. En önemlisi büyük beyinlere sahip bebekler doðum kanalýndan geçerken zorluða sebep olur, bu yüzden birçok anne ve bebek doðum sýrasýnda hayatýný kaybetmiþtir. Çok miktarda fazlalýk ihtiva eden daha büyük bir beynin tabiî seleksiyonla elenmesinin daha kolay olmasý gerekirdi, küçük beyinliler daha kolay doðum gibi seçici avantaja sahip olduklarýndan akýllý ve zeki olanlarýn elenip, küçük beyinli geri zekâlýlarýn yaþamasý gerekirdi.

Yüksek aklî kapasitemizin (meselâ bir iþlem yapmak veya derin bir matematik teoremini ispatlamak gibi) beynimizin yapýsý ve büyüklüðü ile nasýl baðlantýlý olduðu hususunda hiçbir ciddi cevap yoktur. Evrimciler genel olarak aklý basit bir þekilde, beynin elektro-kimyevî bir aktivitesi olarak görmektedir. Fakat aklý beyne indirgeyen bu materyalist faraziye, þu ân itibariyle herhangi bir deneyle tasdik edilmemiþtir. Elimizde olan þey, sadece beyin resimleri ile þuur ve akýl seviyesi arasýnda bir münasebetin varlýðýdýr. Fakat bu ikisini birbirine baðlayan sebep-netice münasebetine dayanan bir mekanizmaya sahip deðiliz. Hayatýný sürdürmesi için gerekli fonksiyonlarý yerine getirmek üzere her hayvana ihtiyacý kadar ve farklý kabiliyetlerle techiz edilmiþ bir beyin verilirken, hiçbir hayvana haksýzlýk yapýlmadýðýný söyleyebiliriz. Milyarlarca nöronun her hayvanýn ihtiyacýna göre bir desen teþkil ederek beyin gibi muhteþem bir sanat eserini meydana getirmek üzere harekete geçirilmesini ve bu sürecin hiç aksamadan yürütülmesini akýlsýz ve þuursuz evrim mekanizmalarýyla izaha çalýþmak, düþünen bir insana pek mâkul gelmemektedir.

Kýsaca söylersek, evrimciler için beynin evrimi büyük bir problem olarak ortada durmaktadýr. Gelecek sayýda beyinde sergilenen yaratýlýþa ait güzelliklere ve evrimin açmazlarýna devam edebilmek ümidiyle...

Dipnotlar
1. Hopkin, M. (2004): Jaw-dropping theory of human evolution. Did mankind trade chewing power for a bigger brain? Online olarak basýlmýþ Nature makalesi. 25 Mart 2004. nature/doi:10.1038/news040322-9.html
2. Stedman, H.H., Kozyak, B.W., Nelson, A., Thesier, D.M., Su, L.T., Low; D. M. et al. (2004): Myosin gene mutation correlates with anatomical changes in the human lineage. Nature 428, 415-418.
3. Asimov, I. (1970): In the Game of Energy and Thermodynamics You Can't Even Break Even. Smithsonian (August):10.
4. Asimov, I. (1975): Science Past-Science Futur. New York, NY: Doubleday, 291.
5. Flindt, R. (2000): Biologie in Zahlen, Eine Datensammlung in Tabellen mit über 10.000 Einzelwerten, 5. .Auflage, Spektrum Akademischer Verlag. Gustav Fischer, Heidelberg, Berlin.
6. Ankel-Simons, F. (2000): An Introduction Primate Anatomy. Second Edition Academic Press, A Harcourt Science and Technology Company, San Diego, U.S.A .
7. http://www.alexfoundation.org. 18 August 2004.
8. Lewin, R. (1980): IsYour Brain Really Necessary?. Science, 210 (12 December):1232.
9. Jaki, S. L. (1969): Brain, Mind and Computers (South Bend, Ind.: Gateway Editions, 115-116.
10. Richards, Jay W. ed.(2002): Are We Spiritual Machines: Ray Kurzweil vs. the Critics of Strong A.I. (Seattle: Discovery Institute), 193.

sýzýntý


radyobeyan