Seni Bir Kere Daha Derince Duyduk By: ehlidunya Date: 23 Ekim 2011, 16:21:32
Seni Bir Kere Daha Derince Duyduk
Vilâdetin, insanlýðýn da vilâdeti oldu. Dost-düþman herkes doðrularýný, yanlýþlarýný Senin neþrettiðin nur sayesinde görüp deðerlendirme imkânýný elde etti; etti ve belli ölçüde de olsa itmi'nâna ulaþtý. Biz hepimiz, gönüllerimizde hissettiðimiz Cennet'i ve ondaki ebedî saadeti, ancak Senin o semavî beyanýn vasýtasýyla doðru anlayýp doðru duyabildik; duyabildik ve o füsunlu beyan çaðlayanýn sayesinde Hak muradýný anlama ufkuna yöneldik.
Eðer bugün þöyle böyle gözlerimiz Hakk'ý takdis ve takdirle açýlýp kapanýyor ve gönüllerimiz vuslat heyecanýyla çarpýyorsa, bu yüksek duygu ve düþünceleri tetikleyen Sensin.. Sensin bize gerçek insan olma zirvelerini gösteren, ruhlarýmýza sevda korlarý saçarak bize aþk u vuslat neþvesini birden tattýran; tattýrýp iklimine saygýyla yönelenlere hakikî var olma sýrrýný duyuran.. dahasý, milyonlarca, milyarlarca insanýn takrîr, takdîr ve tasvîbini arkasýna alarak, insaflý ruhlara bir kýsým sâbiteler vererek herkese kendi olarak kalma yollarýný gösteren.
Senin sayende mâneviyâta ve sevgiye uyanan gönüller, sanki sadece sevgi ve saygý solukluyormuþçasýna ruhlarýndan yükselen ulvî sesler ve insanî enginliklerini dillendiren sözlerle asýrlar ve asýrlar boyu insanî deðerlerin yanýltmayan temsilcileri oldular. Büyük çoðunluðu itibarýyla insanlýk âlemi, onlarýn seslerinde ve sözlerinde, o güne kadar keþfedemediði vicdanýnýn heyecanlarýný duydu ve kendi iç derinliðine muttali oldu. Evet, Senin sayende birbirinden oldukça farklý görünen bütün insanlar, hatta bir mânâda cinler ve ruhanîler, o zamana dek bir türlü hissedemedikleri, hissedip söyleyemedikleri, söylemeye muvaffak olup da yerli yerince dillendiremedikleri her þeyi seslendirebiliyor ve büyük ölçüde pek çok problemi çözebiliyordu...
Sen, –gönüllerimiz tahtýn– dünyayý þereflendirdiðin andan itibaren insanoðlunun "ahsen-i takvîm" remziyle ifade edilen mânâ ve mahiyet derinliðindeki esrarý deþifre ederek dilleri çözdün; saksaðanlara bülbül olma âdâbýný öðrettin ve dost-düþman hemen herkeste farklý zâviyelerden de olsa kendilerini iç derinlikleriyle duyup ifade etme düþüncesini uyardýn. Evrensel insanî müþtereklerin ortaya çýkmasýný saðlayarak binlerce yorumu ve anlayýþý bir potada mezcedip, bir ruh etrafýnda toplayýp herkese kendi gönül ufkundan pek çok þeyler duyurdun. Bu sayede topyekün insanlýk, hatta cinler ve ruhanîler Senin mesajýndan süzülen öz ve mânâlarla, kalýplaþmýþ anlayýþlardan sýyrýlarak bir deðiþimler vetîresine giriverdi. Herkes farkýna varsýn varmasýn, büyük çoðunluðu itibarýyla insanlýk, Senin ortaya koyduðun iman sistemi ve gösterdiðin insanî hedefler sayesinde pek çok yenilikler gerçekleþtirdi ve pek çok baþarýya imza attý.
Senin insanlýk ufkunda tulû edeceðin güne kadar her yer karanlýktý; herkes yokluk vahþetiyle tir tir titriyordu ve üst üste çözüm bekleyen problemlerle de tedirgindi. Senin, bütün problemleri çözen, bütün ihtiyaçlara cevap veren ve bütün emelleri gerçekleþtirme vaadiyle içlere inþirah salan mesajýnla bir anda ruhlar ümitle þahlandý. Yeisle kývranan gönüllerde ümit esintileri duyulmaya baþladý ve her yanda teselli naðmeleri yankýlandý. Öyle ki, artýk her tarafta bir meltem tesiriyle duyulan bu sihirli naðmeler, maðmum gönüllere sürekli saadet vaad ediyor; hep sevmek ve sevilmekten dem vuruyor; sönmüþ gibi görünen insanî alâka ve irtibatlarý canlandýrýyor, aþk u muhabbeti körüklüyor; asýrlardan beri sinelerde uyuyagelen yüksek insanî duygularý uyarýp harekete geçiriyor ve bütün insanlarý bir kere daha kendi iç derinlikleriyle buluþturarak onlarý kendi kadirlerini takdir etmeye yönlendiriyordu.
Senin o içten ve samimî soluklarýn, sevgiye, ümide, mutluluða susamýþ gönülleri canlandýrýyor; mesajýný saygýyla karþýlayan teþne sinelerde kudsî bir heyecan meydana getiriyor, yüksek ruhlarý, Hakk'a kulluk hummasýyla ciddî mi ciddî tecessüslere, tefahhuslara sevk ediyor ve aydýnlýk arayan dimaðlarýn yürüdüðü yollarda par par parlýyordu.
Sen hemen her zaman herhangi bir bent ve engel tanýmayan o müthiþ imanýn, azmin, cesaretin, kararlýlýðýn ve arkana aldýðýn vefalý arkadaþlarýnla bütün insanlýða sesini duyurma gibi seviyeler üstü ve aþkýn emeller peþinde olmuþtun. Öyle ki, hayat-ý seniyyenin hemen her faslýnda, þahsî imkân ve iktidarýnýn çok çok üstünde bütün insanlýðý ebedî saadete erdirme niyet ve cehdiyle hep soluk soluða yaþadýn ve o engin vefa ve sadakatin adýna hiç mi hiç duraksamadýn; duraksayamazdýn da, zira Sen bütün insanî rüyalarýn gerçekleþmesi, çalýþýp çabalamalarýn bir deðer ifade etmesi, ebediyete teþne ruhlarýn arzularýnýn yerine getirilmesi mesajýyla gelmiþtin. Ýnsanlýðýn kalbî, ruhî ve bedenî ihtiyaçlarýnýn karþýlanmasý, sevme-sevilme hülyalarýnýn gerçekleþmesi, burada ve ötede mutlu olma emellerinin tahakkuk ettirilmesi vaadi, Senin mesajýnýn önemli bir derinliðini teþkil ediyordu.. ve Sen bu hususlarda kararlýydýn.
Mesajýn evrenseldi ve hemen herkes duyup deðerlendirdiði ölçüde onu kendi gönlünün hususî iklimine olabildiðine uygun buluyordu. O, özündeki tabiîliði, ihtiva ettiði teþriî emirlerin tekvînî kurallara uygun olmasý, kalb, ruh ve aklýn birleþik noktasýnda bu letâife muvâfýk bir hâl almasý ve bunlarýn hepsine ait bir þive hâline gelmesi sâyesinde, her vicdan onu fýtratýna uygun buluyor ve onun aydýnlýk ikliminde varlýðýn sýrlarýna daha bir derince muttali oluyordu. Evet, Senden duyduðumuz, tavýr ve davranýþlarýnda okuduðumuz her þey, kaynaðý onca müteâl olmasýna raðmen, bizim kavrayýp zevk edeceðimiz, anlayýp yorumlayacaðýmýz çerçevede tenezzül dalga boyuyla her zaman bizi kucakladý, hissiyatýmýzý okþayýverdi; gönül iklimimizde yetiþmiþ gibi yakýnlýðýný bütün benliðimize duyurdu ve sinelerimizin bir yanýndan fýþkýrýyormuþçasýna sýcaklýðýný hep hissettirdi. Mahiyet-i insaniyemizi kucakladý, gözlerimizin içine baktý, tat ve þivesiyle bizi tepeden týrnaða mest ederek âdeta büyüledi. Bunlar, Senin hususiyetlerindi ve bu konuda Sen bînazîrdin.
Ýnsanlar arasýnda özel karakterlerin ve hususî kültürlerin üstünde, hiç kimseye ters düþmeyecek þekilde fâik, hatta müteâl bir üslupla herkese seslenebilen, seslenip müstaid ruhlarý tesir altýna alan ve kendine mahsus remizlerle, iþaretlerle, îmalarla, sýnýrlý ifadeleri katlayýp muzaaflaþtýran, daha derinleþtirip birer mük'ap beyan hâline getiren Sen, arkadan gelenlere eþya ve hâdiselerin sihirli kapýlarýný araladýn, hatta bazýlarýna o kapýlarý ardýna kadar açtýn ve inanan gönüllere ötelerin eriþilmez neþvesini duyurdun. Hâlâ ruhlarýmýzda mahremiyetlerini koruyarak mahfuz bulunan semavî armaðanlarýn, çaðýn gereklerine göre bir kýsým yeni açýlýmlarla her seslendiriliþinde Seni bir kere, bin kere daha yâd ediyor, –tahtýn sinelerimizin en mûtenâ tepesi– huzur-u mehâbetinde saygýyla iki büklüm oluyoruz. Bu Senin hakkýn, sineleri vefa hisleriyle çarpan kapýkullarýnýn da vazifesidir.
Sen, Yüce Yaratýcý'nýn bütün kâinatlara eþi-menendi bulunmayan bir armaðanýsýn; mesajýn ve öðretilerin de O'nun emanetidir. Bunu böyle bilenler, Seni her zaman canlarýndan aziz saydý ve ömür boyu Sana karþý hep medyuniyet solukladýlar; solukladý ve vefalarýnýn karþýlýðýný da kat kat buldular.
Ama bir gün geldi, nereden çýktýklarý belli olmayan, bilmem hangi kültürün çocuðu bir kýsým densizler, kalblerindeki küfrü telaffuz etmeye durdu ve Sana sataþmaya baþladýlar: Zâtýna –yüz bin defa hâþâ– "bede..", öteler ötesinin sesi soluðu kutlu mesajýna "çöl ka...." ve, Seni dar bir zaman dilimine hapsederek "o güne ve o kavme aitti" deme küstahlýðýnda bulundular; cesaretlendirdiler kinle nefretle köpüren bir dünyayý.. kapý araladýlar saygýsýzca karikatürlere ve küstahça resimlere. Sen, kendi dünyanýn vefasýzlýðýyla, hasým bir cephenin saldýrýsýna birden maruz kalmýþtýn. Atalarýmýzýn mübeccel gayreti mahfuz, milletçe Seni anlatamamýþtýk. Þimdilerde küfür ve küfranýn Senin dünyanda tetiklendiðini düþündükçe kendi kendimize hayýflanýyor, "Meðer ne kadar da vefasýz insanlarmýþýz!" diye mýrýldanýyoruz.
Her þeye raðmen, ruh ve mânâ kökleri saðlam; genlerinde atalarýnýn safveti; suyu, topraðý, havasý yeni bir gül devrine açýk bu dünyanýn er-geç dönüp-dolaþýp Senin þefkat ve merhamet ikliminde yeni bir "ba'sü ba'del mevt"e ereceðinde þüphem yok. Daha þimdiden, binler-yüz binler, böyle bir "eþref saat" beklentisiyle nefes alýp veriyorlar.
Ne benim ne de baþkalarýnýn Senden af dilemeye yüzümüz yok; ama kereminin enginliðinde de hiç þüpheye düþmedik. Ufkumuzun karardýðý, her yaný hazanýn sardýðý, yollarýn yýkýlýp köprülerin harap olduðu durumlarda bile gözlerimiz izlerini takipten hiçbir zaman dûr olmadý. "Azîzim, rehberim, pîrim, efendim, þem'-i tâbâným / Ziya-i himmetimdir her iki âlemde devrâným / Benimle müttefiktir bu recâda cümle ihvaným." (Ketencizâde) deyip Sana karþý vefa ve sadakatimizi seslendirmeye çalýþtýk. Eksiðimiz, kusurumuz hadsizdi; ama yine de Senin engin müsamahan yanýnda deryada damla kalýrdý. Öyle ise gel;
Kerem kýl, kesme Sultaným keremin bînevâlerden,
Keremkâne yakýþýr mý kerem kesmek gedâlerden!..
(M. Lütfî)
radyobeyan