Sizden Gelenler By: hafiza aise Date: 23 Ekim 2011, 15:56:25
Sizden Gelenler
Kasým 2008 38.SAYI
Hafýzlýktan bahsetseniz çok güzel olur
Ne zamandan beri mektup yazmak istiyordum ama ne yazacaðýmý bilmiyordum. Sürekli düþünüp duruyordum. Bir anda aklýma geldi ve ne olursa yazayým dedim. Böyle güzel çalýþan kardeþlerimize bir teþekkür etsem ama bir teþekkür yetmez. Allah yardýmcýnýz olsun. Her ay noksansýz, þahane yazýlarla dergiyi süsleyip bize yolluyorsunuz. Çok mutlu oluyorum. Ekim ayýnýn dergisi gelmeden önce bir köþeye çerçeve asalým diye aramýzda konuþuyorduk. Dergi elimize ulaþtýðýnda “evinizin havasýný çerçevelerle deðiþtirin” konusuyla karþýlaþtýk ve þok olduk. Ben, hocam vesilesiyle Semerkand Dergisi’ne abone oldum. Ýnþallah bir baþka vesileyle de Semerkand Aile Dergisi’ne abone olurum. Ve baþkalarýný da bu sevinci yaþamasý için abone yaparým inþallah. Sizden bir þey rica etmek istiyorum. Bir ayýn dergisini de hafýzlara ayýrsanýz. Hafýzlýktan bahsetseniz çok güzel olur. Bizi de sevindirmiþ olursunuz. Ben de hafýzlýk yapýyorum. Ve bana emek veren hocama da çok teþekkür ediyorum.
Seher Nur Doðan / Gümüþhane
Çevreme de tavsiye ediyorum
Günümüzde aile dergileri az, çünkü bu tür dergileri okuyacak kitle az. Sizler bu azýnlýk içinde nadide bir çiçek gibisiniz, artýk nasibi olan kokusunu alýr diyelim. Dergimizi ailece, çocuklarýmla beraber okuyoruz. Çevreme de tavsiye ediyorum. Bazen onlara da okuyorum.
Sümeyye N. Tancan
Amatör Kalemler
“namaz, adamý yolda komaz!”
Ýzmir’den Hatay’a otobüsle yolculuk yapýyorum. Himmetiyle, uyanýyorum. Havaya bakýlýrsa güneþin doðmasýna yarým saat kadar var... Ýþte güreþ baþlýyor. Tecrübeyle sabit: muavinle vakit zayi etmeden pehlivana varýyorum.
AZT: Affedersiniz kaptan bey, en yakýn mola yerine ne kadar süre var?
Þoför: 2 saat kadar sonra Pozantý. Neden wc ihtiyacýnýz mý var?
AZT: (Utanarak) Yakýnlarda bir petrolde duramaz mýyýz?
Anlayýþlý Þoför: Hay hay!
Sunuþumu etkin kýlmak için, muavin koltuðunda oturuyorum. Kalbim saniyelerle beraber atýyor. Himmet! Lisedeki coðrafya bilgilerimi tozlu arþivden çýkarýyorum. Hatay ile Ýzmir’in boylamlarýný ve güneþ doðuþ vakitlerini ele alýrsak... Þu anda evet þu anda... Galiba pek vaktim yok. Heyhat! Ne kuyusu, ne de ofisi var bu petrollerin?
AZT: Affedersiniz kaptan ama wc’den daha mühim olan namaz ihtiyacým var. 3 dakika için dursanýz teyemmüm alýp hemen kýlabilirdim.
Þoför: Mümkün deðil. Yassak!
Dini büsbütün þoför: Hem biz Müslüman deðil miyiz karrrdeþim? Evde kazasýný kýlarsýn. Biz de öyle yapýyoruz.
AZT: Alimlerden öðrendiðimiz þu: namazýn kazasý olmaz. Hem bileti satýn alýrken bu aralar mola verileceði söylenmiþti.
Þýracý þoför: Kim demiþ?
Bozacý muavin: Yok öyle bir þey.
Þeyh’ül Ýslam þoför: Hem bu kadar insan var otobüste, herkes seni mi bekleyecek? Kul hakký deðil mi bu?
Kündeye alan AZT: Ýyi de biletsiz iki yolcu aldýnýz. 34. ve 28. numaralar. Onlar için dururken kul hakký demiy...
Trafik canavarý Þoför: (Direksiyonu býrakarak) Bela mýsýn karrrdeþim?
Hataylýlar böyle durumlarda “kuzzzul kurt” der… (Ýlave bilgi: “Z” harfinin vurgusu; karanlýk olduðu halde eve gelmediðiniz için, annenizin size ne derece kýzdýðý bilgisini verir. Þartlara göre; yemeði, öne alabilir/tehir edebilirsiniz) Neyse biz Bilvanislileri tercih edelim “La havle...”
“Bela’ül millet-i þoför” unvanýný býrakmayan AZT: Durun, kaptan! Ýniyorum ben!
Keçi Þoför: Anlamýyorsun, durmam, durmaaam.
Ýnceldiði yeri sezen AZT: (Kopararak) Yahu sen anlamadýn be adam! Çantamý alýp otobüsten ayrýlýyorum (aðlamaklý); ama dönüþüm muhteþem olacak
Muavinle pis pis sýrýtýyorlar. Benden kurtulduklarý için olsa gerek. Ya da biraz sinirlendiler. Neyse… Ýþ/staj baþvurularýnda vurguladýðým gibi: “sonuç odaklý!” Ýþtee aþaðý indim. “Aha da himmet” diyorum “evraka!” Sevinç çýðlýklarýyla koþuyorum ki bir kasabanýn otogarý burasý. Hem de mescidi bile var. Acilen abdest alýp, huzurla namazýmý kýlýyorum. Takvime bakýnca anlýyorum ki güneþ doðmamýþ. Hamdolsun…
Yola bakýyorum da tayy-i zaman mý yoksa mekân mý, tefrik edemiyorum. Zira otobüsüm halen orda. Koþmuyor adeta uçuyorum. Yaklaþtýkça algýlýyorum da: meðer ayný HÝDAYET’e eresice firmanýn Bursa-Adana otobüsü gelmiþ, yolcu indiriyor… Talebe hali iþte, param da yok. Hýh! Olsa da vermem. Çanta teslim eden muavine çaktýrmaksýzýn orta kapýdan geçiveriyorum. Arka koltuklardan birine pusuyorum. Vicdanýmýn çenesini, “n’olcak oðlum ayný firma, ayný” diyerek kapatmak istiyorum. Muavin bana doðru adým attýkça ben “Ayný firma” diyor ve küçülüyorum. O adým atýyor. Ben ise (dahili sesim de kýsýlýyor) “Ayný firma” diyorum biraz daha küçülüyorum. Kopya çeken öðrenci misali, muavinden gözümü kaçýrýyorum. Lakin çok geç! Tövbe alýrken düþünecektin, aslaným!
Avýn tadýný çýkarmak isteyen Muavin: Hoþ geldiniz. Yolculuk? (Not: Bu kelimenin arkasýndan gelen iki saniyelik sessizlik ve “suhuf dolusu huruf ile ifade edilemez” o bakýþýn tek bir açýklamasý var: P-A-R-A)
Küçük Emrah AZT: (Boðazýmý temizlermiþ gibi) “ýhý ýhým’’ (Bu sahneyi, yavaþlatýlmýþ çekim ve sessiz planda tahayyül ediniz) beden dilimi sonuna kadar konuþturuyor, “maðduriyet komposizyonumu” kapý gibi biletimi göstererek tamamlýyorum. Ne dersiniz etkilendi galiba?
Pozantý dinlenme tesislerine varýyoruz. Bu güzergâhtaki otobüslerin yarým saatlik mola verdiði yer. Vardýðýmýz an, anonsun klasik musiki ile verildiði andýr ki kulaklarým mest olur: “Ýzmir...gelip Adana-Hatay’a devam etmekte olan..Hiday” Evet bu! Artýk gözlerim; plakalarý okuyup makroiþlemcime gönderiyor. Ýndiðim otobüs bu olabilir. Tabi bir yandan da “La lay lay...” kýrlardaki kelebekler gibi zikzaklar çiziyorum. Buluyorum/bulduruyorlar: Þoför yok (zaten hayatýmda öyle biri olmadý). Muavin de beni görmedi ya da “dejavu” olarak yorumladý herhalde. Allah’a hamd ederim. (Koltuðuma geçerken içimden hatme duasýný okuyarak) Büttüüün büyüklerin ruhlarýna hediye ediyorum.
Muavin: 27 numara?!
Havam batsýn, istifimi hiç bozmuyorum. Kah gözlüðümdeki camlara “hoh” ediyor, kah gömleðimin ucuyla temizliy... (Doðrusunu söylemek gerekirse, gözlüðümün camlarý hep kirlidir. Buradaki iþlem: mevcut kirlerin homojen þekilde cama daðýtýlmasýdýr.)
Camdan dýþarý bakan entellektüel insan AZT: Mes’elenin Türkçe’nin tasfiye süreci ile alakasý açýktýr. Evvelden “yardýmcý” manasýndaki “muavin” kelimesi kullanýlýrken, þimdilerde frenkçe “host” kullanýlýyor. Efenim nedir host? “Ev sahibi” diyeceksiniz amma bir Ýngiliz’in/Amerikalý’nýn neye, ne denli sahip çýktýðý Irak’ta belli olmuþtur. Hattý zatýnda ben þu isimlerden müsemma bir kelime olduðunu düþünüyorum: hostage (=rehine, tusak), hostile (=düþmanca, düþmana özgü), hostality(=düþmanlýk, kin) (bkz. moonstar sözlük)
Frekans uyuþmazlýðý yaþadýðý anlaþýlan “sadece” muavin: ?!?
Muzaffer komutan AZT: Hâsýlý kelam, babannemin dedüðü gibi: “Namaz, adamý yolda komaz!”
Aþýrý yüklenme hatasý veren muavin iþlemcisi: Hýý?
AZT: Kuzzzzul kurt. Boþver sen su getir, su!
Ahmet Ziyadoðlu Tarýk / Ýstanbul