> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Akaid Eserleri > Tahavi Şerhi > Teklif Takate Göredir
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Teklif Takate Göredir  (Okunma Sayısı 720 defa)
07 Ocak 2012, 19:43:29
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 07 Ocak 2012, 19:43:29 »



Teklif, Takat’e Göredir


Tahâvî’nin -Allah ona rahmet etsin-: "Yüce Allah onları ancak takat gösterebildikleri şeylerle mükellef tutmuştur" sözü ile ilgili olarak Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Allah hiçbir kimseye gücünün yeteceğinden başkasını yüklemez." (el-Bakara, 2/286); "Biz kimseye gücünün yettiğinden başkasını yüklemeyiz." (el-En’âm, 6/152, el-A’raf, 7/42, el-Mu’minun, 23/62)

Ebu’l-Hasen el-Eşârî’den nakledildiğine göre, takat dışında kalan şeylerle mükellef tutmak aklen caizdir. Ancak onun mezhebine mensub olanlar bu şeriatta varid olmuş mudur, değil midir? hususunda farklı görüşlere sahiptirler. Bunun varid olduğunu kabul edenler Ebu Leheb’e iman etmesi emrinin verilmiş olmasını delil gösterirler. Yüce Allah onun iman etmeyeceğini ve alevli bir ateşi boylayacağını haber vermiştir. Bununla birlikte o iman etmeyeceğine inanmakla emrolunmuş idi. Bu ise zıt iki şeyi bir arada bulundurmak kabilinden bir tekliftir ve bu da imkansızdır.

Böyle bir imkansızlık iddiasına cevap şudur: Bizler onun iman etmeyeceğine inanmakla emrolunmuş olduğunu kabul etmiyoruz. Kendisi vasıtasıyla iman edebileceği istitaat da onda vardı. O imanı elde etmekten âciz değildi. Daha önce istitâa’nın açıklamasında geçtiği üzere ancak güç yetirebildiği şeyle mükellef tutulmuştu.

Yüce Allah’ın meleklere: "Bana bunların isimlerini haber veriniz." (el-Bakara, 2/31) diye buyurmuş olması, isimlerini bilmemekle birlikte, bu varlıkların isimlerini haber vermeleri gerekli değildir. Kıyamet gününde suret yapıcılara: "Yarattığınıza hayat veriniz."[169] denilmesi de onların böyle bir şeyi yapabilecek durumda olmalarını gerektirmemektedir. Buna benzer örnekler çoktur. Çünkü bu yapanına mükâfat verilecek, terkedeni de cezalandırılacak bir fiilin yerine getirilmesi şeklinde bir teklif değildir. Bu, âciz bırakmak maksadıyla yöneltilecek bir hitabtır.

Aynı şekilde Yüce Allah’ın şu buyruğunda yer alan: "Rabbimiz, güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize yükletme" (el-Bakara, 2/286) buyruğunda yer alan mü’minlerin duasından da böyle bir teklif’in lüzumu anlaşılmaz. Çünkü güç yetirilemeyen bir şeyin yükletilmesi teklif değildir. Aksine kula takat getiremeyeceği ve ölümü ile sonuçlanacak bir dağı taşımasını istemesi mümkündür.

İbnu’l-Enbarî der ki: Bu şu demektir: Bizlere edası ağır gelecek bir yük yükleme. Her ne kadar sıkıntılara katlanarak, zorlanarak ve hoşa gitmeyen şeylere tahammül ederek, güç yetirecek olsak dahi. O, Araplara akıllarıyla kavrayabilecekleri üslupla hitab etmiştir. Onlardan herhangi bir kimse nefret ettiği bir şahsa -aslında böyle bir şeye takati olmakla birlikte-: Seni görmeye tahammül edemiyorum, der. Ancak onu görmesi, ona ağır geldiğinden dolayı böyle söyler. Hikmet açısından yapması halinde mükâfat göreceği, yapmaması halinde de ceza göreceği şekilde bir dağı taşımakla mükellef tutmak caiz değildir. Nitekim Yüce Allah, kendi zatı hakkında hiçbir kimseye takati dışında ve güç yetiremeyeceği bir hususu yüklemeyeceğini haber vermektedir.

Onlardan kimisi de şöyle demektedir: Bizatihi imkansız olanı değil de adeten imkansız olanın teklif’i mümkündür. Çünkü bizatihi imkansız olan bir şeyin varlığı, zaten düşünülemez. Öbürünün aksine böyle bir şeyi emretmek de akla sığmaz.

Kimileri de şöyle der: Âciz bıraktığından ötürü güç yetirilemeyen bir şeyin teklifi caiz değildir. Onun zıttı ile meşgul olunduğundan dolayı güç yetirilemeyen şey ise böyle değildir. Bununla mükellef tutmak caizdir. Bunlar mana itibariyle selef’e ve imamlara uygun kanaat belirtmişlerdir. Ancak onların kulun terkettiği bir işi, zıttı ile meşgul olduğundan ötürü onu terkedip güç yetirilemez, olarak değerlendirmeleri hem şer’î bakımdan, hem dil açısından bir bid’attir. Çünkü bu ifadenin muhtevası kul yapmadığı bir işi yapmaya güç yetiremez, şeklindedir.

Onların böyle bir kanaati kabul etmelerine sebeb ise şu görüşü benimsemeleridir: İstitâa ile Kudret ile aynı şey olan takat (güç yetirmek), ancak fiil ile birlikte olur. O bakımdan derler ki: Bir fiili yapmayan her kimse, ona takat getiremez demektir. Bu ise Kitab’a, sünnet’e ve selef’in icma’ına muhaliftir. Aynı zamanda daha önceden istitâa’nın söz konusu edildiği esnada işaret edildiği üzere, genel olarak akıl sahibi kimselerin kabul ettiklerine de muhaliftir.

Ancak fiil ile birlikte var olan güç yetirmeye gelince, bu teklif’te aranan bir şart değildir. Bununla birlikte gerçekte fiilî bir irade de vardır. Bu görüşü benimseyenler Yüce Allah’ın: "Onların işitmeye güçleri yetmezdi." (Hud, 11/20); "Sen benimle beraber sabretmeye güç bulamazsın." (el-Kehf, 18/67) buyruğunu da delil göstermişler, fakat bu buyruklarda onların istitâa adını verdikleri şey kastedilmemektedir. Onların istitâa dedikleri şey ise ancak fiil ile birlikte olandır.

Yüce Allah (Hud suresinde) sözü edilen bu kimseleri işitmeye güç yetiremeyişleri dolayısıyla yermektedir. Eğer burada fiil ile birlikte olan istitâa’yı kastetmiş olsaydı, elbetteki bütün mahlukat işitmeden önce işitebilme gücüne sahip değildirler. Dolayısıyla onların böyle bir yergi ile özellikle söz konusu edilmelerinin bir anlamı da olmazdı. Fakat bunlar -hakka olan nefretleri ve hakkın onlara ağır gelmesi dolayısıyla ya hak sahibini kıskandıklarından ya da hevalarına tabi oldukları için- işitmeye güç yetiremiyorlardı.

Musa -Aleyhisselam- da şeriatın zahirine muhalif olarak gördüğü bu hususta ona dair bilgi sahibi olmadığı için sabredemiyordu. Arapça’da da, diğer dillerde de böyledir. Başkasına buğzeden kimse hakkında: Ona iyilik yapma gücünü bulamaz, denilir. Sevdiği kimse hakkında da: Ona ceza verecek gücü bulamaz, denilir. Buna sebeb ise o kimseye karşı beslediği sevgidir, onu cezalandırmaktan aciz oluşu değildir. Bu gibi ifadeler de mübalağa için kullanılır. Mesela, ölesiye kadar onu mutlaka döveceğim, demek gibi. Maksat ileri derecede vurmaktır. Ancak (onların bu hoşlanmayışları) bir mazeret teşkil etmez. Zira Yüce Allah kullara sadece hoşlarına giden emirler vermiş olsaydı, göklerin ve yerin düzeni bozulurdu. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Eğer hak hevalarına uysaydı, göklerle yer ve içlerinde bulunanlar fesada uğrardı." (el-Mu’minun, 23/71)

Tahâvî’nin -Allah ona rahmet etsin-: "Onlar da ancak kendisiyle mükellef tuttuğu şeylere güç yetirebilirler..." sözleri de şu demektir: Onlar ancak kendilerini muktedir kıldığı şeylere takat getirebilirler. İşte bu bir çeşit ilahi tevfık türünden olan takat’tir. Yoksa sağlık, güç yetirebilmek, imkan bulmak ve araçların esenlikli olması anlamındaki takat türünden değildir.

"Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh" sözü de kader’in varlığını isbat eden bir delildir. Bundan sonraki ifadeleriyle de Tahâvî bunun anlamını açıklamıştır. Ancak kendisinin -Allah ona rahmet etsin- ifadesinde açıklanması gereken bir taraf vardır. Çünkü teklif muktedir kılmak manasına kullanılmaz, ancak emir ve nehiy manasına kullanılır.

O ise şöyle demiştir: "Onları ancak takat gösterebildikleri şeylerle mükellef tutmuştur ve onlar, O’nun kendilerini mükellef tuttuğu şeylere ancak güç yetirebilirler." Bu ifadeler zahiren aynı manayı dile getirmektedir. Ancak böyle bir şey sahih değildir. Zira kullar Allah’ın kendilerini mükellef tuttuğunun üstünde de bir takım şeylere güç yetirebilmektedirler, fakat Yüce Allah kulları için kolaylığı ve yükümlülüklerini hafifletmeyi murad etmiştir. Şu buyruklarda olduğu gibi: "Allah size kolaylık diler, güçlük istemez." (el-Bakara, 2/185); "Allah üzerinizdeki yükleri hafifletmek ister." (en-Nisa, 4/28); "Dinde size güçlük vermedi." (el-Hacc, 22/78)

Şâyet Yüce Allah bizi mükellef tuttuğu hususları daha da arttırmış olsaydı, onlara da güç yetirebilirdik. Ancak O, bize lütufta bulunmuş, merhamet etmiş, yükümüzü hafifletmiş, dinde bize zorluk vermemiştir.

Görüldüğü gibi kendisinin ifadesinde nisbeten düzeltmeyi gerektiren bir taraf vardır. Bunu iyice düşünmek gerekir.


[169] Buhârî 5951, 7558; Müslim 2108.


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Teklif Takate Göredir
« Posted on: 28 Mart 2024, 16:37:11 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Teklif Takate Göredir rüya tabiri,Teklif Takate Göredir mekke canlı, Teklif Takate Göredir kabe canlı yayın, Teklif Takate Göredir Üç boyutlu kuran oku Teklif Takate Göredir kuran ı kerim, Teklif Takate Göredir peygamber kıssaları,Teklif Takate Göredir ilitam ders soruları, Teklif Takate Göredirönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes