> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Hazreti Muhammed a.s.v > Son Peygamber > Heybeti
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Heybeti  (Okunma Sayısı 3182 defa)
12 Aralık 2009, 23:34:06
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 12 Aralık 2009, 23:34:06 »



Heybeti


Zelilce olmayan tevaazuuyla birlikte Peygamber Efendimiz´in kalplere saldığı bir heybeti vardı, Allah tarafından alemler için el çi seçilen Peygamber Efendimiz´in heybeti diğer insanların hey betinden çok daha şiddetliydi. Fazla heybet sahibi olduğunu bildi ğinden ötürü tevazu gösterirdi. Bu tevazu ile insanlara lutufkâr muamelede bulunurdu. Heybetle alçakgönüllülüğünün kaynağı birdi. Heybetle tevazu özdeşleşmişti. Ancak güçlü şahsiyet sahibi kimseler alçalmadan tevazu gösterirler. Böyieleri yapıp yapma dıkları işlerde ezikliğe kapılmadan tevazu gösterirler.

Peygamber Efendimiz´in sahabeleri arasında oturuşunu anla tanlar O´nun heybetinin yüksekliğine, vakarının ve davranışının güçlülüğüne işaret ederler. Peygamber Efendimiz´in bulunduğu mecliste ağırbaşlılık hüküm sürerdi. Konuşmaya izin vermediği zaman kimseler konuşamazdı. Sustuğunda meclis arkadaşları da susarlardı.O´nun sözünün dışına çıkmaz, iradesinin uzağında kal mazlardı. Ama O tevazu ve itmi´nanı asla elden bırakmazdı. Çoğu kez kendisiyle konuşanlara yakın olmak için yanlarına gidip otu rurdu. Onları doğru yola iletmek isterdi. Kadınlar bulunduğu yer de oturdukları zaman bazen ileri geri konuşur, kaba sözler ederler di. O, bakışlarıyla onları susturmaya kadir olduğu halde konuş malarına engel olmaz, onları susturmazdı. Yine günün birinde ba zı kadınlara irşaatta bulunmaktaydı. Kadınlar sözünü keserek ba zı sorular yöneltiyorlar ve yüksek sesle konuşuyorlardı. O esnada Ömer (ra) içeriye girdi. Kadınları, peygamber efendimizin sözünü keserek sorular yönelttiklerini ve bağrıştıklarını gördü. Fakat ka dınlar, Hz. Ömer´in içeri girdiğini görünce sustular. Susmalarını gören peygamber efendimiz dişleri görünecek şekilde tebessüm buyurdu. Ömer: "Allah seni hep güldürsün ya Resulullah niçin gü lüyorsun?" diye sorunca o şerefli, merhametli ve şefkatli resul şu cevabı verdi: "Bu kadınlar sen gelmeden Önce bana karşı yüksek sesle konuşup bağrışmaktaydılar. Seni görünce sustular."

Ömer: "Ey nefislerinin düşmanları olan kadınlar! Resulul-lah´tan korkmuyorsunuz da benden mi korkuyorsunuz?!" diye on lara çıkıştı. Kadınlardan biri: "Ama sen katı ve kabasın ey Ömer!" dedi. Bu sekide konuşan kadını Resulullah (sav) susturdu ve o güç lü heybetli insanın, yani arkadaşı Ömer´in katı yürekli olmadığım ifade ederek şöyle dedi: "Hayır! Şeytan Ömer´in geçtiği yollarda yürüyemez!"

Hz. Ömer, Peygamber efendimizden daha heybetli değildi. Bilâkis peygamber efendimiz hem heybetli, hem de sevimliydi. Fa kat o kalplere nüfuz ederdi. Heybetini korkunç hale getirmezdi. O, insanlara doğru you gösermek için heybetliydi. Hem heybetliyken, hem mütevazi iken gayesi irşattan başka bir şey değildi. Bi´setinin başlangıcında heybetine dair aktarılan haberler çeşitlidir. Bu hu susta çeşitli olaylar aktarılmıştır, ama peygamber efendimiz bu heybetim çok nadir kullanmıştır. Maksadı da, insanların yaptığı İslâm devletine icabet etmeleriydi. Davetine hem heybeti, hem de rağbeti katardı. Amaç, kıyamet gününde Allah´ın rızasını kazan maktan başka bir şey değildi. Fakat şirkin önderleriyle karşılaştı ğı ve görüştüğü zaman onların ilâhi gazaba sebep olarak istihzala-rıyla karşılaştığında onları, Allah´ın azabıyla başbaşa bırakırdı. Ondaki kuvvet, ilâhi bir heybetten doğuyordu. Buna ilişkin iki olayı anlatacağız:

1- Anır bin As´ın rivayet ettiğine göre Peygamber (s.a.v.) efendi miz günün birinde Kâbe-i muazzamayı tavaf ediyordu. Kureyşten bazı kimseler Kabe´nin çevresinde oturmaktaydılar. Tavaf esna sında Peygamber efendimiz yanlarından geçtikçe O´na laf atıyor lardı. Rahatsız olduğu yüzünden anlaşılıyordu. Bu saygısızlıkla rını, peygamber efendimiz tavafın yedi şavtanı tamamlayıncaya kadar sürdürdüler. Tavafı tamamladıktan sonra onlara dönerek sağlam bir azim, kuvvetli bir iman ve heybetle şöyle dedi: "Ey Ku-reyş topluluğu! Yüzler çirkin oldu. Burunlar yere sürüldü. Ben si ze Ölüm getirdim!" Bunu, ya da buna benzer sözleri söyledi. Onun bu sözleri Kureyşîileri ürküttü ve paniğe düşürdü. Böyle dedikten sonra hepsi de ona güzel sözler söylemeye ve gönlünü almaya baş ladılar: "Ey Ebal Kasım, rahat ve bereket içinde yoluna devam et. Biz senden asla kötülük görmedik".

Hiç kuşkusuz ondaki bu insani heybeti, alemlerin rabbi kendi sine bahsetmişti. Dolayısıyla ayırıcı özelliklerden biri de heybe tiydi. Onun Kureyşlilere yapmış olduğu tehdit; güçlü, kuvvetli ve heybetli bir kimseden sudur ettiği için müşrikleri etkilemiş, onla rı ürkütmüştü.

2- İnsanlar içinde Peygamber efendimize en çok taşkınlık eden, Amr bin Hişam´dı. İslâm tarihi ona hakettiği Ebu Cehil unvanını vermiştir. Şerefli bir kimse olmadığı için ağzına geleni söylerdi. Kötülük yapmasını engelleyecek yüksek bir ahlâkı da yoktu. Yü reğine çöreklenmiş bulunan kini onu ileriye itiyordu. Peygamer efendimiz,insanlarm Muhammedi davete karşı şefkat duyguları nı harekete geçirmek için onun kötülüklerine ve taşkınlıklarına sabrediyordu. O tağutu, şerre yönelme halinde kendi haline bıra­kıyor ve zorbalığına sabırla direniyordu.

Araplardan birinin Ebu Cehil´de alacağı vardı. Ebu Cehil, adamın borcunu ödemekte gecikiyor, ödemek istemiyordu. Öde mediğini gören alacaklısı, Mekke´nin önde gelen Ebu Cehil benze ri kimselere başvurarak yardımlarını istedi. Onlar da işi alaya alarak alacaklıyı Abdullah oğlu Muhammed (s.a.v. )´e havale etti ler. Adamcağız, Peygamber efedimizin yanına giderek yardımını istedi. Peygamber efendimiz de onunla birlikte Ebu Cehil´in evine gitti. Kapıyı vurdu. Ebu Cehil sarsıntı ve ürküntü içinde kapıya çıktı. Muhammed´in azminin verdiği korkudan dolayı her tarafı titriyordu. Peygamber efendimiz ona: "Adamın borcunu öde" dedi. Ebu CemTdeki cahiliyet mütekebbirliği alçalmaya başladı. Zillet gösterip boyun eğdi. Hor ve hakir bir şekilde boyun büküp adamın borcunu ödedi. Böylece emsalleri olan müşrikler arasında gülünç duruma düştü. Peygamber efendimiz kendisinin heybetinden ür ken kimselerin korkusunu hafifletirdi. Günün birinde yanına bir adam gelmiş, onun heybeti karşısında titremeye başlamıştı. Pey gamber efendimiz ona: "Kendine gel ben bir hükümdar değilim. Sadece Kureyş kabilesine mensup, ekmek yiyen bir kadının oğlu yum".

Ebu Hüreyre´den rivayet: "Peygamber (s.a.v.) efendimizde bir likte pazara gittik. O bir kaç don satın aldı. Terazi başında duran adama da: "Tart ve tartının hakkını ver" dedi. Böyle deyince tacir, Peygamber efendimizin eline atılıp öpmeye başladı. O´da elini geri çekti ve şöyle dedi: "Bu, Acemlerin kendi hükümdarlarına yaptık ları bir muameledir. Oysa ben hükümdar değilim. Sadece sizden biriyim." Böyle dedikten sonra satın aldığı donları teslim aldı. Ben taşımak için elinden almak istedim. Bana şöyle dedi: "Bir şey satın alındığı zaman sahibinin onu taşıması gerekir."

İnsanların çok azında tevazu ile heybet bir arada bulunur. Ab dullah oğlu Muhammed (s.a.v.), heybetin en yüksek derecesine ulaşmıştı. Aynı zamanda tevazu derecelerinin de en yükseğine ulaşmıştı. Bu tevazu nedeniyle ihtiyaç sahiplerine ve zaaf içinde bulunan kimselere yanaşır, zayıf ile ünsiyet kurar, ihtiyaç sahip leri de ihtiyaçlarını gidereceğini kendisinden umarlardı.

Büyüklük taslayanların çoğu, zafiyet hisseden ve kendilerinde şahsi iktidar bulamayan kimselerdir. Bunlar heybetlerini kulla nır, büyüklük taslayarak zaaflarını örtmeye çalışırlar. İnsanları ezip sırtlarından geçinmeye gayret ederler ki, eksiklerini gidersin ve zaaflarını hafifletsinler; ya da kaynağı servet olan yapay hey betler yaratırlar. Oysa malları ve servetleri ellerinden gidince heybetleri de gider. Heybetlerinin kaynağı belki de makam ve mevkidir. Bununla üstünlük taslarlar. Oysa makam ve mevkile-rinden düşürüldükleri zaman, küçülür ve silinirler. Fakat Cenâb-ı Allah´ın kendilerine bahşetmiş olduğu fazilet ve manevi kuvvete dayanırlar. Böyleleri yapmacık heybete, insanlara karşı üstünlük taslayıp taşkınlık yapmaya gerek duymaz ve insanları ezip hor görmezler.

İlimden, ahlâktan ve faziletten kaynaklanan fıtri heybet ile te vazu, aynı ağacın iki dalı gibidirler. Bunlar ile tevazu asla birbir lerinden ayrılmazlar. Çünkü fıtri heybet, sun´i gıdaya muhtaç de ğildir. Bilâkis bu türde olan heybet, sahibinin mütevazi olmasını da gerektirir ki sahibi, insanlarla ülfet etsin ve sosyal olgunluğa erişsin.

Af ve Müsamaha s

Af ve müsamaha, selim kalpten ve yüce ahlâktan kaynaklanır. Allah hem kendisinden, hem babasından razı olsun Aişe anamız, Peygamber (sav) efendimizin ahlakıyla ilgili olarak şöyle buyur muştur: "Onun ahlâkı, Kur´an idi" Peygamber efendimiz Kur´anm hidayetini tatbik etmiş, onun yoluna tabi olmuş, asla sapmamış ve doğru yoldan dışına çıkmamıştır. Çünkü yüce Allah O´na şu emri vermişti:

"Affı (kolaylık yolunu) tut, iyiliği emret, cahillere aldırış etme " (Araf: 199)

Yine Peygamber efendimiz, Cenâb-ı Allah´ın şu kavli şerifine kulak vermişti:

"iyilikle kötülük bir olmaz (sen, kötülüğü) en güzel olan şeyle sav. O zaman (bakarsın ki) seninle arasında düşmalık bulunan kimse sanki sıcak bir dost oluvermiştir ." (Fussılet: 34)

Cenâb-ı Allah bi´setten önce peygamber efendimizi risalete ha zırlamıştı. İnsanların hatalarım bağışlar, yanlışlıklarını görmez den gelirdi. Af ve müsamaha, ancak kin ve öfkeden arınmış olan bir kalpte bulunur. İnsanları hakka yöneltmeye çalışan bir kim­senin ileriye doğru bakması, geriye yönelmemesi gerekir. Kin ve öfkeye iltifat etmemesi icab eder. Herkesin durumuna göre muhasebe etmesi gerekir. Aksi takdirde geriye doğru gider. Gelecekte yapması gereken işleri düşünemez olur. Mazide kalan rahat sızlıklarından kaynaklanan öfkesini dindirmeyi düşünür. İnsan ları hakka davet edici risalet görevini üstlenen kimse, kendisini hazırdaki durumu düşünmekten alıkoyan gerici değildir. Bilakis böyleleri ge...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Heybeti
« Posted on: 29 Mart 2024, 18:11:51 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Heybeti rüya tabiri,Heybeti mekke canlı, Heybeti kabe canlı yayın, Heybeti Üç boyutlu kuran oku Heybeti kuran ı kerim, Heybeti peygamber kıssaları,Heybeti ilitam ders soruları, Heybetiönlisans arapça,
Logged
25 Şubat 2021, 02:20:02
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #1 : 25 Şubat 2021, 02:20:02 »

Esselamu aleyküm.binler salatu selam peygamber efendimizin üzerine olsun inşallah.rabbim razı olsun paylaşım dan kardeşim...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes