İslâmı Tebliğ İçin Güzel Bir Fırsat

İslâm’ı Tebliğ İçin Güzel Bir Fırsat - Mevlidi Şerif

Ahmet Başer

Süleyman Çelebi hazretlerinin muazzam eseri Mevlidi Şerif, ülkemizde çeşitli vesilelerle çokça okunan bir eserdir. Dini içerikli hemen her türlü merasimlerde, düğün, cenaze, kandil v.s. dua beklenen her yerde okunmakta veya okutulmaktadır. Eserin orijinal adı Vesile-tün Necât, günümüz Türkçesiyle Kurtuluş Sebebi anlamındadır. Adından da anlaşılacağı üzere, eser öyle güzeldir ki, dikkatlice okunup, anlatılanlar hayata tatbik edilirse, her müslümanın mutlaka ahiret kurtuluşuna sebep olabilir.

Ancak eserin Osmanlı Türkçesiyle yazılmış olmasından dolayı, bazı kelimelerin anlaşılması, özellikle genç nesil tarafından güç olmaktadır. Eserin okunma şekli ise okuyan her Mevlithan’ın ses ve nefes durumuna göre farklılık arz etmektedir. Şayet eser dikkatlice, normal şiir gibi okunsa, anlaşılma oranı oldukça yüksek olduğu halde, uzun hava çekercesine okunduğu zaman, metnin özünde anlatılmak istenen konu arka planda kalmakta ve anlaşılma oranı çok daha azalmaktadır.

Peygamberimiz (s.a.v.)’in diğer peygamberlere üstünlüğünü ispat maksadıyla kaleme alınan manzum eserin giriş bölümünde, Rabbimizin adının her işin başlangıcında anılmasının, yani besmelenin, vacip olduğu belirtilirken, Allah adıyla başlanan işlerin de ilgili kişiye kolaylaştırılacağı ne güzel ifade edilmektedir:

Allah âdın zikredelim evvelâ
Vâcib oldur cümle işde her kulâ

Allah âdın her kim ol evvel anâ
Her işi âsân ider Allah anâ

Bir düğün merasiminde okunan Mevlidi Şerif’te, damat ve gelin adayının aşağıdaki beyitin kendilerini (aynı zamanda tüm evli çiftleri) ilgilendirdiğini, Allah adıyla sürdürülen evlilik hayatlarında, kişilerin soylarının devam edeceği, yani çocuksuz kalmayacakları hususunun bilinçli olarak dinlenmesi çok önemlidir:

Allah âdı olsa her işin önü
Hergiz ebter olmaya ânın sonu

Diğer taraftan bir müslümanın rehber kabul ettiği Allah dostlarının, tasavvuf olarak adlandırılan terbiye metotlarıyla, ulaştırmak istedikleri en önemli merhalelerden birinin, her nefeste Allah adının anılması ve aşk düzeyinde Cenâb-ı Hakk’ı sevdirmek ve bu aşkla Rabbimizi zikrettirmek; neticesinde de sonbahar mevsimindeki yaprak dökümü gibi günahların döküleceği şu beyitlerde ne güzel belirtilmiştir:

Her nefesde Allah âdın di müdâm
Allah âdıyle olur her iş tamâm

Bir kez Allah dese aşk ile lisân
Dökülür cümle günah misl-i hazân

Cenâb-ı Hakk’ın varlığı, birliği ve kâinatın yaratılış safhaları anlatılırken, tüm yaratılış gayesinin Peygamberimiz (s.a.v.) olduğu ve O’nun sevgisini almanın önemi şu beyitle güzelce özetlenmektedir:

Pes Muhammed’dir bu varliğa sebeb
Sıdk ile ânın rızasın kıl taleb

Daha sonraki bölümlerde Efendimiz (s.a.v.)’in doğuşu ve bu esnada yaşanan harikulâde hususlar dile getirilmektedir. Tam doğum anı bahsedilirken de Efendimizin dünyaya teşrifine hürmeten bu kısım ayakta dinlenmektedir.

Efendimizin Peygamberliği ile ilgili olarak da, cihanda tüm üzüntülerin, sıkıntıların gittiğini ve yaratılmış canlı, cansız her şeyin Efendimiz (s.a.v.)’ i tanıyıp O’nun nübüvvetini tasdik ettiği şu beyitlerle anlatılmıştır:

Yâradılmış cümle oldu şâdümân
Gam gidûp âlem yenîden buldu cân

Cümle zerrat-ı cihân idûb nidâ
Çağrışûben dediler kim merhabâ

Yine Peygamberimiz (s.a.v)’in âlemlere rahmet olduğu ve şefaat konusunda izinli ve yetkili olduğu hususu da şöyle dile getirilmiştir:

Merhabâ ey rahmeten lil-âlemîn
Merhabâ sensin şefîa’l-müznibîn

Mi’raç bahsinde ise Peygamberimiz (s.a.v)’in yaşadığı, gördüğü olağanüstü haller, Efendimizin Cenâb-ı Hak katındaki kadri-kıymeti çok güzel bir şekilde anlatılmaktadır. Efendimiz (s.a.v.)’in Rabbimizin huzurunda ümmeti için duayı unutmadığını ve namaz ibadetinin çok çok önemli bir ibadet olduğu hususunu açıklarken de, ümmetin Mi’racı olarak vasıflandırılmış olması dikkat çekici bir şekilde vurgulanmaktadır:

Sen ki mi’râc eyleyûb etdin niyâz
Ümmetin mîrâcını kıldım namâz”

Kur’ân-ı Kerim’de : “Şüphesiz Peygambere, Allah ve melekler salâvat getirirler. Ey iman edenler, siz de O’na çokça salâtü selam getirin” (Ahzab 56) şeklindeki Rabbimizin emrini ve Efendimize aşkla, çok çok salâvat getirmenin önemini ve bunun Cehennem’den kurtuluş vesilesi olacağını Süleymen Çelebi hazretleri eserinde tekrar tekrar:

Ger dilersiz bulasız oddan necât
Aşk ile derd ile idün es-salât

Eğer ateşten kurtuluş istiyorsanız O’nun aşk ve derdi ile ona salât ve selam oku, şeklinde dile getirmiştir.

Şüphesiz Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) ne kadar övülse, çok daha fazla övgüye layıktır. Ne kadar sevilse çok daha fazla sevilmeye layıktır. Kendisini değil daima ümmetini düşünüp, biz zayıf ümmetinin affı için her zaman ve her mekânda Rabbimize yalvarmıştır. Şefaat hususunda da hem Rabbimizden müjdeler almış, hem de Peygamberliğinin en önemli kabul olunacak duasını ümmetinin affı için kullanmak üzere mahşer gününe bırakmıştır.

Günümüzde dünya meşakkati o kadar artmıştır ki, hızla tükenen ömür içinde insanların pek çoğu vaaz ve nasihat dinlemeye haftada bir saat bile zaman ayıramamaktadırlar. Cuma vaktinde bile camilerimizin son beş dakika içinde aniden dolduğu görülmektedir.

Hatim, düğün, cenaze, kandil v.b münasebetlerle hazır toplanmış bulunan bir cemaate, ses ve nefes yarışına döndürülerek okunan Mevlidi Şerifin, hiç olmazsa bir bölümünün, insanları sıkmadan, 20-30 dakikayı geçmeyecek şekilde açıklamaları da yapılsa, daha yararlı olmaz mı? Böylece, tertiplenen her dini merasim, Kur’ân-ı Kerim tilaveti, gönülleri coşturan ilâhilerle beraber, Mevlidi Şerifin açıklamalarıyla okunması, dua beklentilerini karşılamakla birlikte, İslâm’ı tebliğ ortamına dönüştürülmüş olur.

Eğer dini merasimlerimizde, Kur’ân-ı Kerim’den sonra en çok okunan eser olan Mevlidi Şerif, şu anda yapıldığı gibi, “adet yerini bulsun” veya “yasak savma” kabilinden sadece uzun hava misali okunmaya devam edilirse; her geçen gün, anlamını bilmeden dinleyen cemaatin gençleri açısından, sanki yabancı dilde bir eser okunuyormuş gibi, şuursuzca dinlenen sıradan bir eser haline gelebilir. Böyle olunca da çocukların gözü dağıtılan şekerde, büyüklerin gözü de “bitse de gitsek” düşüncesiyle saatte takılı kalabilir.

Bu hususta tüm din görevlilerimize ve Mevlithanlarımıza önemli görev düşmektedir. Portatif anfi, mikrofon, hoparlör v.b. tam teçhizatlı olarak Mevlidi Şerif okumaya hazırlık yaptıkları gibi, Mevlidi Şerif’in anlamı hususunda da hazırlıklı olmaları çok isabetli olur.

Cenâb-ı Hak okuduklarımızı ve dinlediklerimizi anlamayı, öğrendiklerimizle amel edebilmeyi, bizlere lütfettiği imkânları İslâm’ı tebliğ ve insanlığa hizmet yolunda fırsata dönüştürebilmeyi cümlemize nasip eylesin. Âmin…
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın