> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Peygamberimiz (S.A.V) > Sizden Gelenler (Peygamber Efendimiz ) > İnkârcılar Karşısında temel hususiyetiyle Peygamberler
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İnkârcılar Karşısında temel hususiyetiyle Peygamberler  (Okunma Sayısı 764 defa)
06 Ekim 2010, 15:51:16
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 06 Ekim 2010, 15:51:16 »



İnkârcılar Karşısında Temel Hususiyetiyle Peygamberler


Tarihte ne zaman iyi ile kötü birbirine karışsa, insanlar şeytanın ve nefsin iğvasına kapılıp haktan batıla sapsa, kısaca Hak Din'den ve selim fıtrattan uzaklaşsa, Cenab-ı Hak peygamberleri vasıtasıyla onları uyarmış ve dosdoğru yolu göstermiştir. İlk peygamber Hz. Âdem'den son peygamber Hz. Muhammed'e (s.a.s.) kadar binlerce nebi, hakikatin tercümanı ve güzel ahlâkın timsali olmuşlardır. Hâl böyleyken vahy-i ilâhî ile bir kısım insanlar hidayete erip imanda mertebeler kat' ederken, diğer bir grup insanın ise inkârı ve nefreti ziyadeleşmiştir. Şeytanın vesvesesine kulak veren, kötülüğü ahlâk hâline getirmiş dolayısıyla da şeytanlaşmış insanlar, peygamberlerden hep rahatsız olmuşlardır. İnsanları kendi arzu ve iradeleriyle iyilik ve hayırlara sevk eden Hak Din'in tebliğini engellemeye, halkı ondan uzaklaştırmaya, yanıltmaya çalışmış, peygamberlere ve mü'minlere, iftira ve ithamdan öldürmeye kadar her türlü çirkinliği yapmaktan geri durmamışlardır. İnkârı meslek ve hayat felsefesi hâline getirenler, İslâm'ın itikadî esaslarından olduğu gibi amelî düstur ve tezahürlerinden de rahatsız olmuş, insanların dindarlıklarına kuşkuyla bakmışlardır. Bu husus, Kur'ân'da değişik üslûp çeşitleriyle, bazen inşâî, bazen de kıssalarda olduğu gibi ihbarî bir anlatım içersinde anlatılmıştır.

Dünyevî İktidar Peşinde Olma İddiası

Tarih boyunca peygamberlere, dolayısıyla da tüm mü'minlere isnad edilen iddia ve ithamlardan birisi, onların dünyevî iktidar ve hükümranlık peşinde olduklarıdır. Peygamberlerin gönderilişiyle birlikte, mağrur ve bencil bir kitle, İslâm'ın tevhid ve güzel ahlâk merkezli mesajlarından rahatsızlık duymuş, insanların İslâm'a girişini, toplumdaki statüleri, zulüm ve istibdada dayalı iktidarları için tehlike addetmişlerdir. Dünyanın başını döndürdüğü bu inkârcı güruh, bir paranoya ve vicdan kirliliği içinde, peygamberler hakkında (haşâ) onların sıradan insanlar olup dünyevî iktidar peşinde koştukları, maksatlarının irşad değil iktidar olduğu yalanını etrafa yayarak, halkı yanlış bilgilendirmeye, akıllarınca Allah'ın nurunu söndürmeye çalışmışlardır. Ne gariptir ki, enbiyâya ve inananlara yönelik bu hükümranlık, iktidar ve siyasî maksat taşıma iddiası, tarih boyunca halkları zülüm ve zorbalıkla idare eden müstekbirler ve dalkavukları tarafından ileri sürülmüştür (Mevdudî, 2:408). Meselâ kavminin ileri gelenleri, Nuh Peygamber hakkında şöyle demiştir:
"Bu Nuh ancak sizin gibi bir insan, böyleyken size hâkim ve üstün olmak istiyor." (Mü'minûn, 23/24)

Kâfirler, diğer insanları haktan saptırmak maksadıyla, Nuh Peygamberin, dünyevî hükümranlık arzusu ve niyeti içinde olduğunu iddia etmişlerdir. İnkârcı kavmin idareci ve önde gelenlerinin sözlerindeki "sizin gibi" ifadesi de ilginçtir. Bununla nübüvveti, meleklere yahut zengin ve eşraftan olan insanlara nasip olan bir hususiyet olarak görmekte, nübüvveti dünyevî iktidarlara benzeterek Hz. Nuh'un nübüvvetinin arkasında art niyet aramaktadırlar. Hz. Nuh (a.s.), halkın içinde yetişmiş munhterem bir kişi idi. Asla lüks ve debdebenin şımarttığı toplumlardaki mutlu azınlıkla (mütref-müstekbirler) benzerliği yoktu. Allâme Elmalılı merhumun da belirttiği üzere, ehliyet ve hak sahiplerini bu tür şeylerle karalamak, mevki peşinde koşan hırslı ve hasetçi kişilerin değişmeyen âdetlerindendir (Elmalılı, 5:524). Mesele inkârcıların zannettikleri gibi değil, bilâkis, inkârcıların iddiaları onların iç dünyalarını yansıtmakta, inkâr önderleri bu sözleriyle kendi ihtiraslarına ve zaaflarına tercüman olmaktadırlar. Yukarıdaki ithama peygamberâne cevap ise şöyledir: "Ey kavmim, eğer aranızda bulunmam ve Allah'ın âyetlerini hatırlatmam size ağır geliyorsa, bilmiş olun ki ben yalnız Allah'a güvenip dayandım. Şimdi siz, Allah'a ortak koştuğunuz bütün putlarınızı da toplayıp bir karar birliğine varın (varın da, yapmak isteyip yapamadığınız) şeyler içinize dert olmasın… sonra da bana hiç mühlet vermeden hakkımdaki hükmünüzü uygulayın." (Yûnus, 10/71).
Kur'ân-ı Kerim'de, İslâm'ı tebliğ veya tevhid mücadelesinin anlatıldığı âyetlere bakıldığında, yukarıdaki iddialar daha söylenmeden önce, enbiya-yı izam, kim olduklarını, vazifelerini ve gayelerini, yıllarca aralarında yaşadıkları kavimlerine açıklamışlardır. Sözgelimi Şuara sûresinde tekrarla ve tafsilâtlıca Hz. Nuh, Hud, Salih, Lût, ve Şuayb' ın (aleyhimüsselâm ecmaîn) ağzından enbiyanın vazifesi, gayeleri, ve kim oldukları vurgulanmaktadır. Aslında, iradeleri sağlam, duruşları da yerinde bu insan-ı kâmillerin hemen bütünü hep aynı hedefi takip etmiş, aynı çizgide bir davranış sergilemiş ve aynı değerlere bağlı kalmışlardır. Onların duygu, düşünce ve davranışlarında hep aynı şeyler nümâyan, mesajlarında da aynı dava ve davet birliği göze çarpmaktadır. Ayrı ayrı devir ve ayrı ayrı coğrafyalarda neş'et etmiş olmalarına rağmen, hemen hepsinin de aynı misyonun temsilcileri olduğu açıkça müşahede edilmektedir. Bunların en bariz özellikleri ise, hemen bütün faaliyetlerini Allah'ın rızasına bağlı götürmeleri, mücadelelerinde sadece ve sadece O'nun kudret ve inayetine dayanmaları ve O'nun sıyanetine sığınarak O'nun namına hareket etmeleridir (Yeni Ümit, "Başyazı," sy: 50). Burada ilgili naslardan sadece Hz. Nuh Peygamberle ilgili kısım misal olarak zikredilerek, mevzuya ışık tutulacaktır:
Kardeşleri Nuh onlara şöyle demişti: "Hâlâ inkâr ve isyandan sakınmayacak mısınız? Bilin ki ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Öyleyse Allah'a karşı gelmekten sakının da bana itaat edin. Bundan dolayı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan, ancak Rabbü'l-âlemîndir." (Şuara, 26/106-109).

Âyette zikredilen hususlar, her nebi ve resûl tarafından ümmetlerine ilk olarak söylenen sözlerdir. Yine bu tavır ve hitap, müstakim ve müstakil bir tavır olarak gerçekleşmektedir. Asla bir itham yahut iddiaya cevap ve reaksiyon şeklinde değildir. Peygamberler, Âlemlerin Rabbi tarafından seçilip, insanları imana ve takvaya davet eden Allah'ın elçileridir. Bu kutsilerin asıl vazifeleri, insanları küfür ve dalâlet karanlıklarından kurtararak imanın aydınlığına çıkarmak, ruhları uyararak gönüllere Hakk'ı duyurmak, eşyanın perde önü ve perde arkasını olduğu gibi göstererek dimağlardaki şüphe ve tereddütleri gidermek, varlığın yüzüne nurlar saçarak onun bir kitap gibi okunmasını, bir meşher gibi temaşa edilmesini sağlamak, bir sanat eseri olarak onu yorumlayıp resmetmek, sonra da çağın idrak ufkuna göre seslendirmek ve bu fâni güzergâhı, bâki âlemlerin bir basamağı, bir köprüsü, bir mezraası, bir pazarı hâline getirmektir. Bu hususların bir bölümünü ifade sadedinde Kur'ân, Efendiler Efendisi'ne: "Bu Kur'ân, Rabbinin izniyle insanları, karanlıklardan nura çıkarman ve o üstün kudret sahibi olan, her icraâtıyla övgüye lâyık bulunan Allah yoluna iletmen için sana indirdiğimiz bir kitaptır." (İbrahim, 14/1) ferman etmekte ve bize peygamberlik misyonunun bir çerçevesini sunmaktadır. Bu konuda Efendimiz yalnız da değildir; Hz. Âdem'den Hz. Musa'ya, O'ndan da Hz. İsa'ya kadar hemen her nebi aynı hizmeti görmüşlerdir. Kur'ân, aynı sûrede mevzuu Hz. Musa'ya bağlayarak şöyle buyurur: "Musa'yı da, 'halkını karanlıklardan aydınlığa çıkar ve onlara Allah'ın önemli günlerini hatırlat' diye âyetlerimizle gönderdik" (İbrahim, 14/5).

Âyette beyan edilen diğer önemli hususlar olarak, Peygamberler rabbanî insanlardır. Halkı kendilerine hizmete değil, sadece ve sadece Yüce Allah'a kulluk edip hiçbir şeyi O'na şirk koşmamaya çağırırlar. Dünyevî gelip geçici şeyleri değil, bâkî olan Yüce Allah'ın rızasını dilerler. Tebliğ vazifesinin karşılığında da ücret ve mükafatlarını ancak Rabbü'l-âlemîn Allah Teâlâ'dan beklerler.

Nitekim Peygamber Efendimiz de diğer resûller gibi Mekkeli müşriklere aynı şekilde seslenmiştir. Yüce Allah, "O, ancak şiddetli bir azaptan önce sizi sakındırmak için gelen bir peygamberdir." (Sebe', 34/46) âyetiyle Resûlullah'ın vazifesini ve maksadını beyan etmesinin akabinde, Elçisine, "De ki: sizden bu hizmetim için hiçbir ücret istemiyorum, ücret sizin olsun. Benim ücretim yalnız Allah'a aittir ve O her şeye şahittir." ifadesiyle hitap ederek, nübüvvetin ulvî ve ilâhî yönüne dikkatlerimizi çekmektedir. Zaten söz konusu emir ve buyrukların hayata aktarılmasının neticesidir ki O, müşriklerin İslâm'ı tebliğden vazgeçmesi karşılığında kendisine sundukları Mekke'nin emirliği, saltanatı, mülkü gibi cazip dünyevi teklifleri hiç düşünmeden reddetmiştir. Amcası Ebû Talib'e, "Ey Amca! Ay'ı bir omuzuma, güneşi de diğer omuzuma koysalar, vallahi ben bu vazifemden vazgeçmem." (İbn Hişam, 1/266) diyerek kâfirlerin beklentilerini boşa çıkarmıştır. Fanî şeylere değer vermeyerek üsve-i hasene olan nuranî ve rabbanî bir hayatı tercih etmiştir. Doğduğu zaman "ümmetî" demiş (Süyutî, 1/80), mahşerde de "ümmetî" diyecektir (Buharî, "Tevhid", 36; Müslim, "İman", 326).
İşte bütün hayatları boyunca Allah'a kulluğu en yüce makam ve O'nun rızasını en yüce maksat edinen peygamberler ve hususiyle Peygamberimiz (s.a.s.), kendini Hakk'a adamış, Allah'a dayanmış, vazife ve sorumlulukları istikametinde arkasına bakmadan yürümüşlerdir. Onlar, nasıl bir kuvvete dayandıklarını ve kimin hesabına hareket ettiklerini çok iyi bilen, hedefinden, yürüdüğü yolun doğruluğundan, bir lâhza olsun yalnız bırakılmadıklarından ve bırakılmayacaklarından emindirler. Bu itibarla da enbiyâ-ı izam, hiç mi hiç fikrî, hissî dağınıklığa düşmez, teşevvüş ve tereddüt yaşamaz; mükellefiyetlerini derin bir şuur ve hassasiyetle yerine getirmeye bakar; sonra da ciddî bir iç huzuruyla neticeyi Allah'tan beklemeye koyulur; koyulur ve şe'n-i rubûbiyet'in gereklerine karışmamaya f...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 19 Temmuz 2016, 03:46:01 Gönderen: ღ۩ Bilgin ۩ღ »
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İnkârcılar Karşısında temel hususiyetiyle Peygamberler
« Posted on: 16 Nisan 2024, 09:43:00 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İnkârcılar Karşısında temel hususiyetiyle Peygamberler rüya tabiri,İnkârcılar Karşısında temel hususiyetiyle Peygamberler mekke canlı, İnkârcılar Karşısında temel hususiyetiyle Peygamberler kabe canlı yayın, İnkârcılar Karşısında temel hususiyetiyle Peygamberler Üç boyutlu kuran oku İnkârcılar Karşısında temel hususiyetiyle Peygamberler kuran ı kerim, İnkârcılar Karşısında temel hususiyetiyle Peygamberler peygamber kıssaları,İnkârcılar Karşısında temel hususiyetiyle Peygamberler ilitam ders soruları, İnkârcılar Karşısında temel hususiyetiyle Peygamberlerönlisans arapça,
Logged
23 Kasım 2016, 22:01:34
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #1 : 23 Kasım 2016, 22:01:34 »

Esselamu aleykum.Allah kullarini peygamberler araciligi ile uyarmış ve dogru yola hak yola davet etmistir.Allahi inkar eden ve sirk kosan kisilerde cehennem azabi ile azablandirilmistir.Rabbim razi olsun paylasimdan...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes