> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Peygamberimiz (S.A.V) > Sizden Gelenler (Peygamber Efendimiz ) > Efendimiz in s.a.s. peygamberliğinden önceki hâli
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Efendimiz in s.a.s. peygamberliğinden önceki hâli  (Okunma Sayısı 718 defa)
16 Ekim 2010, 16:59:08
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 16 Ekim 2010, 16:59:08 »



Efendimiz'in (s.a.s.) Peygamberliğinden Önceki Hâli


Bütün nebiler masumdur. Nebiler Serveri ise, masumlar üstü masumdur. Çünkü O, nebilerin sultanı, efendisi ve bütün varlığın yaratılış gayesidir.
 

 Peygamber Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) peygamberlik öncesi durumunu ele almadan önce enbiya-ı izâmın peygamberliklerinden önceki durumlarıyla alâkalı genel bir çerçeve arz etmekte fayda mülâhaza ediyoruz.

Peygamberlerin İsmeti

Peygamberler (aleyhimüsselâm) gerek vahiy sonrası gerekse öncesinde küfür (inkâr) ve şirk günahından masumdurlar. Bu konuda Sünnî1, Mutezilî2 ve Şiî3 ekollerinin ittifakı/icmaı vardır.

Peygamberlerin çocukluk, gençlik ve olgunluk zamanları peygamberlik dönemlerinin âdeta basamakları ve merdivenleri mahiyetindedir. Zîrâ halkı Hakka davet eden insanların bi’set sonrasında olduğu gibi, öncesinde de hâlleri tertemiz olmalıdır ki, muhataplarına emniyet ve itimat verebilsin.

Risaletin gerektirdiği sıfatlar açısından konuya dikkat çeken Nureddin Sabunî şöyle der: Peygamberi risalete layık kılan sıfatlardan biri, asrında yaşayan insanların en akıllısı olması, diğeri, en güzel ahlâka sahip olmasıdır.4 Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de اَلْمُصْطَفَيْنَ اْلأَخْيَارِ (Sa’d, 38/47) tabiriyle onların bu donanımları dikkatlerimize arz edilir. Bu, “hayırlılar içinden seçilmiş” demektir. Yani peygamberler, daha işin başında, insanların en hayırlılarıdırlar. Fakat en hayırlıların hepsi peygamber değildir; peygamberler, onlar arasında da en mümtaz olanlardan seçilir.
Kimi kelâm âlimleri Kur’ân’da peygamberlerle alâkalı olarak yer alan bazı ifadeler için makul bir mahmilin bulunamaması durumunda, ‘bunun bi’setten önce vuku bulmuş olduğuna’ hamledilmesi gereği üzerinde dururlar. Erken dönem Maturîdî kelâmcılarından Fahru’l-İslâm Ebu’l-Yüsr el-Pezdevî (v.493) bu görüşün doğru olmadığına dikkat çeker ve ‘peygamber, peygamber olarak yaratılır.’5 der. Fıkh-ı Ekber şarihleri de korunma işinin peygamberler için peygamberlikten önce de sonra da sabit olduğunu ifade ederler.6

Biz ikinci görüşün daha ihtiyatlı bir yaklaşım olduğu kanaatindeyiz. Zîrâ onlar bu dönemde peygamber olmasalar bile birer peygamber adayıdırlar, bu itibarla da yine özel bir inayet altındadırlar. Mantıken de bunun böyle olması gerekir. Çünkü sonradan ümmetlerinin önüne model/rehber şahsiyet olarak çıkarılacak olan bu zevatın geçmişlerinde de bir açık ve falso bulunmamalıdır ki, insanlar, güvenleri zedelenmeden tereddütsüz, itirazsız onlara ittiba edebilsinler.

Meselâ, putperest bir babanın ocağında yetişmesine rağmen küçük yaşlarından itibaren Hz. İbrahim (a.s.) gerek babasına gerekse içinde bulunduğu inkârcı topluluğa/kavme karşı tevhid inancı adına sergilemiş olduğu olağanüstü mücadele, peygamberlerin ortamları ne olursa olsun, onların Allah tarafından hususi bir inayet altında tutulup korunduklarını göstermektedir. Ve yine Allah (c.c), Hz. Musa’yı Firavun’un sarayına yerleştirmişti. Ama onun terbiyesini ne annesine ne de Firavun’a bırakmıştı; zihnini ve kalbini yabancı düşünceler etkilemesin diye -“(Ey Musa sevilmen) ve benim gözetimimde yetişmen için sana kendimden bir sevgi bıraktım” (Tâhâ, 20/39) âyetinin şehadetiyle- terbiyesini bizzat Allah kendi nezaretine/gözetimine almıştır. Allah (c.c) bununla bize, Firavun ocağı gibi son derece menfi bir yerde bile –ileride peygamber olarak görevlendireceği bir kulunu- küfür ve günahların tesirinden uzak tutup koruduğunu göstermiştir.

Şimdi bunu yapan Allah (c.c), elbette diğer enbiyayı da hususiyle ‘hâtemunnebiyyîn’ olan Peygamberimiz’i nübüvveti öncesinde muhtemel günah risklerine karşı hususi bir koruma altına alacaktır.

Peygamberimiz’in Vahye Mazhar Olmazdan Önceki Hâli
Yüce Allah, âlemlere rahmet olarak gönderdiği has ve güzide kulu Hz. Muhammed’i (s.a.s) peygamberliği öncesinde de korumuş ve üzerine cahiliye karanlığının düşmesine asla fırsat vermemiştir. Şimdi bu hususu birkaç açıdan değerlendirmeye tâbi tutalım.

Tarihin Şahadeti

Peygamberliği öncesi hayatında da O’nun (s.a.s) şirki/inkârı çağrıştıran bir sapmaya (dalâlete) düştüğüne tarih şahit olmamıştır. Kaynaklarımızda bunun aksini gösterecek bir delil mevcut değildir. Tam aksine Buhârî ve Müslim’in Sahihleri başta olmak üzere muteber kaynaklarımız Hz. Peygamber’in (s.a.s) vahye mazhar olmadan önce de Nur dağında yer alan Hira mağarasında belli aralıklarla Hak’la halvet için inzivaya çekildiğini (tehannüs) bildirirler.7 Bu bağlamda İbn Hişâm’ın “tehannüs” kelimesine dair yaptığı izah oldukça önemlidir. Zîrâ bu izah Hz. Peygamber’in Hz. İbrahim’in dini üzere ibadet ettiğini söyleyen görüşü öne çıkarmaktadır. İbn Hişâm, Arap dilinde yaygın bir geleneğe göre ث harfi yerine ف harfinin kullanıldığını, yukarıdaki ibarenin de bu türden bir kullanım içerdiğini yani “tehannüs” kelimesiyle “tehannüf”ün kastedildiğini belirtmektedir.8 Tehannüf ise Hanifliğe yani Hz. İbrahim’in dinine uymak demektir.9 Esasında meşhur Hanîflerden Zeyd b. Amr ve Ebu Zerr el-Gifârî’nin cahiliye döneminde de sadece Allah’a secde ettikleri bilinmektedir.10 Nitekim Müslim’in Sahih’inde yer alan bir rivayette Hz. Ebu Zerr’in bisetten önce de namaz kıldığı açıkça ifade olunur. (Muslim, Fedâilu’s-Sahâbe 132) Şimdi Hanîflerin yolu bu ise, Hanîf denince akla ilk gelmesi gereken bir Zat’ın (s.a.s) diğer Hanîflerden farklı bir yol tutması düşünülebilir mi?

Allah Rasulü bi’setten önce de zihin ve kalb dünyası pırıl pırıl ve tertemiz bir Hanîf idi. Nitekim Aliyyu’l-Kârî, Fahruddin Razî’nin de iştirak ettiği bu hususu bize şu cümlelerle aktarır: Gerçek şu ki, Hz. Muhammed (s.a.s), Hz. İbrahim (a.s) ve diğer peygamberlerin şeriatından, gizli vahiy ve sadık keşifler yoluyla kendisine zâhir olan (görünen) hak üzere amel ederdi.11

Bediüzzaman Said Nursî de ‘Hz. Peygamber (s.a.s) nübüvvetten evvel nasıl ibadet ederdi?’ şeklinde yöneltilen bir soruya ‘Hz. İbrahim’in (a.s) Arabistan’da çok perdeler altında cereyan eden bakiye-i dini (Hz. İbrahim’in dininden kalan esaslar) ile’ cevabını vermiş ve ardından şu kaydı düşmüştür: ‘Fakat farziyet ve mecburiyet suretiyle değil, belki (doğrusu) ihtiyarıyla ve mendubiyet suretiyle ibadet ederdi.’12

Zihnen korunduğu gibi Allah Resulü kalbinin günahlarla yaralanması gibi durumlardan da -yine hususi bir inayetle- muhafaza edilmişti. O (s.a.s) kendi ifadeleriyle hayatında iki defa düğüne gitmeye niyetlenmiş, ikisinde de Allah, ona bir uyku hâli vermiş ve yolda uyuya kalmıştır.13 Allah Rasulü gitseydi, gözlerinin harama bakması muhtemeldi. Demek ki Allah (c.c.), O’nu muhtemel günah sınırına yanaştırmıyor ve koruyordu. Hâlbuki bu hâdiselerin olduğu sırada O, henüz peygamber olarak görevlendirilmemişti. Bu çerçevede üzerinde durulması gereken diğer bir hâdise de şöyle cereyan etmiştir. Hz. Peygamber, daha çocuktu. Kâbe’nin tamiri işine yardım etmeye çalışmaktaydı. Amcalarına taş ve kerpiç taşıyor ve sırtında taşıdığı taş ve kerpiçler çıplak olan tenini/omzunu acıtıyordu. Bu duruma şahit olan amcası Hz. Abbas (r.a), -taşın omzuna direkt temas etmemesi için- izârını/eteğini kaldırıp omzuna koymasını O’na tavsiye etmişti. O da öyle yapmıştı. (O devirde bu, herkesin gayet normal saydığı bir hareketti.) Hâdisenin devamı İmam Müslim’in Sahîh’inde Cabir b. Abdullah’tan mervi iki rivayetle şöyle anlatılır: Bunlardan birincisi, “… Fakat derhal yere düştü ve gözleri semaya dikildi, sonra kalkarak ‘Elbisemi ver elbisemi!’ dedi, amcası da esvabını (izârını) üzerine bağladı” şeklinde, diğeri “… Bunun üzerine Resûlullah izârını çözerek omzunun üstüne koydu. Fakat (böyle yapmasının ardından) hemen bayılarak düştü, artık o günden sonra bir daha bu hâlde görülmedi”14 şeklindedir.
Bu hâdiseler bize açıkça şunu anlatmaktadır: Küçücük bir çocuk da olsa O, Allah’ın hususî terbiyesi altında yetişiyordu ve Allah (c.c), O’nu çocukken dahi günahtan koruyordu.15

Selim Aklın Delâleti
Malumdur ki, ele-ayağa bulaşan maddî kirler olduğu gibi mânevî kirler de vardır. Bu cümleden olmak üzere, dalâlet ve bunlardan neşet eden münkerat da zihni ve kalbi saran mânevî kirlerdir. Meseleyi buradan bir noktaya intikal ettirmek istiyoruz: Âyette geçenضَالًّا kelimesi en kötü anlamıyla (yani şirk mânâsıyla) ele alınması durumunda bu bizi, peygamberliği öncesinde ‘Allah Rasulü’nün -hâşâ- kalben/zihnen kirlenmiş birisi olduğu’ sonucuna götürür. Bu ise kabul edilemez bir garabeti oluşturur. Zîrâ insanlığı maruz kaldığı kirlerden temizlemek için (Âl-i İmrân, 3/164; Cum’a, 62/2), o güne kadar kirli yaşamış birisinin görevlendirilebileceğini düşünmek ilâhî hikmetle telif edilemez.

Kâinatın rengini değiştirecek bir nurla/ışıkla gönderilen insanın o güne kadar dalâlet karanlığında bırakılacağını düşünmek, başkasının değil, bu ancak aklen malullerin iddiası olabilir. İlm-i kelâm ve fıkhın imamı Ebû Hanife o güne kadar şirk karanlığında kalmak bir yana Allah Rasulü’nün ‘hayatında göz açıp yumma miktarı bir süreyle de (tarfete ayn) olsa şirk içinde bulunmadığını’ açıkça ifade eder.16 Celaleddin es-Suyutî ed-Durru’l-Mensur adlı eserinde Hz. Ali’den (r.a) naklen şöyle bir rivayete yer verir: Hz. Peygamber’e ‘hiç hayatında bir puta ibadet ettin mi? denilince ‘hayır’ dedi. Sonra ‘hayatında hiç şarap içtin mi?’ diye soruldu, ona da ‘hayır’ dedi ve şöyle buyurdu: “Ben iman ve kitabın (tafsilatının) ne olduğunu bilmiyor olduğum zamanda bile daima ‘onların üzerinde olduğu yolun küfür olduğunu’ bildim.” (Suyutî, ed-Durru’l-Mensur, Daru’l-Fikr, Beyrut 1993, VII, 364) Bu çerçevede Nureddin e...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Efendimiz in s.a.s. peygamberliğinden önceki hâli
« Posted on: 19 Nisan 2024, 17:06:06 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Efendimiz in s.a.s. peygamberliğinden önceki hâli rüya tabiri,Efendimiz in s.a.s. peygamberliğinden önceki hâli mekke canlı, Efendimiz in s.a.s. peygamberliğinden önceki hâli kabe canlı yayın, Efendimiz in s.a.s. peygamberliğinden önceki hâli Üç boyutlu kuran oku Efendimiz in s.a.s. peygamberliğinden önceki hâli kuran ı kerim, Efendimiz in s.a.s. peygamberliğinden önceki hâli peygamber kıssaları,Efendimiz in s.a.s. peygamberliğinden önceki hâli ilitam ders soruları, Efendimiz in s.a.s. peygamberliğinden önceki hâli önlisans arapça,
Logged
18 Ocak 2015, 14:34:18
Gülbahar Aktay
Öğrenci Grubu
***
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 581



« Yanıtla #1 : 18 Ocak 2015, 14:34:18 »

Hz peygamberimiz peygamberlikten öncede dürüst ve güvenilir bir kişiydi. Her zaman sevilirdi.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Kainatta en yüksek hakikat imandır, imandan sonra namazdır.
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes