> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Ameller - İbadetler - Kulluk Kavramı > Sizden Gelenler(Amel-İbadet-Kulluk) > Gökyüzü ve yeryüzünün nuru dua 2
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Gökyüzü ve yeryüzünün nuru dua 2  (Okunma Sayısı 1264 defa)
07 Ekim 2010, 18:06:08
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 07 Ekim 2010, 18:06:08 »



Gökyüzü ve Yeryüzünün Nuru: Dua 2

2. Canlı Varlıkların Duâsı: İhtiyaç Lisanıyla Duâ

Bütün canlı varlıkların hayatlarını devam ettirebilmek için rızka ihtiyacı vardır. Canlıların rızk talepleri fıtrî ihtiyaç lisanıyla yapılan bir duâdır. Canlı varlıkların rızıklarının verilmesinin duâ olduğunu ve bu tür duâların kabul edilmesinin sebeplerini şöyle açıklar: “(İkinci tür duâ) İhtiyac-ı fıtrî lisanıyladır ki, bütün zîhayatların iktidar ve ihtiyarları dahilinde olmayan hâcetlerini ve matlaplarını ummadıkları yerden, vakt-i münasipte onlara vermek için, Hâlık-ı Rahîm’den bir nevi duâdır. Çünkü, iktidar ve ihtiyarları haricinde, bilmedikleri yerden, vakt-i münasipte onlara bir Hakîm-i Rahîm gönderiyor. Elleri yetişmiyor; demek o ihsan, duâ neticesidir. Elhasıl, bütün kâinattan dergâh-ı İlâhiyeye çıkan, bir duâdır. Esbab olanlar, müsebbebâtı Allah’tan isterler. (24. Mektup, Birinci Zeyl). Tohumlar, istidat lisanıyla büyümek, ağaç ve çicek olmak istediği gibi ağaçlar ve diğer bitkiler de ihtiyaç lisanıyla hayatlarını devam ettirmek için gerekli şeyleri isterler. “Nebatat ve eşcarın, bilhassa bahar mevsiminde lisan-ı ihtiyaçla yaptıkları” duâlar “ihtiyacî duâlardır” (MN. s. 1362). Keza başka bir yerde hayvanlar ve nebatlara bakıldığında “Hem derin bir şefkati ve yüksek bir merhameti ihsas eden mânevî ve kerîmâne bir muamele, bir muarefe ve lisan-ı hal ile ve dostâne bir mükâleme ve duâlarına rahîmâne bir mukabele görünüyor” (4. Şu’a) diyerek, Cenab-ı Hakk’ın istidat ve ihtiyaç diliyle yapılan duâları nasıl kabul ettiğini anlatır.

Fatiha suresindeki “İyyake na’büdü ve iyyake neste’în” (Yalnızca sana ibadet eder yalnızca senden yardım dileriz) âyetini izah ederken kendisiyle birlikte kâinattaki bütün varlıkların duâ ettiklerini müşahede ettiğini söyler ve bunun hikmetini şöyle açıklar: “Evvelâ: Biz gözümüzle görüyoruz: Kâinatta, hususan zemin yüzünde, dehşetli ve daimî bir faaliyet ve hallâkıyetin intizamla cereyanı içinde merhametkârâne, müdebbirâne bir rububiyet-i mutlaka, hadsiz zîhayatların istiânelerine ve fiilen ve hâlen ve kâlen istimdatlarına ve duâlarına kemâl-i hikmet ve inayetle imdat ve her birine fiilen cevap vermek tezahürü içinde bir ulûhiyet-i mutlaka, bir mâbudiyet-i âmmenin tecelliyatı, umum mahlûkatın, hususan zîhayatın ve bilhassa insan taifelerinin fıtrî ve ihtiyarî binler tarzdaki ibadetlerine mukabelesini akl-ı selim ve iman gözü gördüğü gibi, bütün semâvî fermanlar ve enbiyalar haber veriyorlar.

Saniyen: “na’büdü” nûn’unun remziyle mukaddimede mezkûr üç cemaatten herbiri ve umumu, beraber, çeşit çeşit, fıtrî ve ihtiyarî ibadetlerle meşgul olmaları, şeksiz, bedahetle bir mâbudiyete karşı şâkirâne bir mukabele ve bir Mâbud-u Mukaddesin mevcudiyetine hadsiz ve şüphesiz bir şehadettir. Ve “neste’în” nûn’unun remziyle, mezkûr üç cemaatin, yani mecmû-u kâinattan tâ bir cesetteki zerrelerin cemaatinden her bir taifenin, her bir ferdin fiilî ve halî istianeleri ve duâları var. Ve onların muavenetlerine koşan ve duâlarına kabul ile cevap veren bir şefkatli Müdebbire, şüphesiz şehadet eder. Meselâ, Yirmi Üçüncü Sözün dediği gibi, zemindeki umum mahlûkatın üç nevi duâları pek harika ve ümidin haricinde kabul olması, bir Rabb-i Rahîm ve Mucîbe kat’î şehadet eder.

Evet, tohumlar ve çekirdekler, istidat lisanıyla, her biri birer ağaç ve birer sümbüle olmayı Hâlıkın’dan isteyip duâları gözümüz önünde kabul olması gibi, bütün hayvanatın ihtiyac-ı fıtrî lisanıyla elleri yetişmediği yerlerden rızıklarını ve hayatlarına lüzumu bulunan ve iktidarlarının haricindeki matluplarını birisinden isteyip o fıtrî ihtiyaç diliyle ettikleri bütün duâlarını gözümüz önünde kabul eden ve imdatlarına acip ve şuursuz mahlûkatı vakti vaktine hikmetle koşturan bir Hâlık-ı Kerîm’e zâhir şehadet eder” (15. Şu’a, 2. Kelime).

3. Şuurlu Varlıkların Cebri Duâları: Zorda Kalanların Duâsı

İhtiyaç dairesinde zîşuurların ıztırar derecesindeki duâları makbuldür. Çaresizlerin ve zorda kalanların duâsının makbul olduğu naslarda bildirilmiştir. Çaresiz/muztar denilince ilk akla gelen, kurtuluş çaresi olmayan, sebepler açısından kurtulma imkanı bulunmayanlardır. Halbuki Bediüzzaman bu kavramın çerçevesini genişletmiş, olumlu çaresizlikleri de bu kavramın içinde değerlendirmiştir. İnsanın yapabileceği her şeyi yaptığı halde beşeri ölçüler içinde ulaşamadığı ulaşması imkansız maksatları bazen Cenab-ı Hakk, mümin olsun kafir olsun beşere ilham ve ihsan etmiştir. Sebeplerin sukût ettiği noktada Allah-ü Teâlâ, istenilen maksadı umulmadık bir şekilde lütfetmiştir. Bu gibi durumlarda insan elini kaldırıp duâ etmese bile içinde bulunduğu durumda çaresizliğini hissetmesi en tesirli bir duâ yerine geçer ve maksadı kendisine musahhar edilir. Nitekim bu hususta Bediüzzaman Hazretleri “Arkadaş! Bilhassa muztar olanların duâlarının büyük bir tesiri vardır. Bazan o gibi duâların hürmetine, en büyük bir şey en küçük bir şeye musahhar ve muti olur. Evet, kırık bir tahta parçası üzerindeki fakir ve kalbi kırık bir mâsumun duâsı hürmetine, denizin fırtınası, şiddeti, hiddeti inmeye başlar. Demek duâlara cevap veren Zat, bütün mahlûkata hâkimdir. Öyleyse, bütün mahlûkata dahi Hâlık’tır” der (MN. s. 1308).

Zorda kalanın duâsının kabul edilmesinin yanında bir şeyi ısrarla isteyen ve istediği şeye çok önem veren kişilerin duâlarının kabul edileceği de hadis-i şeriflerde bildirilmiştir (Taberânî, II, 817). Duâ eden kişinin isteğini canı gönülden istemesi ve ona olan ihtiyacını derinden hissetmesi duânın kabulünü kolaylaştırmaktadır. Nitekim Bediüzzaman Hazretleri, duâ ile talep edilen, “eğer ıztırar derecesine gelse veya ihtiyac-ı fıtrîye tam münasebettar ise veya lisan-ı istidada yakınlaşmışsa veya sâfi, hâlis kalbin lisanıyla ise, ekseriyet-i mutlaka ile makbuldür” diyerek, bu tür duâların kabul edileceğini ifade etmiştir. Hatta ona göre, “Terakkiyât-ı beşeriyenin kısm-ı âzamı ve keşfiyatları, bir nevi duâ neticesidir. Havârık-ı medeniyet dedikleri şeyler ve keşfiyatlarına medar-ı iftihar zannettikleri emirler, mânevî bir duâ neticesidir. Hâlis bir lisan-ı istidatla istenilmiş, onlara verilmiştir. Lisan-ı istidatla ve lisan-ı ihtiyac-ı fıtrî ile olan duâlar dahi, bir mâni olmazsa ve şerâit dahilinde ise, daima makbuldürler” (24. Mektup,1. Zeyl).

4. Şuurlu Varlıkların İradi Duâları: Maruf Duâ


Şuurlu varlıkların duâlarını Bediüzzaman, iki kısma ayırır. Birinci kısım, fiil ve hal ile yapılan duâdır. İkinci kısım ise kalp ve söz ile yapılan duâdır. Birinci kısım duâyı yukarıda zikri geçen duâlarla birlikte değerlendirerek, bu tür duâların genelde kabul edildiğini söyler. Zira sebeplerin bir araya gelmesi ve hal ve fiille yapılan duâlar “Cevâd-ı Mutlak’ın isim ve ünvanına müteveccih olduğundan, kabule mazhariyeti ekseriyet-i mutlakadır” (23. Söz, Birinci Mebhas) diyerek, bu tür duâların kabul edilmesinin gerçek sebebinin, duânın Cenab-ı Hakk’ın belirli bir isim veya isimlerine bakması olduğunu ifade eder.

a. Fiil ve hal ile yapılan duâ

Fiil ve hal ile yapılan duâlar makbuldür. Zira fiilî duâ, işin gerçekleşmesi için bir arada bulunması gereken sebepleri yerine getirmektir. Sebeplerin bir araya gelmesi yukarıda istidat lisanıyla yapılan duâda olduğu gibi ekseriyet itibarıyla makbul bir duâdır. Sebeplerin iradî olarak bir araya getirilmesi için yapılan çalışmaları Bediüzzaman, “fiilî duâ” diye nitelendirmektedir: “İman tevhidi, tevhid teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül saadet-i dâreyni iktiza eder. Fakat yanlış anlama. Tevekkül, esbabı bütün bütün reddetmek değildir. Belki, esbabı, dest-i kudretin perdesi bilip riayet ederek; esbaba teşebbüs ise, bir nevi duâ-yı fiilî telâkki ederek, müsebbebatı yalnız Cenâb-ı Haktan istemek ve neticeleri Ondan bilmek ve Ona minnettar olmaktan ibarettir” der (23. Söz, 3. Nokta; MN, s. 1396). Bediüzzaman’a göre sebepler, Cenab-ı Hakk’ın kâinattaki isim ve sıfatlarının tecellileri; sebeplerin tabi olduğu kanunlar da o isim ve sıfatların ünvanlarıdırlar. Sebepleri yerine getirme Cenab-ı Hakk’ın isim ve sıfatlarına müracaat etme anlamı taşıdığı için makbuldür. Nitekim çift sürmenin rahmet hazinelerinin kapısını çalmak anlamına geldiğini, “Çift sürmek fiilî bir duâdır. Rızkı topraktan değil; belki toprak, hazine-i rahmetin bir kapısıdır ki, rahmetin kapısı olan toprağı sabanla çalar” (24. Mektup, 1. Zeyl) sözleriyle ifade eder.

Hal diliyle yapılan duâ da fiilî duânın bir nev’idir. İnsan fiilî duâda olduğu gibi müşahhas bir işi yerine getirmemiş de olsa hal dili çoğu zaman insanın iç dünyasını yansıtan bir ayna; çaresizliğin davranışlara yansımasıdır. Mesela hasta insanların hastalık esnasındaki çaresizlikleri hal diliyle yapılmış bir duâdır. Hastalar Risalesi’nin 12. devasında “Hem hastalık, insandaki aczini, zaafını ihsas eder. O aczin lisanıyla ve zaafın diliyle, hâlen ve kâlen bir duâ ettirir” der ve hastanın hal diliyle yaptığı duânın samimi olduğu için makbul olacağını söyler. İhtiyaç lisanıyla yapılan duâlarla hal diliyle yapılan duâlar birbirine benzer. Canlı varlıkların ihtiyaç halini almamış, istekleri ve arzuları da hal diliyle yapılmış bir duâdır. Mesela insanın midesi hal diliyle canlılığını devam ettirmek ister, onu bu duâsına Cenab-ı Hakk, lezzetli, harikulade yiyecekler yaratarak fiilen cevap verir (11. Şua, 8. Mesele). Duâlar bazen âyet-i kerimeler ve hadis-i şeriflerden alınan mübarek kudsi kelimelerle yapılabileceği gibi bazen “O’nun kapısına yönelerek, ruh dünyamızı şerh eder, içimiz...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 19 Temmuz 2016, 03:44:12 Gönderen: ღ۩ Bilgin ۩ღ »
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Gökyüzü ve yeryüzünün nuru dua 2
« Posted on: 28 Mart 2024, 19:21:45 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Gökyüzü ve yeryüzünün nuru dua 2 rüya tabiri,Gökyüzü ve yeryüzünün nuru dua 2 mekke canlı, Gökyüzü ve yeryüzünün nuru dua 2 kabe canlı yayın, Gökyüzü ve yeryüzünün nuru dua 2 Üç boyutlu kuran oku Gökyüzü ve yeryüzünün nuru dua 2 kuran ı kerim, Gökyüzü ve yeryüzünün nuru dua 2 peygamber kıssaları,Gökyüzü ve yeryüzünün nuru dua 2 ilitam ders soruları, Gökyüzü ve yeryüzünün nuru dua 2önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes