> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Kuran-ı Kerim > Sizden Gelenler( Kuran-ı Kerim) > Kurânı Kerîm de Nüzûlü İsa meselesi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kurânı Kerîm de Nüzûlü İsa meselesi  (Okunma Sayısı 1182 defa)
11 Ekim 2010, 13:55:03
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 11 Ekim 2010, 13:55:03 »



Kur'ân-ı Kerîm'de Nüzûl-ü İsa Meselesi


Zamanla bir kurtarıcının gelip, o dinin mensuplarını, yaşadıkları sıkıntılardan kurtaracağı inancı bütün dinlerde vardır. Öteden beri böyle bir kurtarıcı, bir halaskâr, hidayet edici bir insan, bir Mesîh ve bir Mehdî hep beklenmiştir. Bu bekleyiş, bir yönüyle de ehl-i imanda kuvve-i mâneviyeyi takviye etmek için değişik tecdid dönemlerinde insanların yenilenme azmini kamçılamıştır.


İsrailoğullarına rehber ve peygamber olarak gönderilen Hz. İsa'nın hayatının en önemli kareleri harikülade kuşağında geçmiştir. Mesela daha doğmadan önce Yüce Yaratıcı onu, kendi kudret ve kuvvetine bir delil olması için babasız yaratmış, diğer insanlarda olduğu gibi bir erkeğin dahli olmaksızın anne rahminde teşekkülü başlamış, böylece bu, hakkındaki tartışmaların da başlangıcı olmuştur. Kur'ân onun babasız dünyaya gelişini, beşikteyken konuşmasını, çamurdan canlı bir kuş yapmasını, hastaları iyileştirmesini, ölüleri diriltmesini, İsrailoğullarının evlerinde sakladıkları yemekleri haber vermesini, semadan sofra indirmesini ve Cenâb-ı Hakk’ın onu İsrailoğullarına karşı korumasını bizlere birer mu’cize olarak takdim eder. Zira o, materyalist bir toplumu ta'dil etmek için gönderilmiştir.

Eskiden beri gerek Müslümanlar gerekse Hıristiyanlar arasında hakkında değişik mülahazalar ileri sürülen hususlardan birisi de Hz. İsa’nın kıyamete yakın bir zaman diliminde yeniden yeryüzüne ineceği konusudur. Bu makalede Hz. İsa’nın âhirzamanda yeniden dünyaya gelmesiyle ilgili olarak sadece Kur'ân-ı Kerîm’deki âyetler üzerinde durulacaktır.
Bu âyetler şunlardır:

1. Âl-i İmrân Sûresi, 46.
إِذْ قَالَتِ الْمَلاَئِكَةُ يَا مَرْيَمُ إِنَّ اللهَ يُبَشِّرُكِ بِكَلِمَةٍ مِنْهُ اسْمُهُ الْمَسِيحُ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ وَجِيهًا فِي الدُّنْيَا وَالآخِرَةِ وَمِنَ الْمُقَرَّبِينَ
"Gün geldi, melekler ona: 'Meryem! Allah, Kendisi tarafından bir kelime vereceğini sana müjdeliyor. Adı İsa, lakabı Mesih, sıfatı Meryem oğludur. Dünyada da âhirette de itibarlı, Allah’a en yakın kullardan olacaktır. Beşiğinde de, yetişkinliğinde de insanlara hitap edip onlarla konuşacak, salih insanlardan olacaktır.' dediler."

2. Nisâ Sûresi, 158-159.

بَلْ رَفَعَهُ اللهُ إِلَيْهِ وَكَانَ اللهُ عَزِيزًا حَكِيمًا * وَإِنْ مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ إِلاَّ لَيُؤْمِنَنَّ بِهِ قَبْلَ مَوْتِهِ وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ يَكُونُ عَلَيْهِمْ شَهِيدًا
"Doğrusu Allah onu kendi katına yükseltti. Allah aziz ve hakimdir (mutlak galiptir, tam hüküm ve hikmet sahibidir). Ehl-i Kitap'tan hiç kimse yoktur ki ölmeden ona inanacak olmasın. Kıyamet günü gelince de o, onların aleyhinde şahitlik edecektir."

3. Zuhruf Sûresi, 59-61.
إِنْ هُوَ إِلاَّ عَبْدٌ أَنْعَمْنَا عَلَيْهِ وَجَعَلْنَاهُ مَثَلاً لِبَنِي إِسْرَائِيلَ *وَلَوْ نَشَاءُ لَجَعَلْنَا مِنْكُمْ مَلاَئِكَةً فِي الأَرْضِ يَخْلُفُونَ * وَإِنَّهُ لَعِلْمٌ لِلسَّاعَةِ فَلاَ تَمْتَرُنَّ بِهَا وَاتَّبِعُونِ هَذَا صِرَاطٌ مُسْتَقِيمٌ
"Hayır, o bir tanrı değil, nimetimize mazhar ettiğimiz ve İsrailoğulları için bir örnek yaptığımız bir has kulumuzdu. Şayet yapmak isteseydik, sizin yerinize geçmek üzere melekler yaratırdık. Ama bu, Allah’ın hikmetine aykırıdır. Gerçekten o, kıyamet için bir beyandır. Artık siz, o saatin geleceğinden hiç şüphe etmeyin de Bana tâbi olun. Doğru yol budur."

Şimdi de yukarıdaki âyetler üzerinde tek tek durmaya çalışalım:
Birinci âyet şu şekildedir: "Gün geldi, melekler ona: 'Meryem! Allah, Kendisi tarafından bir kelime vereceğini sana müjdeliyor. Adı İsa, lakabı Mesih, sıfatı Meryem oğludur. Dünyada da âhirette de itibarlı, Allah’a en yakın kullardan olacaktır. Beşiğinde de, yetişkinliğinde de insanlara hitap edip onlarla konuşacak, salih insanlardan olacaktır.' dediler." (Âl-i İmrân sûresi, 46)
Âyetin baş tarafında Hz. İsa’nın Cenâb-ı Hak tarafından bir kelime, isminin İsa-Mesih, dünya ve ahirette itibarlı, Allah'a en yakın kimselerden olduğu, hem beşiğinde hem de yetişkinliğinde insanlara hitap edeceği yani gerçekleri konuşacağı vurgulanıyor. Hz. İsa’nın çocukluğunda konuşması, doğumdan sonra insanların annesi Meryem’e babasız bir çocuk dünyaya getirdiğinden dolayı attıkları iftiraları bertaraf etmek ve annesinin masumluğunu belirtmek içindir. Âyette asıl konumuzla ilgili olan kısım ise, yetişkinliğinde insanlarla konuşacağının haber verildiği cümledir. Bu cümlede onun konuşacağı yaş devresi "kehl" olarak nitelendiriliyor.

"Kehl"in değişik anlamlarının yanında özellikle müfessirlerin üzerinde durduğu bir husus, insanın olgunluk yaşını ifade etmesidir. Hz. İsa 33 yaş gibi oldukça erken bir yaşta ref edildiğinden, o henüz olgunluk döneminde konuşacağı şeyleri konuşmamıştır. Bu dönemdeki konuşacağı şeyleri ancak semadan indikten sonra konuşacaktır. Nitekim Kurtubî, "kehl" halinde insanlarla konuşmasını, semadan indirildiğinde konuşacağı şeklinde yorumlar ve der ki: "Hz. İsa 33 yaşındaki bir kıvamda indirilecek ve, ‘Ey insanlar ben Allah'ın kuluyum!’ diyecektir."1 Büyük Müfessir Ebussuud Efendi de buradaki كَهْلاً kelimesinden maksat, Hz. İsa’nın yeryüzüne nüzûlünden sonra konuşacak olmasıdır,2 demektedir.

Âyetten anlaşıldığı üzere Hz. İsa beşikteyken annesinin iffetini dile getirmiş, bununla hem bir peygamber olacağının işareti verilmiş, hem de insanların iftiralarından dolayı son derece zor bir durumda kalan ve zahiri sebeplerle ispat edilmesi oldukça zor görünen annesi Hz. Meryem kurtarılmıştır. İkinci konuşması da birinci kadar önemli olan bir konuşma olacaktır. İhtimaldir ki, kendisine yanlış bir şekilde inanan, onu ilah makamına yerleştiren büyük bir kesime işin gerçeğini anlatmak için konuşacak, bununla hem Muhammedî (s.a.s.) hakikatten uzak o gönülleri asıl mecrasına yönlendirmiş hem de mü’minlerin manevî yönlerini takviye etmiş olacaktır.

Konuyla ilgili yukarıya aldığımız ikinci ayette ise, "Doğrusu Allah onu kendi katına yükseltti. Allah aziz ve hakîmdir (mutlak galiptir, tam hüküm ve hikmet sahibidir). Ehl-i Kitaptan hiç kimse yoktur ki ölmeden ona inanacak olmasın. Kıyamet günü gelince de o, onların aleyhinde şahitlik edecektir." (Nisâ sûresi, 158-159) buyurulmaktadır.

Bu âyette Yüce yaratıcı, Hz. İsa’yı öldürmek isteyen kimselerden kurtararak kendi katına yükselttiğini, zira böyle bir şeye gücünün yettiğini bildiriyor. Böyle bir icraatında değişik hikmetler olduğuna işaret etmek için de hikmetini ifade eden Hakîm ismini zikrediyor. Hemen arkasından da, semaya çekilmenin bir devamı niteliğinde olan, yeniden yeryüzüne dönüşünü, bu dönüşte Ehl-i Kitaptan kimselerin kendisine hakiki anlamda inanacaklarını bildiriyor. Âyetin sonunda da kıyamette onlara şahitlik yapmasına vurgu yapılıyor. Görüldüğü üzere âyet üç farklı gerçeği belirtiyor ki, bunlar gökyüzüne çekilme, oradan yeniden yeryüzüne dönüş ve Ehl-i Kitabın inanması ve kıyamette şahitlikte bulunma.

İbn Abbas, Ebû Mâlik, Hasan Basrî ve Katâde’ye göre, Hz. İsa, Deccal’ı öldürmek için kıyamete yakın bir zamanda indiğinde, Ehl-i Kitap onu tasdik edecek, böylece bütün dinler tek bir din haline gelecek ve o da İbrahim dini olan İslâm olacaktır.

Taberî âyetteki bu cümleyi şöyle tefsir etmektedir: "Hz. İsa ölmeden önce, Ehl-i Kitaptan olan herkes ona iman edecektir ve bu husus sadece onlara mahsustur. Bununla da Hz. İsa’dan sonraki zamanlar değil, yalnızca onunla aynı dönemde yaşayanlar kastedilmiştir. İşte bu da, Hz. İsa indikten sonra olacaktır." Daha sonra da Taberî, bu görüşünü şu hadisle desteklemektedir:
Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmaktadır: "Peygamberler anneleri ayrı, babaları bir kardeştirler; dinleri de birdir.

Ben, Meryem oğlu İsa’ya insanların en yakınıyım. Zira benimle onun arasında başka bir peygamber yoktur. Şüphesiz o gelecektir. Onu gördüğünüzde tanıyın. O, beyaz-kırmızı arası bir renkte olup saçları kıvırcıktır. Başına ıslaklık değmese de saçlarından adeta damlalar akmaktadır. Üzerinde hafif kırmızıya çalar iki elbise vardır. Haçı kıracak, domuzu öldürecek, cizyeyi kaldıracak, mal çoğalacaktır. İnsanları İslâm’a çağırmak için savaşacak, Allah, onun zamanında İslâm hariç bütün dinleri ortadan kaldıracaktır. Yine Allah onun zamanında Deccal’ın dalaletini ve şerrini yok eder. Onun zamanında bütün bir yeryüzünde emniyet gelir.

Aslanlarla develer, kaplanlarla sığırlar, kurtlarla koyunlar, çocuklarla yılanlar birlikte oynar, ancak birbirlerine zarar vermezler. Sonra da yeryüzünde kırk yıl yaşar. Vefat edince cenaze namazını Müslümanlar kılar."

Tefsir sahasında bir otorite olarak kabul edilen İbn Ebî Hâtim de, bundan maksadın Hz. İsa ölmeden önce olduğunu, zira Cenâb-ı Hakk’ın onu kendi katına aldığını, kıyamet kopmadan önce tekrar göndereceğini ve herkesin ona inanacağını belirtir. Keza aynı zamanda Ebû Hureyre, Mücahid, Hasan Basrî ve Katâde’nin de bu görüşte olduklarını söyler.

İmam Maturîdî de, bu âyette kastedilenin Hz. İsa semadan inip de henüz ölmeden, Ehl-i Kitaptan herkesin ona iman edeceğini söyleyerek, bu görüşün de Hasan Basrî’ye ait olduğunu belirtir. Daha sonra konuyla ilgili olarak şu rivayeti aktarır:
Cenâb-ı Hak, Deccal çıktığı zaman Hz. İsa’yı gönderdiğinde, Ehl-i Kitaptan arkada kalanlar ona iman eder. Öyle ki hiçbir Yahudi ve Hıristiyan kalmaz ki, Müslüman olmasın.

Âyetteki: "Ehl-i Kitaptan herkes ölmeden önce ona inanacak" şeklindeki ifadeyi bazı müfessirlerin, Ehl-i Kitabın Resûlullah (s.a.s.)’e inanmaları şeklinde yorumladıklarını görsek de, böyle bir yorum âyetin siyak-sibakıyla uygunluk arzetmemektedir. Zira bu âyette Hz. Peygamber’den (s.a.s.) bahsedilmeyip konunun merkezinde Hz. İsa ve Hz. Meryem vardır. Dolayısıyla buradaki zamirden maksat Hz. İsa’dır.
Buna göre Hıristiyanlar Hz. İsa’nın bir ilah olmayıp ancak Allah Teâlâ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kurânı Kerîm de Nüzûlü İsa meselesi
« Posted on: 20 Nisan 2024, 06:37:44 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kurânı Kerîm de Nüzûlü İsa meselesi rüya tabiri,Kurânı Kerîm de Nüzûlü İsa meselesi mekke canlı, Kurânı Kerîm de Nüzûlü İsa meselesi kabe canlı yayın, Kurânı Kerîm de Nüzûlü İsa meselesi Üç boyutlu kuran oku Kurânı Kerîm de Nüzûlü İsa meselesi kuran ı kerim, Kurânı Kerîm de Nüzûlü İsa meselesi peygamber kıssaları,Kurânı Kerîm de Nüzûlü İsa meselesi ilitam ders soruları, Kurânı Kerîm de Nüzûlü İsa meselesi önlisans arapça,
Logged
11 Ekim 2010, 18:36:24
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« Yanıtla #1 : 11 Ekim 2010, 18:36:24 »

İsrailoğullarına rehber ve peygamber olarak gönderilen Hz. İsa'nın hayatının en önemli kareleri harikülade kuşağında geçmiştir. Mesela daha doğmadan önce Yüce Yaratıcı onu, kendi kudret ve kuvvetine bir delil olması için babasız yaratmış, diğer insanlarda olduğu gibi bir erkeğin dahli olmaksızın anne rahminde teşekkülü başlamış, böylece bu, hakkındaki tartışmaların da başlangıcı olmuştur. Kur'ân onun babasız dünyaya gelişini, beşikteyken konuşmasını, çamurdan canlı bir kuş yapmasını, hastaları iyileştirmesini, ölüleri diriltmesini, İsrailoğullarının evlerinde sakladıkları yemekleri haber vermesini, semadan sofra indirmesini ve Cenâb-ı Hakk'ın onu İsrailoğullarına karşı korumasını bizlere birer mu'cize olarak takdim eder. Zira o, materyalist bir toplumu ta'dil etmek için gönderilmiştir.
Eskiden beri gerek Müslümanlar gerekse Hıristiyanlar arasında hakkında değişik mülahazalar ileri sürülen hususlardan birisi de Hz. İsa'nın kıyamete yakın bir zaman diliminde yeniden yeryüzüne ineceği konusudur. Bu makalede Hz. İsa'nın âhirzamanda yeniden dünyaya gelmesiyle ilgili olarak sadece Kur'ân-ı Kerîm'deki âyetler üzerinde durulacaktır.
Bu âyetler şunlardır:
"Gün geldi, melekler ona: 'Meryem! Allah, Kendisi tarafından bir kelime vereceğini sana müjdeliyor. Adı İsa, lakabı Mesih, sıfatı Meryem oğludur. Dünyada da âhirette de itibarlı, Allah'a en yakın kullardan olacaktır. Beşiğinde de, yetişkinliğinde de insanlara hitap edip onlarla konuşacak, salih insanlardan olacaktır.' dediler." (Âl-i İmrân Sûresi, 46)
"Doğrusu Allah onu kendi katına yükseltti. Allah aziz ve hakimdir (mutlak galiptir, tam hüküm ve hikmet sahibidir). Ehl-i Kitap'tan hiç kimse yoktur ki ölmeden ona inanacak olmasın. Kıyamet günü gelince de o, onların aleyhinde şahitlik edecektir." (Nisâ Sûresi, 158-159)
"Hayır, o bir tanrı değil, nimetimize mazhar ettiğimiz ve İsrailoğulları için bir örnek yaptığımız bir has kulumuzdu. Şayet yapmak isteseydik, sizin yerinize geçmek üzere melekler yaratırdık. Ama bu, Allah'ın hikmetine aykırıdır. Gerçekten o, kıyamet için bir beyandır. Artık siz, o saatin geleceğinden hiç şüphe etmeyin de Bana tâbi olun. Doğru yol budur." (Zuhruf Sûresi, 59-61)
Şimdi de yukarıdaki âyetler üzerinde tek tek durmaya çalışalım:
Birinci âyet şu şekildedir: "Gün geldi, melekler ona: 'Meryem! Allah, Kendisi tarafından bir kelime vereceğini sana müjdeliyor. Adı İsa, lakabı Mesih, sıfatı Meryem oğludur. Dünyada da âhirette de itibarlı, Allah'a en yakın kullardan olacaktır. Beşiğinde de, yetişkinliğinde de insanlara hitap edip onlarla konuşacak, salih insanlardan olacaktır.' dediler." (Âl-i İmrân sûresi, 46)
Âyetin baş tarafında Hz. İsa'nın Cenâb-ı Hak tarafından bir kelime, isminin İsa-Mesih, dünya ve ahirette itibarlı, Allah'a en yakın kimselerden olduğu, hem beşiğinde hem de yetişkinliğinde insanlara hitap edeceği yani gerçekleri konuşacağı vurgulanıyor. Hz. İsa'nın çocukluğunda konuşması, doğumdan sonra insanların annesi Meryem'e babasız bir çocuk dünyaya getirdiğinden dolayı attıkları iftiraları bertaraf etmek ve annesinin masumluğunu belirtmek içindir. Âyette asıl konumuzla ilgili olan kısım ise, yetişkinliğinde insanlarla konuşacağının haber verildiği cümledir. Bu cümlede onun konuşacağı yaş devresi "kehl" olarak nitelendiriliyor.
"Kehl"in değişik anlamlarının yanında özellikle müfessirlerin üzerinde durduğu bir husus, insanın olgunluk yaşını ifade etmesidir. Hz. İsa 33 yaş gibi oldukça erken bir yaşta ref edildiğinden, o henüz olgunluk döneminde konuşacağı şeyleri konuşmamıştır. Bu dönemdeki konuşacağı şeyleri ancak semadan indikten sonra konuşacaktır. Nitekim Kurtubî, "kehl" halinde insanlarla konuşmasını, semadan indirildiğinde konuşacağı şeklinde yorumlar ve der ki: "Hz. İsa 33 yaşındaki bir kıvamda indirilecek ve, 'Ey insanlar ben Allah'ın kuluyum!' diyecektir." Büyük Müfessir Ebussuud Efendi de buradaki كَهْلاً kelimesinden maksat, Hz. İsa'nın yeryüzüne nüzûlünden sonra konuşacak olmasıdır, demektedir.
Âyetten anlaşıldığı üzere Hz. İsa beşikteyken annesinin iffetini dile getirmiş, bununla hem bir peygamber olacağının işareti verilmiş, hem de insanların iftiralarından dolayı son derece zor bir durumda kalan ve zahiri sebeplerle ispat edilmesi oldukça zor görünen annesi Hz. Meryem kurtarılmıştır. İkinci konuşması da birinci kadar önemli olan bir konuşma olacaktır. İhtimaldir ki, kendisine yanlış bir şekilde inanan, onu ilah mak..... yerleştiren büyük bir kesime işin gerçeğini anlatmak için konuşacak, bununla hem Muhammedî (sallallâhu aleyhi ve sellem) hakikatten uzak o gönülleri asıl mecrasına yönlendirmiş hem de mü'minlerin manevî yönlerini takviye etmiş olacaktır.
Konuyla ilgili yukarıya aldığımız ikinci ayette ise, "Doğrusu Allah onu kendi katına yükseltti. Allah aziz ve hakîmdir (mutlak galiptir, tam hüküm ve hikmet sahibidir). Ehl-i Kitaptan hiç kimse yoktur ki ölmeden ona inanacak olmasın. Kıyamet günü gelince de o, onların aleyhinde şahitlik edecektir." (Nisâ sûresi, 158-159) buyurulmaktadır.
Bu âyette Yüce yaratıcı, Hz. İsa'yı öldürmek isteyen kimselerden kurtararak kendi katına yükselttiğini, zira böyle bir şeye gücünün yettiğini bildiriyor. Böyle bir icraatında değişik hikmetler olduğuna işaret etmek için de hikmetini ifade eden Hakîm ismini zikrediyor. Hemen arkasından da, semaya çekilmenin bir devamı niteliğinde olan, yeniden yeryüzüne dönüşünü, bu dönüşte Ehl-i Kitaptan kimselerin kendisine hakiki anlamda inanacaklarını bildiriyor. Âyetin sonunda da kıyamette onlara şahitlik yapmasına vurgu yapılıyor. Görüldüğü üzere âyet üç farklı gerçeği belirtiyor ki, bunlar gökyüzüne çekilme, oradan yeniden yeryüzüne dönüş ve Ehl-i Kitabın inanması ve kıyamette şahitlikte bulunma.
İbn Abbas, Ebû Mâlik, Hasan Basrî ve Katâde'ye göre, Hz. İsa, Deccal'ı öldürmek için kıyamete yakın bir zamanda indiğinde, Ehl-i Kitap onu tasdik edecek, böylece bütün dinler tek bir din haline gelecek ve o da İbrahim dini olan İslâm olacaktır.
Taberî âyetteki bu cümleyi şöyle tefsir etmektedir: "Hz. İsa ölmeden önce, Ehl-i Kitaptan olan herkes ona iman edecektir ve bu husus sadece onlara mahsustur. Bununla da Hz. İsa'dan sonraki zamanlar değil, yalnızca onunla aynı dönemde yaşayanlar kastedilmiştir. İşte bu da, Hz. İsa indikten sonra olacaktır." Daha sonra da Taberî, bu görüşünü şu hadisle desteklemektedir:
Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır: "Peygamberler anneleri ayrı, babaları bir kardeştirler; dinleri de birdir.
Ben, Meryem oğlu İsa'ya insanların en yakınıyım. Zira benimle onun arasında başka bir peygamber yoktur. Şüphesiz o gelecektir. Onu gördüğünüzde tanıyın. O, beyaz-kırmızı arası bir renkte olup saçları kıvırcıktır. Başına ıslaklık değmese de saçlarından adeta damlalar akmaktadır. Üzerinde hafif kırmızıya çalar iki elbise vardır. Haçı kıracak, domuzu öldürecek, cizyeyi kaldıracak, mal çoğalacaktır. İnsanları İslâm'a çağırmak için savaşacak, Allah, onun zamanında İslâm hariç bütün dinleri ortadan kaldıracaktır. Yine Allah onun zamanında Deccal'ın dalaletini ve şerrini yok eder. Onun zamanında bütün bir yeryüzünde emniyet gelir.
Aslanlarla develer, kaplanlarla sığırlar, kurtlarla koyunlar, çocuklarla yılanlar birlikte oynar, ancak birbirlerine zarar vermezler. Sonra da yeryüzünde kırk yıl yaşar. Vefat edince cenaze namazını Müslümanlar kılar."
Tefsir sahasında bir otorite olarak kabul edilen İbn Ebî Hâtim de, bundan maksadın Hz. İsa ölmeden önce olduğunu, zira Cenâb-ı Hakk'ın onu kendi katına aldığını, kıyamet kopmadan önce tekrar göndereceğini ve herkesin ona inanacağını belirtir. Keza aynı zamanda Ebû Hureyre, Mücahid, Hasan Basrî ve Katâde'nin de bu görüşte olduklarını söyler.
İmam Maturîdî de, bu âyette kastedilenin Hz. İsa semadan inip de henüz ölmeden, Ehl-i Kitaptan herkesin ona iman edeceğini söyleyerek, bu görüşün de Hasan Basrî'ye ait olduğunu belirtir. Daha sonra konuyla ilgili olarak şu rivayeti aktarır:
Cenâb-ı Hak, Deccal çıktığı zaman Hz. İsa'yı gönderdiğinde, Ehl-i Kitaptan arkada kalanlar ona iman eder. Öyle ki hiçbir Yahudi ve Hıristiyan kalmaz ki, Müslüman olmasın.
Âyetteki: "Ehl-i Kitaptan herkes ölmeden önce ona inanacak" şeklindeki ifadeyi bazı müfessirlerin, Ehl-i Kitabın Resûlullah'a (sallallâhu aleyhi ve sellem) inanmaları şeklinde yorumladıklarını görsek de, böyle bir yorum âyetin siyak-sibakıyla uygunluk arzetmemektedir. Zira bu âyette Hz. Peygamber'den (sallallâhu aleyhi ve sellem) bahsedilmeyip konunun merkezinde Hz. İsa ve Hz. Meryem vardır. Dolayısıyla buradaki zamirden maksat Hz. İsa'dır.
Buna göre Hıristiyanlar Hz. İsa'nın bir ilah olmayıp ancak Allah Teâlâ'nın bir kulu ve elçisi olduğuna inanacaklar; Yahudiler de Hz. İsa'nın peygamberliğini kabul edeceklerdir.
Konuyla ilgili olan üçüncü âyet ise şudur: "Hayır, o bir tanrı değil, nimetimize mazhar ettiğimiz ve İsrailoğulları için bir örnek yaptığımız bir has kulumuzdu. Şayet yapmak isteseydik, sizin yerinize geçmek üzere melekler yaratırdık. Ama bu, Allah'ın hikmetine aykırıdır. Gerçekten o, kıyamet için bir bilgidir. Artık siz, o saatin geleceğinden hiç şüphe etmeyin de Bana tâbi olun. Doğru yol budur." (Zuhruf sûresi, 59-61)
Bu âyette ise, Hz. İsa başka değil ancak bir kuldur. İsrailoğulları için her hususta bir örnektir. Onun âhirzamanda nüzûlü ise kıyametin alametlerinden biridir. Dolayısıyla onun hakkında yanlış birtakım inançlara gidilmemelidir, gibi hususlara vurgu yapılmıştır.
Buradaki meselelerden konumuzla ilgili olarak üzerinde duracağımız husus, onun nüzûlünün, kıyametin alametlerinden birisi olduğudur. Hemen şunu belirtelim ki, buradaki zamirden kastedilenin kimliğiyle ilgili farklı mütalaalar olmasına karşın, en fazla kabul edilen ve âyetin siyak-sibakıyla da uygunluk arzeden anlam, maksadın Hz. İsa olmasıdır. Evet, Hz. İsa'nın nüzûlü, kıyametin geldiğinin alametidir. Zira onun nüzûlü, kıyametin kopma şartlarındandır. Yeryüzüne ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes