> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Aile Hayatı > Sizden Gelenler( Aile Hayatı ) > Kuran ve sünnetin çizdiği aile modeli
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kuran ve sünnetin çizdiği aile modeli  (Okunma Sayısı 490 defa)
13 Mayıs 2010, 19:45:45
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 13 Mayıs 2010, 19:45:45 »



Kur'an ve Sünnetin Çizdiği Aile Modeli



Aile ve din insanlığın tarihi kadar kadîm iki kurumdur ve bu iki müessese birbiriyle sıkı münasebet hâlindedir. Din, ailenin oluşmadan önceki aşamalarında, kuruluşunda, işleyişinde ve sonlanmasında önemli ilkeler ve ayrıntılı hükümler getirmiştir. Bütün dinlerde aile ile ilgili hükümler vardır.

Bir başka açıdan bakıldığında dinî değerlerin korunmasında ailenin rolü ne kadar büyükse ailenin korunmasında da dinin tesiri o kadar önemlidir. Dolayısıyla bu iki kurum bekâsı için belli ölçüde birbirine muhtaçtır. Son din İslâm ve onun öğretilerinin yön verdiği Müslüman aile için de bu esas geçerlidir.

Acaba İslâm’ın iki ana kaynağı Kur’ân ve Sünnet aile için nasıl bir model öngörmektedir? Öncelikle aile nikâh akdiyle kurulur. Nikâh, insan neslinin varlık sebebi olan ailevî münasebetin tek meşru yoludur.1

Kâinattaki canlıların varlık ve neslinin devamı erkek ve dişinin birleşmesine bağlanmıştır. Sadece insanlarla alâkalı değil hayvan2 ve bitkiler3 ile ilgili genel kural da budur. Meselâ rüzgârların fonksiyonlarından birisi erkek ve dişiyi buluşturarak bitkileri aşılamak ve sebze-meyve oluşumunu sağlamaktır.4 Bu sebeple canlı varlıklar çift yaratılmış,5 Hz. Nûh’a (a.s.) tufandan önce gemisine her cins hayvandan birer çift alması emredilmiştir.6 “Bütün çiftleri o yaratmıştır” âyeti7 varlıkların hayata çıkmaları ve nesillerinin devamlılığının bu yolla sağlandığına ve bunun da bir lütuf olduğuna işaret etmektedir. Bu sebeple erkek-dişi, kadın-erkek birisi diğerinin varlık sebebi olacak ölçüde birbirlerine mahkûmdurlar. Kadın-erkek arasındaki mutlak üstünlüğü ya da üstünlük tartışmalarını mânâsız kılan da budur.

Neslin devamı için kadın ve erkek birbirine ilgi duyacak şekilde yaratılmıştır. Esasen bu, fıtrat kanunudur. Çünkü zıt kutuplar birbirini çeker. Varlık da bundan doğar. Karı-koca için kullanılan zevc kelimesinde de bu incelik gözükmektedir. Zîrâ zevc aynı cinsten8 fakat zıt özellikteki, karşıt kutuplu varlıklar (erkek-dişi)9 için kullanılır. Karı-koca arasındaki uyum, ahenk ve ünsiyeti sağlayan, varlığı doğuran, sürekliliği sağlayan da budur. Arzular, tatmin edildiklerinde son bulsa da, bahse konu özellikleriyle eş olmak her ân birbirlerine olan arzuyu tazelediğinden eşler arasında sürekli bağlılık sağlanmaktadır.

Karşıt cinsleri birbirlerine cazibe merkezi hâline getiren şehvet dürtüsüdür ve bu arzu insanın en zayıf yönünü teşkil eder.10 Bunun için Kur’ân-ı Kerîm zina yapmayın yerine zinaya yaklaşmayın ifadesiyle zinaya götürebilecek ortamlardan uzak durulmasını talep eder.11 Zîrâ o girdabın içinden çıkmak kolay bir iş değildir.

Bundan dolayıdır ki hadîste zina daveti alan ve Allah’tan korktuğunu beyan edip bu talebi reddeden mü’min hesap gününde Yüce Yaratıcı’nın özel misafiri olarak ağırlanacak yedi sınıf içinde sayılmıştır.12 Hattâ böyle bir imtihanla karşı karşıya kalıp da nefsini yenen bir mü’minin dünya sıkıntılarından birisiyle karşı karşıya kalıp da çaresizliğe düştüğünde Allah’a bu ameliyle tevessül etmesi durumunda Allah’ın o şahsı bu sebeple sıkıntıdan kurtaracağı hadîste bir örnekle anlatılmaktadır.13

Nikâh, dinî bir vecibe olan14 iffeti korumanın15 kalkanıdır. Esasen iffet şehvete hükmetme ve onu meşru yoldan tatmin etme sonucunda ortaya çıkan bir fazilet, şehvetin insana hükmetmesi ise iffetsizliği doğuran bir rezilettir. Buna göre zinaya düşme endişesi taşıyıp da malî gücü yerinde olan sorumluluk sahibi kişilere evlilik farz olmuştur.16 İşte bu noktadan yaklaşıldığında nikâhla oluşan ailede eşler, dış etkilere karşı birbirlerinin elbisesidir17 ki, bununla her birisi diğerini koruyup kollar/sarıp sarmalar, aile mahremiyetlerini dışarıya sızdırmazlar. Bu elbisenin materyali de Allah’ın emir ve yasaklarına saygı ve sevgiyle bağlılık anlamına gelen takvâ’dır.18 Bu yapı giysiye, şehevî duyguların tesirine karşı kuvvetli bir koruma, nefsî zaaflara karşı sert bir direnç gücü kazandırır. İşte bunun için Hz. Peygamber (s.a.s.) bağımsız yönelişin ve nefsî arzuların en yoğun ve güçlü olduğu dönemden geçen gençlere seslenerek imkânı iyi olanların evlenmelerini istemiştir.19

Kur’ân-ı Kerîm’e göre kadın ve erkek birbirlerine karşı üstünlükleri bulunan iki farklı cinstir. İki varlık arasındaki farklılık birinde olanın diğerinde bulunmadığı özelliği gösterir. Bu husus kadın-erkek arasındaki mutlak üstünlük iddiasını ortadan kaldırmaktadır. Nikâh yoluyla birliktelik sağlayan taraflardan her birisi, üstün yönleriyle yekdiğerinin eksikliklerini tamamlamakta20 ve bu yolla ayrılmaz biçimde iç içe geçip bütünleşmektedir.21 Bu farklılığın getirdiği üstünlük tabiî olarak karı-kocaya farklı roller yüklemektedir ki, eşler birbirlerine ait bu doğal/fıtrî rolleri çalma girişiminde bulunmamalıdır.22

Kur’ân-ı Kerîm’in eş için zevc kelimesini kullanması da bu hususu en güzel şekilde açıklamaktadır. Çünkü zevc kelimesi sözlükte aynı zamanda ayakkabı, terlik ve mest gibi çift giysilerin her bir teki (sağı-solu) için kullanılır.23 Karı-koca için kullanılan zevcân/zevceyn ifadesi de bir çift (iki eş) mânâsına gelir. Bu ikilinin temel özelliği birbirlerinin farklı rolleriyle bütünleşerek birisi diğerinin ayrılmaz parçası hâline gelmesi, birisi olmadan diğerinin anlamsızlaşması, birinin de diğerinin yerini dolduramamasıdır. Farklılıklarıyla bütünleşen eşler güçlü bağlarla birbirlerine kenetlenerek yalnızlık hissetmelerine mâni olacaklardır.

Herhangi bir kurumun ait olduğu toplumun zihniyet dünyasından, ona yön veren temel değerlerden soyutlanarak tanımlanması sağlıklı netice vermez. Kur’ân’ın aile kurumunun merkezine yerleştirdiği rahmet İslâm toplumunda ilişkilerin zeminini oluşturan en temel kavramdır. Allah Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm’in hemen başında kendisini Âlemlerin Rabbi olarak takdim ettikten sonra rahmân ve rahîm sıfatına yer verir.24 Rahmeti kendisine ilke edindiğini,25 rahmetinin her şeyi kuşattığını bildirir.26 Peygamberini rahmet vasfıyla ön plâna çıkarır27 ve müfessirlerin ifadesiyle sadece son Peygamberine beraberce raûf ve rahîm sıfatlarını lâyık görür.28 Mü’minlerin de aralarında aynı duygu ile hareket etmeleri gerektiğini belirtir29 ve birbirlerine merhameti tavsiye etmelerini ister.30 Hz. Peygamber'in bir Müslümanın hayırlı olan bütün işlerine besmelesiz başlamasını eksiklik olarak belirtmesi de31 rahmân ve rahîm olan Allah’ın adıyla başlanan işte merhametin etkisinin gösterilmesini istemesindendir ki, besmele çeken mü’min de bunu taahhüt etmektedir. Günde beş vakit kılınan namazların her bir rekâtında okunan Fâtiha Sûresi’nde de Âlemlerin Rabbi’nin rahmân ve rahîm sıfatı tekrarlanır. Bütün bunlar bu kelime ile ifade edilen mânânın Müslüman’ın hayatında ne kadar merkezî bir konumda bulunduğunu göstermeye yeter bir husustur.

Rahmet kelimesi Allah açısından lütuf ve inayet, kullar bakımından da nezaket ve sevgiyle istenenden fazlasıyla iyilik etmek demektir. Bu incelik insan-âlem münasebetinin (insanlar arası ve diğer varlıklarla münasebetlerin) en temel dinamiğidir. Allah’ın yarattıklarına merhametle yaklaşmayanın müeyyidesi de oldukça ağırdır ve bu da merhametle muameleye hak kazanamamaktır.32 Aile için istenen de bu rahmet atmosferidir.

İslâm toplumunun en temel kurumu olan Müslüman aile, eşler arasındaki münasebetlerin meveddet ve rahmetle örgülendiği,33 iyilik ve ihsanın, lütufkârlığın (fazilet) hâkim olduğu34 sıcak bir yuvadır. Bu yuva içinde anne-baba ile ilişkiler de aynı merkezde yürümelidir.35

Rahmet kelimesi iki unsuru ihtiva eder.36 Birincisi incelik, nezaket, şefkat anlamına gelen rikkat; ikincisi de gönülden gelen bir sevgiyle, incitici bir tavır takınmaksızın istenilenden fazlasıyla iyilik etmek mânâsındaki37 ihsandır. İhsan kelimesinin kökü dikkate alındığında iyilikte estetik bir unsurun bulunduğu ve buna da özen gösterilmesi gerektiği açıkça görülür. Kur’ân-ı Kerîm ve hadîslerde iyilik için özellikle hüsn (güzel) kökünden türemiş olan hasene (ç. hasenât) kelimesinin kullanılması da38 buna işaret içindir. Kaldı ki Kur’ân-ı Kerîm iyilik olsun diye yapılan eylemde miktarı ne olursa olsun incitici bir tutumun bulunması hâlinde onun iyilik olmaktan çıkacağını ve bunun Allah katında bir değerinin bulunmayacağını açıkça belirtir.39 Bu sebeple Hz. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Allah Teâlâ’nın bütün varlıklarla ilişkilerde ihsan hassasiyetinin gözetilmesini istediğini bildirir.40

İşte bu yönüyle rahmet dikey ilişkilerin ana karakterini oluşturduğu acıma hissinden ayrılır. Kur’ân’ın ailenin temel direği olan anne-babaya karşı çocukların ilişkilerinde de rahmet ve ihsanı merkeze alması bu açıdan önemlidir.41 Hattâ Kur’ân bu anlayışa o kadar önem verir ki boşanma durumunda bile ihsanın gözetilmesini ister.42 Çünkü davranışlarda kabalık, münasebetlerde sertlik, sözlerde kırıcılık, hatada hoşgörüsüzlük kısacası taş kalblilik (fazz ve galîzu’l-kalb) ve merhametsizlik sağlıklı bir iletişimi engellediği için kurumsal yapıyı yıkan ve dağıtan bir niteliğe sahiptir.43 Hissî birlikteliğin yoğun olduğu aile kurumunda bu tür olumsuz ve yıkıcı tavırların tahribatı daha fazla ve daha etkilidir. Özellikle tatlı söz, istismar edilmediği sürece hataların bağışlanması ve hoş görülü yaklaşım aile fertlerinin birbirlerine kenetlenmesini sağlayan en temel davranış kalıbıdır. Allah Teâlâ’nın Hz. Mûsâ ve Hârûn’u Fir‘avn’a gönderirken yumuşak söz söylemelerini talep etmesi,44 yine Yüce Yaratıcı’nın Hz. Peygamber’e suikast düzenleyenleri affetmesini ve görmezlikten gelmesini istemesi,45 son derece dikkate değer örneklerdir ki bunlara en fazla aile içindeki fertlerin sahip olması gerekir. İlke olarak uğranılan haksızlığın ve kötülüğün bile iyilik ve güzellikle halledilmesi yoluna gidilmesi aradaki buzları eriten ve sıcacık bir dostluk ortamı oluşturan bir niteliğe sahiptir.4...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kuran ve sünnetin çizdiği aile modeli
« Posted on: 18 Nisan 2024, 07:26:48 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kuran ve sünnetin çizdiği aile modeli rüya tabiri,Kuran ve sünnetin çizdiği aile modeli mekke canlı, Kuran ve sünnetin çizdiği aile modeli kabe canlı yayın, Kuran ve sünnetin çizdiği aile modeli Üç boyutlu kuran oku Kuran ve sünnetin çizdiği aile modeli kuran ı kerim, Kuran ve sünnetin çizdiği aile modeli peygamber kıssaları,Kuran ve sünnetin çizdiği aile modeli ilitam ders soruları, Kuran ve sünnetin çizdiği aile modeliönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes