SİSTEMATİK KELAM DERSİ 2. ÜNİTE ÖZETİ ( DETAYLI )
KELAMDA VARLIK VE BİLGİ
A - Kelamda Varlık
Kelamda VÜCUD kavramıyla aynı anlama gelen varlık konusu kelamın vesail inden bir mesele olup felsefenin etkisiyle kelamın konuları arasına girmiştir. VAR olduğunu kabul ettiğimiz şeylerin gerçekten var olup olmadığı Yunan felsefesince tartışılmış bu nedenle Hanefi-Maturidi kelamcısı EBU HAFS NECMEDDİN ÖMER EN-NESEFİ (el-Akaid ine ''Hakiku'l-eşya sabitetun'' yani eşyanın hakaiki sabittir, varlıkların gerçekliği vardır) ibaresi ile başlar.
Allah Kur'an' da dünyanın faniliğine ve ahiret hayatına uzanan yolculuğa işaret ederek varlığın gerçekliğinin altını çizer. Kelamcıların varlık konusunu ele almalarının başka bir sebebi ise Allah' ın yaratacı alemin ise yaratılan olduğunu kanıtlamak istemişlerdir.
1-Varlıkla ilgili temel kavramlar
Ennas Whatsap Grubu / ilimdunyasi.com * Vücud \ Adem----Mevcud \ Ma'dum
Mevcud : Gerçekte olan -- vardır-- hükmünü kullandığımız şeydir.
Ma'dum: Zihnimizin dışında dış dünyada gerçekliği bulunmayan şeye denir.
Bazı madumların alemleri yani yoklukları süreklidir ve mutlak yokturlar .( Allah' ın eşi benzeri olması veya evladın babasından önce doğmuş olması gibi..)
Bazı madumların yokluk halleri ise zaman ve mekan ile sınırlıdır ( gelecekte doğacak bir kişinin şu anki yokluğu izafi yokluktur..)
Benzer durum mevcut için de geçerlidir. Aslında bunların gerçekten varlıkları yoktur biz varmış gibi farz ettiğimiz için var kabul edilirler.
Bu tür varlıklara itibari varlık ,var oluş hallerine de vücudi itibari denilir. ( Dünya üzerindeki meridyen ve paraleller.. gibi.)
*Varlık ve Mahiyet
Ma - hiye? (o nedir) sorusundan oluşmuş bir kavramdır. Her varlığın mahiyetine yani niteliğine dair sorunun cevabını oluşturan bir mahiyeti vardır.
Mesela; insanın mahiyeti ''konuşan canlı'' Hayvan-ı Natık olmaktır. Kelamcılar varlık ve mahiyetin birbirinden farklı olduğunu, mahiyetin varlıktan önce olduğunu söylemişlerdir. Ayrıca mahiyeti olan bir şeyin illa varlığı da olması gerekmez. Mesela; Kaf Dağının bir vücudu ve hakikati yoktur , ama mahiyeti vardır. Filozoflar ise zorunlu varlık olan Allah' ın varlık ve mahiyetinin aynı , Allah dışındaki varlıkların mahiyet ve varlıklarının ayrı olduğunu savunmuşlardır.
Mütekaddimun kelamcıları ; kelimenin dildeki anlamını esas alarak Allah' ın sıfatlarını kastederek Allah'ın mahiyetinden bahsedilebileceğini söylemişlerdir.
Müteahhirun kelamcıları ; mahiyetin bir varlığın cinsini tayin etmek için sorulması ve cinsin de fasıllardan oluşması , dolayısıyla Allah'ın fasıllara ayrılan bir cinsin kabulünün imkansız olması nedeniyle Allah'ın mahiyetinden bahsedilmeyeceği savunurlar.
* Alem , Cevher ve Araz
Alem: Sözlükte emare , alamet olarak geçer. Bu da Allah'ın varlığının alameti olduğundan Allah dışındaki bütün varlık ve kainata ALEM adı verilmiştir.
Bir kelamcının en önemli öğretilerinden biri de alemin hudusü yani ''sonradan olmaklığı'' Allah' ın iradesiyle varlığa çıkarılmasıdır. Bunu da o dönemin hakim (cevher-araz teorisini) kullanarak yapar. Buna göre alemler ya cevher 'dir ya araz.
Cevher : Kadim olsun hadis olsun kendi başına bulunabilen varlık , değişmeyen,öz varlık anlamına gelir.
Araz : Cevher ve cismin varlığıyla var olan bunlar olmazsa varlığa çıkmayan nitelik demektir.
* Araz cevherin aksine varlığı için cevhere ihtiyaç duyar.
* Araz cevherde ortaya çıkar ve daimi olmayan şeydir. Nitekim Allah her an bir arazı var etmekte ,2. anda yok etmekte , 3. anda ise onun benzerini tekrar var etmekte ve sürekli yenilemektedir .(teceddüd -i emsal) benzerlerin yenilenmesi adı verilen bu durum çok hızlı şekilde gerçekleştiği için biz arazın devamlı olduğunu zannederiz.
İslam düşüncesinde cevher ''ayan'' kavramıyla karşılanmıştır.
Bölünebilir cevherlere ''cisim'' denilmiştir.
*Fail ve illet
Kelamcıların Allah - alem ilişkisinden özellikle korumaya çalıştığı hususlardan biri de Allah'ın fail-i muhtar oluşudur. Allah alemi var edendir ve bu var etme O'nun alemin varlığını irade etmesiyle oluşmuştur.
Filozoflara gore Allah , alemin illeti , alemde Allah'ın ma'lul'u dur.
Kelamcı ise Allah - alem ilişkisini yaratıcı - yaratılan ilişkisi içinde görür. Allah alemin müridi ve müreccih' idir.
Filozofların kurduğu illet - malul ilişkisinde Allah' ın mürid ve müreccih rolü bulunmayıp zorunlu sudura karşı çıkmaması söz konusudur. Aslında filozofların südurda gördükleri zorunluluk fiili değil mantıki bir zorunluluktur ve bu Allah' ta değil alemde var olan '' var olmamazlık edememe'' durumudur. Ancak kelamcı alemin varlığı ile yokluğunu eşit düzeyde görmüş Allah' ın onun varlığını yokluğuna tercih ettiğini ve yokluktan varlığa çıkardığını kabul etmiştir.
2. Varlık Çeşitleri 3 çeşittir .
Ennas Whatsap Grubu / ilimdunyasi.com 1*Zorunlu \ Kadim Varlık
Kelamcıların Vacib li - zatihi veya Vacibu'l Vücud şeklinde isimlendirdiği zorunlu varlık Allah ' tır . Başka hiçbir varlık bu özelliği taşımaz .
Eğer zorunlu varlığın yokluğu kabul etmeyişi zatından dolayı ise buna Vacib li-zatihi
başka bir şeyden dolayı ise Vacib li-gayrihi denir.
Varlığı zorunlu olmak demek ;
* Kendi varlığından önce yokluğun söz konusu olmamasıdır , yani ne kadar geriye gidilirse gidilsin vacibin varlığının olmadığı düşünülemez . Kadimdir yani ezelidir , hadis yani sonradan var olmuş değildir.
* Eğer bir varlık ezeli ise baki olması da zorunludur.
* Varlığı kendinden zorunlu olan varlık mürekkeb yani parçalardan şekillerden meydana gelmemiştir. Çünkü zatın var olması için parçaların her birine muhtaç olması gerekirdi ki vacib bir varlık için bu düşünülemez.
2* Hadis \Mümkin (Caiz \olurlu ) Varlık
Varlığı ve yokluğu zatından kaynaklanmayan , zorunlu olmayan varlığı ile yokluğu eşit olan , imkansız olmayan , varlığı için başkasına muhtaç olan demektir bu da Allah dışındaki her şeyin yani alemin özelliğidir.
3* Muhal \ Mümteni (İmkansız) Varlık
Yokluğu zatından kaynaklanan , zihnimizin ve düşüncemizin dışında varlığı düşünüleyemeyen varlıktır. Bazı şeyler zaruri muhal dir yani, muhal olduğunu anlamak için akıl yürütme ve istidlal yapmaya gerek yoktur. İnsan akıl yürütmeden onun yokluğunu bilir ve kabul eder. Örneğin iki zıddın bir arada bulunamamasıdır, bir şeyin hem var hem yok olması veya hem siyah hem beyaz olması gibi.
Bazı şeyler ise nazari muhaldir ,yani üzerinde düşünme istidlalde bulunmadan sonra muhal olduğuna karar verebilmektir. Örneğin Allah'ın ortağı ve benzerinin olmaması gibi.
B- Kelam'da Bilgi
Ennas Whatsap Grubu / ilimdunyasi.com Sofistlere göre ; eğer varlığın varlığı kesin değilse varlıktan haraketle elde edilen bilgi de gerçek değildir . Bunun üzerine kelamcılar sofistleri 3 gruba ayırarak görüşlerini şu şekilde verirler .
İnadiyye : varlığın gerçek olmadığını , hayalden ibaret olduğunu söylerler .
İndiyye : bunlar varlığın göreceli olduğunu söylerler . Bir kiseye göre cevher bir başkasına göre araz olabilir
La edriyye: varlığın gerçekten var olup olmadığını bilmeyecegğmizi kesinlik ifade edecek bir bilginin bulunmadığını iddia ederler .
Böylece varlığın hakikati sabit değildir varlığı bilmek de mümkün değildir.
Kelamcılar ise varlığın bilgisini 5 duyu organıyla öğrendiklerinin, böylece varlığa dair bilginin mümkün olduğunun ortaya çıkacağını söylerler.
Bilgi kavramı Arapçada 2 kelime ile karşılanır '' ilim ve marifet ''. İlim daha çok objektif bilgiyi ,marifet ise subjektif kişiye özel bilgiyi ifade edecek şekilde kullanılır.
Bilginin İmkanı
Dini olsun olmasın herhangi bir bilgiden bahsedebilmek için bilginin mümkün bir şey olduğunu kabul etmek gerekir. Bilginin mümkün olduğunu ortaya koyan kelamcılar daha sonra bilgi elde etmenin kaynaklarını ortaya koyarlar.
Bilginin Kaynakları
Bilginin kaynağı 3 tür
5 duyu , sadık haber, akıl
N
itekim şu ayette 3 bilgi kaynağına işaret edilir ;
" Onların kalpleri vardır , onlarla kavramazlar ; gözleri vardır ,onlarla görmezler ; kulakları vardır onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır."(araf 7\179)
1*Sağlam Beş Duyu
Sağlam duyu ile elde edilen bilgi evrenseldir. Duyularla elde edilen bilgiler zaruri bilgiler kapsamında olup insandan şüpheyi kaldırır.
2*Doğru Haber (Haber-i Sadık)
İman kendisinin Peygamber olduğunu söyleyen bir zatın sözünde doğru olduğuna inanmakla başlar din dediğimiz aslında tamamen habere dayalı bir durumdur.
Haber aslında doğru ve yalan ihtimalini barındıran ve bir hüküm ifade eden sözler için kullanılır. Haberin konusu elde edilen hükümlerin insandan insana aktarılması yoluyla ortaya çıkar. Eğer haber verilen şey gerçek ile örtüşüyosa doğru ve gerçeğe uygun , aksi halde ise yalan ve gerçek dışı olur. Örneğin ; İstanbul' un fethini bizzat yaşayan kişiler için bu duyu ile tecrübe edilen bir bilgi iken onların aktarımlarıyla fethe şahitlik yapmayanlar için haber haline gelmektedir.
Kelamcılara göre sadık haber iki türlüdür;
Ennas Whatsap Grubu / ilimdunyasi.com 1. Mütevatir haber 2. Rasulün haberi
Mütevatir Haber: yalan üzere birleşmeleri aklen imkansız sayıda kişiler tarafından aktarılan haberdir . Dini bakımdan ise Kur' an ayetleri değişikliğe uğramadan gelmiş olması mütevatir haber ile sabittir. Mütevair haber ile oluşan bilgi kesin haberdir.
Mütevatir h...
[
Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın