> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Siret Ansiklopedisi > Psikolojik Faktör
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Psikolojik Faktör  (Okunma Sayısı 636 defa)
31 Temmuz 2012, 12:51:29
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 31 Temmuz 2012, 12:51:29 »



3- Psikolojik Faktör

İnsanın davranışları üzerinde fizikî değil de psikolojik ve manevîi özelliklerinin etkin ol­duğu bir hakikattir. Yani insan, şartlarından ziyade zihnî-psikolojik ve manevî faktörler­den etkilenir. Bu nedenle, bir insanın davra­nış, hareket ve eylemlerini etkilemenin en pratik yolu, bütün insan sisteminin güç ve enerji merkezi olan zihnî ve ruhî melekelerini etkilemeye çalışmaktır.

Hz. Muhammed müminler arasında güven tesis etme ve onları tarihte benzeri olmayan başarılı sonuçlara ulaştırma konusunda psikolojik faktörlerden en etkili bir biçimde fayda­lanmıştır. (Ayrıntılar için bkz.: Sîret Ansiklo­pedisi, c. I, bölüm: 4).

a- Güven tesis etmek: Ümmet arasında gü­ven tesis etmek için Hz. Muhammed psi­kolojik faktörleri en etkili ve yaratıcı şekilde kullanmıştır. Her şeyden önce, müminlere Allah'ın kendileriyle olduğu ve hiç bir şeyden

korkmamaları duygusunu aşılamıştır. Kendi­lerini çevreleyen dünyayla sürekli savaş ve mücadele halinde olduklarından müminlerde güven tesis edilmesi şarttı. Hatta Allah'ın El­çileri bile insan olmaları dolayısıyla vazifele­rini hakkıyla yerine getirebilmek için Allah'ın manevi desteğine ihtiyaç duymaktaydılar. Hz. Musa ve kardeşi Harun Allah tarafından Firavun'a gidip Allah'a isyan etmemesi yö­nünde güzel öğüt vermekle emredildiklerinde, Hz. Musa korku duyduğunu ifade edince Allah onu şu sözlerle destekledi: "(Allah:) 'Korkmayın, dedi, ben sizinle beraberim; işi­tir ve görürüm..." (20: 46).

Hz. Muhammed, Ebu Bekir Sıddık'la bera­ber Hira mağarasında iken Kureyş'ten bazı adamlar mağaraya çok yaklaştıklarında, Ebu Bekr görülebileceklerinden korktu. Ancak Hz. Peygamber onu şu sözlerle sakinleştirdi: "...Üzülme, Allah bizimledir..." (9: 40)

Kur'ân, mü'minlere tüm kalpleriyle ve kor­kusuzca Allah yolunda savaşmaları için Al­lah'ın desteğini vadetmiştir.

"Kullarım sana beni sorarlarsa, bilsinler ki Ben, şüphesiz onlara yakınım. Benden isteye­nin, dua ettiğinde duasını kabul ederim. Artık onlar da davetimi kabul edip bana İnansınlar ki doğru yolda yürüyenlerden olsunlar." (2: 186).

"Rabbiniz: 'Bana dua edin, duanıza icabet edeyim. Bana kulluk etmeğe tenezzül etme­yenler, aşağılık olarak cehenneme girecekler­dir' buyurmuştur." (40: 60).

"...Biz ona şahdamarından daha yakınız." (50: 16).

Bu âyetler insanları Rablerine yönelmeye ve diledikleri zaman O'na başvurmaya davet et­mektedirler ve O'nun bu çağrıları dinleyip ce­vap vereceğini belirtmektedirler.

Allah iman edenlere, onlara çok yakın oldu­ğunu ve her çağrılarını duyduğunu, onları her vakit gördüğünü, onların Allah Yolunda yap­tıkları çalışmaları takip ettiğini ve eziyet ve

Hz. Peygamber'in Şahsiyet İnşa Usûlleri   503

cefa çekiyorken bile endişe etmelerine gerek olmadığını, çünkü Allah'ın, kendi başlarına gelen her şeyi bildiğini izah etmektedir.

"...Nerede olursanız olun, O sizinle beraber­dir. Allah yaptıklarınızı görür." (57: 4).

"...Üç kişinin gizli bulunduğu yerde dördün­cü mutlaka O'dur; beş kişinin bulunduğu yer­de altıncıları mutlaka O'dur; bunlardan az ve­ya çok, ne olursa olsunlar, nerede bulunursa bulunsunlar, mutlaka onlarla beraberdir..." (58: 7).

Allah'ın dostluğu (ve yardımı) Allah'tan kor­kan ve iyilik yapanlaradır. "Allah şüphesiz sakınanlarla ve iyilik yapanlarla beraberdir." (16: 128).

Müttakiler için Allah'ın verdiği bu yardım ve destek sözü en büyük tesellidir. Bu yardım ve destek Allah'ın onlarla birlikte olduğu şeklin­deki sözle ifadesini bulmaktadır. Ancak Al­lah'ın dostluğu yalnızca iki şart gerçekleşti­ğinde vadedilmiştir. Birincisi, müminler takvalı olmalıdırlar, yani öfke, hırs ve sabırsız­lık gibi insanî zaaflara boyun eğmeyip sabırla direnmelidirler. Allah şuuru geliştirecek, dav­ranışlarını düzenleyecek bir güç kazanacakla­rı gibi, yapacakları şeyler konusunda da reh­berlik elde ederler. Bu yolla her türlü kötü­lük, günah ve fuhşa karşı bağışıklık kazan­dıkları gibi; kışkırtıcı arzulara karşı da duyar­sız hâle gelirler.

İkinci şart, hayırlı, faziletli ve dürüst işler ya­pıp daima dürüst bir tavır belirlemeleri ve kö­tülüğe iyilikle karşılık vermeleridir. Nerede olurlarsa olsunlar çevrelerine takva ve hayır yaymalıdırlar.

Bîr kez mü'minler davranışları ile bütün kö­tülüklerden kaçınıp iyiliğe ulaşmaya çalıştık­larını gösterirlerse, artık Allah'ın en yüksek mükâfatı kendilerinin olacaktır.-Rablerinin daimi dostluğu. Bu öğreti ile müminlerin gü­ven duygusu Allah rızası için şahısları ve malları ile İlgili her türlü fedakârlığı yapabi­lecekleri bir dereceye yükselir.

b- Manevî gücün inşa edilmesi: Kuran, zaferin tarafların sayı çokluğuna değil, Al­lah'ın nusretine (yardımına) bağlı olduğunu ifade ederek müminlere bir başka şekilde gü­ven duygusu aşılamaktadır: "...Nice az toplu­luk, Allah'ın izniyle, çok topluluğa üstün gel­miştir, Allah sabredenlerle beraberdir..." (2: 249).

Bu husus, Kur'ân'da bir başka tarzda şöyle açıklanmıştır: "Ey Peygamber! Müminleri sa­vaşa teşvik et.Eğer sizden sabreden yirmi kişi olsa, (onlar) iki yüz (kâfir)i yenerler. Sizden yüz kişi olsa (onlar), kâfirlerden bin kişiyi yenerler. Çünkü o kâfirler, anlamaz bir toplu­luktur." (8: 65). (Ayrıntılar için, bkz.: Sîret Ansiklopedisi, c. I, 4. bölüm: "Manevi Fak­törler" alt başlığı).

Mü'minlerin maneviyatı Allah'ın mükâfatına hak kazandıkları söylenerek ve Şeytanın hile ve desiselerinin zayıf olduğu, onları Allah yolundaki mücadelelerinde durduramıyacağı anlatılarak daha da güçlendirilmektedir: "Dünya hayatım âhiret hayatı karşılığında sa­tanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolnda savaşır da öldürülür veya galip gelir­se, biz ona yakında büyük bir ecir vereceğiz." (4: 74).

Yine aynı sûrede şu âyeti görmekteyiz: "Mü'minler Allah yolunda savaşırlar, inkâr edenler de tâğût yolunda savaşırlar. O hâlde şeytanın dostlarıyla savaşın, esasen şeytanın hilesi zayıftır." (4: 76).

Bakara sûresinde inananların maneviyatı şöyle yükseltilmektedir: "Allah yolunda öl­dürülenlere 'Ölüler' demeyin, zira onlar diri­dirler, fakat siz farkında değilsiniz." (2: 154).

Tevbe sûresinde şu âyeti okumaktayız: "Al­lah, müzminlerden mallarını ve canlarım cen­net kendilerinin olmak üzere satın almıştır. Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldü­rülürler. Bu, Allah'ın üzerinde bir borçtur. Gerek Tevrat'ta, gerek İncil'de, gerek Kur'ân'da (Allah, yolunda çarpışanlara cen­net vereceğini vadetmiştir) Allah'tan daha çok ahdini yerine getiren kim olabilir? O hal­de O'nunla yaptığınız bu alışverişinizden ötü­rü sevinin. Gerçekten bu, büyük basandır." (9:111)

Ebû'l A'lâ Mevdudî, insanlar ve Allah arasın­da yapılan bu ahitleşmeyi önceki kitaplardan olan Tevrat ve İncil'deki referanşiarıyla ele alarak ayrıntılarıyla inceleyip bu ahitleşme­nin mana ve ehemmiyetini bütün sarahatiyle izah etmiştir.

"Bu âyette, Allah ile kulları arasındaki müna­sebetin mahiyetini belirleyen İslâm akidesi, bunu bir "mukavele" olarak İfade etmektedir. Bu keyfiyet, inancın sadece metafizik bir kavram olmayıp, aslında, canlarını ve malla­rım Allah'a satmak karşılığında, ölüm sonrası hayatta da Allah'ın kendisine Cennet vereceği vaadini kabul etmek suretiyle kul tarafından yapılan bir mukaveledir. Bu "mukavele"nin muhtevasını tam olarak anlayabilmek için, ilk önce bu mukavelenin mahiyetini kavramaya çalışalım.

Herşeyden önce, şu hususa dikkat etmeliyiz ki, kulun hayatını ve sahip olduğu herşeyi, gerçekten Allah'a satması diye bir şey sözkonusu değildir. Çünkü insanın hayatının ve sa­hip olduğu herşeyin gerçek Mâlik'i zaten Al­lah'tır. Bunlara sahip olma hakkı, insanın sa­hip olduğu ve kullandığı herşeyin yaratıcısı olan sadece Allah'ındır. Dolayısıyla dünyevî anlamda birşeyin satımı ya da alımı, katiyyet-le sözkonusu değildir, zira insanın satabilece­ği kendisinin hiçbir mülkü yoktur; herşey za­ten evvelemirde O'na ait olması hasebiyle Al­lah'ın da satın alacağı hiç birşey yoktur. Bu­nunla birlikte Allah'ın insana kullanma yetki­si verdiği bir irade ve seçme hürriyeti vardır ve sözkonusu mukavele de buna dairdir. El­bette kuldaki bu hürriyet, insanın kendi haya­tı ve mallarına mutlak sahiplik hakkı konu­sundaki gerçek konumunda herhangi bir de­ğişiklik getirmez. Onlar Allah'ındır. Onlara ise, sadece kendinden herhangi bir zorlama ve cebir olmadan, bunları istediği yönde iyi­ye ya da kötüye kulanma selahiyeti vermiştir.

Bu da insana, hayatı ve elinin altında bulunan herşeyin gerçek sahibinin Allah olduğunu İti­raf etmesi ya da etmemesi hürriyetinin tanın­dığını ifade eder. 111. ayette geçen "mukave­le" (alışveriş) bu hürriyeti gönüllü olarak, Al­lah'ın iradesine bırakmak, ona havale etmekle ilgilidir. Başka türlü ifade etmek gerekirse, Allah insanı ona verilen bu özgürlüğüne kar­şılık, hayatı ve sahip oldukları üzerinde Malik-ul-Mülk olarak Allah'ı tanıyor ve kendisi­ni de bunları sadece bir emanetçisi olarak mı görüyor, yoksa sanki bunların sahibi o imiş gibi mi davranıyor diye imtihan etmek ister.

Bu yönüyle Allah'ın indinde bu mukavelenin (alışveriş) şartlan şunlardır: "Eğer siz gönül­lü olarak (ve herhangi bir baskı altında kal­madan) hayatınızın, sahip olduklarınızın ve bu dünyadaki herşeyin aslında benim, bana ait ve kendinizi de sadece onların emanetçisi olduğunu kabul etmeye ve böyle görmeye ra­zı olursanız, ben de bunun karşılığında size sonsuz ahiret hayatında cennetler verece­ğim". Allah ile böyle bîr pazarlık yapan kim­se bir mümindir. Dolayısıyla iman, aslında bu alışverişin başka bir adıdır. Diğer yandan bu pazarlığı yapmayı reddeden veya yaptıktan sonra sanki böyle bir taahhüde girmemiş in­sanın tavrım takman kişi ise kâfirdir. Çünkü teknik olarak kyfr kelimesi, böyle bir pazarlı­ğı reddedi...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Psikolojik Faktör
« Posted on: 08 Mayıs 2024, 20:56:23 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Psikolojik Faktör rüya tabiri,Psikolojik Faktör mekke canlı, Psikolojik Faktör kabe canlı yayın, Psikolojik Faktör Üç boyutlu kuran oku Psikolojik Faktör kuran ı kerim, Psikolojik Faktör peygamber kıssaları,Psikolojik Faktör ilitam ders soruları, Psikolojik Faktörönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes