> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Siret Ansiklopedisi > İslâm Kültürünün Etkileri Ve Rönesans
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İslâm Kültürünün Etkileri Ve Rönesans  (Okunma Sayısı 2314 defa)
05 Ağustos 2012, 12:37:49
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 05 Ağustos 2012, 12:37:49 »



İslâm Kültürünün Etkileri Ve Rönesans

İslâm kültürü dünyadaki bir çok kültür ve medeniyete, özellikle Avrupalılara pek çok yönleriyle nüfuz etmiştir. Dr. Ahmed A. Galwash'm sözleriyle, "genel bilgi dağarcıklarını geliştirmeye arzulu kişiler için Hz. Muhammed'in ve öğretisinin temel prensiplerinin sahih bilgisini elde etmek şüphesiz çok mera­ka muciptir. İslâm'ın görüşleri bütün insanla­ra karşı merhamet ve iyi niyet fikirlerini aşı­ladığı gibi genelde insanlığın refah ve saade­tini artırmaya da yöneliktir." (Boswarth Smith, Mohamed and Mohamedanism).

Hz. Peygamber şöyle buyurmaktadır: "Kendisi için istediğini din kardeşi için de is­temedikçe kişinin imanı tam olmaz."

Batılılar'in İslâm ve Müslümanlar hakkında hüküm verirken âdil ve hakşinas olmalarını gerekli ve makûl kılmaya kendi başlarına ye­terli bir kaç sebep şunlardır: Herkesin kabul ettiği gibi Avrupa cehalet ve karanlık içinde yüzerken Batı'ya ilim aydınlığını getiren İslâm'dır ve bugünkü Batı kültür ve ilerleme­sine yolaçan şartları hâsıl eden sadece bir kaç faktör vardır ve bu faktörlerden biri şüphesiz müslümanlardır.

İslâm inançlarını ve insanlığın, özellikle de Avrupa'nın yeniden doğuşu ve eğitilişi konu­sunda Müslümanların çabalarını dürüstçe in­celeyen hiçbir araştırmacı İslâm'a şükran borcunu inkâr etmez.

Yarbay Arthur Glyn Leonard'a göre, "Avru­pa, İslâm kültür ve medeniyetine olan ebedî ve büyük borçluluğunu bu güne kadar hiçbir zaman, dürüstlük ve açıkkalplilikle itiraf et­memiştir. Avrupa bu durumu, kendi halkları feodalizme ve cehalete gömülmüş iken Arap­ların önderliğinde İslâm medeniyetinin yük­sek bir sosyal ve ilmî şaşaa dönemine erişti­ğini ve bunun Avrupa toplumunun tereddüt İçersindeki fertlerini nihayetsiz bir çürüyüş­ten koruduğunu, ifade ederken sadece kayıt­sız ve baştan savma bir şekilde itiraf etmekte­dir.

Şimdi kendimizi kültür ve medeniyetin ulaş­tığı en üst noktada kabul eden bizler, Arapla­rın entellektüel ve sosyal ihtişamı, sistemleri­nin sağlamlığı ve yüksek kültür ve medeniyetleri olmasaydı, Avrupa'nın bu güne kadar cehalet karanlığı içinde kalmış olacağını ka­bul etmiyor muyuz? İslâm'ın düsturunun, in­sanın taşıdığı dinî görüş ne olursa olsun haki­ki bilgileri edinmesinin herkes için önemi ol­duğu şeklinde ortaya konulduğunu ve bu hür­riyetin o zamanki mutaassıp Avrupa devletle-rininki ile çarpıcı bir tezat teşkil ettiğini unut­tuk mu? Arapların saf ve yüce bir Allah inan­cından ilham alan muhteşem kahramanlıktan bize hoş gelmemekte midir? Onları insanlığı kurtuluşa erdirmek gayesiyle fetihlere koştu­ran yakıcı gayrete rağmen fethedilen yerlerin halkına gösterdikleri tevazu ve müsamaha da hoşumuza gitmemekte midir? Dahası bu du­rumu Hıristiyan mezheplerinin birbirlerine karşı olan tavırlarındaki acımasızlıkla karşı­laştırdığımızda da hoşumuza gitmemekte mi­dir? Özellikle, o vakitlerde Hıristiyan âleminde zorbalık, tiranlık ve emperyal merkezîleştirmenin kilise despotizmi ve inançlardan dolayı takibat gibi uygulamalarla birleşerek vatanseverliği bütünüyle ortadan kaldırdığını, mezhepçi ve dejenere bir kilise­nin kurumlaştığını da hatırlamıyor muyuz?"

Daha sonra aynı yazar şöyle devam etmekte­dir: "Avrupa'nın, Arap ilim adamı ve felsefe­cilerinin müthiş hizmetlerini görmezlikten gelme ve unutma nankörlüğünde bulunması mümkün olabilir mi? Şems, Ebû Osman, Bîrûnî, Baytar, büyük felsefeci ve fizikçi İbni Sînâ, Aristo'nun en büyük yorumcusu Kurt-ba'lı İbni Rüşd, İbni Bâcce ve pek çok ismin bize çağrıştırdığı bir takım mânâsız harfler yığını mıdır? Yoksa bu insanların büyük eserleri ve kitapları sayesinde bıraktıkları ün nankör ve ters tabiatlı olan Avrupalıların nisyan zindanına mahkûm mu oldu?

İslâm dünyasının özellikle Abbasîlerin ilk de-virlerindeki şaşırtıcı entellektüel faaliyeti gözden kaçırmış olamayız. Arap edebiyatına ve geniş manada dünyaya Hıristiyan taassubu ve fanatikliğinin binlerce kitabı yok ederek verdiği geri dönüşsüz zararı unutmuş olma­mız pek mümkün müdür? Hıristiyan Avrupa'nın Araplara olan borçlarını asırlardır sak­lamak için her çabayı gösterdiğini söylemek yerine, şu şekilde ifade etmek mümkündür: Borçlar saklanabileceğinden çok fazla olduğu İçin yalan söylemeyi tercih etmişlerdir." (Yarbay Arthur Glyn Leonard, islam Her Moral and Spiriîual Value). İslâm'ın çok uzaklara varan faydalı etkilerini anlama hu­susunda Harrow School doçenti ve Oxford Trinity College Akademi üyesi Bosworth Smith'in ifadeleri son derece açıklayıcıdır: İslâm'ın dikkatimizi celbedecek başka özel­liklerinin olmadığını söylemiyorum. Ancak aşağıda saydıklarım sadece tarihe bir anlık bakışla söylenebilecek olanlardır. Arapların onu tamamen kabullenmesi, Muhammed'e daha sonra gelen vahiylerle yeni bir yön be­nimsenmesi, hızlı fetihler, beraberinde getir­diği edebiyat ve medeniyet, bir yanda Bi­zans'ın diğer yanda Pers'lerin üzerine atılma­sı, Hıristiyanlığı batıda ve kuzeyde Mecusili­ği güneyde ve doğuda önüne katıp sürmesi; çakalların arslanın yolunu takip etmesi gibi hakiki peygamberin ortaya çıkışıyla türeyen sahte peygamberleri ezmesi, iki kıtaya yerleş­mesi, ve bir hamleyle üçüncüsüne de yayıl­ması...

Şimdiki durum nedir?

Bugün bir başka inanca bağlı kişiler kadar dinlerinde samîmi ve muttaki yüz ve belki de yüzelli milyonu aşkın (1984'te bu rakam 700 milyon olarak tahmin edilmekte) mü'min, Fas'tan Malay Yarımadasına ve Zengibar'dan Kırgız kabilelerine uzanan üç kıtada tutunmuştur.

Hıristiyanlığa çok erken boyun eğmek bir ya­na kendisi Latin Hıristiyanlığını doğurmuş olan Çyprian ve Tertullian'ın, Antony ve Augustine'in Afrikası Hz. Muhammed'e öylesi­ne kolay boyun eğmiştir ki; Cebelitarık Boğazı'ndan Süveyş Kanalına kadar 'Allahuek-ber' Allah En Büyüktür, 'Lâ ilahe ilallah, Muhammed rasûlullah' Allah'tan başka ilâh yoktur, Muhammed Allah'ın elçisidir! nida­ları halen yankılanmakta olup buraların sakinleri için tekrarı çok anlamlı bir sestir.

Eğer sıklıkla söylendiği gibi 'İslâm, fetih az­miyle tutuşturulan ilk dinî coşku alevî söndü­ğünden bu yana hiçbirşey kazanmamıştır' di­yenlere benim cevabım bunun gerçeğin çok uzağmda bir iddia olduğudur.

Uzak doğuda, o vakitten bu yana Çin'in önemli bir eyaleti olan Yunnan'da İslâm asır­lar süren bir manevî üstünlük kazanmış ve korumuştur; ve böylelikle iki büyük Budist imparatorluk olan Çin ve Burma arasına bir hançer gibi girmeyi başarmıştır..." (The Religion of İslam).

Western Civilizations, Their History and their Culture (Batı Medeniyetleri, Tarih ve Kül­türü) adlı eserin müelliflerine göre, "Hz. Muhammed'in vefatından bir asır sonra Müs­lümanlar Bizans'ı Ön Asya topraklarına sı­kıştırdılar ve Fas ile İndus arasındaki verimli bölgeleri hâkimiyetleri altına alıp Buhara ve Semerkand'ı işgal ettiler. İspanya'yı neredey­se tamamen fethedip Fransa'ya sızdılar. Bizans'lıların İskenderiye'yi kısa bir süre için yeniden işgal etmeleri Halifeye deniz gücünün önemini gösterdi ve 640'lann sonlarında bir donanma hazırlayan Müslümanlar 655'ten sonra Akdenizi kontrolleri altına aldılar. Belçika'lı büyük tarihçi Henri Pirenne, bu hadi­selerin Greko-Romen medeniyetinin gerçek sonunu belirlemede Alman istilâlarından da­ha ziyade sorumlu olduğunu çok büyük isa­betle belirlemiştir. Müslümanlar yendikleri milletlere kendi kültürlerini empoze etme­miştir, çünkü İslâm Pers düşüncesinin mahir bir karışımını aldıktan sonra kültür haline gelmiştir. Ortadoğu'daki Hıristiyan mezhep­lerine Arapların hâkimiyeti altında hiç doku­nulmamıştır. İslâm başlangıçta temel olarak askerî bir imparatorluktu.

Bu yayılmanın sebepleri nelerdir? Aşın nüfus mu? Dinin sağladığı aşın özgüven mi? Zafer arzusu mu? Şüphesiz bu üçünün karışımı. Fâtihler kutsal kişiler değil, iyi savaşan ko­mutanlardı ve genelde dine ilgileri orta dere­cedeydi. Muhtemelen zafer arzusu diğerleri kadar önemli bir motivasyon unsuruydu. Yi­ne de fâtihler fethettikleri ülkelerde sadece devlet topraklarına ve rejim düşmanlannın topraklanna el koydular. Kendilerinden haraç alınmak kaydıyla önceki dinlerin mensupları­na karışmadılar. Bizans İmparatorluğunun es­ki tebaları bu durumu cazip gördüler. Bernard Lewis Suriye ve Mısır'daki Hristiyan topluluklann bu yönetimi Ortodoks Bizans'a tercih ettiklerini iddia etmektedir. Muhteme­len Yahudiler için de aynı şey geçerlidir. Bu gruplar daha sonra Araplan şaşırtacak dere­cede çabuk Müslüman oldular ve daha sonra hemen İslâm'ı İslâm yapan katkılara başladı­lar.

Güney İspanya'daki İslâm Hükümdarlığı En­dülüs'te kiliseleri açık bıraktı. İslâm ilmî te­fekkürü de baskı altına almadı. Bu sayede kimya ilmi korundu, ilk üniversiteler kurul­du, antikitenin zenaatlan tekrar yaygınlık ka­zandı ve Halife pek çok millet ve inancın ka­biliyetlerinden faydalandı. Dokuzuncu ve onuncu yüzyıllarda Arap dünyasmın entellektüel ve ticarî üstünlüğü de bu sayede olmuştur. Bu asırlar Özellikle İspanya'da İslâm'ın altın çağıdır. Müslümanların hoşgörü ruhunu en iyi gösteren şu olaydır: Bir İspanyol kralı oğlunu (Alfonso HI, Ordonoll'yi) 880'de Sa-ragosa'daki Endülüs sarayına eğitilmesi için göndermiştir. Bu hoşgörü İspanyol Müslü­manları için kuzeydeki 'müşrikler'e karşı bir nevi müsamaha idi ve Kurtuba Halifesinin yarı-kutsal özelliğini devam ettiren bir nişa­neydi. İslâmm bayrağı altında kadîm Yakın­doğu halkları Arapça konuşmaya başladılar ve özellikle de Türklerin fetih hareketinden sonra, hem Araplar'a hem de bu topluluklara yeni bir efendinin galebe çalması, bu toplu­luklann kendilerini Araplar olarak düşünme­lerine yol açtı.

Rönesans'ta insanların nerede olduklannı tam olarak bilmelerini sağlayan bir diğer önemli değişiklik oldu. Bunun nedeni sadece Amerika'nın veya gözlüklerin (13. yüzyıl), veya 1600 civarında (muhtemelen Hollan­da'da Middleburg'da) tel...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İslâm Kültürünün Etkileri Ve Rönesans
« Posted on: 09 Mayıs 2024, 07:52:27 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İslâm Kültürünün Etkileri Ve Rönesans rüya tabiri,İslâm Kültürünün Etkileri Ve Rönesans mekke canlı, İslâm Kültürünün Etkileri Ve Rönesans kabe canlı yayın, İslâm Kültürünün Etkileri Ve Rönesans Üç boyutlu kuran oku İslâm Kültürünün Etkileri Ve Rönesans kuran ı kerim, İslâm Kültürünün Etkileri Ve Rönesans peygamber kıssaları,İslâm Kültürünün Etkileri Ve Rönesans ilitam ders soruları, İslâm Kültürünün Etkileri Ve Rönesansönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes