Seni Anlatmak
Zaman bir başka zaman, dünya “Dünya” değildi
Zulmün önünde dallar yaprak döktü, eğildi
Git gide çirkinleşen, kabalaşan duygular,
Her yanda cahiliye, her yanda kötülük var
Kapkara bir çağ içre, gerçeği görmeyen göz
Küfür kokan bir mekân; cehennemden gelen köz
Gökyüzü yere küskün, putevi olmuş şehir
Denize doğru değil, tersine akar nehir
Ve ruhlar kilitlenmiş, taşlaşmış, başkalaşmış
İçlerde günah mührü, yüzlerde donuklaşmış
Gün sana hasret kaldı, hasret kaldı sana çağ
“Gel!” dedi yürek yürek, haber saldı sana çağ
Atılan taşlar seni, şerha şerha yaralar;
Tutar beni elimden, derinden sana bağlar
Bilâller, Sümeyyeler, her yanımı dağlasın,
Cihat ırmaklarıyla, şelaleler çağlasın
Çile ve sabır ile yeşerdi gün gün fidan,
Mekke’de gözyaşıyla aklandı kıpkızıl kan
Destanlaşır Bedirler, bir hüzün taşır Uhut,
Döner gözyaşlarına, başındaki ak bulut
Çilelerle, sabırla, Sıddık’la sürer hicret,
Eyyûb’un evi nurdan, bir ev olur nihâyet
Kanat kanat yükselip, göklerden güller derdi,
Mekke’de açan çiçek, Medine’de renk verdi
Gül yüzünden gül saçtı, kızgın çöle sundu su,
Öteleri getirdi, bülbüllerin “Yâ Hû”su
Bu sesler, “Hû Hû” diye, beni sana bağlasın,
Gül gül yeşeren bahçen, kokularla çağlasın
Gözlerim aydınlansın, ışıktan gözlerinden,
Şu taşlaşan yüreğim, incelsin sözlerinden
Sözlerin ki, mü’mine hayat verir, cân verir,
Şehâdet iklimine; istek, heyecân verir
Işıktan bir yol çizer, ışıtır derin derin
Ruha kapılar açar, o mübârek gözlerin
Güzel seninle güzel, iyi seninle iyi
Gönül gönül taşısam, sana olan sevgiyi
Seninle güzelleşir, toprağımız açar gül,
O’nsuz hayat anlamsız, anlasana ey gönül!
Seni nasıl anlatsın, bu mısralar, bu kelâm
Ey Allah’ın Resûlü, sana selât ü selâm!
[
Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın