Hafız [değiştir]Ana madde: Hafız
Kuran-ı Kerim'in bütün metnini ezberleyen ve uygun şekilde (tecvid) okuyabilen kişiye hafız denir. Muhammed'in ilk hafız olarak kabul edilir. Muhammed Kuran-ı Kerim'i kendi dilinde okur ve anlardı. Günümüzde genel olarak Kuran-ı Kerim'i anlamadan ezbere seslendirenlere de hafız denilmektedir. Kuran-ı Kerim uygun bir şekilde ve güzel bir tutum ve sesle okumaya tilavet denir. Müslümanlar günlük ibadet olan namazı kılabilmek için Kuran'dan en azından küçük bir kısmı (ayet) ezberlemek, bilmek zorundadırlar.
"Kuran-ı Kerim'den kolayınıza geleni okuyun, salatı ikamet edin/namazı kılın" (Müzzemmil Suresi 73/20)
Nakledilmesi [değiştir]Kuran Muhammed'in sağlığında yazılı hale getirilmemiş, hıfz yolu ile muhafaza edilmiştir. Hıfz yoluyla nakil ve nakledilenlerin doğruluğu konusunda İslam bilginleri arasında görüş ayrılığı yoktur. Bu prensip gereğince Ebu Bekir'in halifeliği sırasında Kuran toplanırken tevatür derecesinde olan, Abdullah b. Mesud'un kendisinin daha iyi anlaması için açıklayıcı olarak koyduğu bazı ifadeler komisyonca metne eklenmemiştir. Örneğin "Bunları yapma imkânını bulamayan kimsenin üç gün oruç tutması gerekir." (Maide, 5/89) âyetinin devamındaki "mütetâbiat" (peşpeşe) ilavesi Kuran'a eklenmemiştir. Yine Abdullah b. Mes'ud'un annelerin nafakası ile ilgili: "Mirasçı da (yukarıda) belirtildiği şekilde (nafaka ile) yükümlüdür." (Bakara, 2/233) âyetindeki mirasçı hakkında "zi'r-rahimil-mahrem" (evlenilmesi yasak olan yakın hısımlardan olan) şeklinde ilâve taşıyan kıraati de Kuran'dan sayılmaz.
Tevâtür derecesinde olan bu gibi kıraatlerin hukukçular için delil olarak kullanılıp kullanılamayacağı konusunda görüş ayrılığı vardır. Hanefilere göre, bu kıraat şekillerini nakleden sahabe bunu ya Muhammed'den işitmiştir veya kendi görüşü ve ictihadı olarak ifade etmiştir. Hanefîler yemin kefâreti olarak tutulacak orucun peş peşe üç gün tutulmasını gerekli görürler Şafii, Maliki ve Hanbelilere göre ise, mütevatir olmayan kıraatler ne Kuran ve ne de sünnet sayılmaz ve hüküm çıkarmada delil olarak da kullanılamaz.[15]
İslam'a göre Kuran yalnız Araplar için değil, yeryüzündeki tüm insanları doğru yola iletmek için gelmiştir: "Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik" (Enbiyâ, 21/107). Bu özelliği Kuran'ın i'caz yönlerinin de evrensel olmasını gerektirir,
Kuran'ın abdestli okunması meselesi [değiştir]Kuran'ın abdestsiz okunabilmesi konusunda fikir ayrılıkları mevcuttur. Bir kısım İslam alimlerine göre Kuran abdestsiz okunabilir ve abdest ancak namaz için gereklidir.
Bu konu ile ilgili ayet olarak Vakıa 77-79 gösterilse de, bu ayette abdestten bahsedilmediğini öne süren din bilginleri de mevcuttur.
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın çevirisinde ayetler:
"O, elbette değerli bir Kur’an’dır. Korunmuş bir kitaptır. Ona, ancak tertemiz olanlar dokunabilir." (Vakıa Suresi, 77-79) [16]
şeklindedir. Fakat buradaki tertemiz olanlar ile kastedilenin, abdestli olanlar olduğuna dair herhangi bir açıklama getirilmez.
Elmalılı Hamdi Yazır çevirisinde [değiştir]Elmalılı Hamdi Yazır ise bu ayetleri:
"Ki hakıkaten o bir Kur'an-ı Kerîm'dir. Öyle bir kitabda ki mahfuz tutulur. Ona tertemiz temizlenmiş olanlardan başkası el süremez." (Vakıa Suresi, 77-79) [17]
"el mutahharûn" sözcüğü tahir olanlar, arınmış olanlar, maddî (fizik vucudu abdestli olanlar ) anlamına gelmektedir.
Edip Yüksel çevirisinde [değiştir]Edip Yüksel ise aynı ayetleri şu şekilde çevirmiştir:
"Bu, onurlu bir Kuran'dır. Korunmuş bir kitaptadır. Onu ancak temizler kavrayabilir." (Vakıa Suresi, 77-79) [18]
Çevirisinde bu ayetlerle ilgili dipnot olarak; ayetlerin kesinlikle abdestten, abdestsiz Kuran okunamayacağından bahsetmediğini, ayetleri bu şekilde yorumlayan din adamlarının kasıtlı olarak halkı Kuran'dan uzaklaştırma amaçlı beyanda bulunduklarını söyleyerek, ayetleri abdestle bağdaştıran din adamlarını suçlar.[19]
Bu ayetlerin Kuran'ın abdestsiz okunup okunamamasıyla ilgili olmadığını savunan din bilginleri, abdestle ilgili olarak Maide Suresi'nin 6. ayetini gösterirler.
Bu tartışmaların yanı sıra halk arasındaki yaygın uygulama, Kuran'ın abdest alınarak okunması şeklindedir.
Üzerine tartışmalar [değiştir] Kuran'ın bir insan tarafından yazılmış veya alıntılanmış olabileceği iddiaları [değiştir]Ateizm, tanrı veya tanrıların varolmadığını savunur. Bu inanış, yeryüzündeki tüm dinler ve bunların kutsal kitaplarının insanoğlunun üretimi olduğu kabulünü de beraberinde getirir. Deizm'de de tanrı kavramı kabul edilmekle birlikte dinler reddedilir. Bunun yanı sıra Yahudilikte ve Hristiyanlıkta da Kuran'ın tanrı kelamı olduğuna inanılmaz. Bunun yerine Muhammed ve arkadaşları tarafından yazıldığı iddia edilir.[20][21]
Diğer kutsal kitaplar ve sözlü geleneklerle benzerlikler [değiştir]Müslümanlar Kuran'ın Allah tarafından gönderildiğini iddia eder. İslami kaynaklar, Kuran'ın başka kaynaklardan alıntı yaptığı önerisini Hicr Suresinin 9. ayeti hükmünce kabul etmez.
15/HİCR-9 : Muhakkak ki zikri (Kur'ân-ı Kerim'i), Biz indirdik. O'nun koruyucuları (da) mutlaka Biziz.[22] [kaynak belirtilmeli]. Ancak Kuran'daki birçok karakter ve olay, Tanah, Eski Ahit ve Yeni Ahit gibi Yahudi ve Hristiyan kaynaklarında da mevcuttur. Batılı akademisyenler, Kuran ile Yahudi ve Hristiyan kaynaklarındaki karakterlerin ve olayların birbirinden farklı olduğunu, Kuran versiyonlarının daha çok, sonraki dönem Hristiyan kaynakları ve Midraş gibi Yahudi kaynaklarından alındığını iddia etmektedir.[14] Kuran'daki "İlahi Adalet" ve "Cennet" gibi motifler ise Kuran ile çağdaş Suriye Kiliselerine mensup misyoner din adamlarının öğretileri ile büyük benzerlik göstermektedir.[14]
Kuran, insan yazısı olduğu iddialarına karşı, bir çok Kuran ayeti ile savunulmuştur. Başka bir dilden tercüme olduğu iddialarına[23] karşı, Muhammed'in ümmi yani gönderilen diğer kitapları okumadığını bildiren ayet ile[24] ve kusursuz bir Arapça üzerine kurulduğunu açıklayan ayeti ile[25] savunulmuştur.
Mukattaa [değiştir]İslamın yayılmaya başladığı dönemlerde vahiyleri ezberleyerek muhafaza etmek normal kabul ediliyordu ve sadece önemli gün ve olaylarda vahiyler not ediliyordu.[14] Günümüzde, ilk İslami dönemlere ait, çeşitli şekillerde yazılı hale getirilmiş Kuran ayetlerinin varlığı genel olarak kabul görmekle beraber bu materyallerin içeriği bilinememektedir. Günümüzdeki Kuran'da bazı surelerin başında bulunan, ana metinden ayrı yazılan ve uzundan kısaya doğru dizilen "sessiz harf grupları", farklı yazılı metinlerin birleştirildiği kanısını uyandırmaktadır.[14] Mukattaa denilen bu harflerin ne anlama geldiği konusunda İslam alimleri arasında da fikir birliği yoktur.
Farklı Kuran versiyonları iddiası [değiştir]Kuran'ın o dönemde halk dili ile yazılması, Arap olmayanlar için doğru okunmasını ve hiçbir detayın kaybolmamasını sağlamaya yeterli değildi. Yazılı Arapça yetersizdi, bazı sessiz harfler arap olmayanlar tarafından kolaylıkla karıştırılabiliyordu ve bazı sözcüklerin ne anlamda kullanıldıklarını yazılı olarak anlamak mümkün değildi.[14] Kuran'ın ilk yazıldığı zamanlarda Arapça sadece Araplar içindi. Kuran'daki sözcüklerin telaffuzunu doğru yapabilmek için ezbere bilmek gerekiyordu. Telaffuz da Arap şivelerine göre çeşitlilik gösteriyordu. Bu durum telaffuz yönüyle farklı Kuran versiyonlarının ortaya çıkması sonucunu doğurdu.[14] Bu okunuş versiyonlarından en meşhurları günümüze kadar gelmiştir ve bu durum islam dunyasi tarafindan bir farkliliktan daha ziyade bir cesitlilik olarak algilanmaktadir.[26]
Sözlü Kuran versiyonlarının adedi çok olmasına rağmen yazılı Kuran'ın adedi sadece birkaç taneydi. Yazılı Arapça zamanla gelişme gösterdi. Birbirine benzer harfleri ayırt edebilmek için imla işaretleri ve doğru telaffuz için uzun sesli harfler oluşturuldu. Kuran yazımına eklenen bu yeni harf ve işaretlerin sebebi, şive farklarından kaynalanan tartışmalara[27] ve islam dininin Arap dünyası dışına taşmasıyla Arap olmayanların yazılı Kuran'ı yanlış okuyor olmalarına bir son vermekti. Bu yeni sistem islam dünyasında 9. yy'ın başlarına kadar tartışmalara konu oldu. Kuran'a eklenen yeni harf ve işaretler renkli olarak yazılmaya başlandı ve asıl metinin bir parçası kabul edilmedi.[14]
Türkiye'de İstanbul Türk ve İslam Eserleri Müzesinde bulunan orijinal mushaflar vardır.
1)No:457. Osman'ın imzasını ve Hicri 30 senesini havi Mushafı Şerif
2)No:557. Ali'nin imzasını havi Mushafı Şerif
3)No:458. Ali'nin yazısı olduğuna işaret edilen bir Mushaf.
Ebced hesabıyla getirilen nümerolojik iddialar [değiştir]Ebced hesabında Arapça alfabedeki her harfe sayısal bir değer atanır ve böylece yazılar sayısallaştırılır. Tarihi Kuran öncesine giden ve kabalistlerin Tevrat'a uygulamaları gibi yaygın örnekleri olan nümeroloji geleneğini izleyerek ve ebced hesabını kullanarak Kuran metnini yorumlayanlar olmuştur.
Örnekler [değiştir]Demir (Fe) kelimesinin ebced hesabıyla değeri (Arapçası Hadid) 26 dır. 26, demirin atom numarasıdır. Ayrıca belirli bir demir anlamına gelen (El-Hadid) kelimesinin ebced hesabına göre karşılığı da 57 dir. Bu da demirin durağan izotoplarından birinin kütle numarasıdır, ve duragan izotoplardan sadece bu izotopun cekirdek dönme numarası 1/2 dir.[28] Kuran'da demirden bahseden sure Hadid Suresi yani demir suresidir. Bu sure de Kuran'ın 57. suresidir.[29]
Âdem kelimesinin ebced hesabıyla değeri 46'dır. Kuran insanlara Âdem oğlu diye hitap eder.[30] 46 ise insan hucresinin kromozom sayısıdır. Bazı kaynaklarda Adem'ın ebced karşılığı 45 geçmektedir.[31] Bu farklılık Âdem ve Adem kelimelerinin arapçada farklı olmasından kaynaklanmaktadır.[32] Kuranda Adem yokluk anlamında (Ebced karşılığı 45) Âdem ise Kuran'da ilk insan olarak geçen Âdem Peygamber...
[
Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın