> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Nurdan Damlalar > Neden meşveret yapmalıyız?
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Neden meşveret yapmalıyız?  (Okunma Sayısı 1150 defa)
28 Haziran 2009, 03:25:48
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 28 Haziran 2009, 03:25:48 »



Mehmet Kırkıncı'nın yazısı:

Meşveret ve ehemmiyeti

Cenâb-ı Peygamber (S.A.V.), "Müşavere edilen emindir" buyuruyor. Çünkü, müsteşar yani kendisiyle İstişare edilen zat, emin, mütefekkir, müstakim, tesirata tâbi olma yan, gadap göstermekten beri, pek ciddi, halim, sabırlı ve hayırhah olmalıdır. Yani hayır okumalı, hayır konuşmalıdır.
Zira, bir Hadîs-i Şerifte, "Her kim kendisiyle müşavere de bulunan kardeşine bildiği halde, hilâfına bir beyanda bulunursa şüphesiz hiyanet etmiş olur." Ayrıca, "Her kim istişare ederse rüşde mazhar olur, her kim müşavereyi terkederse hatâdan kurtulamaz." mealinde bir hadîs-i şerif de vardır.

Şüphesiz her insanda hissiyat bulunur. Bu sebeble meşverette daima müsbet mes'eleleri nazara vermek ge rekmektedir. Menfi mes'elelerin zikrinde kalbler rencide, fikirler rahatsız olabilir. Şevkler kırılır. Güzel sıfatlar orta ya konduğu vakit, tahtından menfi şeylerde anlaşılmış olur. Şeytana lanette bir fayda yoktur. Ama Bismillah der seniz hem sevap işlemiş, hem de şeytanı kaçırmış olursu nuz. Bu sebeple güzel ve ınüsbet şeyleri konuşmak, şûra ya güzel fikirler getirmek lâzımdır.

Meselelerimiz müzakere edilirken, halden ziyade istik bâl nazara alınmalıdır. İstikbâli dikkate alarak adım atmak güzel bir tedbirdir. Hizmetteki kardeşlerimizi değerlendi rirken de bu ölçüyü dikkate almak gerekmektedir. Bir ar kadaşımız günah işlemişse hatası varsa, yere batırılmaz. Ona tevbe et denilir. Belki o istikbalde yıkanabilir, temiz­lenebilir. Hatta emsallerinden çok daha ileri geçip, terakki edebilir. Hâlde olan kusurlarımız ile birbirimizi batırmaya, hatalarımızı ifşa etmeye gidilmemelidir. Bu düsturlara gö re hareket edersek fayda göreceğiz. Öyleyse takip edeceği miz yol, müsbet harekettir, müsbet konuşmaktır. Tatlı, mâkul yerinde ve hilimle konuşmaktır. Bu sebeple meşverete taalluk eden birkaç düsturu nazara vermekte fayda mülâhaza etmekteyim.

- Evvelemirde, reyi alınan şahıs kendi arzu ve temenni sini ibraza değil, hakikatin hükmünü izhara müteveccih olmalıdır. Bu noktadan hareket ederek mes'elelerimiz de ğerlendirilmelidir.

- Müşaverede bir fikr-i ilmî ile hakikati ortaya çıkartmak ve ekseriyetin reyine ittiba etmek şarttır. Yani mes'elelerimizi ilim ve fikrin ışığı altında müzakere edeceğiz. Fikir ve ilmin kuvveti ile hareket edersek aşamayacağımız mâni yoktur. Bir mes'ele reddedilecekse ilmen reddedilmeli, ka bul görecekse ilmen kabul görmelidir. Böylece mes'elelerimiz kanun, kaide ve düsturların süzgecinden geçmiş ola­caktır.

- Bazen bir mes'elenin müzakeresinde bir veya birkaç fi kir makûl olabilir. Yahut her fikrin hakikat tarafları bulu nabilir. Hak da taaddüd edebilir. O zaman yapılacak iş şu dur: El-hükmü lil-ekser kaidesince ekseriyetin görüşüne uymak, kendi fikir ve arzusunu terketmektir. Meşveretin hukuku noktasından buna uymak gerekli olduğu gibi, ittihad ve tesânüdün te’sis ve devamı noktasından da ekse riyetin kanaatına katılmak elzemdir. Psikolojik olarak da ekseriyetin kanaatına iştirak etmek insanı rahatlatır. Üsta dımızın beyan buyurduğu üzere, hakkın hatırı için, nefsin hatırını kırarak, hakikati ortaya koymak daha sevablıdır. Aksi halde, müşavere, yerini, muhtelif hislerin müsademe ve cidaline terkeder; -Allah korusun- inkıraz ve itirazı müstelzim olur.

İnsan vücudundaki bir azadan ruh çekilse, artık o uzuv çalışamaz, felç olur. Vücud sıhhati için, ruhun bütün aza larla teması şarttır. Üstadımızın vefatından sonra bir çok hadiseler bize ders vermiştir. Bir kardeşimizin kopup git mesi ile bir mücevherat kaybediyoruz. Giden bizden gidi yor. 10 kuruşun gitse arıyorsun, 100 kuruş kaybetsen onun ızdırabmı çekiyorsun. Bir insanın kolunu kaybetme si ne ise, bizler için davamız noktasından bir insanın kay bedilmesi de odur. Bir kardeşimiz gidince bir azamız felç oluyor.

Başka bir misâl ile, bir hatip bir camide konuşur sair ca milere hoparlör bağlanır. Böylece bîr ses binlerce yerlerde dinlenebilir. Bir camide hoparlör bozulursa, o camiye ses gitmez. Bu misâl gibi her bir kardeşimiz bir hoparlör hük mündedir. Bir memleketteki bir Kur'an hizmetkârında arı za olursa, oraya sesimiz gitmez olur. Halbuki senin mak sadın her camideki cemaata sesini duyurmaktır. Öyleyse vazifemiz hoparlöre hürmet etmek ve onu muhafaza et mektir, însan bozulan bir alete kızmaz, küsmez. Belki onu tamir eder. "Niye bozuldu?" diye çekiçle kafasına vurur san, külliyen onu kaybedebilirsin. Kızmaktan ziyade tut mak, hiddetten ziyade muhabbet ve şefkat ile tedavi etmek gerekir. Hamiyet ve dava ruhu bunu gerektirdiği gibi, maslahat ve akıllılık da budur.

Kardeşlerim, bizler çok büyük bir davayı yüklenmişiz. Sırtımızda büyük bir mes'uliyet var. Elbette büyük bir taşı kaldıran 20-30 adamdan bir-ikisi bu hengâmda birbiriin ayağını çiğneyebilir. "Niçin benim ayaklarımı çiğnedin?" diye ellerini taştan gevşetmek kâr-ı akıl değildir. Hikmet nazarıyla mes'elelere bakmak gerekmektedir. Kardeşlerimizi ancak tamir ile kazanabiliriz. Biz, bize düşen vazifeyi yapar, gerisini kadere havale ederiz. Aksi halde, bu ihmalimizden mesul oluruz. Bu ulvi hisler kalplerimizi doldurursa, o zaman Rabb-ı Rahîm merhamet eder, O'nun (C.C.) rahmeti cemaat üzerine nazır olur. "Yedullahi alel-cemaati" hakikati zahir olur.

Cemaata taallûk eden mes'elelerin bîr ferdin fıkr-i inhi sarına terkedilmesi, netice itibariyle, azim zararlara ve su-i zanlara sebebiyet vereceğinden din-i islâm, meşvereti em retmiştir. Elbette cemaatin mes'eleleri bir şahsın fikrine bı rakılmayacağı gibi, bir ferdin sırtına da yükletilemez. Kal dı kî, bir insanın fikrî ne kadar doğru, ne kadar müstakim olsa bile, çıkacak kararların bir cemaatin fikrinden süzülmesinde pekçok faydalar vardır. Yapılacak o hayırlı işe herkes hissedar olur. Şahıslar çeşitli su-i zan ve ithamlar dan kurtulur. Beraber düşünüp, mes'eleleri birlikte müta lâa etmenin bereketi bol olur.

Nitekim, Fahr-i Kâinat Efendimizin meleke-i maddiye ve maneviyesiyle bütün nasın en ekmeli olduğu halde as habı ile müşavereye -mintarafillah- memur olması, ümmet için müşavereye riayetin lüzumunu açıkça göstermektedir. Hz. Peygamber (S.A.V.) aklı, şuur ve idrak kabiliyetiyle, hasılı bütün letaifiyle, bütün peygamberin ve meleklerin mertebece en ekmeli iken, müşavere ile emrolunması, biz ler için meşverete ne kadar ihtiyaç olduğunu ortaya koy maktadır. Onun için, ekser ulemâ, meşveretin vacip olduğunu beyan buyurmuşlardır. İstişare neticesinde alınan kararlara muhalefet isyandır, günahtır.

Evet dâva arkadaşlarıyla istişare eden, onların muhab bet ve teveccühünü kazandığı gibi, kendi kadir ve kıymeti ni de arttırmış olur. Ayrıca müşaverenin psikolojik fayda sı vardır. Bir kardeşimizle bir mes'eleyi müşavere edersek, kendisine kıymet verildiği kanaati ile o kardeşimizin hiz metteki şevk ve gayreti ateşlenecek, hizmet arzusu kuvvet kazanacaktır. Bu nokta da unutulmamalıdır.

Vahdet-i tedris, vahdet-i terbiye ve vahdet-i his ile ha reket eden bir cemaatin meşvereti, elbette muzafferiyetle neticeleneceğinden şüphe yoktur. Bir kısım cemaatler ha kikati akıl ile idrak ettikleri halde, hareketlerini hisse bina ederler. Neticede his akla hakim olur. Bir cemaat ki his ile hareket edip aklın dizginini hissin eline verirse, müzminleşmiş bir hastalığa ilâç nafî olmadığı gibi, böyle bir cema ata da meşveret hiç bir fayda sağlamaz.

Her kemale bir noksanı karıştırmak, şu âlem-i kevn-ü fesadın mukteziyatındandır. Bizler, her yönümüzle mü kemmel değiliz. Hizmetimize taallûk eden mes'elelerde en makûlü aramak ve isabet kaydetmek için meşverete muh tacız. Meşverette -velev ki isabet etmese- çoğunluğun re yine itibar etmek gerekir.

Resûl-i Ekrem (S.A.V)'in kendi reyine muhalif olarak çoğunluğun reyine uyduğu bir vakıadır. Nitekim, Uhud sa vaşında önce Hz. peygamber (S.A.V.) savaş hakkında ashabıyla müşavere etmiş, kendi re'yi Medine'de kalıp müş rikleri karşılamak iken, cemaatin ekseriyetinin re'yine uymuştur.
Dikkat ediniz... Ekseriyetin re'yinin isabetsizliğini bil diği halde onlara uyuyor. Nübüvvet gözlüğü ile biliyor ki, "Hz. Hamza'yı vereceğim. Uhud'da paramparça ettirece ğim." Biliyor ki, "70 kadar güzide sahabeyi bu savaşta biçtireceğim. Ama hepsi meşverete, meşveretin hukukuna, meşveretin anlayışına feda olsun... amcam dahi olsa mü­şavereye feda olsun..." İşte meşveret bu demektir!...

Hz. Resûlullah (S.A.V.) istişare uğruna başta amcasını ve güzide sahabelerini feda ederken, biz bîr yumurtamızı feda edebiliyor muyuz?

İstişarede Peygamberimizin (S.A.V.) re'yi hilâfına giri şilen savaşta bir kısmı sahabelerin de Emr-i Nebeviye mu halefet ederek yerlerini terketmesiyle İslâm ordusu dağıl mış, başta Hz. Hamza olmak üzere, bir çok güzide sahabe de şehid olmuştu. Hal böyle iken, Resül-i Ekrem (S.A.V.)'in hâdiseyi teessür yerine, tebessümle karşılama sı, ashabını itham yerine takdir etmesi, kalplerini kırmak yerine, onlara iltifat etmesi, gayz ve hiddet ile itmek yeri ne, şefkat ve merhamet ile onları kendine çekmesi, bizler için en büyük bîr ders-i ibrettir. Cenab-ı Hak da bu müm taz davranışı te'yid ve sena makamında Al-i İmran Sûresi 159'uncu ayette şöyle buyurmaktadır: "Şimdi, Allahü Teâlâ'dan bir rahmet sebebiyledir ki onlara yumuşak davrandın ve eğer sen çirkin huylu, öfkeli, katı yürekli olsay dın, elbette etrafından dağılırlardı. Artık onları affet onlar için istiğfarda bulun ve onlar ile iş hususunda müşavere et." şu noktaya dikkatinizi çekmek İstiyorum: Resûl-i Ek rem (S.A.V.) efendimiz, bir kısım sahabeye "benden emir gelmedikçe -muzaffer olsak bile- katiyyen yerlerinizi terketmeyinîz," diye emir buyurduğu halde, savaşın bidaye tinde İslâm ordusunun muzafferiyeti zahir olmaya başla yınca, geçidi tutmak ile vazifeli olan sahabeler yerler...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Neden meşveret yapmalıyız?
« Posted on: 28 Mart 2024, 19:52:10 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Neden meşveret yapmalıyız? rüya tabiri,Neden meşveret yapmalıyız? mekke canlı, Neden meşveret yapmalıyız? kabe canlı yayın, Neden meşveret yapmalıyız? Üç boyutlu kuran oku Neden meşveret yapmalıyız? kuran ı kerim, Neden meşveret yapmalıyız? peygamber kıssaları,Neden meşveret yapmalıyız? ilitam ders soruları, Neden meşveret yapmalıyız?önlisans arapça,
Logged
12 Mart 2019, 20:06:35
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #1 : 12 Mart 2019, 20:06:35 »

Esselamu aleykum. Kendisi ile istişare eden allahın emrinde yaşayan kullardan olalim inşallah. ..
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

13 Mart 2019, 14:49:49
Sevgi.
Bölüm Görevlisi
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 17.948


« Yanıtla #2 : 13 Mart 2019, 14:49:49 »

Aleyküm selâm. Rabbim paylaşım için razı olsun
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes