> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > İslam Esasları > Namaz Kılmak > Namaz Kılana İkram Edilenler
Sayfa: [1] 2 3 4 ... 19   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Namaz Kılana İkram Edilenler  (Okunma Sayısı 48025 defa)
10 Aralık 2007, 01:59:11
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 10 Aralık 2007, 01:59:11 »



Namaz Kılana İkram Edilenler

Her kim namazını tam vaktinde eda ederse, Allah-u Zülcelâl ona şu dokuz şeyle ikramda bulunur: Hz. Osman (Radıyallahu Anh) demiştir ki: “Her kim namazını tam vaktinde eda ederse, Allah-u Zülcelâl ona şu dokuz şeyle ikramda bulunur:

     1- Allah-u Zülcelâl o kimseyi sever ve ona dost olur.

     Peki bir kimse, birisini sevdiği zaman onun zarar görmesini ve eziyet çekmesini ister mi? İstemez. O kişi için daima menfaatli olan şeyleri ister. İşte bir kimse namazını vaktinde ve huzurlu bir şekilde kıldığı zaman, Allah-u Zülcelâl onu sever ve ona dost olur.

     Allah-u Zülcelâl’in sevgisi de basit bir şey değildir. İnsan için çok kıymetlidir. Allah-u Zülcelâl’i sevmesi kadar ne dünyada, ne de ahirette daha kıymetli bir şey yoktur.

     2-O kimsenin vücudu sıhhatli ve ibadet yapacak bir durumda olur.

     3- Melekler o kimseyi muhafaza eder.

    4- Allah-u Zülcelâl o kimsenin evine daima bereket verir.

   5-- O kimsenin siması, salih kimselerin siması gibi olur.

   6-Allah-u Zülcelâl o kimsenin kalbini, bütün mahlukatlara karşı yumuşak, şefkatli ve merhametli yapar.

    7- Sırat köprüsünden şimşek gibi geçer.

     8- Allah-u Zülcelâl o kimseyi cehennem ateşinden muhafaza eder.

     9-Allah-u Zülcelâl o kimseyi kıyamet günü salih kullarına komşu eder.

    Bütün bunlara bakarak, böyle kıymetli ve mükafatı çok olan namazı terketmemek, tam aksine daha fırsatımız varken onun üzerine titremek ve namazdan gafil olan diğer mü’min kardeşlerimize de bu kurtuluş kapısından girmeleri için sohbet ve nasihat etmek lazımdır. Kaza namazı olan her insan, kalbi kanaat getirinceye kadar namazlarını kaza etmelidir.




[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 21 Ekim 2014, 15:36:18 Gönderen: احسن »
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Namaz Kılana İkram Edilenler
« Posted on: 28 Mart 2024, 18:30:51 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Namaz Kılana İkram Edilenler rüya tabiri,Namaz Kılana İkram Edilenler mekke canlı, Namaz Kılana İkram Edilenler kabe canlı yayın, Namaz Kılana İkram Edilenler Üç boyutlu kuran oku Namaz Kılana İkram Edilenler kuran ı kerim, Namaz Kılana İkram Edilenler peygamber kıssaları,Namaz Kılana İkram Edilenler ilitam ders soruları, Namaz Kılana İkram Edilenler önlisans arapça,
Logged
27 Ekim 2011, 16:39:57
muhsin iyi

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 87


« Yanıtla #1 : 27 Ekim 2011, 16:39:57 »

   Huzur Kaynağı Namaz, Namazın Bazı Sırları   
Namaz o kadar büyük bir nimettir ki, insanlar namazın büyüklüğünü ve kıymetini ancak öldükten sonra anlayabilirler. Hadislerden anlaşılacağı üzere bir Müslüman ölür ölmez kabir hayatında ve diriltilip mahşer meydanında, önce namazdan sorguya çekilecektir.  Namazın hesabını verenin diğer sorgulamalarının hafif geçeceği belirtilmektedir.
   Namazın esprisi ise peygamberimizin şanını ve kadrini yücelten miraç gecesinde gizlidir.  Şüphesiz her mümin peygamberimiz gibi bir miraç olayını yaşamak ister. Allah’la konuşmayı, O’nu görmeyi kim istemez ki?.. Bu hususta her mümin peygamberimize gıpta ile bakar. Allah (c.c.) ezeli bilgisi ile elbette kıyamete kadar gelecek ümmetinin bu konuda kalbinden geçenleri bilmekteydi. Bu nedenle beş vakit namaz miraç gecesinde bu ümmete farz oldu. Bu gecede farz olmasının pek çok hikmetlerinden sadece birisi de namazın müminin miracına işaret olmasıdır. Yani beş vakit namazını kılan birisi inşallah Allah’a doğru bir manevi miraç içerisindedir. Şu unutulmamalı ki, insanlar daha dünyada iken bile manevi olarak ya yukarıya yani cennete doğru uçmakta ya da aşağı doğru yani cehenneme doğru düşmektedirler. Miraç hadisesinden ve başka hadislerden de biliyoruz ki cennet de cehennem de yaratılmış durumdadır ve bizleri gözlemektedirler. Ölüm bu yerlerden birisine geçilen bir köprü gibidir. Bundan dolayı hadis-i şerifte kabrin ya cehennem çukurlarından bir çukur ya da cennet bahçelerinden bir bahçe olduğu ifade edilmektedir. Kabir gidilecek yeri işaret eden bir istasyon gibidir. Beş vakit namaz müminin miracı olarak onu Allah’ın izni ile cennete ulaştırır. Zaten onlarca ayet-i kerime ve hadis-i şerif bizlere bu müjdeyi vermektedir.
   İlahi dinlerin ve peygamberlerin olmadığını,  insanların da bir araya gelerek şöyle bir karar aldığını farz edelim: ‘Allah (c.c.) bizleri yarattı. Elbette bizleri bir sanat eseri gibi mükemmel bir şekilde yaratan yüce Allah’a (c.c.) şükretmemiz gerekir. Bunu nasıl bir ibadetle gerçekleştirebiliriz? Herkes bu konuda düşüncelerini söylesin.’ Acaba hiçbir insan namazı bulabilir miydi? Namazı keşfedebilir miydi? Namaza ucundan kıyısından yaklaşabilir miydi? Emin olun, hiçbir insana namaz nasip olamazdı. Çünkü namaz için yapılması gereken bedeni ibadetler nefse ağır gelirdi. Hele rükû ve secde gibi nefsin belinin büküldüğü ibadetleri insan nefsinin düşünmesi, keşfetmesi, sonra da yerine getirmesi mümkün değildir. Tamam, bir padişahın, zalimin, zenginin önünde insanlar genellikle iki büklüm olup secde edebilirler ama imtihan gereği Kendisi görünmeyen ve Kendisini gizleyen yüce Allah’ın önünde kimse secde etmek istemeyecektir. Elbette burada kimse derken herkesin nefsini kastediyoruz. İnsanlar en fazla şöyle diyeceklerdi: ‘Bir binada toplanıp Allah’a dua edelim, O’nunla ilgili ilahiler dinleyelim, haftada bir günü O’na tahsis edelim.’ Zaten, diye düşüneceksiniz, önceleri dinlerinde namaz ibadeti bulunan Yahudilik ve Hıristiyanlık da şimdi böyle değiller mi? Evet, böyledir. Bu büyük dinlerin bu duruma düşmeleri de namaz ibadetinin nefse ne kadar ağır geldiğini ve nefsin namaz kılmak istemediğini ispatlamaktadır. İşte bu durum da namazın insan buluşu olmadığını, Allah (c.c.) tarafından insanlara ihsan edildiğini göstermektedir.
   Namazın değerini anlamak için onu keşfetmek gerekir. Sanki namaz farz edilmiş değildir. Bizler bulacağımız bir ibadetle Allah’a yaklaşacağız. Namazın her rükünunu biz tek tek bulmuşuz gibi yaşarsak bir perde gözler önünden kalkar.  O zaman namazın ne kadar büyük bir ibadet olduğu anlaşılır.
   Namaz nefse ağır gelir ama ruha büyük bir ilaçtır. Nefis namazdan hiç hoşlanmaz. Ruh namazdan büyük bir haz alır. Ama diyeceksiniz insanlar pek ruhlarının seslerini dinlemezler. Nefislerine göre hareket ederler. Namazda ruhun duyacağı huzurdan önce nefsimizin bir sıkıntısı hemen hissedilmektedir. Evet, itiraf edeyim gençlik dönemimdeki namazlarımda hep bu tatsızlık vardı. Alelacele kıldığım o namazları şimdi kaza yapmak istiyorum. Bu epey zamandır da içimden geçiyor. İnşallah bir gün başlarım. Ama şimdi namazlarda nefsimin sıkıntısından ziyade ruhumun büyük bir huzur duyduğunu, ruhun gıdasının namazda olduğunu bizzat yaşıyorum. Şunu anladım ki, insanın özünün bir diğer yarımı da ruhtan oluşmakta, ama bizler eğilimimizi nefisten yana tercih ettiğimizden ruhumuzun büyük zevklerinden de mahrum bırakılmaktayız.
   Nefis yeme içme, güzel giyinme, çiftleşme gibi edimlerden büyük zevk alır ve tatmin olur. Ama bunlar ruha hiç hoş gelmez. Ruh nurlarla ve feyizle beslenir. Bunlar da ancak kâmil manada namazda vardır. Namazdaki huzur aç ve susuz bir insanın içecek ve yiyeceğe kavuşması gibidir. Ruhun karnını doyurmak ve susuzluğunu gidermek en başta namazla mümkündür. Ruh Allah’tan ilahi bir nefha (soluk) olduğu için bunlara muhtaçtır. Bunlarsız zayıflar, erir, adeta donup kalır. Ruhu ibadet hayatından yoksun olan bir insan ölü gibidir. Her şeye nefis hesabı ile bakar. Onun için dünya hayatı nefis şeyleri yemek, güzel şeyleri giyinmek, karşı cinsten hoş kimselerle çiftleşmektir. Hayatın amaçları bunlardır. Bu tür bir yaşam tarzı bizleri hayvanlarla bir seviyede tutar. Hâlbuki ruhumuz aşkın bir anlama sahiptir. Bizler bu fani dünya için değil ebediyet için yaratıldık. Elbette bu dünyanın zevkleri de vardır. Ama bunlarla her şeyden önce imtihan edilmekteyiz. Yalnız bunlarla yetinmek doğru değildir. Dünyanın zevkleri nefse güzel görünse de ruha sıkıntı bırakırlar. Zira ruh bunların ebedi olmadığını bildiğinden rahatsız olur. Bunlarla tatmin olmaz. Dünya zevklerinin her birisi faniliği sebebi ile bir de kaygı taşırlar. Bu bakımdan verdikleri haz kadar da insanı sıkıntıya sokarlar. Dünyada gerçek huzur sadece ibadetlerden alınır. Bu bakımdan yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır: ‘Kalpler ancak Allah’ı anmakla mutmain olur (Rad suresi, ayet 28)’
Çocukken yediğimiz ilk meyveleri bir hayal edelim. Onların ağzımızdaki bıraktığı lezzetler ne kadar güzeldi… Şimdi de aynı meyveleri yiyoruz ama aynı tatları alamıyoruz. Bunun en başlıca sebebi ruhumuzun dünyaya bakış açısındaki değişimdir. Ruh meyvelerdeki faniliğin acısını almakta, bu yüzden eski lezzetleri alamamaktadır. Her şey bunun gibi. Yaş ilerledikçe çocuk ve gençlik dünyamızdaki şeyler faniliğini hissettirmekte ve bunlarla lezzetlerini kaybetmektedirler. Ama namaz böyle değildir. Çocuk ve gençlikte nefse ağır gelir. Olgun yaşlardan itibaren insana nasip olursa namaz onun en çok zevk aldığı bir ibadete dönüşür. Ruh namazdan sonsuz bir zevk almaya başlar. Bu yaş ilerledikçe daha bir artar ve pekişir. Namaz ruha fani dünyanın sıkıntılarını, kaygılarını unutturarak ebedi âlemin feyizlerini ve nurlarını bahşeder. Bu açıdan namaz bir psikoterapidir.
İnsan ruhunun en derin ızdırabı yaşamın ölümle sonlanmasıdır. Bu her insanı şu veya bu şekilde bir bunalıma sokar. Hiçbir nefis ölümü kabullenemez. Yaş ilerledikçe de bu bunalım artar ve belli bir yaşa gelindiğinde artık kişiyi de bunatır. Ama namaz kılan insanlar bundan müstesnadır. Ben namaz kılmayan yaşlıların yanında iken genellikle rahatsız olmuşumdur. O kadar çok ve gereksiz konuşurlar ki insanı bezdirirler. Kendimi onların evlatları yerine koyduğumda bir çaresizliği hisseder, bir insan olarak onların bu durumuna üzülür ve evlatlarının genellikle bunları neden öyle huzur evlerine koyduklarını veya koymayı düşündüklerini çok iyi anlarım. Ama namazında niyazında olan ihtiyarların yanında ise genellikle büyük bir huzur bulurum. Onların sohbetleri yüreğime işler. Bildiğim şeyleri anlattıkları halde dinlemekte büyük bir haz alırım. Yanlarından hiç ayrılmak istemem. Fakat işin tuhafı bu ihtiyarlar genellikle işlerini güçlerini bahane ederek benim yanımdan ayrılırlar. Testi içindekini sızdırır. İç dünyasında namazla huzura ermiş bir nefis insana huzur verir, namazdan uzak bir insan ise kaygı ve sıkıntı. Kimse bunları bilerek karşıdakine vermez. Ruh ruhlarla sözsüz iletişime geçer. Herkes ister istemez halini diğer insanlara yayar. Bu dünyada huzur kaynağı olan insanlara ne mutlu!
Namazın huzur kaynağı olmasının sırları üzerinde biraz duralım.
Namaz öncesi alınan abdest insanda bir arınmışlık duygusu uyandırır. Günahlara tövbe etmek de böyledir. Abdest de adeta bu tövbe halini simgelemektedir. Tabii abdest öncesinde birkaç kere geçmiş günahlara tövbe niyetiyle estağfurullah demek bu hali pekiştirir.
Su Allah’ın rahmetidir. Yağan yağmura ‘rahmet’ denmesi de bu nedenle manidardır. Abdest sırasında vücudun uç noktalarını temsil eden azaların yıkanması muhakkak ki insan ruhunda huzuru temin edecek manevi kirlerin de akıtılmasını sağlamaktadır. Bunlar strese neden olan negatif enerjiler olmalı. Abdestten sonra duyulan bir rahatlık hali de bunun kanıtıdır. Ayrıca su bulunmadığında teyemmümle abdest alınması da abdestte amacın görünen bedeni yıkamak olmayıp görünmeyen bedendeki kötü enerjileri atmak olduğuna daha kuvvetli işaret etmektedir.
Namazda yönün Kâbe’ye dönülmesi de manevi huzuru temine yöneliktir. Kâbe’nin üstünde olduğu sanılan Beyt-i Mamur da meleklerin tavaf ettiği bir mekândır. Hadislerden her iki mekân arasında bir ilgi olduğu anlaşılmaktadır. Kâbe insanların ibadet için yöneldikleri bir mescit olmanın ötesinde Allah’tan gelen bir feyz kaynağıdır. Feyz kalp ehlince somut olarak algılanır. Adeta göğüs kemiklerini çatlatırcasına dışarıdan gelen hoş bir baskıdır. Bir sevgilinin sarılması gibidir. Ruhun manevi organlarının adeta besin kaynağıdır. Kuşkusuz sıradan Müslümanlar, bu feyzi algılamadan namaz kılarlar. Ama bu durum feyzden nasipsiz olma anlamına gelmez. Onlar da elbette yararlanırlar. Nasipleri oranında feyzden bir şeyler alırlar. Ruhları bunlardan gıdalanır. Ama ne olup bittiğini bilmezler. Sadece yöneldikleri yerden bir güven duygusu duyarlar.
Akıllı kişi namazını evde değil Kâbe’de kılar. Bu sayede bu feyze ciddi bir şekilde sarılır. Namaz sırasında Kâbe’de olduğunuzu varsaydığınızda namaz Kâbe’de kılınmış gibi daha feyizli olur. Bunun için Kâbe’yi ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
11 Mayıs 2012, 18:15:51
buzdağı

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 156


« Yanıtla #2 : 11 Mayıs 2012, 18:15:51 »

RABBİM'in sevgisini kazanmak ne kadar yüce bir duygu ve çok büyük bir mertebe...inşallah hepimiz kazananlardan oluruz.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
11 Mayıs 2012, 20:03:40
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« Yanıtla #3 : 11 Mayıs 2012, 20:03:40 »

Amin inş, Allah c.c. razı olsun bu ebedi güzelliklere neleri değişiyoruz acaba hiç düşündük mü?
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

11 Mayıs 2012, 20:17:29
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« Yanıtla #4 : 11 Mayıs 2012, 20:17:29 »

Nazımızın önüne bin bir türlü bahane sunuyoruz,, bahanelerin ardı arkası kesilmior, hatta o kadar çoğalıyor ki namaz kılmak bahaneden daha kolay..Ahirette ilk sorguya çekileceğimiz, gözümüzün nuru namazı hakkıyla eda edebilenlerden olmayı dilliyorum Rabbim'den..
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1] 2 3 4 ... 19   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes