> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > Mevlananın Eserleri > Mesnevi  > Mesnevide Geçen Hikayeler > Kadının Fendi 1
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kadının Fendi 1  (Okunma Sayısı 485 defa)
20 Temmuz 2011, 13:56:27
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 20 Temmuz 2011, 13:56:27 »



KADININ FENDİ -1-

 
Eski zamanda bir halife vardı ki, Hatem’i cömertliğine köle etmişti. İhsan ve adalet bayrağını yüceltmiş, dünyadan yoksulluk ve ihtiyacı kaldırmıştı. Deniz ve inci, onun vergisine nispetle ehemmiyetsiz bir hale gelmiş lutuf ve ihsan Kaf’tan Kaf’a yayılmıştı.

O padişah, topraktan ibaret olan şu yeryüzünde bulut ve yağmurdu. İn’am ve ihsan sahibi Tanrı’nın vericiliğine mazhardı. Deniz ve maden, onun ihsanına karşı zelzeleye düşmüş, onun cömertliğine doğru kafile kafile gelip duruyordu.

Kapısı, hacet kıblesiydi. Şöhreti, cömertlikle bütün aleme yayılmıştı. Onun vergisinden, onun cömertliğinden Acem de şaşırmıştı,Rum da. Türk de hayrete dalmıştı, Arap da. Hayat suyu, kerem deniziydi. Onun yüzünden Arap da dirilmişti. Acem de!

Bir gece bir bedevi karısı, dedikoduyu hadden aşırarak kocasına dedi ki: “Bütün bu yoksulluğu, bu cefayı biz çekmekteyiz. Alemin ömrü hoşlukla geçiyor. Sade biz kötü bir haldeyiz.

Ekmeğimiz yok, katığımız dert ve haset... Testimiz yok suyumuz gözyaşı. Gündüzün elbisemiz güneşin ziyası... Geceleyin döşek ve yorganımız ay ışığı. Açlığımızdan değil mi ayı, okkalık ekmek sanıp elimizle gökyüzüne saldırıyoruz.

Yoksullar bizim yoksulluğumuzdan ve gece gündüz yiyecek düşünmemizden arlanıyorlar. Samiri’nin halktan kaçtığı gibi akraba, yabancı... herkes bizden kaçıyor. Birisinden bir avuç mercimek isteyecek olsak bize “Sus, geber, babalar çıkarasıca!” diyor.

Arabın iftiharı, savaş ve ihsandır. Sence arap içinde yazıda kazınıp yok edilecek bir yanlışa benziyorsun. Ne savaşı? Zaten biz savaşsız öldürülmüş, bitmişiz; yoksulluk kılıcıyla başımız uçurulmuş, gitmiş!

İhsan nerede? Yoksulluğun etrafında dönüp dolaşarak ağ örmekte, havada uçan sineğin damarını sokup kanını emmekteyiz. Hele bize misafir gelsin... Geceleyin uyuyunca elbisesini soymazsam ben de adam değilim!

Bundan dolayı bilenler, hikmetle dediler ki: ihsan ve kerem sahiplerine konuk olmak gerek. Halbuki sen, öyle birisinin müridisin ki hasisliği yüzünden kendisi galip değil, seni nasıl galip edecek? Sana nur vermesi şöyle dursun... bilakis kapkara bir hale koyar.

Kendisinin nuru yok, onunla görüşüp konuşanlar nereden nurlanacak? Bir çeşit şeyh, gözü akan ve görmeyen kişiye benzer. Gözüne ilaç çeker ama zararlı ilaçtan başka bir şey çekemez ki. Yoksulluk ve meşakkatta bizim halimiz de böyledir. Bize aldanıp da hiçbir konuk gelmez.

On yıllık kıtlığı mücessem olarak görmedinse gözünü aç da bize bak! Görünüşümüz davacı adamların içi gibi gönlü kapkara, fakat dili şaşalalı! Tanrı’dan onda ne bir koku var, ne bir eser. Fakat davası Şit’ten de ileri, Adem’den de!

Hatta ona, Şeytan bile kendisini göstermez. Böyle olduğu halde o “Biz Abdallardanız, hatta daha ilerdeyiz. Kendisini adam sansınlar diye dervişlerin bir hayli sözünü çalmış çırpmıştır. Söz söylerken lafı Bayezid’den ziyade inceler, onu bile kusurlu bulur. Halbuki onun içyüzünden Yezid arlanır.

Gökyüzünün ekmeğinden, sofrasından nasipsizdir. Hak, önüne bir kemik bile atmamıştır. O ise “Sofrayı yaydım, Hakkın vekiliyim, halife oğluyum” diye bağırıp durmaktadır. “ Ey aşağılık saf kişiler, gelin... gelin de ihsan keremimin sofrasından, kimse mani olmaksızın yeyin” demektir.

Onlar da onun başına toplanırlar. Nimet ve ihsan istedikçe yalancı şeyh “ Yarın” der. Fakat bir türlü o yarın gelip çatmaz. Ademoğlunun, az çok sırrı meydana çıkabilmek için uzun zamanlar lazımdır.

Tek duvarın altında define mi var, yoksa alan karınca ejderha yuvası mı? Oyalancı şeyhin hiçbir şey olmadığı meydana çıkıncaya kadar talibin de ömrü tükenmiş olur: artık anlamanın ne faydası var?

Fakat nadir olarak talibin itikadındaki parlaklık yüzünden şeyhin yalanı talibe faydalı olur. Şeyhi, can sanır, ceset çıkar ama talip, kendi iyi niyeti yüzünden öyle bir makama erişir ki... Hali, tıpkı gece ortasında kıble arayana benzer. Kıble bulunmasa bile namazı caizdir.

Davacı ve yalancı şeyhin can kıtlığı gizlidir. Fakat bizdeki ekmek kıtlığı meydanda. Niçin bunu, davacı şeyh gibi gizleyelim? Neden fayda olmadığı halde utanıp arlanarak can çekişelim?”

Kocası dedi ki: “Daha ne vakte kadar gelir ve mahsul arayıp duracaksın; zaten ömrümüzden ne kaldı ki? Çoğu geçip gitti. Akıllı kişi, artığa, eksiğe bakmaz; çünkü ikisi de sel gibi geçer. Sel ister saf olsun, ister bulanık... Mademki baki değildir, ondan bahsetme?

Bu alemde binlerce canlı, sıkıntısız, hoş bir halde yaşamakta, geçinip gitmektedir. Üveyk kuşu, geceki rızkı henüz meydanda olmadığı halde ağaçta Tanrıya şükreder. Bülbül “Ey duaya icabet eden Tanrı, rızık hususunda itimadımız sana” diye Tanrıya hamdeyler.

Doğan, rızkını padişahın elinden umduğundan bütün pis şeylerden ümidini kesmiştir. Böylece sivrisinekten tut da file kadar bütün mahlukat Tanrı ailesidir; Hak da ne güzel aile reisi. Gönlümüzdeki bütün bu gamlar, heva ve hevesimizin, varlığımızın tozundan, dumanından meydana gelir. Bu kökümüzü söken gamlar, ömrümüzün orağına benzer. Bu böyle oldu kuruntuları da vesveselerimizdir.

Bil ki her hastalık ölümden bir parçadır. Çaresi varsa, ölümün bir cüz’ünü kendinden kov! Ölümün bir cüz’ünden bile kaçamadığın halde onun hepsini başından aşağıya dökecekler, bunu iyice bil!

Ölümün cüz’ü olan hastalık sana taht geliyorsa bil ki Tanrı küllü, yani ölümü de sana tatlılaştırır. Hastalıklar, ölümden elçi olarak gelmektedir; ey boşboğaz, ölümün elçisinden yüz çevirme!

Tatlı yaşayan, sonunda acı öldü. Ten kaydında olan canını kurtaramadı. Koyunları kırdan sürer getirirler; hangisi daha besli ise onu keserler. Gece geçti, sabah oldu. Sen ne vakte kadar bu altın masalını yeni baştan söyleyip duracaksın?

Gençken daha kanaatliydin; şimdi altın istiyorsun, halbuki sen önceden altındın. Üzümlerle dolu bir asmaydın; nasıl oldu da kesada uğradın; üzümün tam olacakken bozulup gittin? Meyvanın günden güne daha tatlı olması lazım.

İp eğirenler gibi gerisin geriye gitmenin luzumu yok! Sen bizim eşimizsin; işlerin başarılması için eşlerin aynı huyda olmaları lazımdır. Eşlerin birbirine benzemesi lazım. Ayakkabı ve mestin çiftlerine bir bak! Ayakkabının bir teki ayağa biraz dar gelirse ikisi de işine yaramaz.

Kapı kanadının biri küçük, diğeri büyük olur mu? Ormandaki aslana kurdun çift olduğunu hiç gördün mü? Bir gözü bomboş, öbürü tıka basa dolu olsa hurç, devenin üstünde doğru duramaz. Ben sağlam bir yürekle kanaat yolunda gidiyorum; sen neye kınama yolunu tutuyorsun?”

Kanaatkar adam ihlasla, yüreği yanarak sabaha kadar karısına bu yolda sözler söyledi. Kadın ona haykırdı: “Ey namustan gayri bir şeyi olmayan, artık bundan fazla senin afsununu istemem. Yürü git. Gayri bu davadan bahsetme; kibir ve azamete dair saçma sapan şeyler söyleyip durma!

Ne vakte kadar bu tumturaklı sözler, bu işler güçler? Kendi halini, kendi işini gör de utan! Kibir çirkindir ama dilencilerden olursa daha çirkin. Soğuk gün ortalık kar... Bir de elbise ıslak olursa...

Ey örümcek ağı gibi evi olan! Ne vakte kadar dava, çalım; Ne vakte kadar kibir, azamet! Sen kanaatten ne vakit canını nurlandırdın ki? Kanaatten ancak bir ad öğrendin. Peygamber “Kanaat nedir? Hazinedir? Dedi.

Sen hazineyi mihnet ve meşakkatten ayırt edemiyorsun. Bu kanaat daimi bir hazineden başka bir hazineden başka bir şey değildir. Ey gönüle gam ve elem veren artık beyhude sözlere dalma!

Yürü bana “Eşim” deme, az koltukla. Ben insafın eşiyim, hilenin değil. Neden padişahtan, beyden dem urup durmaktasın? Yoksulluktan havada sivrisineği bile avlamaktasın. Bir kemik parçası için köpeklerle dalaşmakta, içi boş ney gibi inleyip durmaktasın.

Bana öyle horlukla kötü kötü bakma ki damarlarının içinde dolaşan sırları söylemeyeyim. Kendi aklını benden fazla görüyorsun; Ya şu az akıllı olan beni nasıl gördün? ( Büsbütün aşağı değil mi?)

Çirkin kurt gibi üstümüze atlama. Senin gibi insanı utandıracak akla sahip olmaktansa akılsızlık daha iyi! Aklın, insanlara ayak kösteği olunca o akıl, akıl değildir, yılan ve akreptir. Senin hile ve zulmünün hasmı Allah olsun; hile elin bize uzanmasın!

Ne şaşılacak şey ki sen hem yılansın, hem afsuncu... Ey Arap, sen yılansın, hem de çirkin yılan! Eğer karga kendi çirkinliğini anlasaydı, derdinden kar gibi erirdi. Afsuncu düşman gibi, yılana afsun okur, yılan da onu afsunlar.

Yılanın afsunu, yılancıya tuzak olmasaydı yılanın afsununa aldanır, onunla meşgul olu muydu? Afsuncu, kazanç hırsına düşünce yılanın kendisini afsunladığını anlamaz. Yılan “ Ey afsuncu, kendine gel. Kendine gel. Kendi hünerini gördün, bir de benim afsunumu gör!

Sen beni Hak’kın adıyla afsunladın, bu suretle de beni halka rüsvay etmek istedin. Beni Hak’kın adı bağladı, senin tedbirin değil. Hakk’ın adını tuzak yaptın, yazıklar olsun sana! Senden benim hakkımı Tanrının adı alacak. Ben canımı da Tanrı adına ısmarladım, tenimi de. Tanrı adı, beni yaraladığın için ya can damarını koparsın, yahut seni de benim gibi mahsup etsin!” der. Kadın bu yolda sert sözlerle genç kocasına tomarlar okudu.

Bedevi dedi ki: “ Ey kadın, sen kadın mısın, yoksa hüzün ve keder atası mı? Yoksulluk, benim için iftihar edilecek bir şeydir; başıma kakma! Mal ve para başta küllah gibidir. Küllaha sığınan keldir.Kıvırcık ve güzel saçları olan kişiye gelince: küllahı giderse ona daha hoş gelir.

Tanrı eri göz gibidir. Gözün kapalı olmaktansa, açık olması daha iyidir. Esirci, esiri satarken ayıp örten elbiseyi soyar. Esirin bir kusuru olursa hiç onu soyar mı? Soyması şöyle dursun, bir hile ile ne yapıp yapar, onu elbiseyle gösterir.

“Bu iyiden kötüden, ol...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kadının Fendi 1
« Posted on: 20 Nisan 2024, 19:40:09 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kadının Fendi 1 rüya tabiri,Kadının Fendi 1 mekke canlı, Kadının Fendi 1 kabe canlı yayın, Kadının Fendi 1 Üç boyutlu kuran oku Kadının Fendi 1 kuran ı kerim, Kadının Fendi 1 peygamber kıssaları,Kadının Fendi 1 ilitam ders soruları, Kadının Fendi 1önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes