> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Edebiyat Eserleri > Makale Dünyası > Kendini bil sonra da unut
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kendini bil sonra da unut  (Okunma Sayısı 543 defa)
30 Temmuz 2010, 11:40:14
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 30 Temmuz 2010, 11:40:14 »



Kendini Bil, Sonra da Unut


İnsanın kendini bilmesi Rabbisini bilme adına vazifelerinden biridir İnsanın kendini bilmesi demek insanın kendisinde bulunan havâss-ı zâhire ve bâtınasına kıyas ile Hakikî varlığı duyması, varın ne olduğunu anlaması adına kendi varlığını hissetmesi demektir Hazreti Üstad da Ene Risalesinde buna temas etmektedir Bir kimse Zât-ı ulûhiyete ait iradeyi, görmeyi, duymayı, konuşmayı, ihsasları, mukaddes şevki, zevki, sevmeyi duymak istiyorsa bunları evvela kendinde duyması şarttır Böyle bir ameliyeye insanın kendisi için bir kristal oluşturması denebilir

Ayrıca insan bütün bu duygularının belli bir sınırının olduğunu da farketmelidir Mesela görme adına insan binde kaç görüyor, seslerin kaçta kaçını duyuyor İşte bu şekilde bizdeki bu duyguların sınırlılığıyla Cenâb-ı Hakk'a ait şeylerin sınırsızlığını görürüz Her şeydeki tenasüp de bize O'nu anlatmaktadır Bizim başka şeylerle münasebetimiz, başka şeylerin bizimle münasebeti, başka şeylerle omuz omuza vererek bir nakş-ı küllînin parçası haline gelmemiz bu münasebetin bir tezahürüdür Belli ki bunlar küllî bir kuvvetin eseridir İnsan kendisindeki bu sınırlı duyuların noksaniyetiyle bir tamamiyetin olmasını; mükemmel olmamasıyla bir mükemmeliyetin olmasını idrak eder Muhat olanla muhîti görür Sonra O nâmütenahîyi görünce kendi adına bir kristal oluşturabilir Sonra o kristali taşa vurup kırarak benlikten tecerrüd eder ve Cenâb-ı Hakk'ı bulabilir

İnsan mahiyeti Allah'a nisbeten izafîdir İnsanlar mahiyetleri itibariyle de, sınırları itibariyle de izafîdirler İnsanların kendilerine ait bazı şeyleri duymalarına hakikî duyma denmez Herkeste duyan, milyarlarca çeşit varlıkta duyan, her bir canlıya duymayı veren, bütün duymaları değerlendiren, içten geçen şeyleri bilen Hak Sübhanehu Teâlâ'dır Şimdi insan kendi duymasını böyle bir duyuşun yanında bir yere koyup kıyas edince kendi duymasına zerre bile diyemez Zerre bile dese haddi aşmış, hadden efzûn bir laf etmiş ve saygısızlık yapmış olur

Bu zaviyeden bakınca Cenâb-ı Hakk'ı gösterme adına insanın kendini unutmaması demek benliğini bir ibre gibi kullanarak O'nu bulması, duyması, hissetmesi, görmesi ve O'nunla yetinmesi demektir O'nu bulunca insan her şeyi bulmuş, O'nu kaybedince de her şeyi kaybetmiş olur İnsanın benliği tıpkı bir kıblenüma gibi Allah'ı bulmak için bir ibre görmektedir diyebiliriz Kıblenüma malum olduğu üzere kıbleyi gösteren pusula demektir İnsan onu önüne koyar ve kıbleyi bulur Kıbleyi bulduktan sonra da kıblenümayı kaldırır bir kenara koyar Allahuekber deyip tekbir alır namaza durur

İşte insanın mahiyetini unutmaması, meseleyi kendine bağlaması, kendini çok iyi okuması, bir kıblenüma mahiyetindeki benliğiyle gerçekten kıbleyi bulması, sonra kulluk namazına durması, durduktan sonra elinin tersiyle benliğini itmesi ve benim artık kıblenümaya ihtiyacım yok diyebilmesi meselenin özeti olarak söylenebilir Bu yönüyle insan benliğinin alınacak yerleri olduğu gibi atılacak yerleri de vardır Burada muvazeneyi koruma esastır

Ey Nefis Çık Aradan

Bir diğer veche insanın kendi kendini tamamen unutması, kendini aradan çıkarması meselesidir İnsan meseleleri kendine bağlı götürürse O'nu tam duyamaz; haylûlet yani araya bir şeylerin girmesi söz konusu olur İnsan her meseleyi kendine bağlı götürürse, kendi arzuları ve isteklerini öne çıkarırsa, kırılması gerekli olan o kristali vaktinde kırmazsa, her şeyi kendi duyma ve kendi görmesine, konuşmasına, ihsaslarına ve ihtisaslarına bağlarsa, Zat-ı Ûlûhiyetle kendi arasına bir perde koymuş olur Kur'an-ı Kerim buna “yehûlu beyne-l mer'i ve kalbihi” diyor Yani “Allah kulu ile kalbi arasında haylûlet meydana getirir” Cenâb-ı Hak bizleri muhafaza buyursun

Haylûlet vâkî oluncada insan kendini görür, duyar, hisseder fakat Allah'ı duyamaz Hatta kendini çok iyi okuyabilir; Batı ilimleriyle, pozitivist, rastyonalist veya naturalist mülahazayla varlığı hallac etmiş olabilir, fakat varlığın verasını görememiştir Varlık onunla ulaşılabilecek şeye vesile olamamıştır Aksine varlık ulaşılması gerekli olan hedefle insan arasında bir haylûlet meydana getirmiştir Bundan dolayı husûf yaşanmaktadır Kimyanın, fiziğin, biyolojinin bütün esrarını keşfetseler, sonuçta bütün bunların neye baktığını keşfedemiyorlarsa bunların hepsi bir haylûletin mahkumudurlar ve görülmesi gerekli olanı göremiyorlar demektir Bu açıdan insanın bir yerde kendisinin devreden çıkması esastır İnsan kendi arzularıyla varsa, orada Zatı uluhiyetin istekleri yoktur İnsan kendi öfkesiyle varsa, Allah için öfke o insanda olmazİnsanın nefsine muhabbeti varsa, Allah için sevme olmaz Dolayısıyla O'nunla münasebete geçerken insanın devreden çıkması ve sadece O'nun kalması esastır

Bunları gerçekleştirmede iradî olma esastır Cenâb-ı Hakk'ın fevkaladeden bir mevhibesi olması istisna teşkil eder Evliyaullahtan birisinin dediği gibi “Ben bir ân-ı seyyâle ondan gaflet ederek kendimle kalsam ölürüm” Bu özel bir mevhibe, hususi bir donanımdır Cenâb-ı Hakk'da ihsanda lütufta bulunuyordur Ama genelde insanlar için böyle bir şeyin tahakkuk etmesi iradiliğe bağlıdır İnsanlar iradeleriyle sürekli, ısrarla gelip gidip hep aynı şeye dokunurlarsa, hep aynı şey etrafında dönüp dururlarsa zamanla belli ölçüde O'nu istenilen şekilde duyma inkişaf eder İnkıtasız inkişaf etmesi meselesinde Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bir ölçü veriyor; “Ben de bir insanım sizin gibi öfkelenebilirim” buyuruyor Burada şahsı adına olmasa bile beşeriyete ait bir inkıtadan haber veriyor Temadînin olamayacağından haber veriyor Demek ki insan bu inkıtaların yaşandığı anda kendisini sürçüp düşmüş gibi kabul edecek hemen toparlanacak yeniden ebedî mihrabına yönelecek bir kere daha pusulayı önüne koyacak ve bir kere daha O'na teveccüh edecek İnsan kendisini nefyetmeyince O'na ulaşamaz O'na ulaşmak için insanın arzularıyla, istekleriyle, şehevanî hisleriyle, kaprisleriyle, kiniyle, nefretiyle ve gayzıyla aradan çıkması gerekmektedir

Günümüzde bu türlü meseleleri okuyup dinleyince çok felsefe alaşımlı olmuş diyorlar Oysa ki meselenin aslı öyle değildir Yukarıdaki ifadeler felsefe değil bilakis marifet-i ilahiye adına bir rehberin çizdiği yol haritalarından biridir O'na ulaşmak isteyen marifet yolcularına bir marifet ehlinden bir irfan buketini idrak edebildiğim kadarıyla sizlere de nakletmek istedim Güzellik adına ne varsa O'na, noksan ve kusur hesabına ne varsa onlar da benim kâsır fehmime aittir

 

ALINTI
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kendini bil sonra da unut
« Posted on: 29 Mart 2024, 04:36:38 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kendini bil sonra da unut rüya tabiri,Kendini bil sonra da unut mekke canlı, Kendini bil sonra da unut kabe canlı yayın, Kendini bil sonra da unut Üç boyutlu kuran oku Kendini bil sonra da unut kuran ı kerim, Kendini bil sonra da unut peygamber kıssaları,Kendini bil sonra da unut ilitam ders soruları, Kendini bil sonra da unutönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes