> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Kuranı Kerim > Kuranda İnsan Psikolojisi > Sebeb ve Müsebbeblerde Sünnetullah
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Sebeb ve Müsebbeblerde Sünnetullah  (Okunma Sayısı 640 defa)
21 Mart 2011, 22:31:41
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 21 Mart 2011, 22:31:41 »



SEBEB VE MÜSEBBEBLERDE SÜNNETULLÂH (SEBEBİYET KÂNUNU)

 Sebebin Tarifi:

 Sebeb, lügatta, "kendisiyle başka bir şeye ulaşılan şey (vâsıta) dir." [1] Sebebin bu lüğavi mânâsı şu âyette geçmektedir:

"...Ve kendisine (muhtaç olduğu) herşeyden bir sebeb verdik (ulaşmak istediği her şeye ulaşmanın yolunu, aracını verdik)" [2]

Yâni, Allah O'na (Zülkarneyn (a.s.)'a) her şeyin bilgisine kendisiyle (maksada) erişilecek vasıta verdi. O bu sebeblerden birine yapıştı. [3] Zemahşerî (538/1143) diyor ki:

"Sebeb, kendisiyle alet, güç ve ilim olarak maksada ulaşılan şeydir. [4] Bir şeyin sebeb olmasında muteber olan, o şeyin maddi aletler ve araçlar gibi maddî sebeb, ya da ilim ve güç gibi manevî sebeb olmasıdır.[5]

 Her Şey Bir Sebebledir:

 İster cansızlarla ve bitkilerle, ister hayvan ve insanlarla, isterse semavî cisimlerle yahut çeşitli maddî ve zahirî oluşumlarla ilgili olsun, Kur'ân delâlet ediyor ki, her şey bir sebeble meydana gelir. Şu halde sebebiyet kânunu, yâni eşyayı sebeblerine, sonuçları ise ön  hazırlıklarına  bağlamak,  âlemde mevcut her şey insan için, dünyâ ve âhirette olacak bütün olaylar için geçerli olacak kadar umumîdir. Şeyhul İslâm İbn Teymiye (662/1263) (rh) şöyle der:

"Dünyâ ve âhirette sebebbiz hiç bir şey yoktur. Allah (c.c.) ise, sebeblerin ve sebeble meydana gelen her şeyin yaratıcısıdır." [6]

Şu âyet maddi sebeble ilgilidir:

"Gökten su indirdi, onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkardı."  [7]

Şu âyette manevî sebeble ilgilidir:

"Allah'tan korkarsanız O size iyi ile kötüyü ayırdedici bir anlayış verir." [8]

Bu konuyu tekrar ele alacağız.

Kur'ân-ı Kerim -İbn-i Kayyım'ın (597/1200) dediği gibi- kozmik olayların ve şer'î hükümlerin, sevâb ve ikabın çeşitli yollarla sebeplere bağlı olduğunu dile getiren ifâdelerle doludur. Bazan "bâ-i sebebiye" (sebeb ifâde eden "bâ") ile gelir:

"Geçmiş günlerde yaptığınız işlerden ötürü (bu gün) afiyetle yiyin, için!" [9] âyeti gibi. Bâzan "Lâm" ile gelir: "Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır" [10] âyeti gibi.

Bazan da hikmeti gerektiren vasfın zikri ile gelir:

"Kim Allah'tan korkarsa (Allah) ona bir çıkış (yolu) yaratır" [11] âyeti gibi .[12]

Allah'ın hikmeti, sebeble meydana gelenlerin (müsebbebât), sebeblere bağlanmasını gerektirdi. [13]
 
Sebebiyet Kânunu Hakkında Bana Ait Eski Bir Makale:

 Yaklaşık otuz sene önce Bağdat'da Mecelletü't Terbiyetü İslâmiye'de yayınladığım (Kânun-u Rehîb) adlı makalemden küçük bir bölüm aktarmam faydalı olacaktır. Orada şöyle yazılıydı. [14]

"İnsanların bir çoğu, falan şey tesadüfen oldu, derler. Ve bu doğru bir sözmüş gibi kulakları okşar. Halbuki doğru değildir. Zihinlerde yer eden mânâsı da yoktur. Dolayısıyla kâinatta tesadüfe mahal yoktur. Orada sebebler, müsebbebler ve ön hazırlıkları olan sonuçlar söz konusudur. "Tesadüf" denen şey hakikatta değil, insanların sebeblerini bilmediği şeyde kullanılır. Fakat bir şeyi bilmemek, o şeyin yok olduğu anlamına gelmez.

Bu gerçeğin îzâhı, Allah'ın yarattığı şu geniş, şaşırtıcı ve dehşete düşüren kâinattır.

"O'dur ki, her şeyin yaratılışını güzel yaptı ve insanı yaratmağa çamurdan başladı."  [15]

Bu kâinat, hiç bir mahlukun kendisinden kurtulmadığı, hiç bir şeyin hariç kalmadığı gayet hassas, sağlam ve kapsamlı bir Kânun-i Umûmi olarak oluşan "esbâb" ve "müsebbebât" gereği hareket ediyor. (O kânun), en küçük zerreden en büyük cisme, cansızlardan, bütün türleriyle bitkilerden bütün türleriyle canlılara, mâhiyetini bilemediğimiz zerrenin hareketinden, evleri harabe haline getiren, ağaçları koparan kasırgaya kadar istisnasız her şeyi hükmü altına alır. Öyle ki, her şey, bu korkunç kânuna itaatkârdır, boyun eğer; ondan kurtulmağa ve ayrılmağa gücü yetmez. Her şeyin bu inkıyadı (boyun eğmesi) gerçekte kâinatın yaratıcısı ve bu kanunun vâzıı (koyucusu) Cebbar ve Meliku'l Kavi olan (Allah)'a dır. Şu âyet bu gerçeği ifade eder:

"Güneş de kendi müstakarn (yörüngesi) için çıkıp gider. Bu, üstün ve bilen (Allah)'ın takdiridir" [16]

"Oysa göklerde ve yerde olanların hepsi, ister istemez, O'na teslim olmuştur ve O'na döndürülüp götüreleceklerdir."   [17]

Bu ilâhî ve Umumî Kânun, Kur'ân'da, "tebdil" ve "tağyir" (değişme) kabul etmeyen (Sünnetullâh) diye anılmıştır.

"Sünnetullâh" kelimesi Kur'an'ın bir çok yerinde kuruntuların akıldan ayrılacağı ve mânâsının sağlam bir şekilde gönüllerde yerleşeceği "değişmez" olarak nitelenir.

Sünnetullâh veya Kanun-i Umûmî, sebebler ve sebeble meydana gelen (müsebbebât) yerine geçer. Neticeleri, ön hazırlıklarına intizamlı, dikkatli ve kesin bir şekilde rabt eder. İnsanda -ki o da bu varlık aleminin, hem de en seçkin, bir parçasıdır- bütün hareket ve davranışlarında bu kânuna boyun eğer. Nitekim aynı şekilde, bütün milletler yükselişinde, çöküşünde, bahtiyar (saadet) ve bedbaht (şakâvet) oluşunda, aziz ve zelil oluşunda, devam ve helakinde bu kanuna boyun eğmişlerdir. Fert ve ümmetlerin her halükârda bu kânununa boyun eğmeleri, sağlamlık ve güzelliği itibariyle, kozmolojik alemin hadiselerinin bu korkunç kânuna boyun eğişine eşittir. Yine bir elmanın ağaçtan düşüşü, bu düşüşe götüren muayyen sebeblerden ötürü, mecburi bir düşüştür. Aynı şekilde, bir devletin çöküşü, bir milletin yok oluşu, bu çöküşe götüren muayyen sebeblerden ötürü mecburi bir sonuçtur.

İşte bu, "değişme" kabul etmeyen umûmî Sünnetullâh'tır.

"Allah'ın, öt'edenberi süregelen kânunudur bu Allah'ın kânununda bir değişme bulamazsın" [18]

Fiziksel alemin olaylarıyla, toplumsal hadiseler arasındaki bütün fark, birincisinin gayet açık ve belli olmasıdır. Bu sebebleri bildiğimiz zaman, sonuçlarına ve bu sonuçların yer ve zamanına göre hikmetlerini oturturuz. Mesela, su şu kadar derecelik bir soğukluğa

ulaşınca donar, vs...

Sosyal hadiselerin sebebleri ise, siyâset, ekonomi, uygarlık, toplumsal yapı, galibiyet, yenilgi, bedbahtlık gibi türleriyle gayet hassasdır, çoktur, dağınık ve karmaşıktır. Çoğu kimselerin bunu detaylı olarak kavraması da güçtür. Bununla beraber, dikkatli, araştırıcı düşünürün ilmen bilmesi ve kavraması mümkündür. Kaldı ki, bu sonuçların meydana geliş vaktinin kesinliğini her ne kadar bilemese de, muayyen sebeblere dayalı belli sonuçların meydana geleceğini kesin olarak bilmesi mümkündür. Meselâ, baskı ve zulüm üzere bulunan bir    yönetim/yönetici gördüğümüzde, her ne kadar, güneşin doğuş ve batışını tâyin  ettiğimiz  gibi,  vaktini  kavrayış  ve  dikkatli tâyin etemesek de, kesin olarak ve yakinen o sultanın er geç mutlaka yok olacağına hükmederiz.

Fiziksel âlemin olaylarıyla beşerî hadiseler arasındaki bu fark sebebiyle, insanlar çoğu kez toplumsal hayatta, milletlerin ve fertlerin gidişat ve gündelik işlerinde de Sünnetullâh'ın olacağından gafil kalıyorlar. Ve zannediyorlar ki, fiziksel âlemin "Sebebler ve Müsebbebler Kânunu"na boyun eğdiği gibi kendi işleri (aynı kânuna) boyun eğmez. Bu yanılgıyı onlarda kuvvetlendiren şey, iki devlet veya milletde, zahirde birbirine benzeyen, ama durumları farklı olan sebebleri görüp, hemen "ikisinde de sebebler birdir, fakat bu da tek sonuca  götürmez. Öyleyse iddia ettiğiniz Kânun-i Umûmî nerede?" diye sormalarıdır. Oysa, göz önünde bulundurmadıkları bir şey vardır: Sebebler, bir mâni olmadıkça mecburen müsebbeblere götürür. Ön hazırlıklar da, bir arıza olmadıkça mecburen sonuca götürür. Onlar ise, bütün sebeb ve neticeleri görmedikleri gibi, bu mania ve arızaları da görmediler. Hata üstüne hata yaptılar ve bu hatayı görmeye de yanaşmadılar.

Kur'ân-ı Kerim'in bir çok âyetinin açıklandığı "Sünnetullâh"ı, biz Kur'ân kıssalarında, Peygamberlerin yaşantılarında, onların kavimleriyle beraber başlarına gelen hadiselerde, geçmiş milletlerin haberlerinde, hak ve bâtıl taraftarlarının mücadelelerinde görürüz. Bu âyetleri saymaya kalksak, onların, ahkâm (hükümle ilgili) âyetlerinden çok olduğuna rastlarız. Bu neyin işaretidir? İnanıyoruz ki, mânâ ve tatbikatıyla "Sünnetullâh"ın zikrinin geçtiği âyetlerin çokluğu, kendilerine mahsus ibadet tarzını bilmek üzerlerine vacib olduğu gibi, alemdeki Sünnetullâh'ı bilmenin önemine ve onun mü'minler tarafından anlaşılmasının gereğine kesin işarettir. Çünkü Allah (c.c.) ancak zikri lazım gelen ve insanların bilmeye ihtiyaçlarının olduğu şeyleri Kur'an-ı Kerim'de zikreder. Bir şeyi, şayet tekraren zikretmişse o onun önemine işarettir. Bu sebeble işaret ettiğimiz âyetlerde Allah'ın sünnetleri (değişmez kânun ve adetleri) hakkında ibretle düşümeye, öğüt almaya ve tefekküre davet eden niteliktedir. Nitekim o âyetlerde, toplumsal karakterdeki Sünetullah'ları anlamanın gereğine açık davetler vardır.

Şu âyet, birinciye (düşünmeye) örnektir:

"Elbette onların hayat hikâyelerinde akıl sahipleri için ibret vardır" [19].

Şu âyet de ikinciye (öğüt alma/ittiâz) örnektir:

"Sizden önce de (Allah 'ın ' kanunlaştırdığı) nice olaylar gelip geçti. Yeryüzünde dolaşın da yalanlayıcıların  sonunun  nasıl olduğunu görün."  [20]

Bundan dolayı -yöneten, yönetilen olsun- bütün müslümanların, tehlikeden kurtulmaları veya düşebilecekleri vartalardan, ki fiilen düşmüşlerdir, kurtulmaları için Allah'ın toplumsal nitelikteki sünnetlerini anlamalarının, bunun da imanın ve İslâm ahkâmını idrâk etmenin gereği olduğunu bilmelerinin ciddî bir zaruret olduğuna inanıyoruz .[21]

 Allah'ın Fiili Olarak Sebebler Ve Müsebbebler
 
Bilinsin ki, bir şeyin diğerine sebeb, diğerinin de o şeyin müsebbebi olması, Allah'ın fiili ve hikmetlerin...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Sebeb ve Müsebbeblerde Sünnetullah
« Posted on: 27 Nisan 2024, 02:38:14 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Sebeb ve Müsebbeblerde Sünnetullah rüya tabiri,Sebeb ve Müsebbeblerde Sünnetullah mekke canlı, Sebeb ve Müsebbeblerde Sünnetullah kabe canlı yayın, Sebeb ve Müsebbeblerde Sünnetullah Üç boyutlu kuran oku Sebeb ve Müsebbeblerde Sünnetullah kuran ı kerim, Sebeb ve Müsebbeblerde Sünnetullah peygamber kıssaları,Sebeb ve Müsebbeblerde Sünnetullah ilitam ders soruları, Sebeb ve Müsebbeblerde Sünnetullahönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes