> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Çeşitli Konularda Eserler > Kuran ve Sünnette Evlilik >  Bu Tavırların Hedefi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Bu Tavırların Hedefi  (Okunma Sayısı 542 defa)
26 Eylül 2010, 20:55:25
Hadice
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 5.945


« : 26 Eylül 2010, 20:55:25 »




                                                         Bu Tavırların Hedefi:
 

Bu göz alıcı tablolar, bize Peygamber'in (s.a.v.) her tavn nasıl değerlendirdiğini, meselelerin sonucunu nasıl  düşündüğünü  ve  hik­metle aklın gerektirdiği şekilde nasıl davrandığını ve ortamın tabiatına uygun nasıl tavır takındığını gözlerimizin Önüne sermektedir.

Ayrıca evlilik hayatına vefa, iyilik, ülfet, adalet ve güven gibi konularda bu davranışın ne kadar etkili olduğunu dikkatle değerlendirelim.

Henüz işin başında hikmete uygun bir tavır, büyümesi muhtemel olan bir zararı, büyümeden Önler. Büyük yangınlar, küçük kıvılcımlardan çıkar.

Bu küçük olaylar, zamanında önlenemediği takdirde büyüyerek eşlerin evlilik hayatının son bulmasına kadar gidebilirler.

Naklettiğimiz bu misaller, kadının psikolojik durumunu ortaya koymakta ve hem erkek, hem de kadının bunu anlayarak ona göre ted­bir almaları gerektiğini ifade etmektedir.

Hata etkenleri ve anlaşmazlık nedenleri başka hususlardan da kaynaklanıyor olabilir. Şimdi de bunları görelim. [1013]

 1- Şuuraltı Kompleksler:
 

Çocukluğun erken dönemlerinde babaların çocuklarına karşı tu­tumlarının, aile ortamında çocuğun ilişkilerinin ve hayatının bütün dönemlerinde toplumun kişiye karşı davranışlarının o kişi üzerinde de­rin etkileri vardır. Bütün bu olaylar şuur altına yerleşir ve bazen or­taya çıkar, bazen de gizlenirler. Sonradan kişinin toplum içindeki hayatıyla evlilik hayatına da etki ederler.

Bu girişten sonra diyoruz ki:

Bunun misallerinden biri de: Kocasına başkaldıran aykırı tavır takınan ya da küçük bir olayı olduğundan çok büyütüp kesin ve katı re­aksiyon gösteren kadındır. Genellikle bu tür tavırlar, geçmişte ba­basının veya annesinin ona karşı takındığı katı tavrın psikolojik bir yansımasıdır.

Bazen de bu tavırlar, babasının diğer kardeşlerinden birini şu veya bu şekilde ona tercih etmiş olmasından kaynaklanır.

Bu durumda kadın, erkek cinsine kin beslemektedir, kocasının şahsında babasından öc almaktadır. Baba evindeyken hep içine atmış ve onda patlamağa hazır bir birikim meydana gelmiştir. Koca evinde bi­raz daha rahat bir nefes almıştır ve içindeki birikim dışa vurmağa başlamıştır.

Sahabilerden biri, çocuklarından birine bahçesini hediye edip Rasûlüllah'ı da (s.a.v.) buna şahit tutmak için ona gittiğinde, Rasûlüliah (s.a.v.): "Her çocuğuna aynı şekilde bir bahçe hediye ettin mi?" diye sormuş, adam vermediğini söyleyince, Rasûlüliah (s.a.v.): "O halde git, ben bir haksızlığa şahitlik etmem" diye veya: "Allah'tan kor­kun; çocuklarınız arasında âdil davranın" buyurmuştur. [1014]

Rasûlüliah (s.a.v.) bu sözleriyle ileride doğacak bu tür sonuçları kastediyordu. Kardeşlerden birini diğerlerine tercih etmenin, onların psikolojik yapıları üzerinde derin etkileri vardır. Bu haksızlık onların şuur altına yerleşir, o kardeşe karşı kin beslemeğe başlarlar ve fırsatım bulduklarında ondan intikam almağa kalkışırlar. Hatta ileride toplumla ilişkilerine de bunun etkisi olur.

Akıllı koca, bu etkenleri öğrenmeğe, kadının şuur altına yerleşenleri kurcalayıp bulmağa çalışan, buna göre hareketlerini yönlendirerek lütfü ve akıllılığı, sabrı ve tahammülü, ustalık ve mahare­tle bir tabip gibi hatta ondan daha becerikli bir şekilde meselelere yak­laşan kocadır, öyle ki, ona iyi bir erkek modeli oluşturmalı ve karısını, bilinç altına yerleşen ve aykırı hareket etmesine sebep olan komplek­sten kurtarmalıdır.

Kocasının bu davranışı, kadın için o aykırı davranıştan kurtuluş vesilesi olacaktır.

Ana ve babalar da, çocuklarının psikolojik yapılarında derin yara­lar ve tehlikeli izler bırakan davranışlardan uzak durmalılar. Aksi tak­dirde bu davranışlarının, çocuklarının ileride mutsuz bir evlilik yapma­larına sebep olabileceğini bilmeliler. [1015]

 
2- Aileden Kopamama:
 

Evililik için  ruhî olgunluğu  şart koştuğumuzda,  bununla, eşlerden her birinin aile sorumluluğunu layıkı veçhiyle yüklenebilme seviyesinde olmasını, dış etkilerden ve akraba tahakkümünden uzak, bağımsız karar verebilecek durumda olmasını kastediyorduk.

Demiştik ki: Kişiyi bu seviyeye ulaştıran, basiretli idrak, olgun görüş ve olgunlaşmış şahsiyettir. Kişi ancak bu seviyeye ulaştığında, tökezlemeyeceğinden emin olabiliriz. Çünkü evliliğin ilk dönemlerinde kişi birçok problem ve hatalarla karşılaşır. Henüz başta belli bir seviy­esi varsa, bu olaylar onu daha da olgunlaştırır. Ama yoksa, yüzüstü düşüp kalkmayabilir.

Eşlerden biri, hayat ortağının henüz bu seviyeye ulaşmadığını, şahsiyet ve idrak konusunda henüz ailesinden kopmadığım; birtakım iplerle ailesine bağlı olduğunu, kendi başına birşeye karar vereme­diğini, herşeyde gidip anne ve babasına danıştığını, yeni kurulan aile­nin üyesi olacağı yerde hâlâ eski ailesinin bir üyesi olduğunu!!

Diyoruz ki: Kişi, hayat arkadaşını bu durumda görünce hayal kırıklığına uğrar.

Dışarıdan yapılan müdahaleler de çoğu zaman yapıcı olmaz, yıkıcı olur.

Kuşkusuz bununla, eşlerin hiçbir hususta akraba çevrelerinin görüşlerini almamaları, tecrübelerinden istifade etmemeleri ve onlara danışmamalarını kasdetmiyoruz.

Hiç şüphesiz bazı hususlarda danışmanın yararlan vardır ve bu hususlarda danışma olmalıdır. Ama bazı şeyler de var ki, kişinin kendi­si buna karar verir.

Ayrıca kişi eşiyle birlikte yardımlaşarak birtakım kararlara varır. Hatta bazen başkalarına da danışır. Ama kişi, henüz işin başında ken­di düşünce ve şahsiyetini bir tarafa bırakıp her hususta sorumluluğu ana-babasma yüklüyorsa, işte bu olmaz.

Diğer yönden, eşlerden biri, diğerinin ailesine danışır, görüş ve yardımlarını isterse, karşı taraf da bunu gönül huzuruyla, hatta takdir ve minnetle karşılar.

Ama kadın, olur-olmaz işlere burnunu sokar ya da mütehakkimane görüşüne göre hareket edilmesini ister veyahut hep kendi açısından meseleye bakacak olursa, işte o zaman mesele değişir.

Dışarıdan yapılan müdahaleler, genelde meseleyi daha da büyütür. Sıkıntıdan etkilenilir ama bir fayda vermez. O zaman serdedi-len görüş, tartışmayı kabul etmez bir tavırla ortaya atılır. Mantıkî düşünmekten çok duygusallığa dayanır.

Hiç şüphesiz, böyle bir hareket kocanın şahsiyetini yaralar. Çünkü koca, kendi evinde kendini danışma mercii görür. Eşi, kendisine danışacak ve beraberce problemin üstesinden gelecekler. Dışandan yapılan müdahaleler, ihtilaf alanını daha da genişletir. Eşler birbirle­rine karşı kin ve nefretle dolarlar. Aradaki güven ve bağlılık da zayıflar.

Baba ve aileler, bu duruma dikkat etmeli ve her olay karşısında münasip tavrı özenle seçmeli, eşler arasındaki ilişkilerin kutsallığını her zaman için gözönünde bulundurmalılar.

Sehl b. Sa'd'ın şöyle dediği rivayet edilmiştir: Rasulüllah (s.a.v.), bir gün Hz. Fatıma'nın evine gitti. Hz. Ali evde yoktu. Rasulüllah (s.a.v.): "Amcanın oğlu nerede?" diye sordu. Hz. Fatıma: Aramızda bir şey geçti, birbirimize kızdık. O da gündüz uykusunu yanımda uyumadı, çıktı gitti, cevabını verdi. Rasulüllah (s.a.v.) birine: "Git, onu bul" buy­urdu. Adam gidip geldi ve: Ya Rasulallah! Mescitte uyuyor, dedi. Bunun Üzerine Rasulüllah (s.a.v.) mescide gitti, baktı ki Ali yan tarafına uzanmış ve abası bir tarafına sıyrılmış, vücudu da toprağa bulanmış. Rasulüllah (s.a.v.): "Ebû Türâb! Kalk. Ebû Türâb! Kalk" diyerek toprağı bedeninden silkmeye başladı. [1016]

Belki de kızı ile kocası arasında bir şey geçtiğini biliyordu ve o hik­metli üslûbu ile buna son vermek için kızına gitmişti.

Kızına: "Amcanın oğlu nerede?" diyerek karı-koca ilişkilerinin ötesinde aralarındaki bir ilişkiyi ona hatırlatacak bir ifade kullandı.

Kızı da hemen birbirlerine kızdıklarını ve kocasının dışarı çıktığını     söyledi.   Rasulüllah     (s.a.v.),     mescide     giderek    Ali'yi uyandırmaktan ve ona bulaşmış toprağı silkelemekten başka birşey yapmadı. Niçin hanımıyla bozuştuğundan hiç bahsetmedi. Belki de bu­nun, iki eş arasında gizli kalmasını daha uygun gördü.

O mükemmel tavır ve sevgi dolu el, kızının kocasının üzerindeki toprağı silkelerken haddi zatında kızıyla kocası arasındaki anlaşmazlığı da silkeliyordu.

Ve hemen ardından evine döndü.

Başka bir defasında da, Ali ve Fatıma'nın dikkatlerini istediklerin­den daha hayırlı birşeye yönlendiriyor.

tbnu Ebi Leyla rivayet ediyor, diyor ki: Ali bize anlattı: Fatıma, un öğütmekten şikayetçiydi. Peygamber'e (s.a.v.) esirler getirilmişti.

Fatıma, Peygamber'e (s.a.v.) gitti. Onu bulamayınca, durumunu Aişe'ye anlattı. Peygamber (s.a.v.) eve geldiğinde, Aişe ona Fatıma'nın gelişini anlatmış, bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) bize geldi. Biz yatak­larımıza uzanmıştık. Kalkmağa çalıştım, "olduğunuz yerde durun" buyurdu. Sonra aramıza oturdu, öyle ki ayaklarının soğukluğunu göğsümde hissediyordum. Buyurdu ki: Benden istediğinizden daha hayırlısını size haber vereyim mi? Yataklarınızda otuzdört defa Allahu ekber, otuzüç defa sübhanellah ve otuzüç defa da el-hamdu lillah dersi­niz. Bu, sizin için bir hizmetçiden daha hayırlıdır. [1017]

Evet... Fatıma'nın, un öğütmek konusunda babasına şikayet etme hakkı vardı.

Hayatın zorluklarını kızı için kolaylaştırmak da O'nun (s.a.v.) hakkı idi.

Herhalde kızının rahatlık ve mutluluğundan da daha çok hoşuna giden birşey olmazdı.

Ancak hesaba katılması gereken başka Önemli şeyler vardı:

1-Rasûlüllah (s.a.v.), vahyi dinlemeğe ve sünneti koruyup ezber­lemeğe vakfetmiş, mescidden başka da bir sığınakları bulunmayan ilim talebesi Suffe ehlini, elde edilen mala daha ehil görü...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Bu Tavırların Hedefi
« Posted on: 27 Nisan 2024, 05:38:38 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Bu Tavırların Hedefi rüya tabiri, Bu Tavırların Hedefi mekke canlı, Bu Tavırların Hedefi kabe canlı yayın, Bu Tavırların Hedefi Üç boyutlu kuran oku Bu Tavırların Hedefi kuran ı kerim, Bu Tavırların Hedefi peygamber kıssaları, Bu Tavırların Hedefi ilitam ders soruları, Bu Tavırların Hedefiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes