> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Akaid Eserleri > Kitabüt Tevhid > Fırkaların,Kulların Fiilleri Hakkındaki İhtilâfı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Fırkaların,Kulların Fiilleri Hakkındaki İhtilâfı  (Okunma Sayısı 893 defa)
08 Temmuz 2011, 09:31:48
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 08 Temmuz 2011, 09:31:48 »



Fırkaların,Kulların Fiilleri Hakkındaki İhtilâfı


Fakih Ebu Mansur  (r.a.)  diyor ki :   Müslümanlar, kulların fiilleri hakkında ihtilâf etmişlerdir. Müslümanlardan bazıları, kulların fiillerini mecazî olarak onlara isnad ettiler. Fiillerin, hakikatte ise Allah'a isnad edildiğini, birkaç yönden öne sürdüler :   Birincisi; fiillerin Allah-u Teâlâ'-ya isnad edilmesinin vacip[354]   olması. Çünkü bütün olarak her şeyin ya­ratılması,  Allah'a isnad edilir.  Allah-u Teâlâ'ya fiillerin mecaz  Olarak isnad edilmesi caiz değildir. Çünkü o, hak ve gerçek olan faildir; hiç bir şey, kendisini acze düşürmeye kadir değildir. Fiilleri kullara isnad etmek, Allah'ın kudretinin dışına çıkarmak, ve fiilinin hakikatini gider­mek olur. Kendisinde şek ve şüphe edilmeyen hususlardan bir çoğu Al­lah'a izafe edilmiştir ki,  gerçekten Cenab-ı Hakk,  onu,  fiillere boyun eğme, sanatı olan bir san'atla kullarda yaratmıştır. Tıpkı ölüm, hayat, uzunluk, kısalık, hareket, sükûnet bulma, toplanma ve parçalanma gibi. Bunların hepsinin faili Allah'tır.  O,  bunların  hepsine  kadirdir.  Bizim zikrettiklerimiz   de   bunun   gibidir.   Bunların   Allah'a   izafe   edilmesi, Kur'an-ı Kerîm'de de açıkça ifade edilmektedir. Bunlar,  azaplandırma ve benzeri gibi  hususlarda gerçekten Allah-u Teâlâ'nın  yaratması  ve hepsinin onun emri ve hükmü altında bulunduğu görüşünü benimsemiş­lerdir. Cenab-ı Hakk, bunlarda dilediği gibi tasaruf eder. Her mâlik olan, kadir olduğu kadannca kendi mülkünde tasarruf ettiği gibi. Her ne ka­dar bunların hepsi mecazî olarak ifade ediliyorsa da.

İkincisi : Hakikaten fiili başkasına gerçekleştirmekte, fiilde bir biri­ne benzeme olur. Halbuki Cenab-ı Hakk, bu hususu «...yoksa Allah'a, onun yarattığı gibi yaratan ortaklar buldular da, bu yaratma, kendile­rince birbirine benzer mi göründü?...»[355] kavl-i celîli ile nefyetmiştir. Mülk­lerin hakikati cevherlerde bulunmadığı zaman bunları ilzam etmede, nıülkde birbirine benzeme vâki olur. Fiillerdeki benzeme de bunun gibi­dir. Ve yine eğer kul için inkâr etme ve yoktan varlığa çıkarma olmuş olsaydı, bu «yaratma», anlamına olmuş olurdu. Bunun üzerine «yaratı­cı» ismi lâzım gelirdi. îşte bu husustur ki, «Allah'tan başka yaratıcı yok­tur», demekle umûmun çekinip ifade etmekten kaçındığı hususlardan­dır.

Allama Ebu Mansur (r.a.) diyor ki: Bizce ise kulların kendi fiil­lerinin bulunduğunu ifade etmek gerekir. Bu husus naklî, aklî delillerle ve zaruriyatla sabittir ki, bunları reddeden kimsenin kibirli ve kendini büyük gören kimse olduğu anlaşılır.

Naklî delil ise, iki yönden mütalâa edilmektedir : Birincisi; fiilin işlenmesi ile emredilme, işlenmesinden nehyedilme. İkincisi ise : Fiil hak­kında bildirilen vaid ve fiil için verilecek olan mükâfatın vaadi. Bunla­rın hepsine fiil ismi veriliyor. Tıpkı Allah-u Teâlâ'nın §u âyet-i celîlele-rinde bu hususları açık-seçik olarak ifade buyurduğu gibi: «...Artık dindiğinizi yapın,..»[356], «...ve hayır yapın ki, kurtulasımz...»,[357] Cenab-ı Hakk ceza hakkında da şöyle buyurmuştur : «...îşte böylece Allah, onla­ra bütün yapbklarım hasret ve pişmanlıklar halinde gösterecektir; ve on­lar ateşten de çıkacak değillerdir.»,[358] «(Bütün bunlar, Cennet'liklerin) iş­ledikleri amellere mükâfat içindir.»,[359]«Zira, kim zerre miktarı bir hayır işlerse, onun mükâfatını görecek, kim de zerre miktarı bir şer işlerse, onun cezasını görecektir.»[360] Daha bunlardan [361]başka kullara amellerin isinılerini ispat eden âyetler varid olmuştur. Kulların fiillerine de emir, ne-hiy, vaad ve vaîd ile fiil isimleri isnad edilmiştir. Allah-u Teâlâ'ya isnad edilmekle bunlar nehyedilmez. Bilâkis onlar, yok iken sonradan var et­mesi ve bulundukları hal üzere yaratması ile gerçekte Allah'a isnad edi­lir. Kullar için o fiilleri kesbedip işlemeleri görülür. Hakikaten Allah, emretmiş ve nehyetmiştir. Kendisinde fiil bulunmayan bir şeyle birisi­ne onu yapmasını emretmek, veyahut kendisinde yasaklanmış olan bir şey bulunmıyanla kişinin yasaklanması mümkün değildir. Allah-u Teâlâ, «Muhakkak ki Allah, adaleti, ihsam ve akrabaya vermeyi emrediyor. Zi­nadan, fenalıklardan ve insanlara zulüm yapmaktan da nehyediyor...»8 buyurmuştur. Eğer hakikatte fiilin mânâsı olmadan bunlarla emretme' caiz olmuş olsaydı; dün yapılmış olan veyahut geçen yıl yapılan veya­hut da mahlukatm yaratılması için bugün emir vermek caiz olurdu. Her ne kadar mahlûkatın emri hakkında hiç bir mânâsı yok ise de.

Sonra tat, masiyet, fuhşiyat ve diğer yasaklanmış irtikâp edilme­sinin Cenab-ı Hakk'a isnad edilmesi ve Allah'ın emrolunmuş, nehyolun-muş, sevaplandırılmış, mükâfatlandırılmış, azaplandırılmış olması, aklen doğru değildir ve çirkindir, öyle ise fiilin bu yönlerden Allah'a isnad edil­mesi bâtıl olur. Kuvvet ancak Allah'tandır,

Yine gerçekten Cenab-ı Hakk, dünyada kendisine itaat edene sevap vadetmiştir. Kendisine isyan edeni de cezalandırıp azap çektireceğini be­yan buyurmuştur. Eğer her iki emir de kendi fiili olsaydı o takdirde zik-rolunan hususlarla cezalanan da kendisi olurdu. Sevap ile asap hakikat oldukları zaman emredilmek ve nehyedilmek de böyledir. Kuvvet ancak Allah'tandır.

Yine böylece bir kimsenin kendisine emretmesi, yahut kendisine itaat etmesini veyahut da isyan etmesini,[362]emretmesi mümkün değildir. Al­lah-u Teâlâ'ya da boyun eğip zelil olan kul, itat eden, asî olan, sefîh ve günahkâr olan diye isim verilmesi müstahildiî*. Allah-u Teâlâ, bunla­rın[363] hepsi ile kendilerine emrettiği ve onları nehyettiği kimselere isim olarak vermiştir. Gerçekten bu isimler, kendinin olduğu zaman böylece Rab o olur. Kul da, yaratan da, yaratılan da o olur. Orada bunlardan başka bir şey yoktur. Bu ise, akli ve naklî delillerle reddedilmiştir. Kuv­vet ancak Allah'tandır.

Ve yine herkes kendisinin yaptığı,[364] işte serbest olduğunu ve ken­disinin fail ve yapan, kazanan olduğunu bilir. Kendisinin bilinmesinin yolu duyu olan hususlardan onun gibisinin men'edilmesi caiz olsaydı, onun gibi olan bütün âlemin bilinmesi iptal olurdu. Bu ise memnudur, mümkün değildir. Cebriye mezhebinin sözü ve görüşü de onun gibidir. Bu Öyle bir görüş ve sözdür ki, kendsi hakkında uzun uzadıya kelâm et­menin hiç gereği yoktur. Çünkü o mezhebin taraftan ve tabi olanları gayet azdır. Mezhep sahibinin, hakkında konuşup fikir yürüttüğü husu­sun hiç bir mânâsı yoktur. Çünkü o, kendisinden her fiil ve sözü nefyet-miştir. Fiil ve söz yok olunca da söylenilen söz, ileri atılan fikir bâtıl olur. Bununla kendisi ile münazara edilir ve delil getirilir. Böylece öne sürmüş olduğu deliller yok olup gider.

Bir kısım insanlar, ilim, vücud, olmak ve bunlardan başkaları ile birbirine benzeme vukubulur sanmaları ile onlara itiraz etmişlerdir. Bun­lar, eğer orada idrak etmeğe muhtemel olan akıl bulunursa lâzımdır. Fakat onlar öyle bir zümredir ki, mahlukatm sınırı dahilinde bulunan şeyle, zaruriyattan olan ilmi inkâr ettiler. Öyle ise onlarla münazara et­menin bir anlamı yoktur. Kuvvet ancak Allah'tandır.

İnsanlardan bazıları ise kullara fiiller isnad ettiler. Fakat onlardan[365] fiillerde bulunan tedbiri nefyetmiştir. Ve kullardan[366] fiillerin yaratılma­sı için kudreti gidermiştir. Onların fiillerdeki dileklerini[367] tıpkı nefisle­rin kendisi ile eşyanın hakikatlerinin kendilerinden hariç elmasım te­menni eden bazı kimseler gibi yapmışlardır. Bu husus hakkında da emir, nehiy, sonra vaad ve vâid ile delil getirmişlerdir. Halbuki bizim zikret­tiğimize nazaran onun gibisi emreden, nehyedenin hakikatine veyahut da aleyhine olan vaîd veyahut leyhine tecellî eden vaadine rücu' etmesi mümkün değildir. Bu hususta delil olarak emir ve nehiy ifade eden âyet­leri okudular, aklî deliller zikrettiler, sonra ceza âyetlerini okudular. Bun­ların hepsi, Allah'a hamd olsun Kur'an okuyan kimseler için ayan be­yândır. Sonra bu hususlar da kendilerine Cebriyye mezhebinin söz ve fikirlerinin fasid olduğu hakkında açıkladığımız hususlarla yardım gör­müşlerdir. Fiillerin Allah'a izafe ve isnad edilmesinde; fiilin hakikatinin gayrinde, fiiller iki vecih üzere meydana çıkarlar.

Birincisi; sebeple ki, o, serlerin bulunmaması ve hayırlar ile emret­mekle beraber, fiiller onlardan olmuş olur. Her ne kadar fiillerin haki­kati onun için olmazsa da kendisinde sebepler bulunana, fiiller ienad ve izafe edilir. Kuvvet ancak Allah'tandır.

İkincisi; gerçekten mihnet ve meşakkat anında kendisine izafe ve isnad edilmek, fiiller ile kendisinde tasdik ve yalanlama hali[368] bulunan ile olur. Tıpkı îman ve İmansızlık bakımından fazlalaşmaları hususunda Kur'an-ı Kerîm'e izafe edildiği ve duaya izafe edildiği ki, [369] kendilerine nefreti ziyâdelegtirmigtir. Veyahut bir kavme ki, onlar Allah'ın zikrini unutmuşlardır, veyahut kendilerine ibadet etmesiyle insanlardan çoğunu helak eden[370] putlara isnad edilmesi gibi. Bunların hepsi beşerin fiille-rindendir. Allah'a isnad ve izafe edilme de onun gibidir. Haller, gerçek­ten bu hususlara muhtemeldir. Tıpkı dünyaya gurur ve benzeri ile gu­rur meydana gelen hususu meydana çıkaracak dünya ziynetlerine izafe edildiği gibi. Her ne kadar onlarda fiil hakkı olmasa da. Ve evlerden hâli olan[371] köylere, konuşmaktan bağlı[372] olana ve konuşabilmiş olsalar­dı şikâyet etmeleri bakımından hayvanlara izafe edildiği gibi. Allah'a izafe etmek de bunun gibidir. Çünkü ihmal etme, hemen hemen fiilleri­ne rıza gösterdiği hakkında kendileri için delil olması bakımından ni­metleri izhar etme ondandır. Bunun içindir ki, onlar, gerçekten Allah-u Teâlâ, kendilerine fiillerden kendilerinde ihmal ve tehir bulunan husus­larla emretiğini sandılar. Kuvvet ancak Allah'tandır.

Müslümanlardan bazıları kulların fiilleri olduğunu ve o fiilleri ile asî ve mütteki olduklarını ileri sürdüler. Kulların fiillerini Allah-u Bâlâ'­ya izaf...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Fırkaların,Kulların Fiilleri Hakkındaki İhtilâfı
« Posted on: 29 Nisan 2024, 11:05:56 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Fırkaların,Kulların Fiilleri Hakkındaki İhtilâfı rüya tabiri,Fırkaların,Kulların Fiilleri Hakkındaki İhtilâfı mekke canlı, Fırkaların,Kulların Fiilleri Hakkındaki İhtilâfı kabe canlı yayın, Fırkaların,Kulların Fiilleri Hakkındaki İhtilâfı Üç boyutlu kuran oku Fırkaların,Kulların Fiilleri Hakkındaki İhtilâfı kuran ı kerim, Fırkaların,Kulların Fiilleri Hakkındaki İhtilâfı peygamber kıssaları,Fırkaların,Kulların Fiilleri Hakkındaki İhtilâfı ilitam ders soruları, Fırkaların,Kulların Fiilleri Hakkındaki İhtilâfıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes