> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Usulü Fıkıh Eserleri > İslami Hükümlerin Esas ve Hikmetleri  > Mallarla İlgili Telafi Edici Hükümler
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Mallarla İlgili Telafi Edici Hükümler  (Okunma Sayısı 630 defa)
08 Eylül 2011, 13:11:50
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 08 Eylül 2011, 13:11:50 »



Mallarla İlgili Telafi Edici Hükümler


Tazmin edilmesi gereken mallarda aslolan, imkan nispetinde malın ken­disinin verilmesidir. Malı tüm vasıfları tam olarak teslim eden sorumluluk­tan kurtulur. Bazı vasıfları noksan olursa bunların kıymetini öder. Zira vasıf­lar mislî mal değildir. Malı, tüm vasıfları tam olduğu halde piyasa değeri düştüğü için değeri düşmüş olarak geri veren kimse piyasa değerindeki bu düşüşü tazmin etmez. Çünkü bu kimse malın ne kendisinde ne de vasıfların­da herhangi bir eksiklik meydana getirmemiştir. Ancak Ebu Sevr bu görüşe katılmamaktadır.

Mesela 100 dirhem değerinde buğday gasbeden kişi, aynı buğdayı değe­ri 10 dirhem düşünce iade etse veya 10 dirhem değerindeki bir elbiseyi gas­beden, aynı elbiseyi piyasa değeri 5 dirheme düşünce geri verse bir şey taz­min etmesi gerekmez. Çünkü burada azalan insanların talepleridir. Bu ise di­ne göre mütekavvim bir mal değildir. Vasıf ve menfaatlerin bizatihi kendile­rinin iade edilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla vasıflarda meydana gelen noksanlık, malın değerini ne kadar düşürmüşse o miktar ile tazmin edilir. Menfaatler ise emsal ücretle tazmin edilir.

Malın bizatihi kendisinin iadesi mümkün olmazsa iki durum söz konusu olur; birincisi mislî mallardan olması ki mislî mallar bütün vasıf ve zatı itiba­riyle aynı olan misliyle tazmin edilir. Buğdayın buğdayla, zeytin yağının zeytin yağıyla, susamın susamla, tahinin tahinle tazmin edilmesi örnek ola­rak verilebilir. Mislî mallar her açıdan birbirinin yerini tuttuğu için bu şekil­de tazmin edilir. Zira mallar zat ve tüm sıfatları itibariyle birbirine denk olunca akl-ı selime göre tazmin tam anlamıyla gerçekleşmiş olur. Malın bizatihi kendisinin bulunmamış olması önemli değildir. Mal tüketildikten son­ra akl-ı selim artık onunla ilgilenmez. Ancak mislî malların misliyle tazmin edileceği kaidesinin iki istisnası vardır:

a- Malın fiyatında noksanlık söz konusu olursa, mesela suyun tükeneceği

ve piyasa değerinin çok yükseleceğinin beklenildiği bir zamanda susuz­luk çeken kimse, başkasına ait suyu içtiğinde, çok değerli olduğu bir dö­nemde suyun bedelini öderse ancak tazmin etmiş olur. Ki suyun sahibi için değer kaybı olmasın. Bunun benzeri başka Örnekler de vardır.

b- Satın alınan ineğin bir kusur sebebiyle iadesi halinde, geçen süre için­de elde edilen sütün hurma ile tazmin edilmesi. Misli bir mal olan süt bu durumda, mallar kıymeti ya da misliyle tazmin edilir, kaidesinden istisna edilmiştir. Satıcının ne kadar sütünün müşteriye geçtiği biline­mediği için bu konuda istisna getirilmiş ve din bir takdirde bulunul­masını istemiştir. Zaten bundan başka bir yol söz konusu değildir. Takdirin hurma ile yapılması, besleyici olma açısından süte denk ol­ması ve Araplar nezdinde hurmanın en önemli iki bedelden biri olma­sı nedeniyledir.

Burada şöyle bir soru sorulabilir: Helal olduğu kesin olan bir mal, çoğun­luğu haram olan aynı malla tazmin edilirse, dinin ve akıl sahibi insanların is­tedikleri helal olma vasfı ortadan kalkmış olur. Bu durumda hak sahibi kim­se, helal olan ile haram şüphesi bulunan iki mal arasındaki bu bariz farka rağmen o malı almaya zorlanabilir mi?

Buna şöyle cevap veririz: Burada çeşitli ihtimaller ve görüş farklılığı var­dır. Çoğunluğa göre almaya zorlanır. Nitekim alacaklı kimse de haram oldu­ğu belirtilen bir malı almak zorundadır. Aslında bu görüş de hakikate uzak ve müşkil görünmektedir.

Malın kendisinin iadesi mümkün olmayınca ikinci durum, malın mislinin geri verilmesi mümkün olmayan kıyemî mallardan olmasıdır. Koyun, inek, köle, at ve benzeri kıyemî mallar her açıdan denk bir benzeri bulunmayaca­ğı için fiyat ve değer bakımından benzer bir şeyle tazmin edilir.

Tazmin sorumluluğu bulunmayıp bir malı telef eden kimse; mesela taz­min sorumluluğu bulunmayıp bir evi yakan, efendisinin yanında bulunan bir köleyi öldüren, sahibi üzerindeyken atı öldüren kimse bu malları itlaf et­tiği zamandaki bedelleriyle tazmin eder. Çünkü tazmin sorumluluğu o kim­sede olmasa da bizzat kendisi telef ettiği için tazminle yükümlüdür.

Ancak kişinin tazmin sorumluluğu altında bulunan bir mal, kendi mües­sir fiiliyle veya bir başkasının fiiliyle ya da tabii bir afetle telef olsa, Şafii'ye göre, o kimse mala el koyduğu andan elinde telef olduğu ana kadar malın kazandığı en yüksek değer üzerinden tazmin eder. Çünkü bu zaman süre­sinde onun tazmin mükellefiyeti vardır. Dolayısıyla en yüksek değer üzerin­den tazmin etmesi gerekir.

Bazı alimler vasıfları farklı olsa da her malın benzer bir malla tazmin edi­leceğini söylemişlerdir. Bu görüş fiyat bakımından denklik şart koşulursa hakikate yakın olur. Ancak bu şart koşulmazsa hakikatten ve doğruluktan uzaktır. Çünkü değerinin üzerinde bir mal ile tazmin gasbedene karşı, değe­rinin altında bir mal ile tazmin ise değerinin ne kadar altında ise o oranda mal sahibine karşı haksızlıktır. Bu meselenin, başkasına ait olup avlanılan hayvanın ona denk bir hayvanla tazminine kıyas edilmesi doğru değildir. Çünkü bu tazmin kaidelerine uymayan taabbudî bir hükümdür.

Malların vasıfları mislî değildir. Dolayısıyla şu şekilde tazmin edilir: mala ait vasıf, bir kimse tarafından tazmini gerektirecek şekilde telef edilir ya da o kimsenin tazmin sorumluluğunda iken herhangi bir şekilde telef olursa önce o malın tüm vasıfları tam olarak değeri tespit edilir, sonra da belli vasıfların telef olmasından sonraki değeri tespit edilir, iki değer arasındaki fark tazmin edilir.

Aynı şekilde bir malı kusurlu hale getiren kimse malın sağlam haliyle ku­surlu hali arasındaki farkı tazmin eder. Yine bir binayı yıkan kimse, yıkılmış haliyle sağlam hali arasındaki fiyat farkını tazmin eder. Çünkü bina mislî bir mal değildir.

îmam Şafii'ye göre, bir araziyi gaspedip orada bir çukur kazarak arazinin değerini düşüren kimsenin kazdığı toprakla çukuru doldurması gerekir. Böylece arazi eski haline denk duruma gelir. Bu, kazılan toprağın diğer bir toprakla tazmini ve kazılan çukurun misli mallar gibi kabul edilmesi anlamı­na gelir. Çünkü kıyemî mallardan olsaydı arazinin değeri ne kadar düşmüş­se onu tazmin etmesi gerekirdi.

Buna göre duvardan bir tahta ya da taş alan kimse, daha sonra bunları ye­rine koysa sorumluluktan kurtulur. Çünkü hiçbir fark olmaksızın duvarı da­ha önceki durumuna getirmiştir. Bu, yukarıdaki gibi açılan çukurun doldu­rulmasına ya da su çekilen kuyunun tekrar su ile doldurulmasına benzer. Bu durumlarda eski haline getirme misliyle tazmin etme mesabesinde görül­müştür.

Yine buna göre toprak ve kireç kullanılmaksızın sadece taştan yapılmış bir köşkü yıkan kimse, tıpkı yukarda zikredilen çukur kazıp kapatma ve ku­yudan su çekip tekrar doldurma örneklerinde olduğu gibi, hiçbir fark ol­maksızın tüm taşları yerine koyabilirse bunun dışında bir şey yapmasına ge­rek kalmaz.

Bazı alimlerimiz ortak duvarı yıkan ortağın duvarı tekrar yapmaya zorla­nacağını söylemişlerdir. Bununla yıkılan duvarın denginin yapılması kaste-diliyorsa doğrudur, daha farklı bir duvarın yapılması kastediliyorsa bu dinî kıyasa ve telef edilen şeylerin tazmini konusundaki ilkeye aykırıdır. Çünkü telef edilen şeyin daha iyi ya da daha kötü bir şekilde yeniden yapılması söz konusu olabilir.

Burada şöyle bir soru sorulabilir: Telef edilen malda isyankar kimselerin rağbet edecekleri bir kıymet fazlalığı varsa ve onların nezdinde o şeyin de­ğeri daha fazlaysa; mesela koçun tosluyor, horozun dövüşüyor olması, genç çocuğun güzel görünüm ve hareketlere sahip olması gibi durumlar kötü kimseler için iyi kimselere nazaran artı bir değer anlamı taşır. Bu durum taz­min edilirken dikkate alınır mı?

Buna şöyle cevap veririz: Tazminatta bu durum dikkate alınmaz. Çünkü burada kıymeti artıran şey malın kötü gayelerde kullanımına yöneliktir. Ni­tekim çalgı aletinin, oyun kağıtlarındaki kupanın, haram olan resimlerin kıy­metleri de nazar-ı itibara alınmaz. Putların ve haçların kırılması Örneğinde olduğu üzere bu ve benzeri şeylerin iyi, salih kullar nezdindeki kıymetleri dikkate alınır.

Akitlerle ilgili tazminat cezalarının hükmü de vasıflarla ilgili tazminatın hükmü gibidir. Bedel, hem malın sağlam olduğu hem de kusurlu olduğu du­rumlara göre tespit edilir ve aradaki fark ödenecek meblağa ilave edilir.


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Mallarla İlgili Telafi Edici Hükümler
« Posted on: 28 Mart 2024, 21:29:15 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Mallarla İlgili Telafi Edici Hükümler rüya tabiri,Mallarla İlgili Telafi Edici Hükümler mekke canlı, Mallarla İlgili Telafi Edici Hükümler kabe canlı yayın, Mallarla İlgili Telafi Edici Hükümler Üç boyutlu kuran oku Mallarla İlgili Telafi Edici Hükümler kuran ı kerim, Mallarla İlgili Telafi Edici Hükümler peygamber kıssaları,Mallarla İlgili Telafi Edici Hükümler ilitam ders soruları, Mallarla İlgili Telafi Edici Hükümlerönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes