> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > İslami Hareketin Tarihi Seyri  > İran da İslami Hareket
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İran da İslami Hareket  (Okunma Sayısı 1939 defa)
21 Eylül 2011, 14:22:05
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 21 Eylül 2011, 14:22:05 »



İran’da İslami Hareket


İran, 1960'larda İmam Humeyni'nin başlattığı hare­ketten önce de bir kaç harekete sahne olmuştur. Bu hare­ketler arasında kayda değer olan, "İslam Fedaileri" hare­ketidir. Bu hareketin başına geçen kişi Şehinşahların zu­lümlerine tahammül etmeyip iman ateşiyle tutuşan, genç ve dinamik bir potansiyele sahip Nevvab Safevi'dir. Nevvab Safevi, genç yaşta Irak'ın Necef kentinde eğitim görüp, hain emperyalistlere karşı cihad hareketini başlat­mış biridir.

Nevvab'ın başlattığı İslami hareketin temel amacı, vatanı Siyonist, emperyalist ve yerli işbirlikçilerden kurtarmaktır. Bu amaçla Fedailer, 1948'de başlatılan Filistin savaşına karşı direnişe geçmiş, yine bölgelerinde hakimi­yet sağlamak isteyen İngiliz ve diğer işgalcilere karşı bü­yük basanlar sağlamışlardı. Bugünkü İmam Humeyni, çizgisini Nevvab'ların başlattığı İslami hareketin birer uzantısıdır. Nihayet Nevvab Safevi'nin çalışmalarına da­ha fazla tahammül edemeyen İngiliz ve yerli kuklalar, 1956'da ona ve bir grup arkadaşına saldırarak şehid et­mişlerdi. [234]

Nevvab'dan sonra İslami hareketi İran'da yürüten, mollaların mollası İmam Humeyni olmuştur. 1963 yılında İmam'ın başlattığı hareket, bir çok zulüm ve katliamlara rağmen 1978'de doruk noktasına ulaşmış ve nihayet 1979 Şubat'ında amacına kavuşmuştur.

Şubat 79'a kadar yarım asır boyunca diktatör, zalim ve despot olan şehinşahlık rejimi İran'a hakimdi. Bu şah­lık rejimi ile memleket günbegün yoksullaşıp öksüzleşiyordu. Memleketin kaderi adeta Amerika ve çömezlerine terkedilmişti. Bütün önemli işlerin başında emperyalistler bulunuyordu. Şah, petrolden ve memleketin diğer gelirle­rinden elde ettiğini Amerika ve uşaklarına yediriyordu. Şah ve patronları ülkede öylesine bir diktatörlük-kurmuşlardı ki Medresedeki müderristen, Amerikada doktora ya­pan aydına (!) kadar herkesi kendisine bağlamak istemiş­ti. İşte böylesine zalim ve despot idareden rahatsız olma­yan, sadece saray çevresi ve onların dalkavuklarıydı.

İmam Humeyni, İran'da ve hatta dünyada İslam ada­letine dayalı bir idarenin özlemi içindeydi. 1963 yılında başlattığı İslami hareket, daha taban oluşturmadan, İmam sürgüne gönderilmekle pasifize edilmeye çalışılıyordu.

İmam Humeyni çalışmalarıyla Şah'ın gözüne batınca Tür­kiye, Irak ve Fransa'ya kadar sürgün edilmişti. İmam sürgünde iken İran'da çalışmalara devam etmiştir. Ancak ha­reketin yoğunluk kazanması 1978'in başlarıydı. İnkılaba bir yıl kala zirveye ulaşan İsîami faaliyetler, özellikle Şah'ın patronları olan Batı tarafından inceden inceye göz­lenmiş ve neticede Şah uyanlarak hareket durdurulmaya çalışmıştır. İslami hareket, önceleri bazı tutuklamalarla engellenmeye çalışılmışsa da daha sonraları tutuklamalar toplu kıyımlara dönüştü. Öyleki, Cengiz Han'ın insanın kanını donduran zulümlerini geride bırakmıştı yapılanlar. Abadan şehrinde konferans esnasında bir senama yakıl­mış, Kermen şehrinde bir cami ateşe verilmiş ve Meşhed'de bir hastaneye taarruz edilerek hastalar öldürülmüş­tü. Bu ve benzeri baskı ve zulümleri gören İran halkının her ne şekilde olursa olsun İslami hareketin yanında yer almaları gerekirdi. Köylü-şehirli, işçi-memur, öğrenci-subay gibi kesimlerin katılmasıyla hareket öylesine büyü­müştü ki artık Kum, Tahran ve Tebriz gibi kentlerin cad­deleri halkı alamaz olmuştu. İran halkı her gün bu gibi kentlerin caddelerini doldurarak şah ve patronlarına karşı öfke ve nefretlerini haykırıyorlardı.

İran İslam hareketine işlerlik kazandıran camilerdi. Camiler adeta Asrı Saadet dönemindeki işlevini yürütü­yordu. Siyasi faaliyetlerin düzenlendiği, haberlerin topla­nıp dağıtıldığı, mücahidlerin silahlandığı bir üs haline gelmişti camiler.

Şah ve patronlarına karşı caddeleri dolduran dire­nişçilerin taşıdığı pankartlar arasında ekonomik bir ta­lep veya sınıfsal bir heyecana fazla rastlanamazdı. Slo­ganlar genelde "Ne doğu, ne batı, İslam cumhuriyeti", "La ilahe illallah Muhammed Rasulullah", "Allahu Ekber, Humeyni Rehber" çerçevesindeydi. İmam Humeyni'nin başlattığı bu hareket öylesine etkin olmuştu ki ül­kede bulunan ve şahın yönetiminden memnun olmayan komünistler de bu kıyama katılmıştı. Ancak İslam İnkılabı ülkede hakim olunca, komünizm, sosyalizm ve demokrasizm gibi beklentileri olanlar hayal kırıklığına uğraya­rak İslam İnkılabına muhalefete başlamışlardı.

İslam İnkılabı gerçekleşmeden önce, İran müslümanları bir çok katliamlara şahid olurken, 8 Eylül'de 4300 ki­şinin katledildiği katliama da ilk kez şahid oluyorlardı. Pehlevi saltanatının sonunu gösteren bu katliamlar daha uzun sürmeyerek İmam Humeyni'nin İran'a dönmesi ve çok yorgun görünen Şah'ın İran'ı terketmesiyle son bulu­yordu.

İnkilabın gerçekleşmesine kadar on binlerce masum insan öldürüldüğünde sesleri bir türlü duyulmayan insan­lığın koruyucuları (i) hareket zafere ulaşıp da yıllar boyu casusluk yapanlar hak ettikleri cezalara çarptırılmaya başlanınca seslerini yükselterek protesto etmeye başladı­lar. Öte yandan beklentilerine kavuşamayan solcu, liberal ve diğer gruplar hayal kırıklığına uğramış ve bu hezimet­lerinden ötürü de inkılab aleyhine suikast ve komplolar düzenlemeye başlamışlardı. Hele bölgede menfaat ve çı­karları tümden elden giden Amerika ve çömezleri çılgına dönmüş, aleyhte akıllarına ne geldiyse uygulamaya başla­mışlardı. Şeytan Amerika ve yanlıları dünya kamuoyun­da öylesine propagandalar sahneye koydular ki müslüman geçinen ülkeler dahi büyük şeytan Amerika yanında yer aldı. Hatta bütün dünyayı saran bu aleyhte propagan­dalar öyle bir safhaya vardırıldı ki, İran'ı konuşmak dahi suç olmuştu. Artık Müslüman-ğavur diye bilinen herkes Amerika mantığıyla İran'ı yargılamaktan kendini tutamıyordu. Söz buraya gelmişken büyük şeytan Amerika ve dünya müstekbirlerinin müslümanlar üzerinde oynadığı oyunlara kısaca değinelim.

Şunu açık ve net olarak bilelim ki nerede sağlıklı ve radikal bir islami hareket başlatılmışsa, dünya müstekbirleri tarafından çizgisinden saptırılmak için değişik yönle­re çekilmek istenmiştir. Öncelikle İslami harekete, halk arasında öcü gibi görünen isimler takılmış, arkasından çe­şitli şekillerde karalanmaya, tökezletilrneye çalışılmıştır. Bunu Türkiye sınırları içeresinde daha rahat bir şekilde görmek mümkündür. Bir zamanlar (hatalı-hatasız) İslami harekete sahip çıkmak isteyen Saidler hemen 'kürtçülük'le suçlanabilmişti. Arkasında milli sınırları dahi aşamamış bir grup sözde İslami hareket sahipleri "yeşil komünist" adıyla rahatlıkla anılabilmişti. Daha sonra "ümmet" anlayışına sahip, radikal ve sahih akideden hareketle İslami harekete sahip çıkan kimi çevreler de; tasavvuf sömürge­ciliği ile yaşayan ülke halkı tarafından "Vahhabilik" dam­gasıyla suçlana bilmişlerdi. Artık Türkiye'de, yerleşik olan dini anlayışa, daha doğrusu "milli İslam" anlayışına aykırı bir söz mü söylediniz mutlaka "Vahhabi" veya "Mezhepsiz"siniz. Ama şimdilerde "Vahhabilik" ve "Mezhepsizlik" yaygarasının da pek etkili olamadığını gören dünya müstekbirleri, bu kez de halk için daha kor­kulu gösterilmeye çalışılan "Humeynicilik" veya "Şiilik"le suçlanmaktadır. Artık bugün Amerika ve yanlıları için 21. yüzyıl dünyasında en korkulu tehlike "İran"dır. Çünkü bugüne kadar hangi ülke uyanmaya niyetlenmişse şer güçler tarafından hemen uyutulmuştur. Ancak İran'ı bir çok girişimlere rağmen uyutamamışlar ve kendilerine bağlayamamışlardır.

Evet, şeytani güçlerin çıkartan çiğnenince "İran"a düşman kesildiler. Halbuki aynı İran bir zamanlar şeytani güçlerin gözbebeğiydi. İran üzerinden çıkar temin ettikle­ri için yıllar boyu Carter ve Rıza Pehlevi bir babanın iki oğlu gibi geçinmişlerdi. Ama çıkarlarına son verildiği için aynı üklenin insanı olan İmam Humeyni'ye Reagen can düşmanı oluvermişti. Bu çelişkilerin temelinde çıkar ve menfaatten başka hiç bir şey yoktur.

Tarihi süreç içerisinde bütün İslami hareketler, şeyta­ni güçler tarafından yozlaştınlmak istenmiş; bu nedenle kimi zaman hareketler demokratik platforma çekilmiş ve böylece hedefinden saptırılmıştır. İhvan gibi, temelde güçlü ve tavizsiz bir espriyle hareket eden bir çok hare­ket, zamanla yozlaştınlarak bürokrasinin içerisine itilmiş­tir.

Tarih şeridine baktığımızda onbirinci yüzyıla kadar zahiren de olsa İslam'ın bir üstünlüğü, hakimiyeti dünya, üzerinde mevcuddu. Bu üstünlük onbirinci yüzyıl Haçlı seferleri ile parçalanmaya başlanmış, ondokuzuncu yüz­yıl Sanayi Devrimi ve yirminci yüzyılda zahirde görünen halifeliğin kaldın anasıyla dünya üzerinden silinmişti. Böylece daha önce müslümanlarca fethedilip "İslam Ül­kesi" diye bilinen topraklar tamamen emperyalistlerin güdümüne girmiş ve bu ülkelerin her birinde kendisim Müs­lüman gören yetmiş küsur fırka doğmuştu. İşte, yirminci yüzyılda yeniden uyanıp canlanmaya başlayan İslam, bir çok ülkelerde mücadele vermiş ve bunlar arasında da ilk defa İran başarıya ulaşmıştı. İran başarıya ulaştı ulaşma­sına fakat, yıllardır müslüman bilinen halkta, öylesine köktenci setler oluşmuş ki bir türlü Sünniliğimizden veya ulusçuluğumuzdan taviz vererek hareketin yanında yer alamadık. Bunu bize yaptıran "milli tarih"ten başkası de­ğildir. Eğer biz, gerçekten "Milli Tarihleri" bir yana bırakıp, doğrudan Kur’an ve Sünnet diye bilinen asıl kaynak­larımızdan hareket edersek, bilgi dağarcığımızı bu kay­naklarla dordurursak herhalde o zaman Ümmetçi bir dü­şünceye kavuşur ve tüm meselelere bu mantıkla bakmak zorunda kalırız. Aksi takdirde şeytani güçlere, müslüman geçinen bizler de yem olmaktan başka bir şeye yarama­yız.

Hülasa bugün, İslami hareketleri tanımakta güçlük çekiyorlarsa asıl kaynaklarımız olan Kur'an ve Sünneti gereği gibi tanımadıklarındandır. Eğer Kur'an ve Sünnet esprisi iyi kavranırsa, yüzyıllardır kokuşmuş olan mez­hepçilik taassubuna kapılarak Ümmet...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İran da İslami Hareket
« Posted on: 03 Mayıs 2024, 01:50:09 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İran da İslami Hareket rüya tabiri,İran da İslami Hareket mekke canlı, İran da İslami Hareket kabe canlı yayın, İran da İslami Hareket Üç boyutlu kuran oku İran da İslami Hareket kuran ı kerim, İran da İslami Hareket peygamber kıssaları,İran da İslami Hareket ilitam ders soruları, İran da İslami Hareketönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes