> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Kültürü > İslam Kültürü A-İ >  İslamiyet
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İslamiyet  (Okunma Sayısı 797 defa)
27 Mart 2010, 14:23:07
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 27 Mart 2010, 14:23:07 »





İslamiyet

Abdülazîz Bekkine (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri, "İslâmiyet baştanbaşa mes´ûliyet ve mükellefiyettir. Ondan kaçamayız." buyurdular.Hindistan evliyâsının büyüklerinden Abdülazîz Dehlevî (rahmetullahi teâlâ aleyh) Müslümanların İngiliz idâresine karşı direnmelerinde büyük rol oynadı. Ona; "İslâm âleminde görülen kötülüklerin başlıca sebebi nedir?" denildiğinde; "İslâm âleminde görülen kötülüklerin başlıca sebebi müslümanların İslâmiyetten uzaklaşmalarıdır." Kurtuluşun nerede olduğu soruldukta; "İslâma uymak, bid´atleri terketmekte." buyurdu.

Ruh bilgilerinin, tasavvuf ilminin mütehassısı, son asır âlim ve velîlerinden Seyyid Abdülhakîm Arvâsî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki; Hak´ tan ve Hak yolundan başka her ne düşünülürse, hepsi ayrılık ve perişanlık yoludur.

Din bilgileri, dünyâda ve âhirette, huzûru, seâdeti kazandıran bilgilerdir. Bütün üstünlükler, faydalı şeyler, İslâmiyetin içindedir. Hakk´ı sevmedikçe, Hak teâlâyı hâkim bilip, ona kulluk etmedikçe, insanlar birbiri ile sevişemez.

Kavuştuğunuz her nîmet; hep hakka îmânın hâsıl ettiği kardeşliğin neticesi ve Allahü teâlânın ihsânıdır.

Evliyânın meşhûrlarından Ahmed bin Âsım Antâkî (rahmetullahi te- âlâ aleyh) buyurdular ki: "Ben öyle bir zamâna yetiştim ki, o vakit İslâm, başlangıcındaki gibi garib oldu. Hak söz de garib oldu. Bir âlim özlenip yanına gidildiği zaman, o, hürmeti seven, başkan olma arzusu ile dolup taşan, gönlünü dünyâya kaptırmış olarak görülür oldu. Âbid (çok ibâdet eden) birisine gidildiği zaman, ibâdet bilgilerini bilmeyen, büyük düşman şeytan tarafından mağlub edilmiş birisi olarak bulunur oldu. Diğer insan- ların durumu zâten mâlûmdur. Evet, insanlar dünyâlarına mağlûb olmuş- lar, arzu ve isteklerine uymuşlar, kendilerini beğenir duruma düşmüşler, dünyâlıkları için cimri, dinleri için çok tâvizkâr ve müsamahakâr olmuşlar, Allahü teâlânın emirlerini yerine getirmekte gevşeklik göstermişlerdir. Başlarına gelen musîbetlerden dolayı, kazâyı zemme (kötülemeye) kal- kışmışlar, şehvetlerine dalarak, dünyâda huzursuz olmuşlar, kalpleri taş gibi katılaşmış. Niçin yaratıldıklarını unutmuşlardır. Halbuki, bu dünyâya Allahü teâlâya kulluk için geldiler. Bu dünyâ bir imtihân yeridir. Evet, in- sanlar Allahü teâlâya tevekkülü, Allahü teâlâya güvenip dayanmayı da bırakmışlar. Altın ve gümüş peşine düşmüşler. Onlar meclislerde toplan- tılarda, süslü sözlerle konuşmaya çalışırlar. Gadap (hiddet) zamânı kibirli bir edâ ile bağırıp, çağırırlar.

Şimdi, kendi zamânınıza bakın. İnsanlar nasıl? Ey basîret sâhipleri! İbret alınız. Ey Allahü teâlâya îmân eden akıl sâhipleri! Allahü teâlâya şükür vazifesini yapmayıp, arzu ve isteklerini tercih edenler, mes´ûl olacaklar, kıyâmet gününde mâzeret beyan edemeyeceklerdir. Allahü teâ- lâdan gelen nîmetleri çok görünüz; "Yâ Rabbi bol bol verdin." deyiniz ki şükür etmeniz mümkün olsun. Nefsinize fırsat vermemek, affa kavuşmak için, yaptığınız ibâdet ve tâatı az görünüz. İhlâslı amel yapabilmek için gafletten çok sakınıp, uyanık olunuz."

Türkistan´da yetişen büyük velîlerden Ahmed Yesevî (rahmetullahi teâlâ aleyh) sohbetlerinde talebelerine buyururdu ki: "İslâmiyetin emir ve yasaklarına uymakta gevşek davranan kimse, insanı Allahü teâlâya kavuşturan yolda ilerleyemez. Gönlü ve kalbi ile dünyâ düşünce ve işlerinden sıyrılıp, yalnız Allahü teâlâya yönelmedikçe, hakîkat meydanında bulunmak mümkün değildir. Bunlar hakkı idrâk edip, anlayıp bilmekten uzaktırlar."

Anadolu´da yetişen büyük velîlerden Ankaravî İsmâil Rusûhî (rah- metullahi teâlâ aleyh) hak ve hakîkat yolunda bulunmak gerektiğini şöyle anlatır: "Resûlullah efendimizden Abdullah bin Mes´ûd hazretleri şöyle naklediyor: "Resûlullah efendimiz bize, doğru bir çizgi çizdi ve; "Bu, Allahü teâlânın yoludur." buyurdu. Sonra bu çizginin sağından ve solun- dan çıkan çizgiler çizip; "Bu yolların her birinde şeytan vardır ve kendine çağırır." buyurdu ve; "Doğru yol budur. Bu yolda olunuz. Fırkalara bö- lünmeyiniz." meâlindeki En´âm sûresi 53. âyet-i kerîmeyi okudular."

Resûlullah efendimizin yolu tevhîd, birlik ve muhabbet yoludur. Onun için birçok âlim ve evliyâullah; "İnsanı doğru yoldan ayıran, sapıklığa götüren yollardan çok sakınınız. Biliniz ki, orta yol daha hayırlıdır." demişlerdir. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî de bu konuda; "Herkes gücü yettiği kadar, hak yoldan ayrılmadan çok sakınıp, sırât-ı müstekîm üzere olmalıdır." buyurmuştur. Fahreddîn-i Râzî de sırât-ı müstekîmi tefsîr ederken buyuruyor ki: "Allahü teâlâ niçin sırât-ı müstekîm buyurdu da sebîl-i müstekîm buyurmadı. Çünkü sırât lafzı, Cehennem´deki sırâtla ilgilidir. Öyle ki, insan bu dünyâda olan sırâtta, korku ve ümid üzere bulunmalıdır." Bir kısım müfessirler de "Sırât ikidir; biri dünyevî, dünyâ ile, diğeri uhrevî, âhiretle ilgilidir. Dünyâda olan sırât; Allahü teâlânın Kur´ân-ı kerîminde ve Peygamber efendimizin hadîs-i şerîflerinde buyurduklarını Ehl-i sünnet âlimlerinin tefsîr ederek bildirdiği doğru yoldur. Uhrevî, âhiretle ilgili sırât ise, hadîs-i şerîflerde bildirildiği gibi bütün insanların üzerine sevk edildiği, Cehennem üzerine kurulan kıldan ince, kılıçtan keskin, köprüdür. Abdullah bin Mes´ûd´dan rivâyet edilen hadîs-i şerîfte, Resûlullah efendimiz buyurdular ki: "Cehennem üzerine kıldan ince kılıçtan keskin olan sırât köprüsü kurulur. Bu köprüden, bir kısım insanlar şimşek gibi, bâzısı fırtına gibi geçer. Bir grup insan da kuş uçar gibi, bir fırka atlı gibi, bir zümre piyâde gibi geçer. Bir cemâat da, ateş onların yüzlerini yalar."

Anadolu´da yetişen evliyâdan Behrullah Efendi (rahmetullahi teâlâ aleyh) talebelerine buyururdu ki: "Dînin emir ve yasaklarını bilmezseniz, bu yolda hiç mesâfe katedemezsiniz."

Osmanlı Devletinin ilk vezir ve kâdılarından Candarlı Kara Halil Hayreddîn Paşa (rahmetullahi teâlâ aleyh) Hanefî mezhebi fıkıh âlimi ve meşhûr velîdir.

Murâd Han döneminde yeniçeri ocağının kuruluşuna ilk adım olmak üzere târihlerde şu vak´a anlatılmaktadır: "Sultan Murâd Gâzi, Edirne´de tahta geçüp oturdu. Bir gün Kara Rüstem derlerdi, Karaman vilâyetinden bir dânişmend geldi. Kara Halil Hayreddîn Paşa ol vakitde kâdıasker idi. Kara Rüstem; Efendi! Bunca sultanlık malı niçün zâyi edersiniz, deyince, Kâdıasker; nice mal zâyi etmişiz, diye sordu. Kara Rüstem, bu gâziler ki gazâlarda esir çıkarırlar, cenâb-ı Hakk´ın emriyle beşde biri hünkârındır, dedi. Çandarlı Halil Hayreddîn bunu hemen Murâd Hana nakletti. Sultan: Mâdemki Allahü teâlânın emr-i şerîfidir şimden sonra alın, dedi... Bundan sonra Gâzi Evrenuz ve Lala Şâhin´e ısmarladılar ki akınlarda çıkan esirden beş başda birin pâdişâh için alalar. Bu usûl üzere hayli oğlanlar toplayıp Murâd Gâziye getürdüler. Halil Hayreddîn Paşa; bunları Türk´e verelüm hem müslüman olsunlar, dedi. Kabul edilip bunlar evvelen Türk köylüsünün yanına verildiler. Hem Türkçe öğrenip ve hem de müslüman oldular. Ondan sonra saray kapısına girüp, ak börk giydirip adını yeniçeri koydular."

Son devir velîlerinden Dârendeli Muhammed Hilmi Efendi (rahme- tullahi teâlâ aleyh) az konuşurdu. Halleri ve hareketleri ile İslâmiyet´in hükümlerini gösterirdi. Bir gün huzûrunda bir tânesi; "Falan kişi sigara içiyor, haram işliyor." diye konuştu. Hilmi Efendi sigara içmek âdeti olmadığı hâlde bu sözü işitince yanındaki birisine; "Evlâdım bana bir sigara sarıver." dedi. Sonra o sigarayı yaktırıp içti. Böylece sigaranın harâm olmadığını fiilen herkese göstermiş oldu. Ayrıca böyle yerli yersiz konuşanlara, herhangi bir mesele hakkında kafasından hüküm verenlere; "İslâmiyet ilimsiz olmaz. Biz kırk sene şer´î ve tasavvufî ilimlere çalıştık." derdi.

Buyurdular ki: Hadîs-i şerîfte; "Eğer bir kimse Allahü teâlâdan korkarsa, herkes ondan korkar. Eğer Allahü teâlâdan korkmaz ise kendi herkesten korkar." buyrulmuştur.

Bu sebeple eğer bir kimseyi bilmek istersen kendisine sorma, yakınlarına bak. Eğer onun yakınları şerli ise araştırmaya lüzûm yoktur. Hemen ondan kaç. Eğer yakınları hayırlı ise ona yaklaş. Meselâ bir âlim etrafında toplanan talebelere ve bir şeyh etrafında toplanan dervişlere bakmalı, eğer bunların işlerinde İslâmiyet´e zıt hâller görülürse onların reisleri de gerek âlim, gerek şeyh, hiç şüphe yoktur ki, dünyâ ehlidir. Eğer halleri İslâmiyet´e tam uyuyorsa âhiret ehlidir.

Herkes neyi severse onun zikrini çok eder. Allah´ı seven Allah´ı, Resûlullah´ı sallallahü aleyhi ve sellem seven O´nu, evliyâyı seven evliyâyı çok zikreder, anar. Yâni hiç hatırından çıkarmaz. Nitekim çocuklarını, hanımını, tarlasını, bağını, bahçesini, parasını seven bunları hiç gönlünden çıkarmadığı gibi. Herkes kalbini yoklarsa kimi çok sevdiğini anlar. Herkes sevdiği ne emrettiyse onu cânı gibi yerine getirir. Bâzısını yapar, bâzısını yapmazsa sevgisi az, hiç tutmazsa sevmediği anlaşılır.

Bir kimse cümle evliyâya hüsn-i zan etse de içlerinden birine etmese Allah katında hiç birine hüsn-i zan etmemiş olur.

Nişâbur´da yetişen büyük velîlerden Ebû Muhammed Râzî (rahme- tullahi teâlâ aleyh) hazretleri sohbetlerinde buyurdular ki: "Bir kimse, İs- lâmiyetin emirlerine uyup uymadığını anlamak istiyorsa, bu emir ve ya- sakları nefsine tatbik etsin. Eğer emirleri yapmakta ve yasaklardan sa- kınmakta bir isteksizlik, gevşeklik yoksa, bilsin ki İslâmiyete uymaktadır.?

Evliyânın büyüklerinden Ebü´l-Abbâs Seyyârî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Bir kimse, hayâtında İslâmiyete uymakta ne kadar hassas dikkatli ve ince davranır, İslâmiyete uygun olmayan bir iş yapmamak için ne kadar gayret ederse, âhirette, Sırat köprüsünden geçerken, Sırat köprüsü ona, dünyâda İslâmiyete uymak için olan gayreti nisbetinde geniş, ferah ve rahat olur. Yine bir kimse, dünyâda emirlere uymakta gâyet gevşek ve geniş davranır, İslâmiyete tam uymak için ça­lışanlara; "O kadar da çok inceleme." derse, âhirette Sırat köprüsü...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İslamiyet
« Posted on: 24 Nisan 2024, 05:00:19 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İslamiyet rüya tabiri, İslamiyet mekke canlı, İslamiyet kabe canlı yayın, İslamiyet Üç boyutlu kuran oku İslamiyet kuran ı kerim, İslamiyet peygamber kıssaları, İslamiyet ilitam ders soruları, İslamiyetönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes