> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Kültürü > İslam Kültürü A-İ > Ehli Sünnet - Ehli Bidat
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Ehli Sünnet - Ehli Bidat  (Okunma Sayısı 955 defa)
29 Mart 2010, 04:06:17
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 29 Mart 2010, 04:06:17 »



Ehl-i Sünnet - Ehl-i Bidat

Velî ve hadîs âlimi Abdurrahmân bin Mehdî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Ehl-i sünnet vel-cemaat îtikâdına sarıl. Ehl-i bid´at ile oturup kalkma. Onların yanına gitmek, onlara kıymet vermek olur."

Mısır evliyâsının büyüklerinden ve Şafîi mezhebi fıkıh âlimi Abdül- vehhâb-ı Şa?rânî (rahmetullahi teâlâ aleyh) Şâfiî mezhebi fıkhında za- mânının en büyük âlimi idi. Devrinde bâzı câhil din adamlarının Hanefî mezhebinin kurucusu Ebû Hanîfe´ye ve talebelerine dil uzatanlara şid- detle karşı koyardı. Böyle düşüncelere kapılan bir talebesine şöyle nasîhat etti:

Ey kardeşim! İmâm-ı A´zam Ebû Hanîfe´ye ve onun mezhebini taklid eden fıkıh âlimlerine dil uzatmaktan kendini koru! Câhillerin sözlerine ve yazılarına aldanma! O yüce imâmın ahvâlini, zühdünü, verâsını ve din işlerindeki ihtiyâtını, titizliğini bilmeyen, dinde değişiklik yapanlara uyarak, onun delilleri zayıftır dersen, kıyâmette onlar gibi felâkete sürüklenirsin. Sen de benim gibi, Hanefî mezhebinin delillerini incelersen, dört mezhebin de sahîh olduğunu anlarsın! Mezheblerin doğru olduğunu, öğle güneşini görür gibi, açık olarak anlamak istersen, Ehlullah yoluna sarıl! Tasavvuf yolunda ilerleyerek ilminin ve amelinin ihlâslı olmasını başar. O zaman, İslâmiyet bilgilerinin kaynağını görürsün. Dört mezhebin de, bu kaynaktan alıp yaydıklarını, bu mezheplerin hiçbirinde, İslâmiyet dışında hiçbir hüküm bulunmadığını anlarsın. Mezhep imâmlarına ve onları taklid eden âlimlere karşı edebli, terbiyeli davrananlara müjdeler olsun! Allahü teâlâ, onları kullarına saâdet yolunu göstermek için rehber, imâm eyledi. Onlar, insanlara Allahü teâlânın büyük ihsânıdır. Cennet´e giden yolun öncüleridirler.

Horasan´ın büyük velîlerinden Ahmed Nâmıkî Câmî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerine; Ehl-i sünnet vel-cemâat olmanın şartlarını sorduklarında şöyle buyurdular:

Ehl-i sünnet ve cemâatten olmanın şartları hakkında çok meseleler vardır. Bu meseleleri bilmek, namazı, orucu, haccı bilmek gibi farzdır. Bunlar öyle farzdır ki, îtikâd doğru olup da, namazda, oruçta ve diğer ibâdetlerde bir noksanlık olursa ve bu noksanlık kasden olmazsa affedilebilir. (Eğer affolunmazsa, insan Cehennem´e girse bile, sonunda yine kurtulur.) Fakat, Ehl-i sünnet ve cemâat îtikâdında bir sarsıntı olursa, bid´at sâhibi olunmuş olur. Ve bid´at sâhibini de Allahü teâlâ affetmez. İtikâdda bid´at sâhibi olan bir kimseye azap vâcib olur. Ehl-i sünnet ve cemâat îtikâdına sarılmak ve bid´atten çok sakınmak lâzımdır. Bu sözlerimizin senetlerini de bildirelim ki, söylediklerimiz boş söz zannedilmesin.

Resûlullah efendimiz buyurdular ki: "Allahü teâlâ, halîfelerime rahmet etsin." Denildi ki: "Yâ Resûlallah! Sizin halîfeleriniz kimlerdir?" "Sünnetimi ihyâ edenler ve onu Allahü teâlânın kullarına öğretenlerdir." buyurdu. Yine buyurdu ki: "Yâ Ebâ Hüreyre! Sen insanlara benim sünnetimi öğret ki, kıyâmet gününde senin için parlak bir nûr olsun. Önce ve sonra ge- lenler sana gıpta etsin." Yine buyurdu ki: "Ben insanlarla, onlar "Lâ ilâhe illallah" diyene kadar savaşmakla emrolundum. İnsanlar bunu (Kelime-i tevhîdi) söyleyince, benden kanlarını ve mallarını korumuş olurlar. Ancak İslâmiyetten doğan haklar bundan müstesnâdır. Onların hesapları ise (kalblerindekini bilen) Allahü teâlâya âittir." Yine buyurdu ki: "Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Bunların yalnız biri Cennet´e girecek, öte- kilerin hepsi Cehennem´e gidecektir." Yine buyurdu ki: "Şefâatim, Keli- me-i şehâdeti ihlâs ile söyleyen, dili kalbini, kalbi de dilini tasdîk eden kimse içindir." Bu tür haberler çoktur. Daha fazlasını söylersek söz uzar. Allahü teâlâya ve Resûlüne îmân etmiş olan mümin ve îtikâdı düzgün bir kimseye bu anlattıklarımız yeter. Eğer buna îmânı yoksa, onun sünnet ve cemâat ile zâten alâkası yoktur. Biliniz ki, Ehl-i sünnet ve cemâatin meseleleri, alâmetleri çoktur. Ama onun esası ve kâidesi on meseleye dayanır. Bu on meseleyi mutlaka bilmek lâzımdır.

Ebü´l-Hasan bin Ali´nin bildirdiği hadîs-i şerîfte, Resûlullah efen- dimiz buyurdular ki: "Sünnet ve cemâat üzere olana, Allahü teâlâ her bir gün için, bin nebî sevâbı yazar ve her bir gün için, ona Cennet´te bir şehir binâ eder. Kaldırdığı ve koyduğu her adım için ona on iyilik yazar. Cemâat ile namaz kılana, her bir rekati için bir şehid ecri (sevâbı) yazar."

Eshâb-ı kirâm, (aleyhimürrıdvân) dediler ki: "Yâ Resûlallah! Bir kişinin sünnet ve cemâat, üzere olduğu ne zaman (ne ile) bilinir?" buyurdular ki:

"Şu on haslet kendisinde mevcut ise (o kişinin Ehl-i sünnet ve cemâat üzere olduğu) bilinir: 1) Cemâati terk etmez, 2) Eshâbımı söz ile kötülemez, sövmez. 3) Bu ümmete (müslüman ümmete) kılıçla karşı çıkmaz. Kılıç çekmez. 4) Kaderi tekzîb etmez (kadere inanır), 5) Îmânda şüphe etmez, 6) Allahü teâlânın dîninde münâzaa (îtirâz, münâkaşa) etmez, 7) Ehl-i kıble olarak ölen kimsenin cenâze namazını kılmayı terk etmez, 8) Tevhîd ehli bir kimseye günahı sebebi ile (büyük bir günah işlese bile) kâfir demez, 9) Seferde ve hazerde (mukim ve yolcu iken) mest üzerine meshi terk etmez, 10) İyi veya günahkâr olan imâmın arkasında namaz kılar ve cemâati terk etmez. Bu hasletlerden birisini terke- den, sünnet ve cemâati terketmiş olur."

Gerek hadîs-i şerîfler ile bildirilen, gerek din imâmlarımız tarafından Ehl-i sünnetin şiârı olarak, Selef-i sâlihînden bize ulaşan bu on haslete sâhip kimsenin, Ehl-i sünnet ve cemâatten olduğu anlaşılır. "Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah" diyen kimsenin, erkek olsun kadın olsun, iyi olsun kötü olsun, mümin olduğu kabûl edilir. Ona kız verilir ve onunla evlenilir. Ona müminlerden mîrâs düşer. Onun mîrâsı da müminlere düşer. Ona müminlere âit hükümler tatbik edilir. Vefât ettiği zaman cenâze namazı kılınır. Müminlerin kabristanına defn olunur. Eğer Kelime-i şehâdeti kalbi ile de tasdîk ederek gönülden söyleyip ve bu hal üzere Allahü teâlâya kavuşmuş ise, onun yeri Cennet´tir. Eğer kalpten söylememiş ise, münâfık olur. Zâhire göre şehâdet söylediği için, onu müminlerin ahkâmına tâbi tutarlar. Eğer nifak üzere Allahü teâlânın huzûruna varırsa, onun yeri dereke-i esfel (Cehennem´in en aşağı derecesi) olur. Şöyle ki, Nisâ sûresinin 145. âyet-i kerîmesinde meâlen; "Muhakkak ki münâfıklar, Cehennem´in en aşağı tabakasındadırlar (Cehen- nem´in dibindedirler)..." buyruldu.

Kelime-i şehâdeti söyleyen bir kimseye, töhmet (suçlama) ve taas- sub (husûmet) ile, mümin değildir, demek için kimseye müsâade verilmemiştir. Nitekim Nisâ sûresinin 94. âyet-i kerîmesinde meâlen; "...Si- ze İslâm selâmı veren kimseye, dünyâ hayâtının geçici nîmet ve menfaatine göz dikerek sen mümin değilsin demeyin..." buyruldu. Öyle ki, Kelime-i şehâdet söyleyenlerin hepsini mümin kabûl etmelidir. Büyük günahları varsa, bu sebeple kendilerine küfür ve nifak damgasını vurmamalıdır. Kendi îmânında ve onların îmânında şüphe etmemelidir. Çünkü Allahü teâlâ, günâhkârları mümin olarak isimlendirdi ve Nûr sûresi 31. âyet-i kerîmesinde meâlen; "....Ey müminler! Hepiniz Allahü teâlâya tövbe ediniz ki, dünyâ ve âhiret saâdetine kavuşasınız!" buyurdu. Âsîlere tövbeyi emreden, olanların îmânını kabûl eden Allahü teâlâya muhâlefet etmek uygun değildir. Allahü teâlânın bu emrinde şüphe etmek ve bunu reddetmek de aslâ câiz değildir. Müminlerin sözünü ve şehâdetini reddetmek ve onları yalancı zannetmek de hiç uygun değildir. Çünkü ateşperest, putperest, yahûdî gibi küfür, şirk ve dalâlet ehli bir kimseden bu Kelime-i şehâdeti işiten bir mümin bunu işittiğine dâir şâhidlik ederse, bütün İslâm kâdıları, o kimsenin müslüman olduğuna hükmederler."

Kerâmet sâhibi evliyâ zâtlardan ve Hanbelî mezhebinin meşhûr fıkıh âlimlerinden Hasan bin Ali Berbehârî (rahmetullahi teâlâ aleyh) Fudayl bin Iyâd hazretlerinin şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Ehl-i sünnet bir kimseyi görünce, sanki Eshâb-ı kirâmdan birini görmüş gibi olurum. Bid´- at ehli birini gördüğüm zaman da, münâfıklardan birini görmüş gibi olu- rum."

"Bid´at ehli ile oturana, hikmet verilmez. Bid´at ehli ile oturanın üzerine lânet inmesinden korkarım. Kim bid´at ehlini severse, Allahü teâlâ onun amelini yok eder ve kalbinden İslâm nûrunu çıkarır."

"Bid´at sâhibini üstün tutan, dînin yıkılmasına yardım etmiş olur. Kim bid´at ehline güler yüz gösterirse, dîni hafife almış olur. Bid´at ehlinin cenâzesine katılan, ayrılıncaya kadar Allahü teâlânın gazâbından kurtulamaz. Gayr-i müslim ile yemek yerim, fakat bid´at ehliyle sofraya oturmam. Bid´at ehli ile aramda demirden bir kale olması, bana çok sevimli gelir. Bid´at sâhibine buğzeden kimsenin ameli az da olsa, Allahü teâlâ onu affeder... Bid´at ehlinden yüzünü çevirenin kalbini, Allahü teâlâ îmân ile doldurur. Bid´at ehlini hakîr gören kimsenin, Allahü teâlâ Cennet´te de­recesini yüz derece yükseltir. Ebediyyen bid´at sâhibi olma!"

Evliyânın büyüklerinden, kendilerine ?Silsile-i aliyye? denilen büyük âlim ve velîlerin yirmi ikincisi olan Muhammed Bâkî-billah (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Sâdıklar ve hakîkate erenler sözbirliği ile diyoruz ki: "Sırât-ı müstakîm, yâni şaşmayan doğru yol, Ehl-i sünnet vel-cemâatin yoludur."

Irak´ta ve Mısır´da yaşamış olan velîlerden ve Şâfiî mezhebi fıkıh âlimlerinden Muhammed Emin Erbilî (rahmetullahi teâlâ aleyh) H.1322 de Hicaz´a gitti. Hac ibâdetini yerine getirdi ve Medîne-i münevvereye giderek Peygamber efendimizin kabr-i şerîfini ziyâret etti. Orada bulunduğu sırada Mekke´deki zâlim bir vâliden ve Mısır´da bulunan bid´at ehli, Ehl-i sünnet müslümanlarla alay eden, mezhepleri kabûl etmeyen, tasavvufu ve tasavvuf ehlini küçük gören, sâlihlerin ve evliyânın kabirlerini ziyâreti inkâr eden bir âlimden bahsettiler. Bu kişilerin hâlini duyan Mu- hammed Emin Erbilî hazretleri din gayretiyle üzüldü. Peygamber efen- dimizin kabr-i şerîfini ziyâret etti. Bu ziyâret esnâsında Allahü teâlâdan M...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Ehli Sünnet - Ehli Bidat
« Posted on: 24 Nisan 2024, 10:16:40 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Ehli Sünnet - Ehli Bidat rüya tabiri,Ehli Sünnet - Ehli Bidat mekke canlı, Ehli Sünnet - Ehli Bidat kabe canlı yayın, Ehli Sünnet - Ehli Bidat Üç boyutlu kuran oku Ehli Sünnet - Ehli Bidat kuran ı kerim, Ehli Sünnet - Ehli Bidat peygamber kıssaları,Ehli Sünnet - Ehli Bidat ilitam ders soruları, Ehli Sünnet - Ehli Bidatönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes