> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Usulü Fıkıh Eserleri > İslam Devletler Hukuku > Şartlı eman 2
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Şartlı eman 2  (Okunma Sayısı 871 defa)
18 Şubat 2011, 13:27:07
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 18 Şubat 2011, 13:27:07 »



Şartlı Eman


369- Müslümanlar kendilerine rehberlik etmek ve hiyanet etmemek üzere birine eman verseler, sonra adam hiyanet etse, müslümanların onu öldürmesi caizdir. Rehberlik için evinden yahut kalesinden çıktıktan ve müslümanlara katıldıktan sonra hainlik ederse veya rehberlik etmeyerek hiyaneti açığa çıkarsa, müslümanların kendisine verdiği emanı kaybeder. Akibeti imama (devlet başkanına) kalmıştır. Dilerse öldürür, dilerse fey (ganimet) sayar.

Çünkü aralarında şart böyle koşulmuştur. Rasulullah buyuruyor: "Müs­lümanlar şartlarına bağlı kalırlar." Hz. Ömer de şöyle demektedir. "Şarta bağlı kalmak lazımdır."

Zaten adam, kanının dökülmesi helal olan bir kimsedir. Rehberlik etmek ve hıyanet yapmamak şartı ile kanının dökülmesi haram kılınmıştır. Haramın sebeplerini şarta bağlamak, talak ve köle azad etmede olduğu gibi, caiz ve sa­hihtir. Şan ortadan kalkarsa tekrar kanının dökülmesi caiz olur.

Emandan sonra ahdi bozmak ve emin olacağı yere götürmek hiyanetten sa­kınmak İçindir. Şartı açık koşmakla Musa bin Cubeyr'in hadisini buna delil olarak göster­mekte ve şöyle demektedir: Rasulullah (s.a.v.) Hayber'in son kalesini ondört gün muhasara etti. Helak olacaklarını anla­yınca Rasulullah'a barış teklif ettiler. İbn Ebi'l hiyanet anlamı da kendiliğinden kalkmış olmaktadır.

370- Hukayk'e: Aşa­ğıya gel de konuşalım, diye haber yolladı. Olur, dedi. Hayberi terketmeleri ve kendilerine dokunulmamasi şartı ile anlaştılar. Böylece arazi ve mallarını, hurmalıklarını ve bağlarını, herke­sin giydiği elbisesi dışında servetlerini Rasulullah'a bırakmak üzere sulh yaptılar. Sonra şöyle dedi: Bunlardan birini inkar ederseniz. Allanın ahdini (emanı) kaybedersiniz. Bu şekilde onunla sulh yaptılar.

Sonra İbnu Ebi'l-Hukayk gümüş kapları ve birçok malın varlığım inkar edip gizledi. Bunlar Mesku'l-Cemel denilen yer­de İbn Ebi'l-Hukayk'ın oğlu Kinâne'de bulunuyordu. Bunlar da Mekkelilere Ödünç verdikleri bazı süs eşyaları idi. Çoğu za­man Mekke'den bir adam gelir ve yapılacak düğünde kulla­nılmak üzere ödünç alırdı. Bu durum Ebû'l-Hukayk ailesinde teselsül edip geliyordu. Hatta meğâzî kitaplarında bir defasın­da bunlardan bazı şeyler kaybolmuş ve kaybeden kişiye on bin dinar bedeli ödettirilmiştir, denilmektedir.

Rasulullah adamdan sordu: Medine'den çıkarken yanınız­da aldığınız mal ve kablan ne yaptınız? E Ebu'l- Kasım, hepsi savaşta gitti. Zaten böyle bir gün için hazırlamıştık, dediler. Allah'a yemin ederiz fci onlardan hiçbir şey yanımızda kalma­dı, diyerek kalmadığına dair bir de yemin ettiler.

Yakaladığım takdirde sizi öldürmemi kabul ediyor musu­nuz? diye sorunca; Evet, dediler. Başka bir rivayette Ebûl-Hu-kayk'in oğullarından Kinane ve Rabia'ya şöyle dedi: Bu eşya­lar yanınızda çıkarsa Allanın Rasululünün zimmetini (ahdini) sonra kaybetmeyi kabul ediyor musunuz? Olur, dediler. Bu sözlerine Ebû Bekir, Ömer, Ali, Zubeyr ve yahudilerden on ki­şiyi şahit tuttu. Yahudilerden biri ayağa kalkarak Kinane'ye: Yanında ise yahut nerede olduğunu biliyorsan kendisine söyle ve canını kurtar. Allah'a yemin ederim ki nerede olsalar mut­tali olacaklar. Çünkü başka hiçbir kimsenin bilmediği şeylere kendisi muttali olmuştur.

İbn Ebi'l-Hukayk onu azarladı. Sonra yahudi uzaklaşarak yerine oturdu. Sonra Rasulullah Zubeyr bin el-Avvâm'a ken­dilerine işkence etmesini ve üzerlerinde bulunan eşyayı çıkar­masını söyledi. Kinane'yi yaralaymcaya kadar döğmesine rağ­men bir itirafta bulunmadı.

Bu işin, Rasulullah'ın organ kesme ve vucudda iz bırakacak şekilde eziyet etmeyi yasaklamasından önce olması muhtemeldir. Yasaktan sonra olması ha­linde bile bu işi, durumu açığa çıkarmak ve başkalarını da benzer hileden alıkoymak için taktik olarak işlediği de muhtemeldir.

Rabia bin Ebi'l-Hukayk itirafta bulunarak şöyle dedi: Kinâne'nin her sabah bu harabeye uğradığını gördüm. Rasulullah Zubeyr'e orayı kaz­masını söyledi. Zubeyr kazdı ve hazinesini çıkardı.

Diğer bir rivayette Rasulullah, İbn Ebi'l-Hukaykı aklî dengesi biraz bozuk olan Salebe b. Sellam'dan soruşturunca, bilmiyorum, ama Kinâne' nin bu harebeye her sabah uğradığını görüyordum, dedi. Orada gömdüğü bir şey varsa ordadır. Rasulullah o harabenin kazılması için adam gönder­di. Kazıldı ve hazine çıkarıldı. Bunun üzerine Kinane b. Ebi'l-Hukayk1 i öldürülen kardeşine karşılık olarak öldürmesi için Muhammed bin Mesle-me' yi gönderdi. Çünkü kardeşi Mahmud b. Mesleme'nin üzerine büyük bir taş indirerek öldürmüştü.

Kanlarının dökülmesi ve çoluk çocuklarının ganimet olarak alınması şart koşulduğu için kendilerine bu uygulama yapılmıştır. Rasulullah (s.a.v.) Huyey bin Ahtab'ın kızı Safiyye'yi ganimet olarak aldı. Kinane ile evli idi. Yanında amcasının kızı da vardı. Hayber halkından bu ikisi dışında kimseyi de almadı.

Dıhyetu-1-Kelbî'ye Hayber ganimetlerinden vereceğini vadetmişti. Dıhye, Safiyye'yi kendisine vermesini isteyince, ona Safiyye'nin amcasının kızını verdi ve Safiyye'yi kendisine alıkoydu. Henüz yeni gelin olmuş fakat zifaf olmamıştı. Meğâzî kitaplarında belirtildiğine göre Safiyye birkaç gün önce ayın gök­ten kucağına düştüğünü rüyasında görmüş ve uyandıktan sonra rüyasını Kinâne' ye anlatmıştır. Bunun üzerine yüzüne bir tokat atarak, Muhammed'in karısı mı olmak istiyorsun? diye azarlamıştır.

Sonra Rasulullah onu çadırına götürmesi için Bilal'e emir verdi. O da öl­dürülenlerin arasından geçirerek götürdü. Rasulullah bunu görünce hoşlanmadı ve şöyle dedi: Henüz genç bir cariyeyi cenazelerin arasına mı götürdün? Sende rahmet kalmamış. Bilal özür diledi ve şöyle dedi: Ey Allah'ın Rasulü! Onu sa­dece kavminin ölülerini görsün diye oradan geçirdim. Bunu tavsib etmediğinizi

bilmiyordum.

Yine Meğâzî kitaplarında zikredildiğine göre Rasulullah onu azad ettikten sonra kendisi ile evlenmiştir. Kendisi ile evlenmek için Ümmü Eymen'in onu hazırlamasını söyledi. Medine'ye varmadan önce konaklama yerinde onunla zifafa girdi. Rasulullah'm yanında itibarı büyüktü. Hatta rivayete göre zifafa girdikten sonra binmesi için kendisine deve getirildiğinde Rasulullah ayağını dizine koyarak binmesini söylediyse de kendisi Rasulullah'ın dizine sadece dizini koyarak bindi. Kendisi istemiş olsa bile ayağını Rasulullah'ın dizine basmayı hoş görmemiştir. Bu davranışı Rasulullah'm hoşuna gitti. Medine'ye vardıktan sonra Hz. Aişe kendisini görmek amacı ile bir yabancı gibi yanma vardı. Rasulullah'm ve onun aşiretinden bazı kadınların yanında oturduklarını gördü. RasuluIIah içeri giren kadınlar arasından Hz. Aişe'yi tanıdı. Tekrar odasına dönünceye kadar bu konuda ona bir şey söylemedi. Sonra RasuluIIah yanına vardı ve kendisine şöyle dedi: Safiyye'yi- nasıl gördün? Şu cevabı verdi: Yahudi kadınları arasında bir yahudi kızdan başka bir şey görmedim. Ancak onu sevdiğim duydum. Bunun üzerine Hz. Peygamber: Öyle deme ya Aişe. Kendisine İslâmı arzederken yüzünde bir nefret alameti bile görmedim, bu­yurdu. Yine rivayete göre Rasulullah'ın diğer hanımları onunla bir araya geldik­lerinde: Ey yahudinin kızı! diye kendisine hitabetmelerinden hoşlanmıyarak durumu Rasulullah'a şikayet etmiş, bunun üzerine RasuluIIah da şöyle buyur­muştur.

Bir daha sana böyle derlerse, sen de onlara: Hanginiz benim gibidir? Ba­bam nebi, amcam nebi ve kocam nebidir.

Kendisi Harun (a.s.) soyundandır. Kendilerine bu şekilde karşılık verince Hz. Aişe ona: Ey yahudinin kızı, bunu kendinden söylemiyorsun, demişti.

Ganimet olarak alındıktan sonra nafile olarak başkalarına bağışlanmasını caiz görenler, Rasulullahm Dıhye'ye Safiyye'nin amcasının kızım- bağışlama­sını delil olarak göstermektedir. Ancak bunun gerçek tevili îmam Muham-med'in söylediği gibi şu şekildedir: Ketibe kalesi Rasulullaha mülk olarak geçmişti. Onun için cariyeyi ona bağışladı.

Yine bu şekilde muamelenin caiz olduğunu kabul eden fakihler bazı yol­lardan rivayet edilen bu hadisle istidlal etmişlerdir. Rivayete göre yahudiler şöyle demişlerdir: Ya Muhammed! Malların sahibi biziz, Onları herkesten çok kendimiz biliyoruz. Bizi buradan çıkarma, ortak olmak üzere onları bize bırak. Bu şekildeki izah Ebû Hanife'nindir. Onu da Müzâra'a Bölümünde belirttik.[24]



[24] İmam Serahsî, İslam Devletler Hukuku, Şerhu’s-Siyeri’l-Kebir, Eğitaş Yayınları: 1/275-178


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Şartlı eman 2
« Posted on: 28 Mart 2024, 21:29:59 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Şartlı eman 2 rüya tabiri,Şartlı eman 2 mekke canlı, Şartlı eman 2 kabe canlı yayın, Şartlı eman 2 Üç boyutlu kuran oku Şartlı eman 2 kuran ı kerim, Şartlı eman 2 peygamber kıssaları,Şartlı eman 2 ilitam ders soruları, Şartlı eman 2önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes