> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Büyükleri > İmam-ı Zeyd > Önsöz 2
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Önsöz 2  (Okunma Sayısı 1282 defa)
16 Eylül 2010, 14:22:11
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 16 Eylül 2010, 14:22:11 »



ÖNSÖZ 2


4- Ne zaman ki bu siyasi ayrılıklar meydana geldi ve ne zaman ki geçmişte tarihin tescil ettiği etkileri gözüktü, m üs lüm anların işlerini darmadağın ederek cemaatlarını daginık hale getirdi, işte o zaman gün gibi ortaya çıktı ki, görüp geçirdikleri bu durumu in­kar edemeyen müslümanları dinleri konusundaki şu zaruri hususu bilmeleri gerekmek­tedir: O da onları fikri beraberliğin cemaat haline getirdiğidir. Bu birlik, asıl kaynakta ve onun üzerinde ittifakta, o kaynağın etrafında kenetlenme ve onun sınırlarını aşmamakta birliktir. Nitekim müslümaniar. İslam´ın temelde bir kaynağı olduğunda diğer asıl kaynakların ondan dallamp budaklandığı konusunda ittifak etmişlerdir. Bu temci kaynak hiçbir değiştirme veya özüne ilave kabul etmeyen Kur´an-i Kerim´in nasslarıdir. Ona ne geçmişinde bir batıl karıkmış ne de geleceğinde karışacaktır. Nebi. (s,a.v.)in sözlerine gelince: Her ne kadar ba/ı taifeler o sözlerin bize kadar ulaştırılması tarikinde bazı ayrı­lıklara düşmüş de olsalar, dinin taşıyıcı sütunlarının, İslam fıkhı ve ahkamının üzerine kurulduğu ası! kaynak oldukları konusunda ittifak edilmiştir. Bütün İslam taifelerinin sünnete bakış açılan aynı noktaya varmaktadır. Bu nokta, prensip olarak hadislerin İs­lam´ın temel kaynaklarından bir kaynak olduğunu tanımalarıdır.

Bu anlayış, fikir birliğini, tohumları gönüllerde kök salmış kendini kabul ettirmiş bir değerhalinc getirir. Fakat bu anlayışın açıkça söylenmesini sonuç getirmeyen mücade­leler engeller. Bu mücadeleler. İslam tarihi boyunca meydana gelmiş ve her ne kadar et­kinliği hafiflemiş, süresi kısa dönemleri almakla olsa da zaman zaman sürüp gitmekte­dir. Bu kısır mücadele, hiçbir şeyde birliği oluşturamaz; çoğu durumlarda bu, kültür farklılığından değil, düşünce kısırlığından kaynaklanmaktadır. Nitekim biz ilmi hayatı­mızın ortaya çıkış dönemlerinde Şafii-Hanefi arasında fikri didişmelerin bir bölümünü görüyoruz. İlk dönemlerde bu mücadeleler´toplumda derin düşünme potansiyeli olduğu için şekilde kalmaktadır. Bu mücadeleler, Maveraünnchir´de hicri 4. ve 5. yüzyıldaki Hancfi-Şafii arasında olduğu gibi teferruatta ciltler dolusu eser yazılmasına ve zorlama­larla deliller üretilmesine neden olmuştur. Bu değerli münazaralar, tümüyle değerlendi­rildiğinde sonucu saygıdeğer ve bol orunludur. Çünkü bunların sayesinde her iki mez­hepteki tefeiTuat bilgilerin derin karşılaştırmalarla pekiştirilmesi ve her iki mezhepçe desteklenmiş haberlerdeki rivayetlerin ayıklanması sağlanmışın-. Bu tartışmalar zemi­ninde bir mezhep, diğerindeki daha isabetli görüşü benimsemiştir.

5- O halde şöyle diyebiliriz: iler ne kadar mezhep ve taifeler arasında çekişmeler ol­sa da fikri beraberliğin nüveleri değişmez.

Fakat bizim üzerinde durmak islediğimiz husus, bu birlikteliği yönlendirmek, onun geliştirilmesine çalışmak; saflar arasında gedikler açan, gerçekleri arasına şüphe tohum­ları eken. ayrımcı toplulukların çirkin idealleri karşısında bir engel teşkil eden ve İs­lam´ın temel çatısını kuran fikir toplumunu ortaya çıkarmaktır.

Bununla birlikte biz. geçmiş İslam büyüklerinin mirasını da bir araya getirmek isti­yoruz. Bu konuda Şia´nın bıraktığı mirasla tanınmış veya tanınmamış mezhep sahibi Ehl-i Sünnet imamlarının bıraktıkları miras arasında bir fark yoktur. Bunların tümü bi­zim mirasımızdır. Çünkü bu tevhid ağacının ürünleridir.

Bazıları şöyle diyebilir: Bazı belgesel kaynaklarda İslam´ın temel ilkeleri sayılan de­ğişmez değerlerden uzaklaştırıcı şeyler vardır. Biz de deriz ki: Onları o haliyle söyle­mek, onu tekrar delil olarak almak isteyenlerin sayısını azaltır. Aksine onunla hüküm vermeyi engellemenin yolu. ayıplarıyla birlikte onu açıkça söylemektir. Topyekün müminlere düşen görev, yolunu bulamamış kişileri bataklıklarında biraz daha saplan­ması için bırakmak değil, ona doğru yolu göstermektir. Şüphesiz onlar niyetleri samimi ise yanlışlıkla yolunu yitiren hak arayıcılarıdırlar. İmam AH (r.a.) bu konuda şöyle söy­ler: "Hakkı arayıp da yanılan kişi. batılı arayıp da ona dalan kişi gibi değildir." Her ne kadar bazı taifelere nisbet edilen bir kısım görüşlerde akla veya bazı nakledilen haberle­re ters düşmeler varsa da. bunlar eski büyüklerin miras olarak bıraktıkları şeylerdendir. Kendimizi içinde bulduğumuz miraslardandır. Miras, içinde bir kısım demode olmuş yanları vardır diye bir köşeye anlamaz. Aksine paraların kalıplanın kalitelisinden ayıra­rak kullanıma hazırlamak için paralar üzerinde denetim yapan sarraf gibi bizim de ha­berler üzerinde ayırım yapmamız gerekir.

6- Biz, şu veya bu taife arasında ayrım yapma girişiminde bulunmadan eldeki mil­yarlık miras üzerinde araştırma yapmak suretiyle şu üç konuya yöneliyoruz:

Birincisi: Bu ümmetin geçmişini günümüze bağlamaktır. Çünkü her kültürün beili bir fikir çerçevesi vardır. Miras bırakılan şeyler, şimdiki durumla geleceği birbirine bağ­lar. Bu ümmet ne kadar ilerlerse ilerlesin, her zaman tarihinin başlangıç noktası ile bağ­lantılı olmak zorundadır.

İkincisi: Bir İslam araştırmacısının. İslam mirasının kurumlarından herhangi birisine mutlak bir bağımlılıkla bağımlı olmaması, sonra da başka bir kuruma yönelme girişimi içerisinde bulunmamasıdır. Çünkü bunun aksi, sonuç olarak kişiyi cahiliye taassubu gü­dümüne sokan mezhep veya taife bağnazlığıdır. Her ne kadar birbirlerine araçlarda ters de düşseler. Cahiliye bağnazlığı klikleşmiş topyekün bir slogan ise, diğeri de fikri bir saplantı ve mezhep taassubudur.

Üçüncüsü: İslami taifeleri birbirine yaklaştırmaktır. Şüphesiz İslami bütün mirasları etüt etmek, bölünme kabul etmeyen bir bütündür. Şöyle ki, her taife diğer taifeler ara­sında aşağı-yukarı aynı olan konulan ele alır. Bu bütün olarak ele alış, İslam´ın geçmiş asırlarının geride bıraktığı doğal olmayan bölünmeleri ortadan kaldınr.Böylece bizim için ideallerin en yücesi ve amaçların en yükseğinden ibaret olan bütüncü ideal gerçek­leşmiş olur. O da, İslam´daki taifeciliği silip süpürmek ve taifeler arasındaki konuları mezhep ihtilafları imişçesine yaklaştırmak idealidir. Hanefi, Şafii, Hanbeli ve Malikiler arasındaki ihtilaflar gibi, Zeydiyye ve îmamiyye mezheplerini de sanki onlar daha önce ele aldığımız mezheplermiş gibi etüd etmeliyiz.

Taifeciliği ortadan kaldırmak, ulaşılmak istenen gaye olmalıdır. Çünkü taifeciliğe dayalı ihtilaf, ırkçılık özentisine benzemektedir. İslam´a tuzak kurmak isteyenler, bu tai-fec ilikten-bir dehliz edinir ve oradan İslam birliğine pusu kurarlar. Çünkü müslümanla-rın birliği, şuur birliğini gerektirir; taifecilikle şuur birliğinin bir arada bulunması müm­kün değildir. İşte bunun İçin vurguluyoruz ki, tüm İslam taifeleri ALLAH´ın rızası ve sevgisi üzerinde, ALLAH Teaia´nm kitabı sahih sünnet ve dinden zoruniu olarak kavranan îs-lami gerçeklerin gölgesi altında birbirlerine kenetlenmelidirler. Bu bağlamda fikirleri­mizin ayrılığında bir sakınca yoktur. Ancak fertlerin ayrı düşünmeleri ilmi düzeyde ol­malıdır. Yoksa İslam ümmetini bölük-pörçük ve çekişmeli hale getiren taife ve cemaat­lerin ihtilafı şeklinde olmamalıdır.

7- Taifeciliğin ortadan kaldırılması ile, mezhepçiliğin ortadan kaldırılmasını ve îslam mezheplerini birbiri içerisinde eritmeyi kaydetmiyoruz. Çünkü böyle bir düşünce ilmi, faydalı ve alimlerce olumlu karşılanan bir çalışma olamaz. Çünkü her mezhep, topluca ele alındığında islami n;ısslara ve onlar üzerinde yapılanmaya yönelen metodiar üzerine kurulmuş bilgi birikim -v .Bu da İslam büyüklerine ait üstün gayretlerin ürünle­ridir. Bunîan birbiri içinde eritmeye çalışmak, hepsini yoketmek demektir. Türü ne olur­sa olsun, herhangi bir fikir ürününü yoketmek. bilimsel çıkarlardan değildir. Kur´an´m ve doğruluğu gerçekleşmiş sahih sünnetin gölgesinde varlığını sürdüren bu fikri gayret­lerin meyvelerini yoketmek hiç kimseye yarar sağlama?. Aksine bu ürünlerin kendi stili içerisinde varlığım koruması icabeder. Mezhebin usullerine başvurulur, amel ederken kalıcılığa en uygun, Kur´an´la bağlantı kurma açısından en kuvveıli ve zamanla uyum sağlaması yönünden en ideali seçilir. Başvurulacak kaynağın da yerinde, kalıcı olması şartıyla.

Bilmek gerekir ki, İslami mezhepler herkese açık ilmi miraslardır; herhangi bir taife­nin imtiyazında değildir. İlmi çalışmaları simgeleyen ebediyyen kalıcı bir miras olarak varlığını sürdürmesi için, mezhebini canı gibi korumak ve prensiplerine saygı göster­mek müslümanların görevleri arasındadır. Avrupa toplumları, hukuki anlayışların farklı­lığına rağmen Roma hukukunu ve dini düşüncelerindeki eski mezhepleri ele alıp, İnceli­yorlar. Çünkü onlar, vazgeçilmez kültür değerleridir. Öyleyse biz, eski yüzyıllarda etki­sini göstermiş ve beraberinde o yüzyılların düşünce hayatının mücessem görüntülerini taşımış olan yüce kültürümüzün birimlerini yoketmeyi nasıl düşünebiliriz?

Şunu kabul etmemiz gerekir ki, şüphesiz mezhepleri birbiri içinde eritmek, herbiri başlıbaşına bir sistem olamayacağının ötesinde, aslında bu ulaşılması mümkün olmayan bir iştir. Çünkü eritme işleminin esası, tek mezhep üzerinde ittifak etmektir. Fakat fıkhi teferruatın tümünde aynı görüş üzerinde birleşmek mümkün değil; aksine, ütopiktir. Di­yelim ki gerçekleşmesi uzak bir ideal olmasına karşın fakihleri mezhebe dayalı etkilen­melerden kurtardık; onların fikri eğilimleri ile düşüncelerini yönlendiren toplumsal çev­relerinin bir araya gelmesi noktasında ortak karar vermemize imkan yoktur.

8- Bu noktada ilk bakışta yerinde olarak şu itiraz ortaya çıkabilir: O da, taifeciliği yok edip. bu taifelerin bünyesinde taşıdığı mezhepleri bırakmanın nasıl mümkün olacağı hususudur.

Buna cevap olarak denilir ki: Mezhep, taifeciliğin kopmaz parçası değildir ki biri ol­madan diğerinin varlığı düşünülenlesin. Çünkü taifecili...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 16 Eylül 2010, 14:24:14 Gönderen: Sidretül Münteha »
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Önsöz 2
« Posted on: 18 Nisan 2024, 21:05:14 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Önsöz 2 rüya tabiri,Önsöz 2 mekke canlı, Önsöz 2 kabe canlı yayın, Önsöz 2 Üç boyutlu kuran oku Önsöz 2 kuran ı kerim, Önsöz 2 peygamber kıssaları,Önsöz 2 ilitam ders soruları, Önsöz 2 önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes