> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > İhya-u Ulumiddin 3-4 > Zevklerin en yücesi Marifetullah
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Zevklerin en yücesi Marifetullah  (Okunma Sayısı 896 defa)
22 Ocak 2010, 19:35:38
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 22 Ocak 2010, 19:35:38 »



Zevklerin En Yücesi Marifetullah (Allah´ı Bilmek) ve O´nun Cemâlini Temaşa Etmektir!

Zevklerin En Yücesi Marifetullah (Allah´ı Bilmek) ve O´nun Cemâlini Temaşa Etmektir! Ancak Bu Zevkten Mahrum Olanlar, Başka Zevkleri Tercih Edebilirler.

Lezzetler idrâklere tâbidir. insan birtakım kuvvet ve tabiatların derleyicisidir. Her kuvvet ve tabiatın bir lezzeti vardır. Onun lezzeti kendisi için yaratılmış olan tabiatının gereği olarak elde etmektir; zira bu tabiatlar boşu boşuna insanoğlunda yaratılmış değildir. Her kuvvet ve tabiat, eşyadan biri için ki o da tabii olarak istenilen şeydir terkib edilmiştir. Bu bakımdan öfke tabiatı, düşmandan intikam almak ve gönlünü rahat ettirmek için yaratılmıştır. Öyleyse onun lezzeti galebe çalmakta, tabiatın muktezası olan intikamdadır. Yemek şehvetinin tabiatı, mesela bedenin varlığına sebep olan gıdayı tahsil etmek için yaratılmıştır. Şüphe yok ki onun lez-zeti tabiatın muktezası olan bu gıdayı edinmektedir. Kulağın, gözün, burnun lezzeti, görmek, dinlemek ve koklamaktadır. Bu bakımdan bu tabiatların biri, idrâk edildiklerine nisbeten bir elem ve lezzetten uzak değildir. Öyleyse kalpte de bir tabiat vardır ki ona da ilâhî nur adı verilir.
Allah´ın göğsünü İslâm´a açtığı kimse, rabbinden bir nûr üzerinde değil mi?(Zümer/22)

Buna bazen akıl adı verilir. Bazen bâtınî basiret, bazen iman ve yakîn nuru adı verilir. Adlarla meşgul olmanın bir mânâ ve faydası yoktur. Zira ıstılahlar değişiktir. Oysa zayıf bir kimse ihtilafın mânâlarda olduğunu zanneder.Çünkü zayıf kimse mânâları
lâfızlardan talep eder. Oysa bu, vacibin tam aksidir. Bu bakımdan kalp, bedenin diğer parçalarından ayrıdır. Öyle bir sıfatla ki o sıfat vasıtasıyla hayal edilmeyen ve âlemin yaratılışını idrâk etmesi veya kadim bir hâlika, müdebbir bir hakime, ilahî sıfatlarla mevsuf olan bir zata muhtaç olması gibi duyularla hissedilmeyen mânâları idrâk eder, Bu bakımdan biz bu tabiata akıl adı verelim.

Şu şartla ki akıl teriminden, kendisiyle mücâhede ve münazara yolları idrâk edilen şey anlaşılmasın. Bu bakımdan akıl ismi bununla şöhret buldu ve bunun için de sûfîlerden bazısı aklı kötüledi. Oysa insanları hayvanlardan ayıran ve kendisiyle Allah´ın marifeti idrâk olunan bir sıfat, sıfatların en azizidir. Bu bakımdan kötülenmesi uygun değildir. O halde bu tabiatın bütün muktezası marifettir, ilimdir. Marifet de onun lezzetidir. Nitekim diğer tabiatların muktezasının onların lezzetleri olduğu gibi... İlim ve marifette bir lezzet olduğu gizli değildir. Hatta ilim ve marifete nisbet edilen bir kimse, hasis birşey hususunda olsa dahi bu nisbetle sevinir. Cehalete nisbet edilen bir kimse ise, hakir birşey olsa dahi onunla üzülür. Hatta insan, ilimle meydan okumak, hakir şeyler hakkında olsa dahi ilimle övünmekten uzak durmaya sabredemez. Tıpkı satranç bilen bir kimsenin bu bilgisinin kendisi hasis olduğu halde bu hususta başkasına ders vermekten kendisini alıkoymadığı gibi...

Bildiğini söylemekten dilini zaptedemez. Bütün bunlar ilim lezzetinin ifratından ileri gelir. Zatının kemâli ilimle kaim olduğunu sezmesinden ileri gelir. Çünkü ilim rubûbiyet sıfatlarının en özeli ve kemâlin de zirvesidir. İnsan, zeka ve bol ilimle övündüğü zaman tabiatı rahata kavuşur. Çünkü övgüyü dinlediğinde zatının ve ilminin kemâlini sezer. Bu bakımdan nefsini beğenir ve bundan zevk alır.

Sonra çiftçilik yapmak, elbise dikmek ilminin lezzeti, mülk siyaseti halkın işini tedbir etme ilminin lezzeti gibi temiz olmaz. Nahv ve şiir ilminin lezzeti de Allah, Allah´ın sıfatları, melekleri, göklerin melekûtu, yerin ilminin lezzeti gibi olmaz. İlmin lezzeti ilmin şerefi nisbetindedir. İlmin şerefi de malumun şerefi nisbetindedir. Hatta insan hallerinin iç yüzünü bilip de haber veren bir kimse bir zevk hisseder. Eğer bunları bilmezse tabiat onu tedkike zorlar. Eğer memleket reisinin iç âlemini ve idaredeki tedbirinin sırlarını bilirse, bu bilgi onun nezdinde bir çiftçinin veya örücünün iç âlemini bilmekten daha zevkli ve daha hoş olur. Eğer vezirin sırlarına ve tedbirlerine, neler yapacağına niyet ettiğine muttali olursa bu, onun nezdinde, belediye reisinin sırlarını bilmekten daha zevkli olur. Eğer vezirin üstünde bulunan sultanın içyüzünü bilirse bu bilgi, onun nezdinde, vezirin sırlarının içyüzünü bilmekten daha hoş ve daha zevkli olur. Bununla övünür, buna dört elle sarılır ve bunu tedkik etmeye daha fazla koyulur. Bunu sevmesi başka şeyleri sevmesinden daha fazladır.

Çünkü buradaki zevk daha büyüktür. İşte bununla anlaşıldı ki marifetlerin en lezzetlisi en şereflisidir. Şerefi de malumun şerefi nisbetindedir. Malumatlar içerisinde en büyük, en kâmil ve en şereflisini bilmek, şüphesiz ki ilimlerin en lezzetlisi, en şereflisi ve en güzelidir. Keşke bilseydim, varlık âleminde bütün eşyayı yaratan, kemâle erdiren, süsleyen, başlatan ve sonucu kendisine ait olan, müdebbiri ve tertipçisi olandan daha yüce, daha şerefli, daha kâmil ve daha büyük birşey var mıdır? Acaba düşünülebilir mi ki mülk, kemâl, cemâl, ve celâlde celâlinin başlangıçlarını ve ahvalinin acaipliklerini vasfedenlerin vasıflarını ihâta etmeyen rabbânî huzurdan daha büyük bir huzur olsun!?
Eğer sen bu hususta şüphe etmiyorsan, rubûbiyet sırlarına bütün mevcudâtı ihata eden ilâhî emirlerin terettübüne olan ilmin, marifet çeşitlerinin en yücesi ve bilişlerin en üstünü, en lezzetlisi, en hoşu, en iştah çekicisi olduğunda da şüphe etmemen gerekir ve yine şüphe etmemelisin ki bununla sıfatlandıklarında nefislerin sezdiğinin en uygunu olanları kemâl ve cemâldir. O, sevincin büyümesine sebep olacak en lâyık şeydir. İşte bununla anlaşıldı ki (ilim lezizdir. İlimlerin en lezzetlisi de Allah´ı, sıfatlarını, fiillerini arşından toprakların en son zerresine kadar olan memleketindeki tedbirini bildiren ilimdir.

Bu bakımdan marifetin lezzetinin diğer lezzetlerden daha fazla olduğunu bilmek uygundur. Diğer lezzetlerden gayem, şehvet, öfke ve beş duyunun diğer lezzetleridir. Çünkü lezzetler önce tür bakımından cinsî münasebetin lezzeti simâ´nın lezzetine ve marifetin lezzeti riyasetin lezzetine muhalif olduğu gibi o lezzetler heyecanlı bir gencin cimadan aldığı lezzetin, şehveti kırılmış bir kimsenin lezzetine muhalif olduğu, çok güzel olan bir yüze bakmanın lezzetinin, biraz daha çirkin bir yüze bakmanın lezzetine muhalif olduğu gibi, zâfiyet ve kuvvet bakımından daha değişiktirler. Lezzetlerin en kuvvetlisi ancak başkasma müessir olmakla tanınır; zira güzel bir yüze bakmak ve onun müşahedesinden lezzetlenmekle güzel kokuları koklamak arasında muhayyer bırakılan bir kimse, güzel yüze baktığında, bu
güzel yüzlerin, hoş kokulardan daha zevkli olduğunu bilir. Yemek vaktinde, yemek hazırlandığı zaman satranç oynayan, oyuna devam edip yemeği terkederse, böylece bilinir ki satrançtaki lezzetin galebesi, bu kişinin nezdinde, yemek lezzetinden daha kuvvetlidir. İşte bu, lezzetlerin tercihinde doğru bir ölçüdür.

Öyle ise konumuza dönelim. Lezzetler, beş duyunun lezzeti gibi, zâhirî kısmı ile riyaset, galib gelme, keramet, ilim ve bunlardan başka olan bâtınî lezzete bölünür; zira bu son lezzetler, ne göze olan lezzettir, ne burna, ne kulağa, ne dokunmaya, ne de tatmaya olan lezzettir. Bâtınî mânâlar, kemâl sahiplerine zâhirî lezzetlerden daha galip gelir. Eğer kişi, yağlı tavuk ve Lûzinc´in15 lezzeti ile riyaset, düşmanları mağlub etme ve istila derecesine varma lezzeti arasında muhayyer kılınırsa, eğer bu muhayyer kılınan kişi himmeti hasis, kalbi ölü, obur bir kimse ise, et ile helvayı tercih eder. Eğer yüce himmetli, kâmil akıllı ise riyaseti tercih eder, açlığa ve birkaç gün zarurî gıdadan yoksun kalmaya bile sabretmek ona kolay gelir.

Bu bakımdan bu kişinin riyaseti tercih etmesi, riyasetin onun nezdinde hoş olan yemeklerden daha lezzetli olduğuna delâlet eder. Evet! Çocuk gibi veyahut da erkeklikten düşen bir kimse gibi, kuvvetleri kırılmış bir şahıs gibi, daha bâtınî mânâları tam tekâmül etmemiş eksik bir kimsenin, yemeklerin lezzetini riyaset lezzetine tercih etmesi hiç de uzak bir ihtimal değildir! Nasıl ki riyaset ve kerametin lezzeti çocukluk ve ikti-darsızlık eksikliğini geçiren bir insana en galip lezzet oluyorsa, rubûbiyet cemalini mütalaa etmek, ulûhiyetin sırlarına bakmak, halkın arasında en galip olan, lezzetlerin en yücesi olan riyasetten daha lezzetlidir. Bunu tabir ve ifade etmenin en güzel şekli şöyle demektir:
Yaptıklarına karşılık olarak onlar için ne gözler aydınlatıcı (nimetler)in saklandığını hiç kimse bilemez!(Secde/17)

Allah Teâlâ, onlar için hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir beşerin kalbine gelmeyen nimetleri hazırlamışıtr. Bunu ancak iki lezzeti birden tadan bilir; zira şüphesiz ki böyle bir kimse tek başına yaşamayı, tefekkürü, zikri
başka şeylere tercih eder. Marifet denizlerine dalar. Riyaseti terkeder. Kendilerine reislik yaptığı halkı reisliğinin yok olacağını bildiğinden ve riyaseti altında bulunan kimselerin fâni olduklarını anladığından, riyasetin hiçbir zaman üzüntülerden uzak olmadığını bildiğinden ve yeryüzü süsüne büründüğü ve yeryüzünde yaşayanlar artık ona kâdir olduklarını zannettikleri zaman kaçınılması mümkün olmayan ölümle sonuçlanacağını bildiğinden onları hakir görür. Onlara nisbeten Allah´ın marifetinin lezzetini, sıfat ve fiillerinin mütalaasını a´lâ-yı illiyyîn´den esfel-i sâfilîn´e kadar memleketinin nizamını büyük görür. Çünkü Allah´ın memleketi mücadele ve üzüntü verici olaylardan uzaktır. Oraya gelenler için geniştir. Genişliğinden ötürü onlara dar gelmez. Takdir bakımından onun genişliği ancak gökler ve yer kadardır. Nazar mukadderattan çıktığı zaman onların genişliğinin nihayeti yoktur. Onun mütalaasından ötürü ârif, daima genişliği gökler ve yer kadar olan bir cennettedir. O cennetin bahçelerinde dolaşıp meyvelerinden koparır. Havuzlarından kana kana içer. O nimetlerin s...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Zevklerin en yücesi Marifetullah
« Posted on: 02 Mayıs 2024, 16:03:46 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Zevklerin en yücesi Marifetullah rüya tabiri,Zevklerin en yücesi Marifetullah mekke canlı, Zevklerin en yücesi Marifetullah kabe canlı yayın, Zevklerin en yücesi Marifetullah Üç boyutlu kuran oku Zevklerin en yücesi Marifetullah kuran ı kerim, Zevklerin en yücesi Marifetullah peygamber kıssaları,Zevklerin en yücesi Marifetullah ilitam ders soruları, Zevklerin en yücesi Marifetullahönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes