> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > İhya-u Ulumiddin 3-4 > Allah´ı sevenlerin keşf ve kerametleri
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Allah´ı sevenlerin keşf ve kerametleri  (Okunma Sayısı 854 defa)
22 Ocak 2010, 19:12:36
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 22 Ocak 2010, 19:12:36 »



Allah´ı Sevenlerin (Muhiblerin) Keşf ve Kerametleri, Sözleri ve Hikâyeleri
Âriflerden birine ´Sen muhib misin?´ diye soruldu. Ârif ´Hayır! Muhib değilim, ben ancak mahbubum. Çünkü muhib sevdiğine ulaşıncaya kadar sıkıntıdan kurtulamaz´ dedi.
Yine kendisine ´Halk senin yedi (evtad)lerden olduğunu söylüyor. Sen buna ne dersin?´ denildiğinde, cevap olarak şöyle demiştir: ´Ben yedilerin tamamıyım!´

Yine o derdi ki
: ´Beni gördüğünüzde, muhakkak kırk abdalı görmüşsünüzdür!´ ´Bu nasıl olur? Oysa sen bir kişisin?´ denilince, dedi ki: ´Çünkü ben kırk abdal gördüm. O abdalların her birinden bir ahlâk edindim´.

Kendisine şöyle soruldu:
Kulağımıza geldiğine göre sen Hızır´ı (a.s) görüyormuşsun?´ Tebessüm ederek dedi ki: ´Hızır´ı görene şaşmamak gerek. Fakat o kimseye hayret etmeli ki Hızır onu görmek istiyor, o ise Hızır´dan gizleniyor!´
Hızır´dan şöyle hikâye olunuyor. ´Hangi gün nefsime ´Benim tanımadığım bir velî kul artık kalmadı´ dedimse mutlaka o gün tanımadığım bir velî ile karşılaştım´.

Ebu Yezid el-Bistamî´ye bir defasında şöyle denildi: ´Allah Teâlâ´dan gelen müşahedenden bize bahset!´ Bunun üzerine bağırarak şöyle dedi:
- Azap olasıca! Onu öğrenmek sizin için uygun değildir!
- O halde, Allah yolunda nefsinin en şiddetli mücâhedesindenbize haber ver?
- Sizi buna da muttali etmem caiz değildir.
- O halde, nefsinin başlangıçtaki riyazetinden bize haber ver!
- Nefsimi Allah´a davet ettim. O serkeşlik yaptı. Bunun üzerinebir sene su içmemeye; bir sene uyku uyumamaya karar verdim.Bunun üzerine nefsim bu şartı yerine getirdi.

Yahya b. Muaz, Ebu Yezid el-Bistamî´nin bazı müşahedelerini yatsı namazından fecre kadar gözledi. Hazret ayaklarını yerden kaldırmış, çenesini göğsünün üzerine koymuş, gözleriyle bir noktaya nazarını teksif ederek bakıyordu. Yahya der ki:´Sonra seher zamanında secde etti ve secdesini oldukça uzattı. Sonra oturarak şöyle dedi: ´Ey Allahım! Bir kavim seni istedi. Onlara su üzerinde yürümeyi verdin. Havada yürümeyi ihsan ettin. Onlar da bununla razı oldular. Oysa ben böyle bir şeyden sana sığınıyorum. Diğer bir grup seni aradı. Onlara tayy-i mekan (mekân ve zamanüstü hareket etme kerametini) verdin, onlar da buna razı oldular. Ben bundan da sana sığınıyorum. Bir grup seni aradı. Onlara yeryüzünün hazinelerini verdin. Onlar buna razı oldular. Bundan da sana sığınıyorum!´
Hazret böylece velilerin kerametlerinden yirmi küsür makamı saydı. Sonra dönüp bakınca beni gördü:
- Yahya mısın?
- Evet efendim!
- Ne zamandan beri buradasın?
- Hayırlı bir zamandan beri...

Bunun üzerine sustu. Ben de ´Efendim! Bana herşeyi anlat´ dedim. Bunun üzerine şöyle devam etti: ´Sana elverişli olan birşey haber vereyim: (Allah) beni en alt feleğe yükseltti. Sonra beni en alt melekûtta gezdirdi. Bana yerleri ve yerlerin altında bulunan şeyi, tâ toprağa varıncaya kadar gösterdi. Sonra beni en yüksek feleğe çıkardı. Beni göklerde gezdirdi. Göklerdeki cennetlerden, arşa kadar her şeyi bana gösterdi. Sonra beni huzurunda durdurdu ve şöyle buyurdu: ´Gördüğünden herhangi bir şeyi iste! Sana hibe edeyim!´ Dedim ki: ´Mevlâm! Ben güzel saydığım hiçbir şey görmedim ki onu senden isteyeyim!´ Bunun üzerine şöyle buyurdu´ ´Sen hakikî kulumsun! Sadece benim hatırım için, doğru olarak
bana kulluk yapıyorsun. Muhakkak senin hakkında şunu şunu yapacağım´. Sonra Allah Teâlâ yapacağı birkaç şeyi söyledi.

Bu durum beni dehşete düşürdü. Bundan hayrete kapıldım ve dedim ki: "Ey efendim! Neden O´nun hakkındaki marifeti O´ndan istemedin? Oysa Sultanlar Sultanı sana ´dilediğini iste!´ demiş!"

Bu söz üzerine bana bağırarak ´Azap olasıca! Sus!´ dedi. ´Ben O´nu dahi kıskanıyorum. Benden başkasının O´nu bilmesinden hoşlanmıyorum!´ dedi.

Hikâye olunuyor ki; Ebu Turab Nahşebî müridlerinden birini çok beğenir, onu yanına yaklaştırır maddi ve manevî her ihtiyacını giderirdi. Mürid ise ibadeti ve halleriyle meşguldü. Ebu Turab bir gün müride ´Keşke Ebu Yezid´i bir görseydin!´ dedi. Mürid ben meşgulüm!´ dedi. Ebu Turab ´Keşke Ebu Yezid´i görseydin!´ sözünü tekrarlayınca müridin muhabbeti galeyana geldi ve şöyle dedi: ´Rahmet olasıca! Ben Ebu Yezid´i ne yapayım. Ben Allah Teâlâ´yı gördüm. O beni Ebu Yezid´den müstağni kıldı´.
Ebu Turab müridin bu sözüne karşılık heyecana kapılarak nefsine hâkim olamadı ve dedi ki: ´Eğer Ebu Yezid´i bir defa görseydin Allah Teâlâ´yı kendi mizanınla yetmiş defa görmenden sana daha faydalı olurdu´.
Bunun üzerine genç, Ebu Turab´ın sözünden dehşete kapıldı ve bu sözü inkârla karşılayıp şöyle dedi: ´Bu nasıl olur?´ Ebu Turab ´Azap olasıca! Sen Allah´ı gerektiği gibi göremezsin. O halde Allah, senin kapasiten nisbetinde sana görünür. Oysa Ebu Yezid´i Allah katında görürsün. Allah Teâlâ ona onun kapasitesi nisbe-tinde görünmüştür´. Bunun üzerine mürid anladı ve dedi ki: ´Öyleyse beni Ebu Yezid´e götür!´ Bundan sonra Ebu Turab bir kıssa zikretti ve o kıssanın sonunda dedi ki: ´Biz bir tepede durup ormandan çıkması için Ebu Yezid´i bekledik. Hazret yırtıcı hay-vanlarla dolu bir ormana girmişti´.
Ebu Turab diyor ki: ´Ebu Yezid sırtında ters giymiş olduğu bir aba olduğu halde yanımızdan geçti. Ben gence ´İşte Ebu Yezid budur! Ona bak!´ dedim. Genç Ebu Yezid´e baktı. Bir çığlık kopardı. Onu yokladık. Baktık ki ölmüş. Ebu Yezid´le beraber onu defnetmeye koyulduk ve bu esnada Ebu Yezid´e dedim ki: ´Ey efendim! Sana bakması onu öldürdü!´ Ebu Yezid ´Hayır! Arkadaşın doğru imiş! Onun kalbinde kendine keşfolunmamış bir sır vardı. Bizi
gördüğünde kalbinin sırrı ona keşfolundu ve o sırra tahammül edemedi. Çünkü hâlâ zayıf müridlerin makamında bulunuyordu. Bu bakımdan bu keşf onu öldürdü´ dedi.

Habeşliler Basra´ya girdikleri zaman, insanları öldürüp mallarını yağma ettiler. Sehl et Tüsterî´nin arkadaşları Sehl´in yanında toplanıp şöyle dediler: ´Keşke bunları defetmesi için Allah´a niyaz etseydin!´ Sehl sükût edip sonra şöyle dedi: ´Allah Teâlâ´nın bu memlekette birtakım kulları var ki eğer zâlimler aleyhinde bedduada bulunsaydılar yeryüzünde bir tek zâlim bile kalmazdı. Hepsi bir gecede ölürlerdi. Fakat bunu yapmazlar´. Denildi ki: ´Neden?´ Dedi ki: ´Çünkü onlar sevilmeyeni sevmezler!´ Bundan sonra, Allah Teâlâ´nın birçok şeye icabet ettiğini ki o şeyleri zikretmek mümkün değildir söyledi ve şu cümleyi de ekledi: ´Eğer onlar Allah´tan kıyametin kopmamasını dileseydiler kıyamet kopmazdı!´

Bunlar esasında mümkün olan şeylerdir. Bu bakımdan herhangi birine mazhar olmayan bir kimsenin mümkün olmalarına inanıp tasdik etmekten uzak olmaması uygundur. Çünkü Allah Teâlâ´nın kudreti geniştir. Fazileti umûmîdir. Mülk ve melekûtun acaiplikleri çoktur. Allah Teâlâ´nın kudreti dahilinde olanlar sonsuzdur. Seçmiş olduğu kullarının üzerindeki fazlının sonu yoktur. Ebu Yezid diyor ki: ´Eğer Allah sana Musa´nın münacâtını, İsa´nın ruhaniyetini ve İbrahim´in dostluğunu verse yine de O´ndan bunun ötesini iste! Çünkü O´nun katında bunun üstünde nice katlar daha vardır. Eğer bununla iktifa edersen seni perdeler. Bu ise onlar gibilerin belasıdır. Onların hallerinin benzerinde bulunanların da belasıdır. Çünkü onlar hadîste emselü fel emsel (sözüyle) kastolunanlardır´.

Âriflerden biri şöyle demiştir:
"Bana keşif âleminde kırk hûri gösterildi. Onları havada yürürken, sırtlarında altın, gümüş ve cevherlerden elbiselerle kırıtıp kıvranırken gördüm. Onlara bir kez baktım. Kırk gün cezalandırıldım. Sonra onlardan daha güzel seksen hûri gördüm. Bana dendi ki: ´Bu hûrilere bak!´ Ben ise secdeye kapadım. Onlara bakmamak için gözlerimi kapandım ve dedim ki: ´Mâsivandan sana sığınıyorum. Benim bu duruma ihtiyacım yoktur. Bunları bana gösterme!´ Böylece onları benden uzaklaş-tırıncaya kadar durmadan yalvardım".

Bu keşiflerin benzerlerini, mükaşefeden mahrum olan mü´min kişinin inkâr etmesi uygun değildir. Eğer herkes sadece karanlık nefsinden görmüş olduğuna inanırsa, katı kalbinin verdiğini tasdiklerse, o zaman onun için iman yolları daralır. Bu haller birtakım yollardan geçtikten sonra ortaya çıkar. Birçok makamlara varıldıktan sonra elde edilirler. Bu makamların en aşağısı ihlâs makamıdır. Nefsin paylarını, halkın mülâhazasını, görünen ve görünmeyen bütün amellerden çıkarmaktır. Sonra onun halktan gizlemek için hal perdesiyle örtmeli ki sükût kalesinde mahsur kalmasın!

İşte bunlar sülûklerin başlangıcı, makamların en azıdır. Oysa bu makamlar insanların en muttakîlerinde bile az görülür. Kalbi halka iltifat etmenin bulanıklığından tasfiye ettikten sonra onun üzerine yakîn nûru akar. Ona hakkın başlangıçları keşfolunur. Bunu denemeksizin ve yolun sülûkünü yapmaksızın inkâr etmek, tıpkı şekillendirdikten, temizledikten ve sır sürüldükten sonra demirde suretin inkişaf etme imkânını inkâr eden bir kimsenin inkârı yerine geçer. Bu kimse demirin parlaklığında kendi suretini görse dahi bu keşfe inanmaz. Bu bakımdan münkir bir kimse elindeki karanlık demir parçasına, o parçanın üzerinde biriken pas ve pislikler olduğu halde bakar ve görür ki bu demir parçası suretler-den hiç birini yansıtmıyor. Böylesi, o demirin cevheri göründüğünde karşıdaki insanın suretinin orada keşfolunma imkânını inkâr eder. Bunun inkârı cehalet ve dalâletin son derecesidir(!)

İşte evliyaullahın kerametlerini inkâr eden herkesin hükmü budur; zira kerameti inkâr eden bir kimsenin istinadı kendisinin ve gördüğü kimselerin kerametten mahrum oluşudur. Allah´ın kudretini inkâr etmekte, bu ne kötü istinadgândır. Birşeye sülûk yapan velev ki yolun başlangıcında olsa bile keşfin kokularını duyar.

Bişr´e şöyle denildi:

- Sen bu mertebeye neyle vardın?
- Allah Teâlâ´nın hâlim...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Allah´ı sevenlerin keşf ve kerametleri
« Posted on: 02 Mayıs 2024, 15:06:25 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Allah´ı sevenlerin keşf ve kerametleri rüya tabiri,Allah´ı sevenlerin keşf ve kerametleri mekke canlı, Allah´ı sevenlerin keşf ve kerametleri kabe canlı yayın, Allah´ı sevenlerin keşf ve kerametleri Üç boyutlu kuran oku Allah´ı sevenlerin keşf ve kerametleri kuran ı kerim, Allah´ı sevenlerin keşf ve kerametleri peygamber kıssaları,Allah´ı sevenlerin keşf ve kerametleri ilitam ders soruları, Allah´ı sevenlerin keşf ve kerametleriönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes