> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > İhya-u Ulumiddin 1-2 > Nikâhın Faydaları
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Nikâhın Faydaları  (Okunma Sayısı 2343 defa)
02 Şubat 2010, 11:07:21
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 02 Şubat 2010, 11:07:21 »



Nikâhın Faydaları

Nikâhta beş fayda vardır:

1. Evlat yetiştirmek.
2. Evin idare edilmesi.
3. Şehvetin kırılması.
4. Akraba ve yakınların çoğalması.
5. Kadınların hakkına ve hukukuna riayet etmek suretiyle nefse karşı mücahede etmek.

I. Fayda

Birinci fayda; evlattır. Evlat nikâhın temel taşıdır. Nikâh müessesesi onun için kurulmuştur. Nikâhtan gaye; neslin devam etmesidir, Dünyanın insan denilen varlıktan mahrum kalmamasıdır. Şehvet ise, insanları nikâha sürükleyici ve teşvik edici olarak yaratılmıştır. Tıpkı boğadan tohumunu çıkarmakla, dişiyi de tohum ekmeye hazırlamakla görevlendirilen bir kimse gibi... Bu şekil yaratılmak, erkek ve dişi için Allah´ın bir lûtf-u ilâhîsidir. Bu lûtuf onları cinsî birleşme sayesinde evlat elde etmeye sevkeden Kuşu tuzağa sevketmek için, canının çektiği taneleri tuzağa serperek elde edilen lûtuf gibi...

İlâhî kudret, çiftleşme olmaksızın ve tohum serpmeksizin insanı yoktan var etmeye yeter. Fakat Allah´ın hikmeti sebeplerin sebeplere dayanmasını istedi. Esasında ilâhî hikmet hiç de böyle yapmaya mecbur değildi. O halde böyle yapmasının sebebi nedir?

Böyle yapmanın illeti; kudretin izharı ve gösterilmesi, sa-natının garip yanlarının tamamlanması, daha önce istenilen ve yazılanın meydana gelmesidir.

Evlat edinmekte dört şekilde Allah´a yakınlaşmak vardır. İnsanoğlu şehvetten doğacak felâketlerden emin bulunduğu zaman, sadece o yönden Allah´a varmak için evlenir. O kadar ki, seleften hiç kimse bekâr olarak Allah´ın huzuruna varmayı istemezdi.

O vecihler şunlardır:

1. İnsan neslinin devam etmesi için çalışıp evlat edinmekle Allah´ın sevgisine lâyık olmak.
2. Rasûlullah´ın diğer ümmetler karşısında iftihar edeceği çoklukla onun muhabet ve sevgisini kazanmak.
3. Öldükten sonra sâlih evladın duâsından istifade etmeyi düşünmek.
4. Kendisinden önce öldüğü takdirde küçük çocuğunun şefaatini talep etmek.

I. Vecih

Bu vecihlerin birincisi, en incesi ve halkın anlayışından en uzak olanıdır. İlâhî sanatın hârikalarını idrâk eden ve hikmetinin akışını anlayan basiret sahiblerince birinci yön o vecihlerin en kuvvetlisidir. Şöyle ki; efendi kölesine tohumu ve çiftçilik âletlerini verdiği ve kendisine sürülecek araziyi teslim ettiği zaman, köle ekmeye muktedir ve kendisini ekmeye zorlayıcı vekil (şehvet) de varsa, bütün bunlara rağmen tembellik yapıp çiftçilik âletlerini kullanmayıp tohumu zâyi ettiği ve kendisini gözeten vekili (şehveti) de bir hileyle defedip kandırdığı takdirde efendisinin buğz ve ce-zasına muhatap ve müstehak olur. Allah Teâlâ çiftleri yarattı. Tenâsül aletleri ile yumurtaları da yarattı. Bel kemiklerinde meniyi yaratıp o meni için yumurtalıklar, damarlar ve akış yollarını da hazırlamıştır. Ana rahmini istikrar sağlayıcı merkez olarak meni için yaratmıştır. Şehvet isteğini erkek ve dişiye de vermiştir.

İşte bütün bu fiiller ve âletler, yaratıcının maksadını keskin bir dille ortaya koymaktadır. Akıllıların kulaklarının zarını patlatırcasına varlıkla-rının sebebini haykırmaktadır.

Eğer Allah Teâlâ, Rasûlü´nün lisanıyla insanların yaratılışından maksat ve muradını açıkça belirtmeseydi bile durum bu merkezde olurdu. Kaldı ki bu emri açıkça, peygamberinin diliyle belirterek bu sırrı açığa vurmuştur: Evleniniz, üreyiniz.

O halde evlenmekten (gücü yettiği hâlde) kaçan bir kimse, tarlayı sürmekten yüz çevirmiş, tohumunu zâyi etmiş, Allah´ın yarattığı ve çalışır hâle soktuğu âletleri muattal bırakmış, yaratılışın gayesine, yaratmak delillerinden anlaşılan, insanın azalarında harf ve seslerle değil ilâhî bir hatla yazılan ezelî hikmetin incelik-lerini idrâk etmekte nâfiz ve ilâhî basirete sâhip olan herkes tarafından okunan hikmetinin kökünü kazımaya kasdetmiş olur.

İlâhî nizamın, çocukları öldürmeyi ve kızları diri diri gömmeyi büyük bir cinayet sayması da bu sır ve hikmete dayanmaktadır.

Çünkü bunları yapmak varlığının tamamlanmasına mâni olmak demektir.

Azil diri diri gömmenin bir çeşididir´ diyen bir kimse bu tehlikeli duruma işaret etmiştir, Bu bakımdan evlenen bir kimse Allah Teâlâ´nın tamamlanmasını istediği bir şeyin tamamlanması için gayret göstermiştir. Evlenmekten kaçan ise, Allah Teâlâ´nın zayi edilmesini istemediği bir şeyi zayi ve ifsad etmiş olur.
Allah Teâlâ, nefislerin devamını istediği içindir ki (yoksullara) yedirmeyi emir buyurmuş, insanları o yöne teşvik etmiş ve o yolda sarfedileni karz (borç) diye tâbir etmiştir.
Kimdir o adam ki, Allah´a güzel bir borç versin. (Bakara/245)

Soru: Senin ´Neslin ve nefsin devamlılığı güzeldir´ sözün, in-sana nesillerin fâni olmasının Allah´ın nezdinde mekruh ve istenilmeyen birşey olduğu hissini veriyor. Bu his ise, Allah´ın iradesine nisbetle ölüm ve yaşayış arasında bir farkın olduğunu bildirir. Oysa, herkesin malûmudur ki, bütün bunlar Allah´ın meşîet ve isteği iledir. Allah da âlemlerden müstağnidir. Bu bakımdan, Allah tarafından onların ölüm ve yaşayışları arasındaki fark nereden gelir veya varlıkları yokluklarından nasıl ayırdedilir?

Cevap: Bu söz haktır. Fakat kendisinden bâtıl kastolunmuştur. Çünkü bizim söylediğimiz, bütün kâinatın ister hayır, ister şer, ister fayda ve isterse zarar olsun, Allah´ın irâdesine izafe ve nisbet edilmesine zıt ve münâfi düşmemektedir. Ancak muhabbet ve istememek kendi mihverlerinde birbirine ters düşmekte, fakat ikisi de ilâhi irâdeye zıd düşmemektedir. Zira nice şey vardır ki irâde olunur. Fakat Allah´ın hoşuna gitmez. Meselâ; Günahlar mekruhtur. Bununla beraber Allah´ın muradıdır ve hem de O´nu razı ederler.

Küfür ve şirke (veya şerre) gelince biz onların Allah için makbul ve güzel olduklarını söyleyemeyiz. Fakat o da Allah´ın muradıdır. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurur:
Kulları için küfre râzı değildir. (Zümer/4)

Durum bu olduğu halde, nasıl olur da fani olmak, Allah´ın sevgi ve nefretine nisbeten beka gibi olsun.

Oysa Allah Teâlâ bir hadîs-i kudsîde şöyle buyurur:
Müslüman kulumun ruhunu kabzetmek hususunda tered-düt ettiğim kadar, hiçbir şeyde tereddüt etmiş değilim. Kulum ölümden hoşlanmaz. Ben de onun kötülük yap-masından hoşlanmam. Oysa onun ölmesi de gerekir.13

´Oysa onun ölmesi de gerekir´ cümlesi, şu ayette belirtilen kader ve irâdeye işarettir:
Biz aranızda ölümü takdir ettik. (Vâkıa/60)

O Allah ki ölümü ve hayatı yarattı. (Mülk/2)
Allah Teâlâ´nın Vakıa sûresinin 60. ayeti ile, yukarıda geçen hadîsin ´Ben de onun kötülük yapmasından hoşlanmam´ cümlesi arasında herhangi bir zıtlık yoktur. Ancak bu konudaki hakikatin açıklanması, irade, sevgi ve nefretin mânâlarını tedkik ve hakikatlerini beyan etmeye bağlıdır. Çünkü bunlardan zihinlere gelen mânâlar halkın irâde, sevgi ve nefretine uygun şeylerdir. Fakat heyhat, halkın anladığı mânâlar nerede, bu terimlerin hakîkî mânâları nerede? Bu bakımdan, Allah´ın sıfatları ile halkın sıfatları arasındaki uzaklık, O´ nun herşeye gâlib olan zâtı ile mahlukların arasındaki fark kadardır.

İnsanın zâtı cevher ve ârazdır. Allah´ın zâtı ise, hem cevherden ve hem de arazdan münezzehdir... Cevher ve âraz olmayan bir zat, cevher ve âraza uygun olmadığı gibi, sıfatları da yaratıklarının sıfatlarına denk değildir.

Bu hakîkatler mükaşefe ilmine dahildir. Mükâşefe ilminin arasında ise, ifşası yasaklanan kader ve sırrı vardır. Öyleyse biz ondan bahsetmeyelim. Daha önceden evlenmekle evlenmemek arasındaki belirttiğimiz fark ile yetinelim. Evet, evlenmemek Hz. Adem´den bu âna kadar nesilden nesile Allah tarafından devam ettirilen neslin zâyî edicisidir. O halde nikâhtan çekinen bir kimse, Hz. Adem´den kendisine kadar uzanan ve devam eden bir varlığın (neslin) kökünü kesmiş ve zürriyetsiz olarak ölmüştür. Eğer evlenmeye zorlayan sâik sadece şehvetin giderilmesi olsaydı, elbette ki veba hastalığından ölmek üzere olan Muaz b. Cebel ´Allah´ın huzuruna bekâr gitmek istemiyorum, bunun için beni evlendirin´ demezdi. Eğer ´Muaz o hâliyle çocuk bekleyemezdi. Buna rağmen niçin evlendi?´ diye soracak olursan, derim ki; çocuk, cinsî müna-sebetten meydana gelir. Cinsî münâsebet ise şehvete kapılmakla olur. Bu ise, insan iradesinin dâhilinde olmayan bir iştir. Kulun tercihine bağlı olan ancak şehveti tahrik eden özelliktir. Bu özelliğin olması, her zaman beklenir bir şeydir. O hâlde, evlenen bir kimse, kendisine düşen vazifesini yapmıştır. Gerisi ise onun elinde değildir. Bu sır ve hikmet içindir ki, (cinsi münasebetten aciz olan) kimseye bile evlenmek müstehabdır. Çünkü şehveti galeyana getiren kudret gizlidir, insan onun mahiyetine vâkıf olamaz.

Kafasında saç bulunmayan bir dazlağın, hac ibâdetini yaparken diğer hacılara uymak ve selef-i sâlihîne benzemek için kafası üzerinde usturayı gezdirmesi müstehab olduğu gibi, kısır bir kim-senin de evlenmesinin bu vecihdeki müstehablığı kalkmış değildir.

Nitekim şu zamanda hac yaparken izdiba ve remel yapmanın müstehab olması gibi. Oysa İslâm´ın başlangıcında yapılan izdiba ve remel´den gaye; seyirci bulunan kâfirlere ashâb-ı kiramın kuvvetini göstermekti. Böylece onlara uyup benzemek daha sonra kıyâmete kadar gelen müslümanlar için de sünnet oldu. Fakat cinsî münasebete muktedir olan bir kimse hakkındaki evlenmenin müstehab olması, iktidarsız olan bir kimse hakkındaki müstehablıktan elbette daha kuvvetl...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Nikâhın Faydaları
« Posted on: 19 Mart 2024, 05:09:18 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Nikâhın Faydaları rüya tabiri,Nikâhın Faydaları mekke canlı, Nikâhın Faydaları kabe canlı yayın, Nikâhın Faydaları Üç boyutlu kuran oku Nikâhın Faydaları kuran ı kerim, Nikâhın Faydaları peygamber kıssaları,Nikâhın Faydaları ilitam ders soruları, Nikâhın Faydaları önlisans arapça,
Logged
02 Şubat 2010, 11:09:56
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« Yanıtla #1 : 02 Şubat 2010, 11:09:56 »

III. Fayda

Kalbi rahata kavuşturmak ve ibadete teşvik etmek için evlendiği hanımla oynaşmak, bakışmak ve oturmak suretiyle nefsi rahata kavuşturmaktır. Zira nefis çabuk usanır ve haktan kaçar. Çünkü hakla uğraşmak, aslında onun tabiatına aykırı düşmektedir. Eğer zoraki bir tarzda tabiatına aykırı olan bir şeye devam etmeye zorlanırsa, derhal isyan bayrağını çeker. Fakat lezzetlerle rahata kavuştuğu zamanlarda canlılığa kavuşur ve neşelenir. Kadınlarla oynaşmak ve yakınlık kurmakta öyle bir inşirah vardır ki, bu inşirah, insanın bütün gam ve kasvetini unutturur. Kalbi rahata kavuşturur.

Muttakî ve samimî müslümanların mübah şeylerle kalplerini sükûnete ve istirahate kavuşturmaları şarttır. Bu sır ve hikmete binâen Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
Tâ ki, zevcesiyle sükûna kavuşsun... (A´raf/189)

Hz. Ali şöyle demiştir: ´Kalpleri bir saat de olsa istirahate kavuşturunuz. Zira kalpler, zorlandıkları takdirde körleşirler´.

Bir hadîste şöyle buyurulmuştur:
Akıllı bir kimsenin üç saati olması gerekir:

a) Bir saat rabbiyle başbaşa kalmalı ve O na münâcâat etmelidir
b) Bir saat nefsini hesaba çekmelidir
c) Bir saati de yemeye içmeye, zevcesiyle başbaşa olup zevk u safâ sürmeye ayırmalıdır.32

Bu istirahat saati esasında diğer saatlerde yapılan ibâdetlere yardımcı olur. Yukarıdaki hadîs başka bir lâfızla şöyle vârid olmuştur:

Akıllı kimse ancak üç iş için hareket eder:

a) Âhiret için azık hazırlamak
b) Dünya maişetini temin için çabalamak
c) Harâm olmayan bir lezzet için çalışmak.

Her çalışan kişinin bir bitkinlik ve bir yorgunluğu olur. Her yorgunluğun da bir gevşeme ve istirahata çekilme ihtiyacı vardır. O halde, istirahatını benim sünnetime yönelmek için ayarlayan bir kimse hidâyete ermiştir.33

Hadîsin metnindeki şirret kelimesi, hiddet ve şiddetle çalışıp yorgun düşmek mânâsını taşır. Bu çeşit çalışma ancak irâdenin başlangıcındadır. Fetret kelimesi, istirahat için durup dinlenmek demektir.
Ebu Derdâ şöyle derdi: ´Ben nefsimi bir takım eğlencelerle avutuyorum. Öyle ki, sonradan bu oyalama sebebiyle hakka kuvvetlice sarılabileyim´.

Hz. Peygamber şöyle demiştir:
Ben, Cebrâil´e fazla cinsî münâsebet yapıp,yorgun düştüğümden şikâyet ettim. Beni herise yemeye teşvik etti.34

Şayet bu hadîs sahih ise, bu yol göstermenin istirahate hazırlamaktan başka bir mânâsı yoktur. (Yâni bu yemeği yapmak ve yemek, Hz. Peygamber´e istirahat için vakit kazandırır.) Cebrail´in, şehveti azalsın diye bu yemeği Hz. Peygamber´e tavsiye etmiş olması mümkün değildir. Zira herise denilen yemek, şehveti azaltmaz, aksine çoğaltır. Şehvetten mahrum olan, bu gibi ünsiyet ve sevgiden de mahrum olur.

Hz. Peygamber şöyle demiştir:
Dünyanızdan bana üç şey sevdirildi: Güzel koku, kadın ve gözümün nûru namaz.35

Düşünceler, zikirler ve diğer amellerle nefsini yorup deneyen bu üçüncü faydayı inkâr edemez. Bu üçüncü fayda diğer iki faydanın dışındadır. Şöyle ki bu fayda, cinsel âleti ve şehveti olmayanın hakkında bile inkârı mümkün olmayan bir faydadır. Ancak şu kadar var ki, bu fayda bu niyete nisbetle evlenmeye bir fazilet kazandırır. Fakat evlenmekten bunu kasteden pek az kişi vardır.

Evlenmekten çocuk yapmayı, şehveti dindirmeyi ve benzerini kasdetmek ise, birçok kimse de görülen bir durumdur. Bir de bazı kimseler vardır ki, akan sular, yeşillikler ve benzerlerine bakıp onlarla oyalanıp eğlenirler. Nefislerinin istirahatı için kadınlarla konuşmak ve oynaşmaya ihtiyaç duymazlar. O halde nefsin istirahatinin temini hususu şahsa göre değişir. Bu husus dikkatle izlenmelidir.

IV. Fayda

Evlenmekle kişinin kalbi evinin işlerini; yani yemek pişirmeyi, süpürmeyi, sermeyi, bulaşık yıkamayı ve diğer ihtiyaçlarını yerine getirmeyi hazırlamaktan da kurtulur. Zira insanın cinsî arzusu yok olsa bile, tek başına bir evde yaşaması zordur. Eğer evin bütün işlerini kendisi yürütürse vakitlerinin çoğu zâyi olur ve o kişi ilim ve amel yapmak imkânını bulamaz. Öyleyse, saliha ve ev işlerini yürütebilecek bir hanım, bu yolda kocasına yardımcıdır. Bu sebeplerin karışması, hayatı felce uğrattığı gibi, kalbi de teşvik edicidir.

Bu sırra binaen Ebû Süleyman ed-Dârânî şöyle demiştir: ´Sâliha bir zevce dünyadan değildir. Çünki o, seni âhirete çalışmak için tam bir serbestiye kavuşturur´.

Sâliha hanımın, seni âhiret çalışması için serbest kılması, evinin işlerini görmesi ve şehvetin serkeşliğinden seni kurtarması demektir.

Muhammed b. Ka´b el-Kurazî şöyle demiştir: ´Ey rabbimiz! Bize dünyada hasene ver...´ (Bakara/201) ayetinin mânâsı ´Bana sâliha bir kadın ihsân et´ demektir.
Hz. Peygamber şöyle buyurmaktadır:

Her biriniz şükredici bir kalp, zikredici bir dil ve âhiret yo-lunda kendisine yardım eden sâliha bir zevceye sâhip olmaya gayret ediniz.36

Hz. Peygamber´in sâliha kadın ile zikir ve şükrü nasıl eşit tuttuğuna dikkat edin.
´Elbette biz onu güzel bir yaşantı ile yaşatacağız...´ (Nahl/97) ayeti birtakım tefsirlerde saliha zevce olarak tefsir edilmiştir.

Hz. Ömer (r.a) şöyle demiştir: ´Allah´a imandan sonra insanoğluna sâliha kadından daha hayırlı bir nimet verilmemiştir. Kadınlardan bazısı vardır ki, ona değer biçilmez ve onun yerini hiçbir şey tutamaz. Bazıları da, sökülmez bir bukağıdır´. Ben, Âdem´e iki hasletle üstünlük kazandım:

a) Onun hanımı günahta ona yardımcı oldu; benim hanımlarım ise, tâat ve ibâdette bana yardımcı oldular.
b) Onun şeytanı kâfir idi, benim şeytanım ise müslümandır, ancak hayrı emreder.37

Hz. Peygamber, hanımlarının tâat ve ibâdette yardımcısı olmalarını fazilet saymıştır. Bu dördüncü faydayı da sâlih kimseler isterler. Ancak bu fayda, yardımcıları bulunmayan ve ev işlerini yürüten birisinden mahrum olan şahısların özelliğidir. Bu fayda, insanı iki kadın edinmeye dâvet etmez. Aksine birden fazla evlenmek, çoğu zaman insana hayatı zehir eder. Ev işlerinin karmakarışık olmasına vesile olur. Hanımının sülâlesi ile daha çok akrabaya sahip olmayı ve iki sülâlenin birleşiminden meydana gelen kuvveti elde etmeyi istemek, bu dördüncü faydaya dâhildir. Çünkü şerlerin uzaklaştırılmasında ve selâmetin kazanılmasında arka çıkacak insanlara ihtiyaç vardır.

Bu sırra binâen denilmiştir ki: ´Yardımcısı bulunmayan zelil olur. Kendisinden şerleri uzaklaştıracak dostları olan da selâmette kalır. Böyle kimsenin kalbi de her türlü ibâdette vesveseden uzak olur. Çünki zillet kalbi teşviş eder. Arkasının çokluğu ile aziz olmak ise zilleti bertaraf eder´.

V. Fayda

Nefisle mücahede etmek, onun hareketlerini gözetip kontrol altına almaktır. Aile efradının haklarını yerine getirmek ve hoşuna gitmeyen ahlâklarını iyi karşılayıp, tahammül göstermek ve sabırlı olmak lâzımdır. Onlar için helâl yollardan çalışıp kazanmak ve çocuklarının terbiyesiyle var kuvvetiyle uğraşmak gerekir. Bütün bu ameller, büyük bir fazilet taşır. Çünkü onun bu hareketleri yapması idareciliktir. Çoluk çocuklar ise, onun halkıdır. Âdil idarecilik büyük bir fazilet taşır. İdarecilikten kaçanlar, ancak onu hakkıyla yerine getiremeyeceğinden korkarak kaçınmışlardır.

Aksi takdirde Hz. Peygamber (s.a) şöyle demiştir:
Âdil bir vâlinin tek bir günü yetmiş (veya doksan) senelik ibâdetten daha hayırlıdır.38

İyi bilin ki hepiniz birer çobansınız ve hepiniz güttüğünüzden sorumlusunuz.39

Hem kendisinin ve hem de başkasının ıslâhıyla meşgul olan, elbette sadece kendi nefsiyle meşgul olup onu ıslâh etmeye çalışan bir kimse ile bir olamaz. Çünkü birincisi, diğerinden çok üstündür. Eziyetlere karşı sabırlı olan bir kimse, elbette nefsini müreffeh yaşatandan daha üstündür. Öyle ise aile efradının eziyetlerine tahammül etmek, Allah yolunda cihad etmek mesâbesindedir.

Bu sırra binâen Bişr el-Hafî şöyle demiştir: İmam Ahmed b. Hanbel üç şeyde benden üstündür. Helâl nafakayı hem kendine ve hem de aile efradına arar´.

Hz. Peygamber şöyle buyurur:
Kişinin aile efradına sarf ve infak ettiği şeyler, onun için sa-dakadır. Muhakkak ki, eşine yedirdiği her lokmadan da ecir kazanır.40

Biri, âlimin birine: ´Her amelden Allah Teâlâ bana bir nasip vermiştir´ dedikten sonra, hac, cihad ve sair ibadetleri zikretti: O âlim, ona şöyle dedi:

- Abdalların amellerinden neler yapıyorsun?
- Abdalın ameli nedir?
- Helâlden kazanmak ve infak etmek.
Arkadaşlarıyla birlikte bir savaşta bulunan İbn Mübarek şöyle demiştir:
- Bizim şu yaptığımız gazadan daha üstün bir gaza biliyor musunuz?
- O halde sen söyle nedir?
- İffetli ve çoluk çocuk sahibi biri ki, geceleyin kalkar, çocuklarına bakar, uykuda olan çocukların üstünün açılmış olduğunu görür ve onları elbisesiyle örter. İşte bu kişinin buna benzer ameli, bizim şu anda içinde bulunduğumuz amelden daha hayırlı ve güzeldir.

Hz. Peygamber şöyle demiştir:
Kimin namazı güzel, çocukları çok, malı az olursa ve müslümanların gıybetini yapmazsa o, benimle cennette bunların ikisi gibidir. (Parmaklarının ikisini yanyana getirerek işaret etti).41

Çoluk çocuk sahibi bulunan ârif bir fakiri, Allah Teâlâ muhakkak sever.42

Kulun günâhları çoğaldığı zaman, Allah Teâlâ onun günahlarını affetmek için onu ailesinin sıkıntılarına müptela kılar. Onu günahlarına kefaret yapar.43

Seleften biri şöyle der: ´Güna...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

16 Mart 2010, 15:59:20
beyazmelek

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 166


« Yanıtla #2 : 16 Mart 2010, 15:59:20 »

allah razı olsun .
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes