> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Hz.Peygamberin Savasları > Umumî malûmat
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Umumî malûmat  (Okunma Sayısı 2198 defa)
07 Ocak 2011, 15:29:04
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 07 Ocak 2011, 15:29:04 »



UMUMÎ MALÛMAT


Mekke Ve Tâiflilerin Hz. Peygamberin Allahm Birliğine Davet Hususunda Gösterdiği Gayrete Karşı Koymaları:
 

5. Herkes tarafından bilinmektedir ki, İslâm m Resulü (Sallâllahü aleyhi ve sellem), Mekke şehrin­de Hicretten evvel 13, Milâdî 610 senelerinde, ilk de­fa Allah'ın birliğini tebliğ etmekle îslâm dinini öğ­retmeye başlamıştır. [13] Bu hususta O, Hirâ Mağarasında nazil olan ilâhî bir vahiy ile bu işe çağırıldığını söylüyordu. Bu davet, bir taraftan atalarından gelen putlara tapma inancını terk, diğer taraftan Hz. Pey­gamberi, yani gelen vahyi nakledeni kendilerine baş­kan olarak tanımalarını istemekten ibaretti. Bu so­nuncu istediği şey yâni site şefliğinin mâdûn bir aile­ye intikali, sadece diğerlerini değil Hz. Peygamberin de mensup olduğu Benû Hâşim ailesi yaşlılarını pek ziyade muğber etmişti. Mekke şehrinde, idâri bir mev­ki işgal eden ve iktisadî yönden en nüfuzlu bu aile­ler, onun bu taleplerine muhalif bir tavır takındığı vakit, diğer şehir ahâlisi yani avam tabakası, her yer­de olduğu gibi, kuvvetli bir .rüzgâr karşısında çerçöp veya samanların sürüklenmesi benzeri, aynı muha­lefeti göstermeye zorlandılar.

6. Hz. Peygamber, bütün zamanını gayret ve im­kânlarını bu reform hareketini inkişaf ettirme mev­zuunda teksif etmiş bulunuyordu. Sekiz-on yıl geçmiş olmasına rağmen hâlâ Hz. Peygamberin doğduğu şe­hir olan Mekke bile islâh edilememişti. Aksine, Re-sulun kendi öz hayatı bile mukavemetin şiddeti kar­şısında tehlikeye düşmüş bulunuyordu. Sâdık zevce­si Hatice, amcası (ayni zamanda hâmisi, yani ken­disine emân hakkı tanımış olan kimsesi) Ebû Tâlib, ikisi de birbiri peşinden vefat ettiler. Bu iki kayıb, ken­disi için beklenmiyen müşkilât tevlit etti. Çünkü ka­bilenin yeni reisi, yine amcalarından Ebû Leheb ol­muştu ki kendisi, tâ baştanberi Hz. Peygamberin ge­tirdiği harekete muarızdı. Peygamberi takbih etme­ğe başladı ve neticede onu cemiyet dışı (afaroz) ede­rek kanun hârici ilân etti. Bunun üzerine Hz. Peygam­ber, şehri terk ile yeni hamiler aramaya koyuldu. Dayıları Benû Abd Yelil [14] Tâif'te yaşıyorlardı. Bazı tarih­çilere göre, onun genç amcası ve mahrem dostu Ab-bâs sarraflık mesleğinden dolayı burada çok büyük bir nüfuza sahibdi. Bundan başka Mekke - Tâif arası fazla bir mesafe olmayıp, takriben 80 km. tutmakta­dır. Ben, 1939 senesinde buraya olan seyahatimde bir merkep ile, öğleden sonra, saat 5'de hareket ile gece /arısı Kara' Dağı eteklerine vardım; ertesi sabah yol­culuğa koyularak öğleden evvel Tâ'if'e ulaştım. Deve kervanları Ca'irrâna yolunu takip ederek, aynı mesa­feyi iki günde almaktadırlar. Yeni yapılan, takriben 120 km.'lik otomobil yolu ise, daha uzun bir mesafeden geçmektedir. Dönüşte bindiğim bir posta otomobili ile, bir hayli konaklar verdikten sonra takriben 4 saatta bu mesafeyi almıştım. Şarka has yaz mevsimlerinin arattığı yayla yerleri gibi, o günlerde dahi Mekkeliier için aynı alâka ve cazibeye sahip olan Tâ'if, muhakkak ki Hz. Peygamberi tamamen farklı sebeblerden dolayı kendine çekmekteydi. Kendisi buraları azadh kölesi olan ve o sırada ailesinin hizmetlerine bakan Zeyd bin Harise ile beraber dolaşmıştır. Büyük bir ümit ile dolu olmamasına rağmen bu, kendisi için teşebbüse değer bir mahiyetteydi. Bununla beraber akrabaları, yabancılardan daha da kötü olduklarını göstermiş­lerdir. Ahâli, Mekke! i terden daha maddeciydi. Mek­ke şehrî, Tâif'in istihsal ettiği mahsuller için bir sa­tış pazarı mevkiindeydi. Tâif ise, sıcak mevsimlerde bir hayli Mekkeli zengin turisti yaylaklarına çekmek suretiyle büyük İstifâdeler sağlayan bir şehirdi. Belki, bu sebeplerden dolayı Tâif, Mekkelileri  tahrik  edici bir harekete girişmek istemez ve neticede Allahın bir­liğine dair bir dini tebliğ eden bir Peygamber, Tâifte dahi Mekke'deki müşkülâta mâruz kalacaktır: Ma­hallî reisler de zaten bu meselede, doğrudan doğruya kendi nüfuz ve itibarlarına, kuvvet ve kudretlerine karşı bir hareket vasfı olduğunu gördüler. Gerçi Hz. Peygamber orada dayılarına, gönderildiği ilâhî vazife hakkında kimseye bir haber verilmemesini boş yere yalvardı durdu.

7. Tâif bugün bile Peygamberin ziyaret hâtıra-larıyle ilgili mahal ve bahçeleri aynen muhafaza et­mektedir. Muzır sokak çocukları tarafından, kendisi ve kölesi Zeyd'in yaralanıp kanlar akıncaya kadar in­safsızca kovlanarak taşlandığı zaman sığındığı bah­çe oradadır. Rivayet edilir ki, bahçenin yumuşak kalb-li sahibi, ona sığınılacak bir yer vermiş ve Addâs isim­li Hıristiyan kölesi vasitasiyle üzüm  salkımlarından müteşekkil bir de ziyafet çekmiştir. [15] Bugün, bu tar­la ve bahçeler şehir surları haricinde, şehrin güney­batı   tarafından  Vacc  vadisindeki  nehir  yatağı  bo­yunca uzanıp gitmektedir. 1939 da benim gördüğüm bu havali,  minik camilerle yadedilmiş durumdaydı; bugün ise bunlar daha çok tamire muhtaç bir halde olsalar gerektir. [16]

 

Mekke Yakınında Her Sene Kurulan Panayırlarda Halk Peygamberin (S.A.) Vaazlarına Karşı Omuz Çeviriyor:
 

8. Taife yaptığı yolculuğun çok beyhude olduğu belli olduktan sonra, her ne kadar kanun harici edil­se bile, Mekke'ye dönmek, Hazreti Peygambere (S.A.) daha tercihe şayan gözüktü. Mekke civarına varın­ca. Müslüman olmayan ve o mahalden birinin hima­yesini elde edebilmek için birkaç teşebbüs yaptı. Umu­miyetle Araplar hayatları bahasına da olsa, böyle bir teklifi reddetmezlerdi; ahvâl ve şerait, böyle bir ta­lebi kabul edebilmek için o kimsenin asil bir karak­ter sahibi olmasını gerektiriyordu. Nihayet üçüncü teşebbüste Mut'im'ubn Adiyy ve oğulları onun emni­yetini ilk defa üzerlerine aldılar ve ibâdet borcunu ye­rine getirebilmesi için Kabe'ye ve sonra da kendi evi­ne gidebilmesi için kendisine refakat ettiler. [17] Öyle an­laşılıyor ki, Hz. Peygamber, (S.A.) bundan sonra ar­tık Mekke'de umuma hitaben tebliğ'de bulunmamaya söz vermiştir. Böylece, bu şartlar altında on yıl kadar geçmiş oldu.

9. Onun şehir haricinde faaliyette bulunmasına ise hiç bir tahdîd konulmamıştı. İslâmdan evvelki Hac müessesesi de Mekke'de ifa edilmekteydi. Hattâ sene­lik Ukâz ve Mecenne, Zu'1-Mecâz v.s. panayırları bu­radan pek uzakta değildi. Mekke şehrinin merkezin­den üç-beş kilometre doğuda bulunan Minâ'da Hacı­ların toplantıları vuku bulurdu. Bütün buralar, hiç bir zorlukla karşılaşmadan onun icraı faaliyet ede­bileceği serbest sahalardı. Böylece Tâif'den döndük­ten birkaç ay sonra Hicretten evvel 3 üncü senede Zilhicce ayı esnasında biz, Hz. Peygamberi (S.A.), Ara­bistan'ın dört bir tarafından gelmiş, onbeş kadar ka­bile temsilcisi durumunda birçok hacı namzedine ken­dini tanıtmaya çalıştığım   görüyoruz. [18]  Hz.   Peygamber  (S.A.)  onlara evvel emirde vazifesinin ana hat­larını ve gayelerini izah etti. Bir diğerinde onlardan, kendini   himayelerine   almalarını ve memleketlerine götürmelerini talep etti ki, orada faaliyetlerine devam ' edeceğini söylüyordu. Nihayet onlara, kendini takip edenlere pek yakında Kayzer (Bizans)  ve Kisrâların (İran)  hazinelerinin ayaklarına serileceğim vaadedi-yordu! [19] Bütün bunlar o devirde onlara o kadar gü­lünç geliyordu ki... Şayet bu gruplardan biri müsteh-ziyâne hareket ederse, bir diğeri çekinmeksizin onu azarlıyordu; bununla beraber nezâketle hareket edip kabileleri   mensuplarının,  Mekkeli  Kureyşlilerle  düş­manlık etmeye kalkışamıyacağmı   söyleyerek   redde­denler de vardı. Ne kadar sabırlıydı o... Birbiri arka­sından, on beş kabilenin temsilcileri durumunda olan grupları dolaştı. Her defasında  onu   mutaassıp, ger­çekte öz amcası Ebû Leheb'den başkası olmayan bir, Kureyşli takip ediyor ve bu hacı zümrelerini  «mec­nûn bir sihirbazı» 'dinlemenin beyhûdeliğine dâir îkaz etmeye çalışıyordu. Onlara göre bu «sihirbaz*, ayni zamanda Mekkelilere meydan okumaktaydı.[20]



[13] Mekke'nin bu devirdeki siyasî - içtimai hayatı hakkında bak. -Islamİc Culture», Haydarabad/Deccan, Hindistan 1938, -City-State of Mecca» adlı makalem ve bunun gözden geçirilmiş bir metni için, İslâm Peygamberi- adlı kitabımın II. cildi (İstanbul 1981), muhtelif yerlerde.

[14] Bak. Ebû Nu'aym, «Delâit'ün-Nubüvve, bulum 20 yahut ay­nı müellifin a]-Muntaqâ»  paragraf 20, bende mevcut bir el yazftıası. 

[15] Bk. İbn Hişâm, Sîre (Göttingen 1858 neşri), s. 251.

[16] Muhammad Hamidullah, Hz. Peygamberin Savaşları, Yağmur Yayınları, İstanbul 1991: 25-28.

[17] îbn Hişâm,   s.  251.

[18] Muk. et. İbn Hişâm, s. 282-83; İbn Sa'd, I/l, s. 145; Abu Nu'aym, al-Muntaqâ, vr. 105-117, bende mevcut el yazması nüs­ha; Dalâ'il'uiı Nubüvv.e, s.  100-104.

[19] İbn   Hiş&m,   s.   278.

[20] İbn Hişâm, s. 282. Muhammad Hamidullah, Hz. Peygamberin Savaşları, Yağmur Yayınları, İstanbul 1991: 28-30.


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Umumî malûmat
« Posted on: 20 Nisan 2024, 12:10:04 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Umumî malûmat rüya tabiri,Umumî malûmat mekke canlı, Umumî malûmat kabe canlı yayın, Umumî malûmat Üç boyutlu kuran oku Umumî malûmat kuran ı kerim, Umumî malûmat peygamber kıssaları,Umumî malûmat ilitam ders soruları, Umumî malûmatönlisans arapça,
Logged
13 Mayıs 2014, 18:24:13
Kader 7/C

Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 1.088



« Yanıtla #1 : 13 Mayıs 2014, 18:24:13 »

Bilgiler için teşekkür ederim ALLAH sizlerden razı olsun...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Dünya güzel olsaydı,doğarken ağlamazdık...

Yaşarken temiz olsaydık,ölünce yıkanmazdık.
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes