> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Hz.Muhammedin İslam Daveti > Huneyn
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Huneyn  (Okunma Sayısı 1247 defa)
18 Temmuz 2011, 17:39:02
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 18 Temmuz 2011, 17:39:02 »



Huneyn


Andolsun ki Allah, birçok yerde ve Huneyn'de size yardım etti. Hani çoklu­ğunuz size kendinizi beğendirmiş, fakat sizi hezimete uğratmaktan kurtara-mamıştı. Yeryüzü bütün genişliğine rağmen size dar gelmişti. Sonunda (bo­zularak) gerisin geri dönmüştünüz. Sonra, Allah, Resulü ile müminler üze­rine sekinetini (huzur duygusunu) indirdi, sizin bilmediğiniz ordular (me­leklerle) indirdi de kâfirlere azap etti. İşte bu o kâfirlerin cezasıdır. [51]

İslâm ordusu Medine'den ayrılıp güneye doğru hareket ettiği ve çokça mesafe kay­dettiği zaman, bu güçlü ordunun azabından dolayı öncelikle birbirlerine yakın bölgelerde ikamet eden Hevazin ve Sakif kabileleri endişelenmiş ve korkuya ka­pılmışlardı. Kureyş de benzer endişe ve korkuya sahipti. Hemen hiç kimse tara­fından hedefi bilinmeyen islâm ordusu, bu bazı güçlü düşmanlarını endişelendir­miş, her topluluk bu ordunun kendisi için mi, yoksa diğerleri için mi Medine'den ayrıldığına bir türlü karar verememişti. İslâm ordusunun Kureyş, Hevazin veya Sakif ten birisi için yola çıktığı kesindi. Çünkü güneyde bu üçünden başka Müs­lümanlara zarar vermiş, düşmanlıklarım sınır tanımayan boyutlara taşımış başka bir topluluk yoktu. Kureyş, risâletin ilk gününden itibaren İslâm'ın düşmanıydı ve her zaman Müslümanlara yönelik düşmanlıkların birinci dereceden faili olmuştu. Bunu bir nokta da anlamak kolaydı. Sistemlerini, toplumsal yapılarını, dinlerini, geleneklerini kökten değiştirmeye aday İslâm kendi toplumlarında doğmuştu. Bu nedenle de İslâm'ın en katı düşmanları olmuşlardı. Hevazin ve Sakif toplulukları ise bütün bu süreçte adeta Kureyş ile yarışmış ve Müslümanlara yönelik her tur­lu düşmanlıkta fiilen yer almışlar veya Müslümanlara yönelik bütün düşmanca fa­aliyetlere destek vermişlerdi. Müslümanların Yahudilerle savaşlarında dahi Yahu-uerin yanında yer almaktan uzak durmamışlardı. Dolayısıyla gerek Kureyş veya gerekse Hevazin ve Sakif toplulukları düşmanlıklarının büyüklüğünden, Müslü­manlara yaptıkları kötülüklerden ve yol açtıkları sıkıntılardan dolayı Müslümanlar bir gün kendilerinden hesap soracaklarını biliyor ve bekliyorlardı.

İslâm ordusunun Mekke'ye yönelmesi ve Mekke'yi fethetmesi, Hevazin ve Sa-kif kabileleri için rahatlatıcı bir durum olmadı. Korku ve endişeleri kaybolmadı. Müslümanların, Kureyş'i takiben yönelecekleri ilk hedefin kendileri olacağını bi­liyorlardı. Mekke'yi fetheden İslâm ordusunun, kendilerinin üzerine de gelmeden Medine'ye dönmeyeceğine kesin bir kanaatle inanıyorlardı. Mekke'nin Müslü­manların eline geçtiğim duyunca hemen hazırlıklara başladılar. Kısa sürede, bir­kaç küçük kabile hariç, Hevazin ve Sakif e bağlı veya müttefik bütün kabilelerin ve boyların bir araya gelmesiyle on dört bin kişilik bir ordu teşkil etti. Komutan­lığı Hevazin lideri Malik b. Avf üstlendi. Malik, Müslümanların kendilerinin üze­rine gelmesini beki em ekte nse, önce davranıp Müslümanların üzerine gitmeyi ter­cih ediyordu. Nasıl olsa sayıca islâm ordusundan büyüktüler. Korkmalarına gerek yoktu. Muhtemel bir savaşı kazanacaklarına kesin gözüyle bakıyordu. Mevcut şartlarda Kureyş gibi ansızın baskına uğramaları söz konusu olmayacaktı. Heva­zin ve Sakif in liderliğini yaptığı şirk cephesinin ordusu hazırlıklarını tamamlayın­ca yola çıktı. Harekâtın herhangi şekilde kötü bir sürprizle karşılaşmaması ve za­feri garantilemek için orduya katılan savaşçıların eş ve çocukları ile hayvan sürü­leri de ordunun peşinden geliyordu. Böylelikle, eşleri, çocukları ve malları yanla­rında olduğu için, savaşçıların bir zorluk anında savaşı terk edip kaçmalarının ön­lenmesi amaçlanmıştı.

Mekke'yi ramazan ayında giren İslâm ordusu, ramazan ayının geri kalan gün­lerini ve bayramı Mekke'de geçirdi. Resulüllah ordusuyla birlikte yaklaşık yirmi gün Mekke'de kaldı. Resulüllah bu süre içerisinde yeni Müslüman olmuş Kureyş-lilere İslâm'ı öğretmekle ve bazı küçük askerî harekâtlarla bölgeyi kontrol altına alıp, yine bölgedeki putları imha etmekle meşgul oldu. Hevazin ve Sakiflerin sa­vaş hazırlıkları içinde olduğu haberini alınca, haberin doğruluğunu kontrol etmek için Abdullah b. Ebî Hadret'i casus olarak Hevazinlerin bölgesine gönderdi. Ab­dullah'ın getirdiği bilgiler alman duyumları doğruluyordu. Resulüllah, harekât hazırlığı için gerekli emirleri verdi. Hazırlıklar hemen tamamlandı. Medine'den on bin kişi olarak yola çıkan ordu zaten büyük oranda yeni bir harekât için hazır­lıklı durumdaydı. Henüz Müslüman olmamış Kureyş'in eski liderlerinden Safvan b. Umeyye'den elinde bulunan silahlar emanet olarak alındı. Resulüllah, idarî İş­leri yürütmesi için Attâb b. Esed'i, halka islâm'ı öğretmek ve işlerin İslâm üzere yürümesini sağlamak ve kontrol etmek için de Muaz b. Cebel'i Mekke'de bıraktı. Yeni Müslüman olanlarla mevcudu on iki bin kişiye ulaşan İslâm ordusu Rama­zan bayramından sonra yola çıktı. Hedefte Hevazin ve Sakiflerin öncülüğünde toplanan şirk ordusu vardı.

İslâm'a girişlerinin üzerinden henüz kısa bir süre geçmiş bulunan ve Müslü­manlıkları bireysel bir düşünce çabasının sonucu olmaktan ziyade, politik bir tercihe dayanan Kureyş topluluğu, orduda yaklaşık iki bin kişilik bir grup halinde yer alıyordu. Cahiliye inançları bir çoğunun kalbinde hâlâ canlı ve güçlüydü. Bu nedenle gerek yolculuk sırasında ve gerekse savaş sırasında İslâm'ı içlerine sindi-rememiş olmanın veya İslâm'ı bilmiyor olmanın etkilerini her fırsata açığa vurdu­lar. Bunun ilk örneklerinden birisi Mekke çıkışında yaşandı. Kureyş'in, Mekke dı­şında, Zâtu Envat ismiyle anılan büyükçe bir ağacı vardı. Dışarıdan gelen hacılar silahlarını ve elbiselerini bu ağaca asar veya yanına bırakırlardı. Dolayısıyla o ağaç müşrikler için kutsal bir nitelik kazanmıştı. Kureyş'in putlarından birisi de o ağaç­tı. Müslüman olmalarıyla birlikte o ağaç Kureyş için herhangi bir ağaç olmuş, kut­sallığını yitirmişti. Ancak bir türlü onun gibi bir kutsal ağaca sahip olma duysu-nu içlerinden atamamışlardı. Bu nedenle, ordu Mekke'den yola çıkıp Hevazin böl­gesine doğru giderken yolda karşılaştıkları büyükçe bir ağaç, kalplerindeki.şirk kalıntılarını açığa vurmalarına neden oldu. İçlerinden bazıları Resulüllah'ın yanı­na gelip müşriklerin Zâtu Envat'ı gibi Müslümanların da Zâtu Envat'ı olmasını ar­zuladıklarını söylediler. Bu isteklerinin gereği olarak da, Resulüllah'tan yakınla­rında bulunan yaşlı ağası Zâtu Envat ilan etmesini istediler. Resulüllah şaşırdı; di­le getirilen istek, İslâm'da olmayan, tamamıyla şirkin gereklerine uygun bir istek­ti. Şaşkınlık ve kızgınlıkla; 'Allahu Ekber!' dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü: 'Var­lığım kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki sizler de kavminin Musa'dan istekte bulunduğu şey gibi bir istekte bulundunuz. 'Onlar Musa'ya 'Ey Musa! Onların tanrı­ları gibi sen de bize bir tanrı yap' demişlerdi. Musa da ' Siz ne kadar cahil bir toplu­luksunuz' demişti [52] Bu bir gelenektir ve siz o eskilerin geleneğine uyuyorsunuz. [53] Re­sulüllah bu sözleriyle söz konusu isteğin dayanağı olan şirki gösterdi ve sakındır­dı. Yeni Müslüman oldukları için onları cezalandırma veya ağır bir kınama yolu­nu seçmedi.

Dört günlük yolculuğu takiben Huneyn bölgesine girildi. Huneyn, Mekke ile Taif arasında yer alan bir vadinin ismidir. Şirk ordusunun vadinin diğer ucunda bulunduğu haberi alınınca duruldu. Seher vaktiydi. Resulüllah zırhını giyindi, miğferini takındı ve katırına bindi. Sancakları taşıyıcılarına teslim etti. Her bölü­ğe bir sancak verdi. Ordu vadiye girdi.

İslâm ordusu Mekke'nin fethinden sonra on binlerle ifade edilen bir sayıya ulaşmıştı. Artık geçmişin küçük orduları geride kalmıştı. Ayrıca, yıllardır gerçek­leşen savaşlarda başarı elde edilmiş olması Müslümanların cesaretlerini iyice ar­tırmıştı. Bu durum bazılarının gururlanmasına neden oldu. Resulüllah'ın yanma yaklaşanlardan birisi çokluğun neden olduğu gururla 'Artık sayıca az değiliz. Bizi yenecek güç kalmamıştır' dedi. Resulüllah bu övünmeden rahatsız oldu. 'Allahım! Bir işe senin isminle başlar, senin isminle hücum eder, senin isminle savaşırım [54] diyerek yanlışa dikkat çekip, kendisinin de bu aldanışa ortak olmadığını Rabbine kar­şı ifade etti ve yanındaki Müslümanlara çoklukla övünen insanların başlarına ge­lenleri anlatmaya başladı. Çoklukla övünme yanlışından muhakkak korunmak gerektiğini söyledi.

İslâm ordusu vadiye girdiğinde Hevazinler ve Sakifler vadinin her iki tarafın­daki kayalıklara ve çukurlara pusu kurmuş bir halde Müslümanları bekliyorlardı. Müslümanlar vadiye girince şirk ordusunun askerleri saklandıkları yerlerden çı­kıp, Müslümanların üzerine ok yağdırmaya başladılar. Müslümanlar yoğun bir ok sağanağının altında kaldılar. O sırada orduda bulunan bir Müslümanm tanımla­masıyla, islâm ordusunun üzerine çekirge sürüleri gibi ok yağıyordu. Müslüman­lar neye uğradıklarını anlayamadılar. Bir anda panik baş gösterdi. Hiç beklenilme­yen bir anda ve yoğunlukta güçlü bir saldırıyla karşı karşıya kalmışlardı. Önce sü­vari birliğini oluşturan Süleymler, onları takiben de yeni Müslüman olmuş kim­seler panik içinde gerisin geriye kaçmaya başladılar. Her şey bir anda oldu. Süva­ri birliğinin ve iki bin kişilik Kureyşli grubun paniğe kapılıp kaçışması diğerleri­ni de etkiledi ve ordu çok kısa sürede çözülüp dağıldı. Herkes kendi canının der­dine düştü. Resulullah küçük bir grupla düşman grubunun ortasında kalakaldı. Ebû Bekir, Ömer, Ali, Ebü Dûcane, Abbas b. Abdulmuttalib, Fadl b. Abbas, Ey-men b. Ubeyd, Usâme b. Zeyd ve Ebü Süfyan b. Harb Resulüllah'ın yanında kalan kimselerdi.

Resulullah kaçişanlara seslendi; kaçmamalarını, geri dönmelerini istedi. Zırhı içinde olduğu için tanınmayacağı düşüncesiyle kendisini tanıtıyordu; 'Ey Allah'ın kulları! Nereye gidiyorsunuz? Bana doğru gelin. Ben Allah'ın kulu ve Resulüyüm. Ben Muhammed b. Abdullah'ım: [55] Faka...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Huneyn
« Posted on: 18 Nisan 2024, 12:54:11 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Huneyn rüya tabiri,Huneyn mekke canlı, Huneyn kabe canlı yayın, Huneyn Üç boyutlu kuran oku Huneyn kuran ı kerim, Huneyn peygamber kıssaları,Huneyn ilitam ders soruları, Huneynönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes